Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2022/1833 E. 2022/2442 K. 30.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2022/1833
KARAR NO: 2022/2442
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 18/01/2022
NUMARASI: 2021/223 Esas – 2022/29 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kayn. Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 30/12/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı yan tarafından ZMMS poliçesi ile sigortalı olan … plakalı aracın, D-100 karayolu üzerinde seyir halinde olan müvekkili tarafından kasko poliçesi ile sigortalanmış olan … plakalı araca arkadan çarpması neticesinde maddi hasarlı yaralanmalı trafik kazası meydana geldiğini, ilgili kazada kasko sigortalı … plakalı aracın … no’lu sinyalizasyon direğine çarptığını ve hasar aldığını, yapılan eksper incelemesinde hasarın 41.877,79 TL olarak belirlendiğini, aracın onarımı mümkün olmadığından sigortalıya 47.300 TL ödenerek hasarlı aracın müvekkil tarafından satın alındığını, hasarlı aracın 26.800 TL bedel ile dava dışı başka bir kişiye satıldığını, sigortalının araç bedeline Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1105 no’lu dosya kapsamında itiraz ettiği ve bu dava sonucunda eksik ödenen 72 TL’nin sigortalıya ödenmesine karar verildiğini, eksik ödenen meblağın sigortalı tarafından Çorlu …İcra Dairesinin … no’lu icra dosyası ile ilama koyulduğu ve ilgili dosyada yargılama giderleri ve diğer kalemler dahil 489,49 TL ödeme yapıldığını, bu hususla müvekkil şirket tarafından sigortalısı adına 20.989,49 TL ödeme yapıldığını, kaza tutanağında da davalı sigortalısını kusurlu olduğunun açık olduğunu, ilgili borca dair davalı aleyhinde İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası kapsamında takip başlatıldığını, ancak borçlunun haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu belirterek itirazın iptali ve takibin devamına ve davalı borçluların %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu olayın vukuundan itibaren 2 yıl içinde yasal takip yoluna başvuruda bulunulması gerektiğini, iş bu dava ile istenilen tazminatın zaman aşımına uğradığını, dava konusu kazanın 04.10.2017 de gerçekleştiğini ve 04.10.2019 itibari ile zamanaşımı süresinin dolduğu, icra takibinin talebi 17.06.2020 olduğu, talebi kabul anlamına gelmemek üzere başvuru kapsamında müvekkilinin %100 kusurlu olarak kabul edilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, dosya kapsamında mübrez belgelerde de görüldüğü üzere müvekkilin başvuruya konu kaza kapsamında kusuru olmadığını, müvekkil şirketin sorumluluğunun trafik poliçesindeki limitler ve sigortalının kusuru ile sınırlı olduğunu belirterek davanın davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi tarafından zamanaşımı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, zamanaşımı süresinin kaza gününde başladığı başlayan bu sürenin sigortacı müvekkili sigorta şirketi açısında da başlayacağını, ceza zamanaşımının maddi hasarlı trafik kazalarında uygulanıp uygulanmayacağı noktasında hakim görüşüne göre maddi hasara ilişkin zararların tazmini noktasında ceza zamanaşımının uygulama alanı bulabileceğini, 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 72.maddesi ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109.maddesi, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden ve zamanaşımı süresi yönünden birbiriyle uyumlu olduğunu, yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası için uygulanacak olan zamanaşımı süresi 8 yıl olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere yapılan inceleme sonucunda:Dava, kasko sigortasını yapan şirket tarafından dava dışı sigortalıya yapılan hasar bedeli ödemesinin kazaya kusuruyla sebebiyet verdiği iddia edilen aracın zmms sigortasını yapan şirketten rücuen tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.