Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/872 E. 2023/222 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/872
KARAR NO: 2023/222
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 29/12/2020
NUMARASI: 2015/597 Esas – 2020/739 Karar
DAVA: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 16/02/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … şirketi tarafından ZMSS poliçesi ile sigortalı olan … plakalı otomobil ile müvekkiline ait … plakalı aracın 01/11/2013 tarihinde maddi hasarlı ve yaralamalı kazaya karıştığını, davalı …’ın aracın işleteni olduğunu, diğer davalının ise sürücüsü olduğunu, kazanın meydana gelmesinde davalı sürücünün kusurlu olduğunu ve müvekkilinin kaza sonucunda sürekli maluliyet yaşadığını, tedavi masrafları yaptığını ve manevi zarara uğradığınıbelirterek 4.000,00TL sürekli iş göremezlik zararının ve 1.000,00 TL tedavi masrafının tüm davalılardan, kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte, 20.000,00TL manevi tazminatın gerçek kişi davalılardan kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı …vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın 07/07/2013-2014 tarihleri arasında müvekkilince ZMMS poliçesi ile sigortalandığını, davaya konu taleplerin zamanaşımına uğradığını, kazanın meydana gelmesinde davacının kusurlu olduğunu, davacının tedavi gideri talebinin SGK tarafından karşılanması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin kazanın meydana gelmesinde bir kusurunun olmadığını, müvekkilinin kaza tarihinde öğrenci olduğunu, manevi tazminat taleplerinin fahiş olduğunu, kazanın meydana gelmesinde davacının kusurlu olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesi sunmamıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacının maddi tazminat talepli davasının kısmen kabulü ile, 2.064,38TL’nin davalılar … ve …’ tan 01/11/2013, davalı … yönünden 12/06/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, Davacının diğer maddi tazminat taleplerinin ve tedavi giderleri yönünden fazlaya ilişkin talebinin reddine; Davacının manevi tazminat talepli davasının kısmen kabulü ile, 5.000,00TL’nin davalılar … ve …’ tan 01/11/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin müvekkilinin maddi taleplerini değerlendirirken anılan trafik kazasının meydana gelmesinde müvekkiline %25 oranında kusur atfeden 02/05/2016 tarihli bilirkişi raporunu göz önünde bulundurduğunu, bu bilirkişi raporunun yalnızca olay yerine ait ve oldukça bulanık olan mobese görüntüleri izlenerek oluşturulduğunu, ilk derece mahkemesinin olayın birebir tanığı olan müvekkilinin beyanlarını dikkate almadığını, davalının kusurunun belirlenmesinde hatalı bir değerlendirme yapıldığını, bilirkişi raporunun dayanağını ouşturan olay yeri mobese görüntülerinden her ne kadar anlaşılmasa da davalının kazanın meydana geldiği esnada cep telefonu ile konuştuğunu, bu nedenle de trafik kurallarını çiğnediğini, hatalı manevra yaparak müvekkilinin yaralanmasına sebep olduğunu, müvekkilinin maluliyet oranının tespitinde dikkate alınan 30/10/2019 tarihinde ATK raporunda müvekkilinin belinde yükseklik kaybı olduğu ve yürüme zorluğu yaşadığı ve fakat kalıcı bir maluliyetinin bulunmadığından bahisle maluliyet tayinine mahal olmadığına karar verildiğini, anılan raporu hazırlayan komitenin 3 adli tıp uzmanı, 1 radyoloji uzmanı ve 1 ortopedi uzmanından oluştuğunu, müvekkilinin yaşamış olduğu sağlık problemlerinin ortopedik olduğunu, anılan heyette bu konuda uzman yalnızca bir hekim bulunmakta olup diğer hekimlerin uzmanlık alanlarının farklı olduğunu, iş bu kazanın 2013 yılında meydana geldiğini, aradan 6 yıl geçtikten sonra müvekkilini muayene eden ATK heyetinin 30/10/2019 tarihli raporunda müvekkilinin belinde %10 oranında yükseklik kaybı olduğunu ifade etmiş olmasına rağmen anılan raporda müvekkilinin maluliyet tayinine yer olmadığına karar verilmesi ve iş bu kararın da İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınmasının anlaşılamadığını, dosyaya sunulan 2 maluliyet raporundan neden ATK raporunun tercih edildiği konusunda mahkeme