Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2022/1897 E. 2023/44 K. 20.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2022/1897
KARAR NO: 2023/44
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 14/12/2021
NUMARASI: 2014/2617 Esas – 2021/1201 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 20/01/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 09.07.2011 günü saat 18.30 sıralarında davacı …, … ve …’ın da içinde bulunduğu, sürücü …’ın sevk ve idaresindeki, … plakalı aracın, D-100 Kuzey yoldan Pendik istikametine seyir halindeyken, Kaynarca mevkiine geldiği sırada “…” karşısında ani bir manevra ile emniyet şeridine girmesi ile bu esnada emniyet şeridinde yavaş yavaş ilerlemekte olan sürücü … idaresindeki (kaza tarihindeki malikinin … olduğunu öğrendiğimiz) … plakalı kamyonla çarpışması sonucu trafik kazası meydana geldiği, kaza anında sırada aracın arka koltuğunda ortada oturan davacının kaza sonucu ağır şekilde yaralandığı ve çalışamaz duruma geldiği, aylık kazancından da 1 yıl boyunca mahrum kaldığı, maddi tazminat talebi kapsamında, davacının çalışamadığı süre boyunca uğramış olduğu aylık kazanç kaybı, yol masrafları, hastane masrafları ve tedavi giderlerinin yanı sıra davacının vücudunda sabit izler kalması nedeniyle davacının estetik ameliyat masraflarının talep edildiğini ayrıca davaya konu kazaya ilişkin Pendik Cumhuriyet Savcılığı 2011/13408 Sor. Sayılı dosya kapsamında davalıların … plakalı aracı davacının kullandığı yönünde ifade verdiklerini ve davacıyı suçladıkları ancak kazaya karışan … plakalı araç sürücüsü …’nun asıl sürücünün … olduğunu belirtmesi üzerine, asıl sürücünün … olduğu kesin ve net bir şekilde teşhis ettirildiğini, davacının kazada hiçbir kusuru bulunmadığını, 09.07.2011 tarihli alkol raporlarından …’ın 0.30 promil ve …’ın 1.82 promil alkollü olduğunun anlaşıldığı, davacı her ne kadar olay sonrasında vermiş olduğu ifadede davalılardan şikâyetçi olmamış ise de davacı kazanın etkisini halen üzerinden atamadığından o yönde ifade verdiğini, davalılardan hiçbiri olay tarihinden bugüne kadar davacıya tedavisi için herhangi bir maddi yardımda bulunmadığı gibi hiçbir şekilde manevi destekte de bulunmadığı belirterek fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla davacının çalışamadığı süre boyunca uğramış olduğu aylık kazanç kaybı için şimdilik 200 TL, hastane masrafları, tedavi giderleri ve yol masrafları için şimdilik 100 TL, davacının vücudunda sabit izler kalması nedeniyle davacının estetik ameliyat masrafları için şimdilik 700 TL olmak üzere şimdilik toplam 1.000,00 TL maddi tazminatın ve davacının kaza nedeniyle yaşamış olduğu derin üzüntüye karşılık 200.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyen faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsilini dava ve talep etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; Davadan önce davalı şirkete herhangi başvuru bulunmadığını, davalı şirket temerrüdü söz konusu olmadığını, davalı şirketin ancak sigortalısının kazadaki kusuru oranında ve maddi zararın varlığı ispat edildiği takdirde, (sigorta poliçesinde teminat dışı olmayan) maddi zarardan sorumluluğu -poliçe azami teminat limitiyle sınırlı olarak- söz konusu olacağını, manevi tazminata ilişkin herhangi bir sorumlulukları bulunmadığını, dava dilekçesinde … plakalı araç sürücüsünün alkollü olduğu ifade edildiğini, davacı yan sürücünün alkollü olduğunu bilerek araca bindiğinden belirlenecek tazminat tutarından müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, kazanın hatır taşıması sırasında meydana geldiği nazara alınarak tespit edilen tazminat tutarından belli bir oranda indirim yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın davalı sigorta şirketi nezdinde 09.02.2011/2012 vadeli ZMSS Poliçesi ile teminat altında olduğunu, teminat limitinin 200.000,00 TL olduğunu, öncelikle kusurun tespitini sonrasında davacının maluliyet oranının tespiti için rapor düzenlenmesini, kalıcı maluliyet tazminatı hesaplanırken bilinen ve belirlenebilir bir ücret yoksa asgari ücret baz alınması gerektiğini, davacının zararın oluşumu ve