İlk Derece Mahkemesince KTK’nın 109. maddesinde düzenlenen zamanaşımı süresi geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Yargıtay’ın 17.01.1972 gün ve 1970/2 Esas 1972/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, bu tür rücu davalarında, sigortacının tabi olduğu zamanaşımının, sigorta ettirenin aynı zarar sorumlusu aleyhine açabileceği davanın zamanaşımına tabi ve aynı tarihte başlayacağı kabul edilmiştir. Dolayısıyla sigortacı, sigorta ettiren bakımından işlemeye başlayan zamanaşımı süresinden geriye kalan süre içinde rücu davasını açmak durumunda olup, sigortalısına yaptığı ödeme ile zamanaşımı kesilmez ve kendisi için yeni baştan işlemeye başlamaz.Nitekim benzer kasko poliçesine dayalı olarak açılan rücu davasında Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2015/12418 E. ve 2015/10645 K. sayılı kararında ” Dava, kasko sigorta sözleşmesine ve halefiyete dayanılarak açılan rücuen tazminat istemine ilişkindir. Sigorta rücu davalarında zamanaşımı 17.01.1972 gün ve 1970/2 Esas, 1972/1 Karar sayılı İBK’nda da belirtildiği gibi halefiyet ilkesine göre sigorta ettirenin aynı zarar sorumlusu aleyhine açabileceği davanın zamanaşımına tabi olup, aynı tarihte başlayacağı kabul edilmiştir. Somut olayda, davacının halef olduğu sigorta ettiren ile zarar sorumlusu olan davalılar arasındaki ilişki trafik kazasına dayandığından 2918 sayılı KTK’nun 109.maddesi hükümlerinin uygulanması gerekir. 2918 sayılı KTK’nun 109/1.maddesinde “motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.” Aynı Kanunun 109/2.maddesinde ise “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise bu süre maddi tazminat talepleri içinde geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir. Maddenin özellikle 2.fıkrasında, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3.kişi), yapmış olduğu fiil cezayı gerektiriyorsa ceza zamanaşımı uygulanacağını belirtmiştir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.10.2001 gün 2001/19-652 Esas, 2001/705 sayılı kararında “2918 sayılı Kanun’un anılan hükmünün gözden kaçırılmaması gereken yönü Ceza Kanunu’nda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebiyle açılacak davalar içinde geçerli olabilmesinin, sadece eylemin Ceza Kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmaktadır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu Yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte, bunun dışında, fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası, sözkonusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örn.işleten) arasında bir ayrımda yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağını” belirtmiştir. Ayrıca ceza zamanaşımı ile ilgili Dairemizin, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ve 19.Hukuk Dairesinin Hukuk Genel Kurulu kararına paralel kararları uygulamada mevcuttur.Açıklanan hukuksal durum ve ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; 08.09.2007 tarihinde yaralamalı, maddi hasarlı, 3 ayrı aracın karıştığı kaza meydana gelmiş; davalı sürücü …’e şeride tecavüz etmesi sebebiyle tam kusur izafe edilmiştir. Dava dışı 3.kişiye ait aracın sürücüsü …, kaza sonucu basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralanmış, sürücü … hakkında Bodrum 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2008/1282 Esas sayılı dosyasında taksirle yaralamaya sebebiyet vermekten dava açılmış, yargılama sonunda davalı …’in %100 kusuruna istinaden, TCK’nun 89/1.maddesi hükmüne göre neticeden 1.800 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Bu suç için TCK’nun 66/1-e maddesinde öngörülen zamanaşımı süresi 8 yıldır. Dava, 08.09.2007 kaza tarihinin üzerinden 8 yıl geçmeden 04.05.2010 tarihinde açılmıştır. Bu durumda, mahkemece işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi, ceza zamanaşımının burada uygulanamayacağı gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.” şeklinde karar verilmiştir. KTK’nın 109/2.maddesine göre “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” Somut olayda, maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazası 04/10/2017 tarihinde meydana gelmiştir. Kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 89 ve 66 maddelerine göre, maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazası halinde ceza dava zamanaşımı 8 yıldır. Davacı alacaklı tarafından kaza tarihinden sonra 8 yıllık süre dolmadan 17/06/2020 tarihinde davalı aleyhine icra takibi başlatıldığı ve bu icra takibi nedeni ile 6098 sayılı TBK’nın 154.maddesi gereğince zamanaşımının kesildiği ve yeni bir süre başladığı, davacı vekili tarafından 01/04/2021 tarihinde eldeki davanın açıldığı anlaşıldığından zamanaşımı dolmamıştır. Bu nedenlerle İlk Derece Mahkemesince yazılı gerekçe ile zamanaşımı süresi geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.30/12/2022