Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/898 E. 2021/1488 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/898
KARAR NO: 2021/1488
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 20/01/2021
NUMARASI: 2020/258 Esas – 2021/34 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 23/09/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Davalılardan … 19/10/2012 günü sevk ve idaresindeki … plaka sayılı motosiklet ile Sarıyer’de müvekkillerinden …’e çarparak müvekkilinin ağır şekilde yaralanmasına neden olduğunu, sürücü olan bu davalı hakkında, Şişli Etfal Hastanesi tarafından düzenlenen genel adli muayene raporuna göre müvekkilinin hayati tehlike arz edecek şekilde ve son derece ciddi olarak yaralandığını, bakıma muhtaç şekilde yaşamını sürdürmeye çalıştığını, davalılardan …. (…) ise sürücü olan davalı …’ün istihdam edeni yani işvereni olduğunu belirterek davacılardan … için 50.000,00 TL, … için 20.000,00 TL , … , …, … için ayrı ayrı 10.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan ortaklaşa ve zincirleme olarak tahsilini talep ve dava etmişlerdir. Davalı … (…) Sigorta A.Ş. vekilinin cevap dilekçesinde özetle; … plakalı araç 27/12/2011 – 2012 tarihleri arasında … poliçe numarası ile müvekkili şirket tarafından sigortalı olduğunu, müvekkili şirketin sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, dava konusu olayla ilgili olarak dava öncesinde müvekkili sigorta şirketine davacıların gerekli ve yeterli belgelerle müracaatının söz konusu olmadığını, müvekkili şirketin temerrüte düşmediği, davanın açılmasına da sebebiyet vermediğini, görevli mahkemelerin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; meydana gelen trafik kazasında davacının kusurlu olduğunu, dava konusu tazminat alacağı dayanağı kaza 19/10/2012 tarihinde Sarıyer’de müvekkili şirket çalışanı …’ ün … plaka sayılı aracı ile seyir halindeyken davacının yol ortasından yürümesi ve bu sırada üzerinde koyu renkli kıyafetler bulunması sebebi ile fark edilememesi sonucu kazanın meydana geldiğini, Karayolları Trafik Kanunu uyarınca müvekkili şirketin sorumlu olmadığını, müvekkili şirket tarafından işveren olarak iş güvenliği kapsamında tüm sorumlulukların yerine getirildiğini, iş bu kaza sebebi ile müvekkili şirketin sorumluluğu olmamasına rağmen müvekkili şirketin davacıya 10.000-TL maddi destek olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Tur. Tic A.Ş vekilinin cevap dilekçesinde özetle; husumet itirazında bulunduğunu, yetki itirazında bulunduğunu, yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Mahkemeleri olduğunu, kazaya karıştığı iddia olunan motosiklet, uzun süreli olarak diğer davalılardan ….’ne kiraya verilmiş ve araç ile müvekkil şirket arasında fiili hiçbir bağın kalmamış olduğunu, kazanın, aracın diğer davalılardan …. personellerinden …’ün idare ve yönetiminde bulunduğu esnada gerçekleştiğini, manevi tazminat talebinin reddi gerektiğini, davacı tarafın kusuru bulunmayan müvekkili şirkete yöneltme hakkı bulunmayan maddi tazminat talebinin mesnetsiz olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “1-Davacıların maddi tazminat taleplerinin feragat nedeniyle reddine, 2-Davalı … A.Ş. ye yönelik davanın husumet yönünden reddine, 3-Davacıların manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile; Davacı … için 30.000,00 TL, Davacı … için 20.000,00 TL, Davacı … için 5.000,00 TL, Davacı … için 5.000,00 TL, Davacı … için 5.000,00 TL, manevi tazminatın kaza tarihi olan 19/10/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve … A.Ş. Den tahsili ile davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat taleplerinin reddine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Gerekçeli kararın hüküm fıkrasında dahi müvekkillerden … için 50.000-TL manevi tazminata hükmedildiğinin açıkça yazılması karşında gerekçeli kararın gerekçe kısmında aynı müvekkil için manevi tazminat tutarının 30.000-TL olarak gösterilmesinin esasen sehven yapılan bir hata olduğunu, gerekçeli kararın daha önce tefhim edilen kısa karara uyumlu olması emredici bir yasal hüküm olduğundan kısa kararın sehven yanlış yazıldığı gibi bir ihtimalin söz konusu olmasının düşünülemeyeceğini, sehven