ağırlaşmasında bir ihmalinin bulunup bulunmadığını da incelenmesi gerektiğini, sigortalı araç sürücüsünün ehliyetinin bulunup bulunmadığı, alkollü olup olmadığının da tespitini talep ettiklerini, geçici iş göremezlik tazminatı talebinin de sigorta şirketinden talep edilemeyeceğini, bu talebinde tedavi giderleri içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini, dolaylı zararlar nedeniyle yöneltilecek tazminat taleplerinin teminat dışı olduğunun A.3/m bendinde ZMSSGŞ’ nda belirtildiğini, bu nedenle yol giderleri, barınma giderleri, yeme içme giderleri vb. giderlerin talep edilemeyeceğini, temerrüdün dava tarihinden itibaren olacağını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “A-Davacının Davalılar Hakkında Açmış Olduğu Maddi Tazminat Davasına İlişkin Olarak ;1-Davacının davalılardan …, … ve … Sigorta A.Ş hakkında açmış olduğu davanın feragat nedeniyle reddine,2-Davacının davalılardan … ve … hakkında açmış olduğu davanın anılan davalıların araç içerisinde yolcu konumunda olup kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunmadığından reddine,3-Davacının davalılardan …, … ve … Sigorta A.Ş hakkında açmış olduğu davanın kısmen kabulü ile,90.785,6 TL sürekli ve geçici iş göremezlik ile 448-TL tedavi ve yol giderleri olmak üzere 91.233,6 TL maddi tazminatın davalılar … ve … yönünden 09/07/2011 kaza tarihinden, diğer davalı … Sigorta A.Ş yönünden 15/05/2013 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte anılan davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,B-Davacının Davalılar Hakkında Açmış Olduğu Manevi Tazminat Davasına İlişkin Olarak ;1-Davacının davalılardan … Sigorta A.Ş ile … Sigorta A.Ş hakkında açmış olduğu davanın, sigorta şirketlerinin manevi tazminat klozu bulunmaması sebebi ile poliçe kapsamında kalmayan davanın reddine,2-Davacının davalılardan … ve … hakkında açmış olduğu davanın anılan davalıların araç içerisinde yolcu konumunda olup kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunmadığından reddine,3-Davacının davalılardan …, …, …, … hakkında açmış olduğu davanın kısmen kabulü ile,Taktiren 20.000 TL manevi tazminatın 09/07/2011 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte anılan davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili ve davalı … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel mahkemenin verdiği karar kısmen reddedilen kısmı yönünden usul ve esas bakımından hukuka aykırı olduğunu, 02.03.2021 tarihli bilirkişi ek raporuna göre de müvekkilinin tüm davalılardan 189.136,67 TL maddi tazminat ve 700,00 TL tedavi giderleri olarak toplam 189.136,67 TL talep edebileceğinin sabit olduğunu, buna rağmen yerel mahkeme tarafından 91.233,60 TL maddi tazminata hükmedilmesinin somut olay ile bağdaşmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.Davacı vekili 13/05/2022 tarihli istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Tazminat belirlenirken müvekkilinin gelirlerinin düşük hesaplanmış olduğunu, olay tarihinde müvekkilinin 3.000,00 TL ücret karşılığı çalışıyor olmasına rağmen asgari ücret üzerinden hesaplama yapıldığını ayrıca geçici iş göremezlik süresinin de düşük hesaplanmış olduğunu, tazminat hesaplamasında müvekkilin vücudunda kaza nedeniyle kalan izler için gerçekleştirilmesi zaruri olan estetik ameliyatların ve belgelenmesi gerekmeyen bakıcı, pansuman gideri ücretleri hesaplanmadığını ve tedavi masraflarına dahil edilmediğini, olayda müterafık kusur şartları bulunmamasına rağmen fahiş miktarda tazminattan indirim yapılmış olduğunu, müvekkilin bilgisi dışında yolculardan birisinin alkollü çıkmasının neden müvekkile kusur olarak yüklendiğinin anlaşılamadığını, olayda hatır taşıması şartlarının da bulunmadığını, manevi tazminat düşük belirlendiğini ve de tüm şahıslar yönünden kabul edilmesi gerektiğini, maddi tazminat yönünden ticari avans faizine hükmedilmesi gerektiği halde yasal faize hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkilin, aracın kaydi maliki olarak görünse bile esasında maliki olmadığını, bu nedenle müvekkilin kusurlu veya kusursuz herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkilinin aracı tescil aldığı gün olan 14.12.2007 tarihli olarak aracın ruhsatından da anlaşılacağı üzere, aynı tarihli takyidat bilgisinin mevcut olduğunu, araç üzerinde takyidat varken araç devrinin mümkün olmaması gerekirken muhtemelen ruhsat işlemlerini yapan görevlinin dikkatinden kaçması üzerine aracın müvekkilinin adına devrolunmuş ve ruhsatın bu şekilde çıkarıldığını, müvekkilinin durumu farketmesi üzerine aracı satın almış olduğu kişilere satmak istemiş ancak araç üzerindeki takyidat yüzünden satışı gerçekleştirememiş olduğunu, bunun üzerine bu kişiler adına araç satış vekaleti çıkartmış ve aracın zilyetliğini teslim ettiğini, tanık olarak … isimli şahsın dinlenmesi talep edilmiş ise herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, müvekkilinin aracı satın aldığı zaman tamamen iyiniyetli olarak satış işlemlerini yapmış olduğunu, davacının, davalı şirket … Sigorta ile yapmış olduğu protokolün, sulh ve ibranın müvekkilinin de ibra edilmesi yönünde geniş yorumlanması gerektiğini, müvekkilinin ruhsat sahibi olduğu araç şoförü her ne kadar emniyet şeridine girerek araça çarpmış olsa da, emniyet şeridinde bulunan araç kurallara uygun bir şekilde emniyet şeridinde durmadığını, emniyet şeridini usulsüz ihlal etmek suretiyle de trafik kurallarını ihlal etmiş olduğunu, dolayısıyla müvekkilin ruhsat sahibi olduğu araç şoförüne %75 kusur atfedilmesinin hatalı olduğunu, hatır taşıması indiriminin daha yüksek olması gerektiğini, tedavi ve ulaşım giderlerinin hükümde hatalı yazıldığını, bilirkişi raporundaki rakamın yazılmadığını, davacının almış olduğu geçici iş göremezlik geliri, günümüzdeki tazminat hesabına uyarlanarak hesaptan tenzil edilmesi gerektiğini, her ne kadar sulh protokolü ile …, … ve … Sigorta maddi tazminatlar yönünden ibra edilmiş ise de bu kişilerin kusurlarına tekabül eden tazminat miktarının hesaplanan tazminat miktarının ne kadarına karşılık geleceği belirsiz olduğundan verilecek kararda hangi miktar üzerinden kimin sorumlu olacağının kararı dayanaktan yoksun olacağını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. KTK’nın 20/d maddesine göre araçların satışı noter sözleşmeleri ile mümkündür. Harici satış geçersizdir. Somut olayda ise, davalı … kazaya karışan … plakalı aracı üzerinde takyitat bulunduğu nedenle geri devir etmek istediğini ancak takyidat nedeni ile devir yapamadığını, aracın zilyetliğinin kendisinde olmadığını tazminat sorumluluğunun bulunmadığını savunmuş ise de; 2918 sayılı KTK’nın 20/d maddesinde, trafikte kayıtlı motorlu araçların her çeşit satış ve devirlerinin araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi esas alınarak noterce yapılacağı, noter tarafından yapılmayan satış ve devirlerin geçersiz olduğu düzenlenmiş olup, dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacının aracı kaza tarihinden önce yasal prosedüre uymaksızın harici olarak sattığı yönündeki savunması hukuki sorumluluğu kaldırmayacağından ilk derece mahkemesince davalı …’ın 2918 sayılı KTK’nın 85. maddesi gereğince araç maliki ve işleten sıfatıyla sorumlu olduğu kabul edilerek karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2017/5332 Esas ve 2019/11116 Karar sayılı ilamı). Somut uyuşmazlıkta davacı yolcu olup araç sürücünün arkadaşı olduğu ve alkollü olduğunu bilerek araca bindiğinden belirlenen tazminattan müterafik kusur ve hatır indirimi yapılmış olmasında; Yerleşik Yargıtay kararları çerçevesinde şartları oluşması halinde hatır ve müterafik kusur indirimin oranlarının %20 olması nedeni ile %20 oranında indirim yapılmasında isabetsizlik bulunmamakla birlikte hatır indiriminin cevap dilekçesinde istenmiş olması gerekmekte olup davalı … Sigorta dışındaki davalıların cevap dilekçelerinde açıkça hatır indirimi talebi olmadığı anlaşılmakla bu bu davalılar yönünden hatır indirimi yapılmış olması doğru olmamıştır.Kazaya sebebiyet veren aracın hususi nitelikte olması nedeniyle hükmedilen tazminata yasal faiz uygulanmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. HMK’nın 357/1. maddesinde de Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği, yeni delillere