Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2022/1311 E. 2023/537 K. 27.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2022/1311
KARAR NO: 2023/537
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 23/02/2022
NUMARASI: 2021/271 Esas – 2022/159 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 27/03/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 20/03/2016 tarihinde davalı sigorta şirketine sigortalı …1 plakalı araç sürücüsü …’nın, müvekkilinin park halinde bulunan … plakalı aracının sol ön kapısına çarpması ile gerçekleşen trafik kazasında araca binmeye çalışan müvekkilinin ciddi oranda kalıcı maluliyetine yol açacak şekilde yaralandığını belirtilerek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 100 TL geçici ve 100 TL kalıcı iş görememezlik maddi tazminatının kaza tarihi aksi halde dava tarihinden itibaren işleyecek ticari ya da yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davacı vekili ıslah dilekçesi ile kalıcı maluliyeti tazminat talebini 44.033,45 TL, geçici maluliyet tazminat talebini 11.825,74 TL arttırarak toplam 56.059,19 TL tazminatın tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu … plakalı aracın 23/12/2015-2016 tarihleri arasında müvekkili şirkete ZMMS Poliçesi ile sigortalı olduğunu, müvekkili şirketin sigortalısının kusuru ve davacının maluliyeti oranında yükümlü olduğunu, bu nedenle kusur ve maluliyete ilişkin raporların Adli Tıp Kurumundan alınması gerektiğini ve hesaplamayı aktüeryal bilirkişinin yapması gerektiğini, geçici iş göremezlik talebinin poliçe teminatı kapsamında olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulü ile 44.133,45 TL sürekli işgöremezlik tazminatı, 11.925,74 TL geçici işgöremezlik tazminatı toplamı 56.059,19 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ATK 3. İhtisas Kurulu tarafından tanzim edilen raporun hatalı yönetmelik uyarınca hazırlandığını ve hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, dava konusu trafik kazasının 20.03.2016 tarihinde meydana geldiğini, davaya konu poliçenin düzenlenme tarihinin de 23.12.2015 olduğunu, Yargıtay kararı ve ilgili kanun ve yönetmelikler uyarınca Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’ne göre maluliyet hesabı yapılmasının isabetli olmadığını, yerel mahkeme kararının kaldırılarak “erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik” uyarınca maluliyet tespiti yapılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, yeniden muayene yapılmaksızın evrak üzerinden rapor tanzim edilmesinin doğru olmadığını, tedavi giderlerinden sayılan geçici iş göremezliğe ilişkin talepler SGK’nın sorumluluğunda olduğunu, müvekkili sigorta şirketinin poliçe kapsamında herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, bilirkişi raporunda davacı sürücünün yerleşim yeri içinde park halindeki aracına binmek için taşıt yoluna geçtiğini, davacının aracını taşıt yoluna geçmeden alabilmesinin mümkün olmadığını, aracının kapısına doğru yönelirken özellikle de gece vakti olmasından dolayı kontrollü bir şekilde bir sürücünün göstermesi gereken dikkat ve özeni göstererek geçmesi gerektiğini, Trafik İhtisas Dairesi’nin düzenlemiş olduğu raporda bu durum değerlendirilmeksizin davacının kusursuz olduğuna karar verilmesinin hakkaniyetle bağdaşmadığını ayrıca davacının davaya konu kazanın gerçekleştiği yerde aracını park halinde bırakıp bırakamayacağı, sigortalı davalı sürücünün fren izi olup olmadığı ve direksiyon tedbiri alıp almadığı, manevra yapıp yapmadığı değerlendirilmeyerek asli kusurlu bulunmasının hukuka aykırı olduğunu, itiraza konu bilirkişi raporunda dava konusu kazanın meydana gelmesine etki edebilecek Karayolları Genel Müdürlüğü’nden kaynaklanan yol kusuru ve teknik arıza ya da araçta bulunan bir teknik arızanın sebep olup olmadığının araştırılmadığını, böyle bir durumun varlığı halinde bu arızanın sürücü veya işletenin bilgisi dâhilinde değilse zarardan sorumlu olamayacağının Yargıtay içtihatlarında yer alan bir husus olduğunu, 20.08.2021 tarihli raporda bu hususlara değinilmediğini, davaya konu olan kazanın meydana gelmesinde etkili olan tüm unsurların irdelenerek kusur durumunun belirlenmesi için dosyanın İTÜ’den seçilecek üç kişilik bilirkişi heyetine tevdii edilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeni ile maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Mahkemece ilk verilen hükmün davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 04/03/2021 tarih, 2018/3865 Esas ve 2021/425 Karar sayılı kararı ile ” … Somut uyuşmazlıkta, ZMSS poliçesinin başlangıç tarihi 23/12/2015, kaza tarihi ise 20/03/2016 olup yeni Genel Şartlar ve KTK’nın değişik 90.maddesi yürürlüktedir. Ancak Anayasa Mahkemesinin iptal kararı gereğince Yeni Genel Şartların “Sürekli Sakatlık Tazminatı Hesaplaması” başlıklı kısmında tazminatın belirlenmesine ilişkin esaslar artık uygulanmayacaktır. Bu nedenle davalı vekilinin genel şartlara göre hesaplama yapılması ve gerektiği yönündeki istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Ne var ki İlk Derece Mahkemesince tazminatın hesaplanmasında genel şartlar hükümleri esas alınmış ise de bu yönde davacı istinafı bulunmadığından davalı lehine oluşan usuli