Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/974 E. 2023/847 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/974
KARAR NO: 2023/847
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 04/03/2021
NUMARASI: 2016/373 Esas – 2021/210 Karar
DAVA: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 27/04/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; 04.11.2015 tarihinde …’ın sevk ve idaresindeki … Plakalı aracın Sinop istikametinden Samsun istikametine seyir halindeyken Korucuk Köyü mevkiine geldiğinde direksiyon hakimiyetini kaybederek gidiş istikametine göre sol tarafta orta refüj bordür taşı ve aydınlatma direğine aracın sol yan kısmı ile çarptıktan sonra orta refüjdeki bordür taşlarına aracın ön ve arka kısımları ile çarpması sonucu trafik kazası meydana geldiğini ve araç içerisinde bulunan …’in vefat ettiğini, geriye mirasçı olarak eşi … ve 2009 doğumlu çocuğu …’in kaldığını ayrıca davacılar … ve …’in de oğullarının vefatıyla destekten yoksun kaldıklarını, kazaya konu … plaka sayılı aracın, davalı … adına kayıtlı olduğunu ve davalı … Sigorta A.Ş. nezdinde ZMSS poliçesi ile ile sigortalı olduğunu, araç sürücüsü davalı …’ın kaza sırasında 2.01 promil alkollü olduğunu, kaza tespit tutanağına göre sürücünün kusurlu olduğunu, araçta yolcu olarak yer alan müteveffa …’e herhangi bir şekilde kusur yüklenemeyeceğini, davalı sigorta şirketine maddi zararın poliçe kapsamında ödenmesi için müracaatta bulunulduklarını, açılan 2/577081 hasar dosyası ile davacı …’e 30.126,20 TL, …’e 3.193,20 TL, …’e 4.094,40 TL, …’e 4.364,20 TL ödeme hesaplandığını, yerleşik Yargıtay kararlarına göre her ne kadar ibraname imzalanmış olsa da gerçek maddi zararın fazla olması karşısında ödenen bedelin makbuz hükmünde olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 5.000 TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, … için 25.000 TL, … için 25.000 TL, … için 50.000 TL ve … için 50.000 TL olmak üzere toplam 150.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılardan alınarak davacılara verilmesine, (poliçes kapsamında değil ise davalı Sigorta şirketinden manevi tazminat taleplerinin bulunmadığını) karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile; kazalı aracın ZMSS Poliçesi uyarınca şirketlerinde sigortalı olduğunu, poliçe uyarınca davalı sigortanın 290.000 TL olduğunu, müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusur oranında ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, davacılara gerçek tazminat miktarının ödendiğini, mahkeme aksi kanaatte ise davacıya yapılan ödemelerin tespit edilecek tazminattan düşülmesini talep ettiklerini, davacı tarafın sigortalının kusurunu, müteveffanın kendilerine destek olduğunu ve zararını ispat etmesi gerektiğini, davacı tarafın davalı şirkete herhangi bir başvuru yapmadan işbu davayı açtığını,murisin akollü bir sürücünün aracına binmesinin müterafik kusur olduğunu, davacıların murisinin müterafik kusurunun tazminattan indirilmesi gerektiğini, temerrüdün, kaza tarihinden değil, delillerin tümünün müvekkili şirkete tebliğ tarihinden itibaren 8 gün geçmesi ile başlayacağını, avans faizi istenemeyeceğini davacıların sigorta şirketi yönünden olay tarihinden itibaren faiz talebinin ve ticari avans faizi işletilmesi talebinin reddine ve davacıların manevi tazminat talebinin teminat dışı olduğundan bu taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulü ile; davacı … için 119.872,15 TL, davacı … için 