Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2022/1771 E. 2023/41 K. 20.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2022/1771
KARAR NO: 2023/41
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 20/05/2022
NUMARASI: 2020/46 Esas – 2022/315 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 20/01/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin içinde yolcu olarak bulunduğu … plakalı aracın karıştığı olduğu çok taraflı maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazasının meydana geldiğini, kazada davacının yaralandığını, kazaya karışan … plaka sayılı aracın sigortalı olmadığını, bu yüzden …’na müracaat edildiğini ve kısmi bir ödeme alındığını, ekonomik açıdan zor durumda olan müvekkilinin her ne kadar ödemeyi kabul etmiş olsa da alması gereken tazminat tutarının tam olarak ödenmediğini, fazlaya dair hakları saklı tutulmak kaydıyla 3.000,00 TL daimi mululiyet tazminatının, davalının temerrüde düştüğü tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili tarafından davacıya 02/04/2015 tarihinde 7.088,00 TL, 25/06/2015 tarihinde 5.088,00 TL olmak üzere toplam 12.176,00 TL maluliyet tazminatı ödediğini ve bu nedenle müvekkilinin herhangi bir sorumluluğu kalmadığını, davacı tarafça imzalanan ibranamelerin hukuken geçirli olduğunu, bu dava ile ibranamenin iptalini istemesi ve müvekkil kurumdan ek maluliyet tazminatı talep etmesinin hukuken geçerli olmadığını, hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğini, kusur ve zararın tespit edilmesi gerektiği belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, ” Davanın kısmen kabulü ile, 87.672,24 TL’ye temerrüt tarihi olan 25/06/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Fazlaya ilişkin istemin zamanaşımı nedeniyle reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Talebin zamanaşımına uğramasının söz konusu olmadığını, ceza zamanaşımı sürelerinin dikkate alınması gerektiğini, davaya konu kazada her ne kadar kusurlu sürücü vefat etmiş olsada müteveffa sürü … ‘ın aynı araçta yolcu …’in ölümüne sebep olduğunu ve taksirle adam öldürme suçu gerçekleştiği için ölüm söz konusu olduğundan TCK’nın 66 ve 85.maddeleri gereği cezayı gerektiren bir fiil olması nedeniyle uygulanacak ceza zamanaşımı süresinin 15 yıl olması gerektiğini, ceza zamanaşımının tüm sorumlulara uygulanacağını, ceza zamanaşımının sigortacıya da uygulandığını, avans faize hükmedilmesi gerekirken yasal faize hükmedilmiş olmasının hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Hükme esas alınan maluliyet raporunun mevzuata uygun düzenlenmediğinden kabulünün mümkün olmadığını, maluliyet raporu mevzuata uygun olmadığından başvuru şartı yokluğundan davanın usulden reddinin gerektiğini, raporu kabul anlamamına gelmemekle birlikte rapor alınan yönetmeliğin usulüne uygun olmaması sebebiyle BAM’ın kaldırma kararına aykırı olması sebebiyle de hükme esas alınmasının mümkün olmadığını, yönetmelikte açıkça belirtilmiş olan düzenleme usulüne uygun olmayan kişinin arazlarına ilişkin uzmanlar tarafından imzalanan rapor olmaması başhekim tarafından imzalanan raporun şart olması başvurucunun fotoğrafının eksik olması vs. ne enlerden raporun kabulünün mümkün olmadığını, dosyadaki maluliyet raporları arasında çelişki olduğunu, dava konusu kazada hatır taşıması söz konusu olduğunu, tesis edilecek tazminat var ise indirim yapılması gerektiğini, davacının emniyet kemeri takmadığını, kaza sonrasında vücudunda oluşan arızalardan bu durumun anlaşıldığını, müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, davacının kaza tarihinde 23 yaşında olduğunu, dosya içeriğinde davacının askerlik görevini ifa edip etmediğine dair bilgi bulunmadığını, mahkemece de bu hususun araştırılmadan hüküm kurulduğunu, sosyal güvenlik kurumunun ödemiş olduğu tazminat varsa tespit edilerek ödenecek tazminattan düşülmesi gerektiğini, Güvence Hesabının temerrüdü bulunmadığını, belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Mahkemece ilk verilen hükmün istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 