kazanılmış hak gözetilerek kararın kaldırılması sebebi yapılmamıştır. Davalının istinaf dilekçesinde belirttiği Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik 30.03.2013 tarih ve 28603 sayılı Resmi Gazete’de (yeni Genel Şartların yürürlük tarihinden önce) yürürlüğe girmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere Yargıtay 17. Hukuk Dairesi bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten sonra vermiş olduğu kararlarında dahi maluliyetin tespitinde “11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin, 01.09.2013 tarihinden sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğinin” uygulanması gerektiği belirterek bilinçli olarak Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerinin uygulanacağına ilişkin bir karar vermemiştir. Kaldı ki Anayasa Mahkemesinin iptal kararı gereğince Yeni Genel Şartların “Sürekli Sakatlık Tazminatı Hesaplaması” başlıklı kısmında tazminatın belirlenmesine ilişkin esaslar ile “A.5. Kapsama Giren Teminat Türleri” başlığı altında “c) Sürekli Sakatlık Teminatı” kapsamında düzenlenen “Sürekli sakatlık tazminatına ilişkin sakatlık oranının belirlenmesinde, sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuat doğrultusunda hazırlanacak sağlık kurulu raporu dikkate alınır.” hükmü de uygulanamayacağından davalı vekilinin Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerinin uygulanması gerektiğine ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. 2918 sayılı KTK 98. maddesinde SGK’nun sorumlu olduğu tedavi giderleri açıkça sayılmış olup bu giderler kapsamında geçici iş göremezlik tazminatının bulunmadığı açıktır. Yeni Genel Şartların A.5.b maddesinde açıklanan sağlık giderleri teminatının Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmesi ile aynı yönde değişiklik 2918 sayılı KTK’da yapılmadığından yukarıya aktarılan Anayasa Mahkemesi iptal kararı gereğince yeni Genel Şartların A.5.b maddesi sigorta şirketinin sorumluluğunu daraltan nitelikte olduğundan uygulanamayacaktır. Bu nedenle davalı vekilinin geçici iş göremezlik zararının poliçe teminatı kapsamında olmadığına ilişkin istinaf talepleri de yerinde değildir. Dava tarihi olan 27/04/2016 itibariyle 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlükte olup davacı tarafça dava tarihinden önce davalı Sigorta Şirketine başvuru yapılmadan dava açıldığı … Mahkemece davacı vekiline, davalı Sigorta Şirketine yazılı müracaat etmesi için kesin süre verilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken dava şartı niteliğindeki bu hususun göz ardı edilmiş olması; Yine kusur raporu alınmaksızın aktüerya bilirkişi raporunda kaza tespit tutanağına göre sigortalı araç sürücüsünün %100 kusurlu olarak kabul edilerek karar verilmiş olması eksik incelemeye dayalı olmuştur. …” gerekçesiyle kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.İlk Derece Mahkemesince; Dairemiz kararı doğrultusunda KTK’nın 97.maddesi koşulu yerine getirilmiş, kusur konusunda ATK dan rapor alınarak karar verilmiştir.6100 sayılı HMK’nın 281. maddesinde tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir. Bu düzenleme gereğince usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacaktır. HMK’nın 357/1. maddesinde de Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği, yeni delillere dayanılamayacağı düzenlemesine yer verilmiştir.Dosya kapsamından hükme esas alınan maluliyet raporunun istinaf talep eden davalı vekiline HMK 281. maddesi gereğince ihtarat içeren tebligat ile 08/01/2018 tarihinde tebliğ edildiği halde davalı tarafın süresi içerisinde rapora itiraz etmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda HMK’nın 281. maddesi çerçevesinde maluliyet oranları bakımından davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden maluliyete ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Kaldı ki davalı vekili ilk istinafı üzerine Dairemizce maluliyet raporu konusunda itirazın reddine karar verilmiştir. Aynı şekilde davalı vekilinin, tedavi giderlerinden sayılan geçici iş göremezliğe ilişkin talepler SGK’nın sorumluluğunda olduğu, müvekkili sigorta şirketinin poliçe kapsamında herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığına ilişkin itirazının da ilk istinaf itirazında da yer aldığı ve Dairemizce bu yöndeki davalı itirazının reddine karar verilmiştir.Kaza nedeniyle düzenlenen trafik kaza tespit tutanağında davalıya sigortalı araç sürücüsünün KTK 47/1-d ve 48.maddelerini ihlalden asli kusurlu bulunmuş, davacıya kusur verilmemiştir. Davalıya sigortalı araç sürücüsünün yargılandığı Bakırköy 26.Asliye Ceza Mahkemesi 2016/545 E. sayılı dosya için hazırlanmış dosyada mevcut bilirkişi raporunda, sürücü …nın tamamen kusurlu olduğu belirtilmiştir. Mahkemenin hükme esas aldığı ATK tarafından düzenlenen kusur raporunda da aynı kural ihlalleri belirtilerek sürücü …’nın %100 oranında kusurlu, Davacı …’in kusursuz olduğu tespit edildiğine göre tüm raporların birbirini teyit ettiği, dosya kapsamı ve olayın oluşuna uygun olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 3.829,40 TL harçtan peşin alınan 958,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 2871,40 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.27/03/2023