Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2022/151 E. 2023/122 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2022/151
KARAR NO: 2023/122
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 01/11/2021
NUMARASI: 2020/399 Esas – 2021/841 Karar
DAVA: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 26/01/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; 20/08/2016 tarihinde Adana’da meydana gelen trafik kazası neticesinde davacı …’in oğlu ve farazi desteği, …’in imam nikahlı eşi ve desteği …’in vefat ettiğini, kazanın oluşumunda plakasız araç sürücüsünün kusurlu ve sorumlu olduğunu, anılan araca ilişkin olarak olay tarihinde geçerli ZMMS poliçesi olmadığını, davalıya iadeli taahhütlü usulde teminat limitleri içinde ödeme yapması gerektiğine dair ihtarnamenin 03/10/2016 tarihinde tebliğ edildiğini ancak davalının 8 günlük yasal sürede ödeme yapmayarak temerrüde düştüğünü, bu nedenlerle davacı … için 1.500 TL, … için 1.500 TL olmak üzere toplam 3.000 TL maddi tazminatın 14/10/2016 tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı ıslah dilekçesi ile talebini davacı … için 114.231,38 TL artırarak 115.731,38 TL’ye, davacı … için 23.339,19 TL artırarak 24.839,19 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; kazaya karışmış aracın önceden hurdaya ayrılmış olduğunu, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 39.maddesi uyarınca hurdaya ayrılmış araçların yeniden tescil edilmeleri ve dolayısı ile bu tür araçlar için Trafik Sigortası tanzim edilmesinin söz konusu olmadığını, bu nedenle söz konusu zarardan davalı kurumun sorumluluğu bulunmadığını, kazaya sebebiyet veren motosikletin tescilsiz olduğunu, tescilsiz bir aracın sigortalanmasının hukuken mümkün olmadığını, Güvence Hesabının sigortalının belirlenememesi, rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli sigortanın bulunmaması veya çalınmış veya gasp edilmiş araçlarla kazaya sebebiyet verilmesi durumlarında kazalarda zarar gören kişilerin sigorta güvencesinden yoksun kalmaları nedeniyle uğrayacakları bedeni zararları karşıladığını, davaya konu kazanın ise kanunda davalı kurumun sorumluluğuna sebep olacak şartları sağlamadığını, bu nedenle davalı kuruma husumet yöneltilemeyeceğini, Karayolları Trafik Kanununun 91.maddesi uyarınca motorlu taşıtların trafik sigortası yaptırmasının zorunlu olup somut olayda kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen motosikletin KTK’na göre trafik sigortası yaptırması zorunlu olan taşıtlardan olup olmadığının tespiti gerektiğini, kazaya karışan araç 50 cc altında motosiklet ise bu durumda davalı kurumun söz konusu kazada oluşan maluliyetten sorumlu bulunmayacağını, kazaya karışan tescilsiz motosiklet sürücüsüne davanın ihbarını talep ettiklerini, davalı kurumun sorumluluğunun poliçedeki teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu, tazminata konu olay haksız fiilden kaynaklandığından ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz oranlarına hükmedilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulü ile Davacı … için 24.839,19-TL, davacı … için 115.731,38-TL olmak üzere toplam 140.570,57-TL destekten yoksun kalma tazminat alacağının temerrüt tarihi 14/10/2016 tarihinden itibaren (ZMMS Poliçe limiti olan 330.000,00-TL ile sınırlı olmak üzere) işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Güvence Hesabından alınarak davacılara ödenmesine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Kazaya karışan aracın kaza tarihinden önce hurdaya ayrıldığını, Ceyhan Kaymakamlığı İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün 26/10/2020 tarihli yazısında da 10/06/2016 tarihinde hurdaya ayırma işlemi yapıldığının belirtildiğini, müvekkili Kurumun hurda araçtan sorumluluğunun bulunmadığını, kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen taşıtın cinsinin tespitinin gerektiğini, başvurucunun müteveffanın gayri resmi eşi olduğunun ispatlanamadığını, faiz hesaplaması yapılırken TRH-2010 tablosunun dikkate alınmadığını, müteveffanın çocuklarının olup olmadığının araştırılmadan hüküm kurulduğunu, tazminattan müterafik kusur indirimi yapılmadığını, tazminata uygulanan faizin başvuru tarihinden hesaplanmasının hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.Dava, ölümlü trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkin olup, istinaf açısından uyuşmazlık konusu; HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Mahkemece ilk verilen hükmün istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 30/06/2020 tarih, 2018/2020 Esas ve 2020/798 Karar sayılı kararı ile ” …müteveffanın sürücüsü olduğu motosikletin, KTK’nın 3. maddesindeki tanıma uyan 50 cc ve üzeri motor silindir hacmine sahip motosiklet olup olmadığının saptanması, kanun kapsamında motorlu araç olmadığı sonucuna ulaşıldığı takdirde davalı Güvence Hesabı’nın bu aracın neden olduğu zarardan sorumlu olmadığı gözetilip sonuca ulaşılması gerekmektedir. Somut olayda; trafik kazası tespit tutanağına ve diğer belgelere göre, kazaya karışan araç motosiklet olarak belirtilmiş ise de aracın cinsi tutanakta belirtilmemiş, dosyada aracın cinsini belirtir ruhsat örneği veya başkaca bir belgeye rastlanamamıştır. Sadece kaza tespit tutanağında ve gerekse davacı tarafından davalıya müracaata ilişkin dilekçede motosiklet motor nosunun belirli olduğu ve aracın dava dışı sürücü …’ e ait olduğu yönünde jandarma ifadesi bulunduğu görülmüştür. Ancak tüm bu delillerden kazaya karışan aracın trafik sigortası yaptırılması zorunlu bir araç olup olmadığı anlaşılamamaktadır. Bu durumda mahkemece, trafik sigortası bulunmayan araç nedeniyle zararın doğduğu ve davalı Güvence Hesabı’nın zarardan sorumlu olduğu davacı tarafça iddia edildiğine göre, aracın trafik sigortası yaptırması zorunlu araçlardan olduğunu ispat yükünün de davacı üzerinde olduğu gözetilmek suretiyle; dava dışı sürücü … elinde bulunması halinde, davacı tarafa bu açıdan uygun bir süre verilip araç üzerinde uzman makine mühendisi marifetiyle inceleme yapılıp, gerektiğinde şasi nosundan yola çıkılarak il emniyet müdürlüğü tescil kaydının ve tramer kaydının araştırılmasıyla, tescil kaydı var ve trafikten çekildi ise çekilme tarihinin sorulması ve buna ilişin evrakların da istenilmesi suretiyle, araç motor silindir hacminin belirlenmesi; silindir hacminin 50 cm küpün üzerinde/trafik sigortası yapılması zorunlu araçlardan olduğunun anlaşılması halinde davalı Güvence Hesabı’nın sorumlu olduğu gözetilerek işin esasına girilmesi …” gerektiği gerekçesiyle kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. Dosya kapsamından 20/08/2016 günü saat 04.45 sıralarında sürücü … idaresindeki … plakalı motosiklet ile Akyuva Sahil istikametinden Gölovası istikametine doğru seyir halindeyken olay yerine geldiğinde aracının ön kısımlarıyla, karşı yönünden gelmekte olan sürücü … idaresindeki plakasız hurdaya ayrılmış motosikletin ön kısımlarının çarpışması sonucu davaya konu ölümlü olay meydana gelmiştir. Davacılar eldeki dava ile destekten yoksun kalma tazminatı talep etmişlerdir. İlk Derece Mahkemesince Daire kararımız doğrultusunda Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezine, Ceyhan İlçe Emniyet Müdürlüğüne yazılar yazılmış ve bilahare makine mühendisi bilirkişiden rapor alınmıştır. Makine mühendisi bilirkişi raporunda aracın silindir hacminin 97 cm³, maksimum hızının ise 80 km/h (km/saat) ulaşabilen motosiklet olduğu tespit edilmiştir. Kazaya karışan motosiklet kaza tarihinden evvel 10/06/2016 tarihinde hurdaya ayrılmıştır. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/11508 E. ve 2022/6538 K. sayılı kararında “Güvence Hesabına başvurulabilecek halleri düzenleyen 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14/2-b maddesi ve Güvence Hesabı Yönetmelik’inin 9/1-b maddesi gereği, Güvence Hesabının sorumluluğu için, zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırma zorunluluğu bulunduğu halde bu sigortası yapılmamış olan bir aracın 3. kişinin zararına sebep olması gerekmektedir. Zorunlu olan trafik sigortasının yaptırılması bakımından da her şeyden önce, sigortası yapılacak aracın kanun kapsamında kalan tescilli bir araç olması gereklidir. Dosyanın incelenmesinde, kazaya karışan motosikletin hurda durumunda olup onarımla kullanıma uygun hale getirildiği ve kazanın bu sırada meydana geldiği anlaşılmıştır. Tescilsiz motosikletin kaza tarihinden önce trafikten çekildiği, hurda belgesi dosyaya sunulamasa da motosiklet üzerinde yapılan incelemede motor numarasının olmadığı, şase numarasının … olduğu anlaşılmış olup, yapılan polnet sorgusunda motosikletin hurda kaydının olduğu belirlenmiştir. Bu durumda söz konusu motosikletin sigorta ettirilebilecek mahiyette araçlardan olmadığı gözetilerek güvence hesabının sorumlu olmadığı yönünde karar verilmesi gerekirken aksi yönde kabul kararı verilmiş olması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.” yönünde karar verilmiştir. Dosya kapsamına göre tescilsiz motosikletin kaza tarihinden önce trafikten çekildiği, hurda belgesinin dosyaya sunulduğu, Ceyhan Trafik Tescil Müdürlüğü cevabına göre de motosikletin kaza tarihinde hurda kaydının olduğu bildirilmiştir. Bu halde kazaya sebebiyet veren motosikletin sigorta ettirilebilecek mahiyette araçlardan olmadığı anlaşıldığından 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14/2-b maddesi ve Güvence Hesabı Yönetmeliğinin 9/1-b maddesi gereğince davalı Güvence Hesabının sorumluluğu doğmayacağından davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. Daire kararının kapsam ve şekline göre; davalı vekilinin kabule ilişkin diğer istinaf itirazları inceleme konusu yapılmamıştır. Bu nedenle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
A- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre: 1- Sübut bulmayan davanın REDDİNE, 2-Alınması gereken 179,90 TL ilam harcından peşin alınan 29,20 TL+ıslahla yatan 469,87 TL olmak üzere toplam 499,07 harçtan mahsubu ile bakiye 319,17 TL harcın kararın kesinleşmesine müteakip talebi halinde davacılara iadesine,3-Davacıların yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,4- Davalı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/4.maddesi gereğince hesap ve takdir edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacılardan tahsili ile davalıya verilmesine, 5-Tarafların yatırdıkları gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN;1-Davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine,2-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan 40,00 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 148,60 TL istinaf başvuru harcının davacılardan tahsili ile davalıya verilmesine, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 26/01/2023