Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/954 E. 2023/1499 K. 13.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/954
KARAR NO: 2023/1499
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 24/12/2020
NUMARASI: 2018/328 Esas – 2020/749 Karar
DAVA: Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/09/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirket, sigortalı adına trafik sicilinde kayıtlı bulunan … plaka sayılı motorlu nakil vasıtasının, davalı tüzel kişiliğe/sigortacıya “Genişletilmiş Kasko” Poliçesi ile 20.07.2017/2018 tarihleri arasını kapsayacak surette sigorta ettirildiğini, 14/08/2017 tarihinde saat 06.00 sıralarında, kasko poliçesine konu motorlu nakil vasıtasının, … sevk ve idaresindeyken İzmir İli Çeşme ilçesinde Ilıca trafo kavşağından dönüş yaparken (sürücünün) virajı alamaması neticesinde refüj üzerinden savrularak yan yola indiğini, bu surette tek taraflı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, araç sürücüsünün kazadan sonra aracı incelediğini dosyaya sunulacak kaza yeri ve kaza sonrası kazalı aracın fotoğraflarından anlaşılacağı üzere yüksek miktarlı bir hasarın oluşmadığı düşüncesiyle çekici ile lastik tamiri yaptırmak amacı ile aracı lastikçiye götürdüğünü, hasarın gerçek boyutlarının lastik tamirhanesinde ortaya çıktığını, lastik tamiri ile hasarın giderilebilmesinin mümkün olabilmesi durumunda müvekkili tüzel kişilik tarafından, bu durumun sigorta şirketine ihbar edilmeyeceğini, meydana gelen bu tek taraflı ve maddi hasarlı trafik kazasının davalı sigorta şirketine ihbar edildiğini ve hasarın karşılanmasının talep edildiğini, davalı sigorta şirketinin gerçekleştirdiği tahkikat neticesinde 04/10/2017 tarihli ve … hasar dosyasından”… kazadan sonra sigortalı araç sürücüsünün herhangi bir zorunlu sebep olmaksızın olay yerini terk ettiğinin anlaşıldığını, bu nedenle Kasko Sigortası Genel Şartları A.5.10 maddesi gereğince…” müvekkili sigortalı/sigorta ettiren şirkete herhangi bir ödeme yapılamayacağının bildirildiğini, delil tespiti ile hasarın 44,989,60 TL olduğunun tespit edildiğini, hasarın ödenmesi için davalıya ihtarname tebliğ edilmesine rağmen ödenme yapılmadığını belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı olmak kaydı ile şimdilik kısmi dava kapsamında 20,000,00 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/786 D.iş sayılı delil tespiti dosyasında gerçekleştirilen harç ve giderlerin de davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı … Sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin poliçe/kasko sigorta genel şartlarına uygun olarak meydana gelen kazayı gerekli birimlere bildirme görevini yerine getirmeyerek kasko sigorta genel şartlarını ihlal etmiş olduğunu, davacıya ait aracın sürücüsünün davacı şirket yetkilisinin oğlu … olarak bildirildiğini ancak bu kişinin eğitim nedeniyle İngiltere’de olduğu beyan edildiğinden kendisi ile görüşme imkanı bulunamadığını, sadece yazılı beyanın müvekkili şirkete ulaştırıldığını, kazaya uğrayan araç sürücünün müvekkili şirkete vermiş olduğu yazılı beyanda viraja aşırı hızla girmesi neticesinde kazanın meydana geldiği ve kazadan hemen, sonra aracı güvenli bir yere park edip arkadan gelen arkadaşının aracına binerek sadece lastik hasarı için lastik servisi almaya gittiğini beyan ettiğini, dosyaya ekli olarak sunmuş oldukları kaza mahalli fotoğraflarına bakıldığında kaza mahallinde aracın tüm lastiklerini ıskartaya çıkaracak jantların bile zarar görmesine sebep olacak nitelikte bir viraj olmadığının ortada olduğunu, kazaya uğrayan araç sürücüsünün refüj üzerinden savrularak yan yola inmesi ve sonrasında kazayı ailesine bile haber vermeden lastikçiye gitmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacı şirket yetkilisinin, araştırma görevlilerine “anne babasını üzmemek adına oğullarının kendilerine kazayı geç bildirdiğini ve ehliyetini yeni aldığını, kaza sırasında oğlunun alkollü olmadığından emin olduğunu” beyan ettiğini, müvekkili şirketin mevzuata açık aykırılık oluşturan bir hasar tazminatı ile sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemenin hükmüne esas aldığı, 14.02.2020 tanzim ve imza tarihli bilirkişi heyeti raporunun hüküm kurmaya elverişli bir rapor niteliğinden yoksun olup anılan raporun 7.sayfasında yer alan “(…) davacı olay yerini terk sebebini A.5.4 ve A.5.5 maddelerini bertaraf amacı ile hareket edilmediğini ispatlar bir delil sunmadığını, halde sigortalı davacının rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmediği kanaatine varılmış olup, ispat külfeti yer değiştirip sigortalıya geçmiştir.” yönündeki mütalaa objektif ve bilimsel olmayıp hukuka da uygun bulunmadığını, dava dosyasında mevcut tüm beyanlarımızda ve layihalarımızda da yer verdiğimiz ve ayrıca tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere, ihbar mükellefiyetinin kasten yerine getirilmemesi yönünde bir düşünce yahut eylem davacı yanda asla mevcut olmadığını, yargılamadaki ispat yükü yer değiştirmemiş bulunmakla, haklı olan davalarının yerel mahkemece kabulü gerekir