29/11/2019 tarih, 2017/2789 Esas ve 2019/3869 Karar sayılı kararı ile maluliyet raporu alınması ve vekalet ücreti yönlerinden kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı davacı tarafından verilen istinaf dilekçesinde avans faizine ilişkin, davalı vekili tarafından verilen istinaf dilekçesinde müterafik kusur, tazminat hesabında askerlik süresi, SGK ödemesi ve temerrüt haline ilişkin istinaf talebi bulunmadığından karşı taraf lehine bu hususlarda usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Maluliyete ilişkin alınacak raporların nasıl düzenleneceğine ilişkin ne Karayolları Trafik Kanun’un da ne de Türk Borçlar Kanun’unda düzenleme yapılmamış, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin içtihatları ile kaza tarihine göre dönemsel olarak uygulanması gereken Yönetmelikler açıklanmıştır. Buna göre maluliyete ilişkin alınacak raporların, kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013 tarihinden sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine uygun olarak düzenlenmesi gerekecektir (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 16/06/2020 tarih, 2018/3614 E. ve 2020/3544 K., 28/01/2020 tarih, 2018/3470 E. ve 2020/153 K.sayılı kararları). Maluliyet Tespit İşleri Yönetmeliği 01/09/2013 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, 4.maddesinin k bendinde maluliyet tanımına yer verilmiştir. Buna göre ” Maluliyet: Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını, (c) bendi kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün en az %60’ını veya vazifelerini yapamayacak şekilde meslekte kazanma gücünü kaybetme hali” olarak tanımlanmış yine Yönetmeliğin sigortalıların çalışma gücü kaybı tespitini düzenleyen 9 ve 10 maddelerinde %60 maluliyet ve üzeri için maluliyet tespitine ilişkin esaslar düzenlenmiştir. Başka bir ifadeyle bu yönetmelik sadece %60 maluliyet ve üzeri için hükümler ve ekli cetvel içermekte olup %60’ın altında maluliyet bulunması halinde bu Yönetmelik hükümlerinin uygulanması olanaklı değildir. Yine Yönetmeliğin 23.maddesi ile Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinde yer alan; çalışma gücü kaybı, vazife malullüğü, harp malullüğü ile erken yaşlanma durumlarının tespiti ile ilgili tüm hükümler yürürlükten kaldırılmış düzenlemesine yer verilerek Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin tümden kaldırılmadığı anlaşılmaktadır. Keza ek cetveller ilişkin yeni bir düzenleme de yapılmamıştır. Sonuç olarak davacının maluliyetinin %60’ın altında olması ve kaza tarihine göre uygulanması gereken Maluliyet Tespit İşleri Yönetmeliği hükümlerine göre maluliyet belirlenirken aynı cetvellerin (Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine ekli cetveller) esas alınması gerekmektedir. İlk Derece Mahkemesinin 2015/955 Esas ve 2017/613 Karar sayılı kararına karşı davacı tarafından verilen istinaf dilekçesinde maluliyete yönelik istinaf talebi bulunmadığı, davalı vekilinin istinaf talebi bulunduğu, ilk derece mahkemesinin ilk kararında hükme esas alınan maluliyet oranın %15.2 olduğu, Dairemiz kaldırma kararından sonra ATK 2. İhtisas Dairesinden alınan ve hükme esas kabul edilen maluliyet oranı % 18.2 olarak kabul edildiği görülmektedir. İlk Derece Mahkemesince verilen ilk karara karşı maluliyet raporuna ve yapılan hesaplamaya yönelik davacı vekilinin istinaf talebi olmadığından kabul edilen %15.2 maluliyet oranı ile hesaplamaya esas alınan veriler bakımından davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hak gözetilmeden kaldırma kararı sonrası artan maluliyet oranı ve ek rapor tarihindeki asgari ücret verileri esas alınarak karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle davalı yararına oluşan usui kazanılmış haklarda gözetilerek davacının %15.2 maluliyet oranı üzerinden hesaplama ile tespit edilen 87.647,24 TL tazminattan %20 oranında hatır indirimi uygulanarak 70.117,79 TL tazminata hükmedilmesi gerektiğinden istinaf talebinin kabulü ile hüküm düzeltilmiştir. Kabule göre de; Yargıtay kapatılan 17. Hukuk Dairesinin 2016/6326 E. ve 