Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/871 E. 2023/1551 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/871
KARAR NO: 2023/1551
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 25/12/2020
NUMARASI: 2016/536 Esas – 2020/863 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 21/09/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 11/06/2011 tarihinde sürücü …’ın sevk ve idaresinde olan ve kaza tarihinde sigortası bulunmayan … plakalı araç ile …’in sevk ve idaresindeki ve … Sigorta şirketine ZMSS poliçesi ile sigortalı bulunan … plakalı araçların çarpışması sonucu, … plakalı araçta yolcu konumunda olan davacı …’in yaralandığını ve malul kaldığını, sigortası olmayan araç yönünden Güvence Hesabı’nın, diğer araç yönünden sigorta şirketinin … numaralı poliçe kapsamında kaza tarihinde kişi başına olan teminat çerçevesinde sorumluluğu bulunduğunu belirterek davacıda oluşan cismani zarar nedeniyle sürekli ve geçici maluliyet dönemine ilişkin tazminatın ve bakıcı giderinin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 6100 sayılı HMK’nın 107.maddesine göre belirlenecek tutarından şimdilik toplam 150,00 TL’sinin davalı açısından temerrüt tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı ıslah dilekçesi ile talebini 5.919,83 TL’ye yükseltmiştir. Davalı Güvence Hesabı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddi gerektiğini, davacı tarafın delillerinin tebliğini talep ettiklerini, kazaya sebebiyet veren ve sigortasız olduğu iddia edilen aracın sürücüsüne ve işletenine davanın ihbarını talep ettiklerini, kazaya sebebiyet veren aracın kaza tarihini kapsar şekilde geçerli trafik sigorta poliçesinin olup olmadığının, davaya konu kazanın oluşumundaki kusur oranlarının tespiti gerektiğini, geçici iş göremezlik tazminatı talep edilemeyeceğini, davacının davalı kurumdan talep etmiş olduğu tedavi ve bakıcı giderlerine bağlı maddi tazminat isteğinin reddi gerektiğini, davacının müterafik kusurunun varlığı halinde, bu hususun da ayrıca indirim sebebi olduğunu, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından davacıya ödenmiş veya ödenen rücuya tabi tazminat miktarı tespit edilerek davalı kurum tarafından ödenecek tazminattan mahsup edilmesi gerektiğini, Güvence Hesabı’nın sorumluluğunun kaza tarihinde poliçedeki teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu, avans faizi talebinin haksız olup ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacıya ödeme yapıldığını ve davalı şirketin ibra edildiğini, ibranamenin geçersiz sayılması mümkün olmadığından davanın reddi gerektiğini, davalı şirketin sorumluluğunun sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi, ayrıca davacının bir başkasının bakımına muhtaç olup olmadığının tespiti için ATK’dan rapor alınması gerektiğini, maluliyet oranının tespit edildiği tarihten sonraki bakıcı giderinin değerlendirilemeyeceğini, davacının tedavisi süresince ihtiyaç duyacağı bakım giderlerinden SGK’nın sorumlu olduğunu, talep edilen faiz türünün hatalı olduğunu belirterek öncelikle dava konusu alacak ödendiğinden, ödenen tutar ile zarar arasında bariz fark söz konusu olmadığından KTK 111m. gereği davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda,”Davalı … Sigorta A.Ş. yönünden; Geçici iş göremezlik tazminatı yönünden davanın reddine, sürekli iş göremezlik tazminatı yönünden davanın reddine, bakıcı gideri yönünden davanın kabulüne, 5.919,83TL bakıcı giderinden kaynaklanan alacağın temerrüt tarihi olan 12/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte (ZMMS Poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere) davalı … Sigorta A.Ş.’den alınarak davacıya verilmesine, davalı Güvence Hesabı yönünden sulh nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinde tespit edilen omurga kırığı ile dava konusu trafik kazası arasında illiyet bağı kurulamamasının hayatın olağan akışına ve hakkaniyete aykırı olduğunu, müvekkilinin kazadan hemen sonra olay yerinde kalması, hastaneye yaya olarak gidememesi, ambulansı beklemesi ve hastaneye ambulansla kaldırılmasının müvekkilinin belindeki rahatsızlığının kazayla illiyetli olduğunun göstergesi olduğunu, davalılardan … Sigorta A.Ş. ile yargılama sırasında sulh olunduğunu, bunun üzerine … Sigorta A.Ş. açısından dosyanın tefrik edildiğini, yargılamaya Güvence Hesabı yönünden devam edildiğini, kısa kararda sehven davalı … Sigorta A.Ş. yönünden kabul kararı verildiğini, Güvence Hesabı yönünden ise karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğini, gerekçeli karar ile kısa karar çelişkili olamayacağından ötürü gerekçeli kararda da bu hatanın mahkemece düzeltilemediğini, mahkeme tarafından yapılan hatanın düzeltilmesi ve uyuşmazlık hakkında yeniden karar verilmesi gerektiğini, … Sigorta A.Ş. yönünden dosyanın tefrik edildiğinin de gözetilerek sadece Güvence Hesabı yönünden esas davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Anayasa’nın 141/3. maddesine göre bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. HMK’nın 298/2.maddesi gereğince, gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. HGK’nın 24.02.2010 tarihli 2010/1-86 Esas ve 2010-108 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.” Yine Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 10/04/1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı ilamında mahkeme kararında çelişki bulunması halinde bunun mutlak bozma nedeni olacağı belirtilmiştir. Hüküm ve gerekçenin çelişkili olması halinde yasaya uygun biçimde, gerekçeyi içeren bir hüküm olduğundan söz edilemez. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması, Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair anayasa ve yasa hükümlerine de açıkça aykırıdır. Mahkemece yapılan yargılamada; Davacı vekili 22/11/2016 tarihli ön inceleme duruşmasında … Sigorta A.Ş. yönünden davadan feragat ettiklerini, diğer davalı yönünden davaya devam ettiklerini beyan etmiş, mahkemece … Sigorta A.Ş. yönünden açılan davanın işbu dosyadan tefriki ile mahkemenin 2016/1135 Esas sırasına kayıt edilmiş ve 23/11/2016 tarih, 2016/1135 Esas ve 2016/538 Karar sayılı karar ile davalı … Sigorta A.Ş. yönünden davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir. Buna rağmen eldeki dava da davalı … Sigorta A.Ş. hakkında da hüküm kurulmuştur. İlk Derece Mahkemesince kısa karar ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasında “davalı … Sigorta A.Ş.yönünden geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı yönünden davanın reddine, bakıcı gideri yönünden davanın kabulüne” karar verilmiştir. Ancak kararın gerekçesinde, davalı … Sigorta A.Ş.yönünden dava tefrik edilerek mahkemenin 2016/1135 esas sırasına kaydı yapıldığı, davaya Güvence Hesabı yönünden devam edildiği, davalı … Sigorta A.Ş.’nin işbu davada artık taraf olmadığı halde kısa kararda bu husus dikkate alınmadan sehven karar verildiği belirtilmiş ve bu suretle hüküm fıkrasıyla kararın gerekçesi arasında çelişki yaratılmıştır. Bu yönüyle karar, yukarıda açıklanan Anayasa, usul ve yasa kurallarına aykırı olmuştur. O halde mahkemece yapılması gereken; kısa kararla bağlı olmaksızın, kısa karara uygun olarak gerekçesini yeniden düzenlemek veya gerekçeye uygun nitelikte yeni bir kısa karar oluşturmak ve bu şekilde kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiyi gidermektir. Daire kararının kapsam ve şekline göre; davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 21/09/2023