iken yanılgılı değerlendirme ile ve hüküm kurmaya elverişli bulunmayan objektif, bilimsel ve istinaf denetimine uygun bulunmayan rapora dayanarak reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı bulunduğunu belirterek istinaf talep etmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Kasko Genel Şartları A.5.4.maddesinde aracın gerekli sürücü belgesine sahip olmayan kimseler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararlar; A.5.5.Aracın, uyuşturucu madde veya Karayolları Trafik Yönetmeliğinde belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar; A.5.10.Zorunlu haller (tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma vb) hariç olmak üzere bu maddenin 5.4 ve 5.5 nolu bentlerdeki ihlaller nedeniyle, sürücünün kimliğinin tespit edilmesini engellemek için kaza yerinden ayrılması teminat dışı hal olarak sayılmıştır. Diğer taraftan 6102 sayılı TTK’nın 1409/1 ve 1410. maddeleri uyarınca, sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı Yasanın 1409/2. maddesi hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5. maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir. İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte, sigortalı Kasko Poliçesi Genel Şartlarının 1.5. maddesi ve 6102 sayılı TTK’nın 1446. maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan rizikonun teminatı içinde imiş gibi ihbar ederse ispat külfeti yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat yükü sigortalıya geçer. Sigortacı, rizikonun ihbar edilenden farklı şekilde oluştuğunu ve bu oluş şeklinin sigorta teminatı dışında kaldığını soyut iddialarla değil somut delillerle kanıtlamak zorundadır. Bu ilkeler doğrultusunda somut olaya baktığımızda; uyuşmazlık, kazanın ihbar edilen şekilde meydana gelip gelmediği hususun açıklanması gerekmektedir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/11677 Esas ve 2017/6905 Karar sayılı kararında “Kural olarak zararın teminat dışı olduğunu ispat yükü, davalı sigortacıda bulunsa da; somut olayın özellikleri ve bilhassa davacıya ait aracın sürücüsü olduğu savunulan …’in, can güvenliği nedeniyle olay yerinden ayrılmak zorunda kalmış olsa dahi en kısa sürede ilgili kolluk birimine başvurması gerekirken bunu yapmadığı, kazadan 4 gün sonra kolluk birimlerine başvurduğu, kazanın oluş biçimi ve meydana geldiği saat gözetildiğinde; haklı sebeple olay yerini terkin ötesine geçen bir durum bulunduğu ve sürücünün kaza anında alkollü olmadığını ispat yükünün, davacı sigortalıya geçtiğini kabulün zorunlu olduğu açıktır. Taraflar arasında güven ve iyiniyet esasına dayanan sigorta sözleşmelerinde, gerek sigortalının gerekse sigortacının haklarını kullanırken ve yükümlülüklerini yerine getirirken iyiniyetle hareket etmesi; rizikonun gerçekleşmesinden sonra doğru ihbar yükümlülüğü altında bulunan sigortalının, bu yükümlülüğüne uyup uymadığının saptanmasında da bu ilkenin gözönünde tutulması gerekir. Bu itibarla da, somut olayın özellikleri gereği, davacıya ait araç sürücüsünün kaza anında alkollü olmadığı ve zararın poliçe teminatı kapsamında kaldığını ispat yükünün, davacı sigortalıya geçtiği dikkate alınarak; davacının bu konudaki delillerini sunmasının sağlanması, bu husustaki davacı delillerinin toplanmasından sonra, ispat yükümlülüğünün yerine getirilmiş olup olmamasına göre, zararın teminat kapsamında olup olmadığının değerlendirilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ve eksik incelemeyle, yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir” belirlemesinde bulunmaktadır. Somut uyuşmazlıkta; Kaza sonrasında kaza tespit tutanağının tutulmadığı, sigortaya bildirim yapılarak çekici istenmediği, aracın kaza yerinden davacı tarafça götürüldüğü anlaşılmıştır. Bu durumda kaza, tek taraflı olup, sürücü ve araçta yolcu olan başka bir şahıs yaralanmadığına ve dava dışı başka bir araca veya kişiye çarparak zarar verilmediğine göre araç sürücüsünün korku, kaygı ya da panik yaşamasını gerektirir bir durumun varlığından da söz edilemeyeceği gibi sürücünün yaralanmadığı da göz önüne alındığında, kazaya uğrayan araç sürücüsünün refüj üzerinden savrularak yan yola inmesi ve sonrasında kazayı ailesine bile haber vermeden kendini araç ile takipte olan arkadaşının aracına binerek lastikçeye gitmesi hayatın olağan akışına aykırı olup haklı sebeple olay yerini terkten bahsedilemeyeceğinden davacı, Kasko Poliçesi Genel Şartlarının 1.5. maddesi ve TTK’nın 1446/2 maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini yerine getirmediğinden, ispat külfeti yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat yükü davacı sigortalıya geçmiştir. Bu kabule göre de davacı haklı nedenle olay yerini terk ettiğini, zararın poliçe teminatı kapsamında kaldığını ispat edemediğine göre İlk Derece Mahkemesince hasarın Kasko Sigortası Genel Şartları A.5.10 kapsamında teminat dışı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 269,85 TL harcın peşin alınan 341,55 TL harçtan mahsubu ile bakiye 71,70 TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.13/09/2023