Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2022/133 E. 2023/850 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2022/133
KARAR NO: 2023/850
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 07/12/2021
NUMARASI: 2021/465 Esas – 2021/988 Karar
DAVA: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 27/04/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; 06.07.2012 tarihinde sahibi ve plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün yaya haldeki müvekkiline çarpması neticesinde yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini ve müvekkilinin kaza neticesinde yaralandığını, kazanın meydana gelmesinde sahibi ve plakası tespit edilemeyen araç sürücüsü asli ve tam kusurlu olup müvekkilinin hiçbir kusuru bulunmadığını, davalı tarafa maluliyet sebebiyle ödeme yapılması için başvuru yapıldığını ve bu başvurunun olumlu neticelenmediğini, akabinde ise Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde 2020.E.98102 Sayılı dosya açıldığını ve bu dosyada verilen karara itiraz üzerine 2021.İ.10860 sayılı dosyada Uyuşmazlığın Görevli ve Yetkili Mahkemece Halline dair karar verildiğini, covid salgını sebebiyle sürelerin durduğunu, dosyada talep hakkının halen devam ettiğini ve dosyanın zamanaşımına uğramadığını ve tüm bu nedenlerle cismani zarar nedeni ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10 TL Maddi tazminatın (5 TL sürekli iş göremezlik ve 5 TL geçici iş göremezlik) ve ilerde belirlenecek tazminat miktarlarının olay tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekilinin cevap dilekçesi özetle; söz konusu kazaya ilişkin 2020.E.98102 K-2021/35409 sayılı Uyuşmazlık Hakem Heyetince başvurunun zamanaşımı yönünden reddine karar verildiğini, davaya konu kazadan dolayı tazminat talebinin zamanaşımına uğradığından davacının başvurusunun reddi gerektiğini, kaza tarihi itibari ile geçerli olan 5237 sayılı TCK’nun 89/1 maddesi için öngörülen 8 yıllık ceza zamanaşımı süresinin 06/07/2020 tarihinde sona erdiğini, covid salgın hastalığı nedeniyle yargılamaya ilişkin hukuk dava zamanaşımı sürelerinin 13/03/2020-15/06/2020 tarihine kadar durdurulduğunu, davacının başvuru şartını gerçekleştirmediğini, belirlenen hakem hastanesine başvurmadan tahkim yoluna gittiğini, dava konusu trafik kazasına sebebiyet verdiği iddia edilen plakası tespit edilemeyen aracın varlığının ve trafik kazasına sebebiyet verdiğinin davacı tarafça ispatı gerektiğini,maluliyet oranın, iddia edildiği gibi plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen aracın varlığı durumunda kusur oranının bilirkişilerce belirlenmesi gerektiğini, müvekkil kurumun temerrüde düşmediğini ve kaldı ki ancak yasal faiz talep edilebileceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın zamanaşımından reddine ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; covıd-19 salgın hastalığı nedeniyle yargılamalara ilişkin hukuk dava zamanaşımı süreleri 13/03/2020(dahil) – 15/06/2020(dahil) tarihine kadar durdurulduğunu, zamanaşımının kesilmesinden farklı olarak zamanaşımın durmasında, durma nedeni ortaya çıkıncaya kadar işleyen süre varlığını koruyacağını, iki yıllık zamanaşımı süresi, zararın ve failinin öğrenildiği an başlayacağını, zararın ve failin veya hukuki sorumlunun öğrenilmesinden itibaren iki yıllık zamanaşımı süresi içerisinde tazminat davası açılmamışsa, tazminatın alacağı zamanaşımına uğrayacağını, ceza zamanaşımı daha uzun ise 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde olmak şartı ile bu sürenin uygulanacağını, zararı ve failin öğrenimi 8 yıllık süresinin içerisinde olmak kaydı ile 2 yıllık sürenin uygulanması 8 yıllık sürenin içinde olmak