dayanılamayacağı düzenlemesine yer verilmiştir.Dosya kapsamından hükme esas alınan hesap ve maluliyet raporunun istinaf talep eden davacı vekiline ve davalı … vekiline tebliğ edildiği halde davacı vekilinin bilirkişi raporuna karşı itirazda bulunmamış, davalı … vekili ise itiraz dilekçesinde müterafik kusur ve hatır indirimi yapılması gerektiği yönünden itiraz edildiği, kusur tespitine itiraz edilmediği görülmüştür. Bu durumda maluliyet oranı, tazminat hesabı ve diğer taleplerin değerlendirmesi bakımından davalı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu, kusur yönünden de davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden davacının maluliyet, tazminat hesabı, davalı …’ın kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.Dava dilekçesi anlatımında davacı kaza yaralanması ve araçta yolcu olarak bulunan davalılar …, …’un araç sürücünün kendisi olduğuna ilişkin yalan beyanda bulunduklarını belirterek tüm davalılardan toplam 200.000 TL manevi tazminat talep etmiştir. Mahkemece davacının dava dilekçesi anlatımına göre davalılar …, …’un talep ettiği manevi tazminat yönünden açıklama yapmak süre verilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu davalıların kazada yolcu olmaları nedeni ile reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Anayasa’nın 141/3. maddesine göre bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. HMK’nın 298/2.maddesi gereğince, gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. (HGK’nın 24.02.2010 tarihli 2010/1-86 Esas ve 2010-108 Karar sayılı). Hüküm ve gerekçenin çelişkili olması halinde yasaya uygun biçimde, gerekçeyi içeren bir hüküm olduğundan söz edilemez. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması, Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair anayasa ve yasa hükümlerine de açıkça aykırıdır.İlk Derece Mahkemesince, kısa kararın hüküm fıkrasında “… 448 TL tedavi ve yol giderleri olmak üzere” karar verilmiştir.Gerekçeli kararda ise “…. Her ne kadar az yukarıda açıklandığı üzere davacının talep edebileceği tedavi ve ulaşım gideri 336,00 TL olarak hesaplanmış ise de kısa kararda sehven 448,00 TL olarak belirtildiğinden, kısa karar ile hüküm arasında çelişki olamayacağı ve taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçların, tavzih yolu ile sınırlandırılıp, genişletilip değiştirilemeyeceğinden hüküm kısmında da 448,00 TL olarak yazılmıştır” şeklinde karar verildiği belirtilmiş ve bu suretle hüküm fıkrasıyla gerekçeli karar arasında tedavi gideri miktarları yönünden çelişki yaratılarak yukarıda açıklanan Anayasa, usul ve yasa kuralları ile Yargıtay HGK ve Yargıtay içtihadı birleştirme kararına aykırılık oluşturulmuştur. Mahkemece yapılması gereken; kısa kararla bağlı olmaksızın, kısa karara uygun olarak gerekçesini yeniden düzenlemek veya gerekçeye uygun nitelikte yeni bir kısa karar oluşturmak ve bu şekilde kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiyi gidermektir.Dosya kapsamında davacının yaralanması nedeni ile geçici iş göremezlik veya rücuya tabi bir ödeme olup olmadığının SGK’dan araştırılmadan karar verilmesi de doğru olmamıştır. Kabule göre de; mahkemece davalılar …, … ve … Sigorta A.Ş yönünden hükmedilen maddi tazminat miktarının içerisinde davacının feragat ettiği karşı aracın kusuru ile sorumlu olduğu miktarın bulunmadığı nedenle bu yöne ilişkin istinaf başvurusu yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1.maddesi uyarınca reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-a-Davalı .. vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1.maddesi uyarınca REDDİNE, b-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-a-Davacılar tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, b-Davalı … Yönünden; alınması gereken 7.598,37 TL harçtan peşin alınan (80,70 TL+1.478,00)=1.558,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.039,67 TL harcın davalı …’den tahsili ile Hazineye irat kaydına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-a-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, b-Davalı … tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.20/01/2023