yanlış yazılma ihtimali sadece ve sadece gerekçeli karar için söz konusu olabileceğini, zira gerekçeli kararın kısa karara uygun olarak yazılmasının esas olanın kısa kararda verilen hüküm olacağının tartışmasız olduğunu, davalı lehine red vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, manevi tazminat talepleri kısmen reddilen davacıların …, … ve … olduğu ancak buna rağmen diğer davacılar … ve …nün manevi tazminat taleplerinin ise tümden kabul edildiği açık seçik ortada olmasına rağmen kaldırma kararı sonrası verilen hükümde bu hususlara hiç dikkat edilmediğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, trafik kazasından kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dairemizin 12/03/2020 tarih, 2018/495 Esas 2020/415 Karar sayılı ilamı ile “…İlk Derece Mahkemesince, kısa karar ve hüküm gerekçeli kararın hüküm fıkrasında “… davacıların manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile; davacı … için 50.000,00 TL, davacı … için 20.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL, manevi tazminatın kaza tarihi olan 19/10/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve … A.Ş.’den tahsili ile davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat taleplerinin reddine, …” karar verilmiştir. Ancak kararın gerekçesinde ” davacı … için 30.000,00 TL,…” karar verildiği belirtilmiş ve bu suretle davacılardan … için kabul edilen manevi tazminat miktarında, hüküm fıkrasıyla kararın gerekçesi arasında çelişki yaratılmıştır. Bu yönüyle, karar yukarıda açıklanan Anayasa, usul ve yasa kurallarına aykırılık teşkil etmektedir.” gerekçesiyle karar kaldırılmış olup Mahkemece çelişki giderilerek yeniden hüküm kurulmuştur. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/284 Esas ve 2021/1400 Karar sayılı ilamında da belirttiği üzere “…. böyle bir durumun bozma nedeni oluşturacağına ve bozmadan sonra mahkemenin önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi giderme koşuluyla vicdani kanaatine göre karar verebileceğine, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunca 10/04/1992 tarihli ve 7/4 sayıyla karar verilmiştir. O halde mahkemece yapılacak iş; kısa karara uygun olarak gerekçesini yeniden düzenlemek veya gerekçeye uygun nitelikte yeni bir kısa karar oluşturmak ve bu şekilde kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiyi gidermektir….” şeklindedir. Bu nedenle davacı vekilinin gerekçeli kararın tefhim edilen kısa karara uydurulması zorunluluğu olduğuna değinen istinaf itirazı yerinde değildir. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesine göre, ” Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. “. Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminat takdir edilirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmedilmesi gerekmektedir. Bu açıklamalar çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu, davacının yaralanmasının mahiyet ve derecesi, iyileşme süresi ve tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları ile hükmedilen toplam tazminat miktarı ve yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte dikkate alındığında mahkemece belirlenen manevi tazminat miktarlarının usul, yasa ve hakkaniyete uygun ve makul olduğu kanaatine varılmıştır. Davacı vekilinin vekalet ücretlerine ilişkin istinaf itirazlarında ise önceki kararın yalnızca davalı …. tarafından istinaf edilmesi ve davacıların istinaf talebinde bulunmaması nedeniyle işbu davalı lehine vekalet ücreti yönünden usuli kazanılmış hak oluştuğu göz önünde bulundurularak hüküm kurulmasında usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Dairemizce verilen kararda diğer istinaf nedenleri karar içeriğine göre incelenmediği, ancak kazaya karışan motosikletin davalı … A.Ş. ye uzun dönem kiralandığı ve kazanın davalı … A.Ş. ye ait personel tarafından iştigal faaliyeti sırasında gerçekleşmesi karşısında, davalı …’ın araç sürücüsü, davalı … A.Ş.’nin işleten sıfatıyla manevi zarardan sorumlu olduklarının kabulünde isabetsizlik görülmemiştir. Bu nedenlerle; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Peşin alınan harç yeterli olduğundan başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.23/09/2021