kararında gerekçe bulunmadığını, aynı şekilde kusur ile ilgili neden dosya üzerinden inceleme yapıldığı, keşfe neden karar verilmediği konusunda gerekçe bulunmadığını, hükmedilen manevi tazminat miktarının çok düşük olup hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dosya kapsamından, 01/11/2013 tarihinde davalı … şirketine ZMSS poliçesi ile sigortalı, davalı …’a ait davalı sürücü …’nin sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile davacının sevk ve idaresindeki … plakalı aracın çarpışması ile meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığı ve bu yaralanması nedeni maddi ile manevi tazminat talep ettiği anlaşılmıştır. İlk Derece Mahkemesince alınan kusur raporunda, davacı ile davalı sürücünün ifadeleri ile dosyada bulunan CD görüntüsü ve fotoğraflara göre motosikletin beyaz boya ile taralı emniyet şeridine bitişik olan sağ şerit üzerinde devrik vaziyette bulunduğu, davacının emniyetsiz şekilde önünü kesen davalı sürücünün KTK’nın 84/f maddesini ihlal ederek kazanın meydana gelmesinde %75, davacının ise manevra yetisi yüksek olan motosikleti ile fren yapıp sağındaki emniyet şeridine doğru yanaşmada geç kaldığı için kazanın meydana gelmesinde %25 kusurlu olduğunun belirtildiği; itiraz üzerine ATK Trafik İhtisas Dairesi tarafından alınan kusur raporunda ise ” Sürücü … sevk ve idaresinde bulunan otomobil ile meskun mahalde gündüz vakti seyri sırasında gerekli dikkat ve özeni yola verip seyir istikametine göre yolun sağına yönelmeden önce, gerisinde seyreden araçların yakınlık ve hız durumlarını dikkate alıp, manevrasını uygun bir anda kontrollü bir şekilde tamamlaması gerekirken bu hususlara riayet etmeyip kontrolsüzce yolun sağına yöneldiği esnada idaresindeki aracın arka kısmına sağ gerisinden gelen motosikletin çarpması sonucu gerçekleşen kazada sürücü …’nin %75 oranında asli kusurlu, sürücü … sevk ve idaresinde bulunan motosiklet ile meskun mahalde gündüz vakti seyri sırasında gerekli dikkat ve özeni yola verip, önünde seyreden aracın sağa yönelerek seyir yoluna girmesi nedeniyle etkili tedbir alması gerekirken, almış olduğu tedbirde yetersiz kalması sonucu gerçekleşen kazada sürücü …’ın %25 oranında tali kusurlu olduğu tespit edilerek bildirilmiştir. Mahkemece alınan kusur kusur raporlarının birbiriyle örtüştüğü, kaza tespit tutanağı ve olayın oluşuna uygun düştüğü, olaya ilişkin CD de incelenerek düzenlendiği, bu durumda ayrıca keşif yapılmasına gerek bulunmadığı nazara alındığında kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Somut uyuşmazlıkta Adli Tıp Kurumu 2.İhtisas Kurulundan alınan 30/10/2019 tarihli maluliyet raporunda, kaza tarihine göre uygulanması gereken Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri esas alınarak davacıda dava konusu edilen trafik kazasına bağlı olarak maluliyetine neden olacak düzeyde araz bırakmadığından maluliyet tayinine mahal olmadığı ve geçirdiği kaza nedeniyle 6 aya kadar geçici iş göremez hale geldiği tespit edilerek bildirilmiştir. İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan maluliyet raporunun dosya kapsamı ve davacının kaza nedeniyle düzenlenen tüm tıbbi belgeleri de incelenerek maluliyet oranının tespiti açısından kaza ile yaralanma arasındaki illiyet bağı da açıklanarak kaza tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde düzenlenmiş olmasına ve bilirkişi heyetinde bir ortapedi uzmanı da bulunmasına göre maluliyet raporunun hüküm esas alınmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesi ve 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu, davacının yaralanmasının mahiyeti ve iyileşme süresi ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, manevi tazminatın belirlenmesine ilişkin ilkelerle birlikte dikkate alındığında mahkemece belirlenen manevi tazminat miktarların, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun, yeterli ve makul olduğu kanaatine varıldığından manevi tazminata ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, manevi tazminat bakımından kesin, maddi tazminat için HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.16/02/2023