2017/8711 K. sayılı kararında açıklandığı üzere “818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinde (6098 sayılı TBK’nun 49. md.) haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de (TBK’nun değişik 72. md) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (TBK’nun 72. maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür) tabi bulunduğu belirtilmiştir. Buna karşılık 2918 sayılı KTK’nun 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler için, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak 10 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Maddenin özellikle 2. fıkrasında “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3. kişi) yapmış olduğu fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımı uygulanacağı ifade edilmiştir. Görüldüğü gibi, BK’nun 60. ve 2918 sayılı KTK’nun 109/2. maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından 1 yıl yerine, 2 yıl olarak öngörülmesidir. (TBK’nun 72. maddesi ile bu konuda da paralellik sağlanmıştır.) 2918 sayılı Kanun’un anılan madde hükmünde gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır.Dahası söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür(HGK’nun 05.06.2015 tarih 2014/17-2198, 2015/1495 sayılı kararı). Açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; kaza sonucu davacıların desteği Fuat ölmüş ve davacı Ayfer ile birlikte yedi kişi de yaralanmış olup, davacı Ayfer’in yaralanması kalıcı işgöremezliğe yol açacak boyutta olmuştur. Kaza tarihinde yürürlükte olan 765 sayılı TCK’ya göre zamanaşımı süresi 10 yıldır.” (Benzer yönde HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705, HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 e HGK’nın 16.09.2015 gün, 2014/17-116, 2015/1771, HGK’nın 10.06.2015 gün, 2014/17-27, 2015/1530 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir).” Dava konusu olay yaralamalı ve ölümlü trafik kazası olması nedeni ile yukarıya aktarılan Yargıtay HGK içtihatları doğrultusunda kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85/1 ve 66/1-d maddelerine göre, ceza dava zamanaşımı 15 yıldır. Kaza tarihi olan 07/12/2013 tarihi ile dava tarihi ve ıslah tarihi dikkate alındığında 15 yıllık ceza dava zamanaşımının dolmamıştır.Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/2 maddesi gereğince kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kısmen düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:A-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince REDDİNE,B-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre: 1-Davanın KISMEN KABULÜ ile 70.117,79 TL tazminatın temerrüt tarihi olan 25/06/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Fazlaya ilişkin istemin zamanaşımı nedeniyle reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 4.789,74-TL harçtan, peşin alınan 907,70-TL harcın mahsubu ile bakiye 3.882,04 -TL harcın davalıdan alınmasına, 3-Davacı tarafından yapılan 907,70-TL harç, 820,00 TL ATK ücreti, 1.718,70-TL bilirkişi ücreti ve posta gideri olmak üzere toplam 3.446,4‬0-TL yargılama giderinden, davanın kabul -ret oranına göre hesap ve takdir olunan 1.270,48-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafından yapılan 61,00 TL yargılama giderinden, davanın kabul ret oranına göre hesap ve takdir olunan 38,51 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-Davacı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT hükümlerine göre davanın kabul edilen kısmı üzerinden hesap ve takdir olunan 12.197,39 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT hükümlerine göre davanın reddedilen kısmı üzerinden hesap ve takdir olunan 12.197,39 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN ;1-a-Davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine,b-Davacı yönünden;Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,2-a-İstinaf aşamasında davalı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf başvuru harcının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, b-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 20/01/2023