29.118,82 TL, davacı … için 27.335,93 TL, davacı … için 38.374,85 TL maddi tazminatın, davacı … açısından 21.01.2016 tarihinden itibaren, diğer davacılar yönünden 14.01.2016 tarihinden itibaren, hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dosyadan alınan bilirkişi raporlarının tümünün kusur yönünden eksik tespitler içerdiğini, bilirkişi raporlarının hükme esas alınmış olmasının hatalı olduğunu, davaya konu kazaya ilişkin yapılan ceza yargılamasında Sinop Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2016/12 E. sayılı dosyasından alınan 16.05.2015 tarihli bilirkişi raporunda Karayolları Genel Müdürlüğü’nün olayda tali kusurunun bulunduğunun tespit edildiğini, buna rağmen İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/373 E. Sayılı dosyasında bu husus hiç irdelenmeden rapor tanzim edilmiş ve itirazlara rağmen bu husus ne dosyadan alınan bilirkişi raporlarında ne de gerekçeli kararda tartışılmadığını, ceza dosyasından alınan 16.05.2015 tarihli bilirşi raporunda idarenin kusuru sabitken huzurdaki dosyadan alınan Adli Tıp Kurumu kusur raporunda bu nokta nazara alınmadığını, davalı idarenin neden kusurlu olmadığı noktasında raporda herhangi bir gerekçelendirme de yapılmamış olmasının hatalı olduğunu, kusura ilişkin hatalı ve eksik tanzim edilen bilirkişi raporlarını ve ilk derece mahkemesince verilen kararın kabul edilemeyeceğini, sürücü …’ın kazanın meydana gelmesinde %100 kusurlu olduğuna ilişkin tespitinin kabul etmediklerini, müteveffanın, sürücü …’ın aracına onun alkollü olduğunu bilerek binmiş olduğu sabit olmasına rağmen ilk derece mahkemesi bunu göz ardı ederek hüküm tesis ettiğini, ATK raporunda müteveffa …’in tali kusurlu olduğu belirtilmiş olmasına rağmen Yargıtay içtihatlarına göre tali kusura denk gelen %25 oranında kusur tespitinden neden ayrılındığına dair gerekçelendirme de dosya kapsamında yer almadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda yer alan tazminat hesaplamalarına ilişkin itirazlarının da devam ettiğini, ödenecek tazminat için müteveffa ve idarenin de kusuru göz önüne alınması gerekirken bu hususun dikkate alınmamasının hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 04/11/2015 günü saat 18:20 sıralarında sürücü …’ın sevk ve idaresinde bulunan … plaka sayılı otomobil ile D010-14 karayolunu takiben Sinop istikametinden Samsun istikametine doğru seyri sırasında kaza mahalli virajlı yol bölümüne geldiği esnada sevk ve idare hatası nedeniyle yolun sol tarafına yönelip sol taraftaki orta refüje çıkıp akabinde aydınlatma direğine çarparak durması, çarpmanın etkisi ile araçta yolcu olarak bulunan …’in de yaralanması sonucu davaya konu trafik kazasının meydana geldiği anlaşılmıştır. Kaza Tespit Tutanağında, sürücünün 2918 sayılı KTK’nın 56/1A (şerit izleme ve değiştirme kurallarına riayet etmemek) ayrıca 48/5 (alkollü olarak araç kullanmak 2,01 promil) kuralını ihlal ettiği kanaati belirtilmiştir. Kazaya etken yol sorunu olmadığı da tutanakta işaretlenmiştir.Ceza Mahkemesinde alınan bilirkişi raporunda Karayollarının da tali kusurlu olduğu belirtilmişse de Ceza Mahkemesi kararında “…her ne kadar bilirkişi raporunda yolun da kusurlu olduğu yönünde tanımlama yapılmış ise de Sinop’un yarım ay şeklinde olup, dışarı ile bağlantısının tek bu yol olması ve uzun süredir sürücü olduğu ve Sinop’lu olduğu anlaşılan sanığın bu yolu sürekli kullanan şahıs olması dolayısı ile yolu biliyor olması nedeni ile bilirkişi raporlarından