şartı ile bu süreyi aşacaksa ve 10 yıllık sürenin içinde olmak şartı ile 2 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğini, durma süresinin tüm sürelere eklenmesi gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 06.07.2012 tarihinde yaya olan davacının kaldırımda yürürken kaldırımda çukur olduğundan araçların seyrettiği yola indiği esnada sol arka kısmına bir aracın çarpması ile yaralandığı, çarpan aracın plakasının tespit edilemediği, ambulans ile hastaneye götürüldüğü, davacının bu yaralanması nedeni maddi tazminat talep ettiği anlaşılmıştır. 2918 sayılı KTK’nın 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmüne, yine aynı kanunun 109/2. maddesinde ise “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir. 5237 sayılı TCK’nın 89.maddesinde düzenlenen ve somut olayda eyleme uyan taksirle yaralama suçunun ceza zamanaşımı süresi aynı Kanun’un 66/1-e maddesine göre 8 yıl olduğundan açılan dava 8 yıllık dava zamanaşımı süresine tabidir. Olayda, 8 yıllık ceza zamanaşımı geçtikten sonra başvuru yapıldığı anlaşılmıştır. Ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde, sonradan değişme eğilimi gösteriyor, kısaca, zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise artık “gelişen durum” ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler söz konusu olacaktır. Böyle hallerde, zararın kapsamını belirleyecek husus, gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olamayacağı için 8 yıllık zamanaşımı süresi bu gelişen durumun durduğunun veya ortadan kalktığının öğrenilmesiyle birlikte işlemeye başlayacaktır. (HGK’nın 15.11.2000 gün ve 2000/21-1609, 2000/1699 EK sayılı kararı, 4.HD 13.05.1980 gün ve 1980/3493-6206 EK sayılı kararı). Trafik kazası sonucu bedensel bütünlüğü ihlal olan kişide oluşan zararın, zaman içerisinde niteliği ve kapsamı yönünden bir farklılık oluşuyorsa “gelişen durumun” varlığından söz edilir. Dolayısıyla gelişen durum söz konusu olduğunda, gelişen durumun sona ermesinden itibaren zamanaşımı süresi içerisinde dava açılabilecektir. Gelişen bir durum olmadığının kabul edilmesi halinde olay tarihi ile dava tarihi dikkate alındığında, 8 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu kabul edilmelidir. Ancak dosyada gelişen bir durum olup olmadığı açıklanmamıştır. Somut uyuşmazlıkta, yaralamalı trafik kazası 06.07.2012 tarihinde gerçekleşmiş, dava ise 08/07/2021 tarihinde açılmıştır. Bu durumda, davacıdaki yaralanmanın hangi tarihte tedaviyle tamamen sona erdiği, bu yaralanmadan dolayı gelişen bir durum olup olmadığı, varsa hangi tarihte gelişen durumun sona erdiği, diğer bir anlatımla, daimi iş gücü kaybının kesin olarak belirlenebilmesi için, tedavilerinin ne zaman sona ereceği ve kesin maluliyet oranının hangi tarihte belirlenebileceğinin, zamanaşımı ve zamanaşımı başlangıç tarihinin tespiti açısından önem arz etmektedir. O halde Mahkemece, söz konusu kaza nedeniyle davacının gördüğü tüm tedavilere ilişkin belgelerin ilgili kurum ve kuruluşlardan temin edilerek, Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu’ndan veya bir üniversite hastanesinin adli tıp anabilim dalı bölümünden, davacıda bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, davacının yaralanması nedeniyle tedavileri tamamlanarak hangi tarihte sağlığına kavuşmuş sayılacağı, gelişen bir durum bulunup bulunmadığı, tedavilerinin ne zaman sona ereceği, vücut çalışma gücü kaybının hangi tarihte kesin olarak belirlenebilir duruma geldiği konusunda rapor alındıktan sonra, gelişen durumun olup olmadığı da dikkate alınarak, buna göre zamanaşımı süresinin dolup dolmadığının değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.27/04/2023