bu yolun 6,66 metre genişliğinde, yaya kaldırımı ile beraber 10,60 metre genişliğinde bölünmüş yol olduğunun, dolayısıyla sanığın yolu bilen şahıs olarak geniş yolda belirtilen nedenler dahilinde kaza yapmasında asli kusurlu olması … Olay tarihinde sanığın 2,01 promil alkollü olması, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere hız sınırının 70 olduğu yerde 158 metre sürüklenme izi olması dolayısıyla tam tespit yapılamasa dahi yasal hız sınırın üzerinde olduğunun anlaşılması, yukarıda belirtildiği üzere görüşü engeller, trafiği zorlar herhangi bir hava veya trafik engeli olmayan çift şeritli 6,6 metre genişliğindeki sürekli sanık tarafından kullanıldığı anlaşılan yolda kaza yapmasının etken sebebinin alkol olduğu kanaati ile sanığın bilinçli taksirle hareket ettiği düşüncesi ile TCK 22/3 maddesi uyarınca takdiren 1/3 oranında uygulama yapılmıştır…” gerekçesi ile takdir ve teşdit uygulayarak 3 yıl hapis cezası vermesi ve eylemin bilinçli taksirle işlendiğinin kabul edilerek arttırım uygulaması dikkate alındığında Ceza Mahkemesinin, bilirkişinin belirlediği yol durumunu kazanın oluşmasında etken olarak değerlendirmediği anlaşılmaktadır. Ceza Mahkemesince verilen karar belirtilen gerekçe doğrultusunda istinaf incelemesinden de geçerek kesinleşmiştir. İlk Derece Mahkemesince alınan bilirkişi raporuna itiraz üzerine alınan ek raporda da yol kusuru olarak ileri sürülen hususların kazanın oluşumuna etken olmadığı açıklanarak davalı sürücünün tam %100 kusurlu olduğu belirtilmiştir. İtiraz üzerine ATK Trafik İhtisas Dairesinden alınan kusur raporunda kaza tespit tutanağındaki “…mahal kazaya etken yol sorunu bulunmadığı…” yönündeki veriler dikkate alınarak iki seçenekli olarak hazırlanmış olup; 1.durumda, Olayın müteveffa yolcu …’in alkollü olduğunu bildiği araç sürücüsünün idaresindeki araca binerek yolculuk ettiği sırada meydana gelmesi halinde, sürücü …’ın %85 oranında asli kusurlu, müteveffa yolcu …’in kendi can güvenliğini tehlikeye düşerecek şekilde alkollü olduğunu bildiği sürücü idaresindeki araca binerek yolcu olarak bulunduğu sırada gerçekleşen kazada kendi yaralanmasından dolayı alt düzeyde %15 oranında tali kusurlu, 2.durumda, olayın müteveffa yolcu …’in alkollü olduğunu bilmediği araç sürücüsünün idaresindeki araca binerek yolculuk ettiği sırada meydana gelmesi halinde, sürücü …’ın sevk ve idaresinde bulunan otomoil ile meskun mahalde gece vakti seyri sırasında gerekli dikkat ve özeni yola verip, mahal şartlarını da dikkate alıp, bahse konu kaza mahalli virajlı yol bölümüne geldiği esnada görüş alanını kontrol altında bulundurarak seyrine istikamet şeridini takiben müteyakkız şekilde devam etmesi gerekirken bu hususlara riayet etmeden kontrolsüz şekilde seyri sırasında sevk ve idare hatası sebebiyle direksiyon hakimiyetini kaybedip yolun solundan kaplamadan çıkması sonucu gerçekleşen kazada %100 oranında ve asli kusurlu, müteveffa yolcu …’in … plaka sayılı otomobilde yolcu olarak bulunduğu sırada gerçekleşen kazada atfı kabil kusuru bulunmamaktadır.” kanaati bildirilmiştir. Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi gereğince, hukuk hakimi ceza hakiminin tespit ettiği kusurla ve beraat kararı bağlı değil ise de Ceza Mahkemesince tespit edilen fiilin hukuka aykırılığı ve illiyet bağını saptayan maddi vakıalar yönünden Ceza Mahkemesi kararı ile bağlıdır. Bu durumda; Ceza Mahkemesinde alınan bilirkişi raporunda Karayollarının da tali kusurlu olduğu belirtilmişse de Ceza Mahkemesinin bu durumun kazanın oluşumuna etkili olmadığına ilişkin istinaf incelemesinden geçerek kesinleşen kararı ve Mahkemece kaza tespit tutanağına uygun dosya kapsamı ile uyumlu raporları birlikte değerlendirildiğinde kusur istinafının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur Borçlar Kanunu’nun 44. maddesinde (6098 sayılı TBK md. 52. md.) düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise hakim tazminat miktarını hafifletebilir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 14/05/2019 tarih, 2016/13076 E. ve 2019/6001 K. sayılı kararında “…Kabule göre de; davacı, meydana gelen kazada yolcu olup, kusursuzdur. Davacının emniyet kemeri olmadan nizamlara aykırı ve kendi can emniyetini tehlikeye atacak şekilde yolculuk yapması ise sürüş kusurlarından olmayıp, hakim tarafından tazminattan indirim sebebi olarak kabul edilmelidir. Emniyet kemeri olmadan yolculuk yapmak gibi hususlar bilirkişi tarafından kusur oranı belirlenirken dikkate alınacak hususlar değildir. Oysa mahkemece hükme esas alınan ATK Trafik İhtisas Dairesi raporunda; davalı sürücü kazanın meydana gelmesinde %90 kusurlu, davacının da emniyet kemeri takmaması nedeniyle davacı yolcu %10 kusurlu görülmüştür. Mahkemece; öncelikle davacının trafik akışına ilişkin olarak kusursuz olduğu, davalı sürücünün kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğu kabul edilerek daha sonra belirlenen tazminattan davacının emniyet kemeri takmaması nedeniyle dairemizin yerleşik uygulamasına göre %20 oranda müterafik kusur indirimi yapılması gerekirken davalının zarardan %90 kusuruna göre hesap yapan bilirkişi raporuna göre karar verilmesi doğru görülmemiştir.” yönünde karar verilmiştir (Aynı yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 17/06/2020 tarih, 2019/ 1444 E. ve 2020/ 3593 K. sayılı kararı). Eldeki davada; ATK’dan alınan kusur raporunda 1. durumdaki değerlendirmeden, desteğe verilen kusur zararın doğması ve artmasına neden olan müterafik kusur mahiyetinde olup, kazanın oluşumuna etki eden bir kusur değildir.Kazanın meydana gelmesinde sürüş kusurunun tamamı davalı araç sürücüsüne aittir. Bu nedenle İlk Derece Mahkemesince davalı sürücü %100 kusurlu kabul edilerek müteveffaya atfedilen kusurun müterafik kusur olduğunun kabulü ile tazminattan Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin yerleşmiş içtihatları göz önüne alınarak %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılarak “… sürücü …’ın savcılık ifadesi ve Sinop Ağır Ceza Mahkemesi kararı ve tüm dosya kapsamına göre olayda hatır taşıması bulunduğu ve ölenin, sürücünün alkollü olduğunu bilerek araçta bulunduğu buna göre tazminatlardan ayrı ayrı % 20 şer oranında hatır taşıması ve müterafik kusur indirimi yapılması gerektiği, bilirkişi tarafından ödenen tazminatların yasal faizi ile birlikte mahsubunun, hatır taşıması ve müterafik kusur indirimi ve eş için evlenme ihtimali indirimlerinin yapıldığı ve bilirkişi tarafından yapılan hesaplamanın hükme esas alınabileceği” gerekçesiyle verilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Hesaplamanın hatalı yapıldığı yönündeki istinaf talebi var ise de istinaf gerekçeleri belirtilmediğinden inceleme konusu yapılmamıştır. Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 14.666,28 TL harçtan peşin alınan 3.608,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 11.058,28 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.27/04/2023