Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/847
KARAR NO: 2023/923
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 03/12/2020
NUMARASI: 2019/203 Esas – 2020/627 Karar
DAVA: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 11/05/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 31/10/2017 tarihinde müvekkilinin … Mah. … Cad. Neomarin karşısında bulunan üst geçit üzerinde … plakalı motosikletiyle seyir halindeyken motosikletin arkasından plakasını ve markasını hatırlayamadığı beyaz renkli bir aracın arkadan çarpması sonucu yaralandığını, kazaya sebep olan sürücünün olay yerinden kaçtığını, meydana gelen kaza sonucunda müvekkilinin malul kaldığını belirterek çalışma gücündeki geçici iş kaybı için şimdilik 500 TL ile sürekli iş gücü kaybı için 500 TL, tümünün maddi tazminatının aktüer hesabı yapılarak kaza tarihinden itibaren işleyecek olan avans faiziyle birlikte fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 1.000 TL maddi tazminatın tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 6704 Sayılı Kanun gereği dava açılmadan önce sigorta şirketlerine başvuru şartı bulunduğunu, davaya konu kazaya ilişkin kusur oranlarının tespitinin ATK tarafından yapılması gerektiğini, davacının daimi maluliyet durumunun tespiti adına Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’nden Özürlü Sağlık Raporu alınması gerektiğini, davaya konu maluliyet tazminatının uzman bilirkişilerce hesaplanması gerekiğini, geçici iş göremezlik kaybından doğan zararının tazmini hususunda müvekkili …’nın sorumluluğunun bulunmadığını, …’nın bakıcı giderinden dolayı da sorumluluğunun bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacının davasının reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Mahkemece davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş ek karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Meydana gelen kazada müvekkilinin yaralanarak malul kaldığını, kaza tespit tutanağının tek taraflı düzenlenmiş ve yalnızca müvekkili açısından kusur tespiti yapılmış olduğunu, bilirkişi tarafından da kaza tespit tutanağına ilişkin bir değerlendirme yapılmış ancak sonuç olarak da net bir kusur tespit edilmeden somut olayın yine yeterince aydınlatılmamış olduğunu, meydana gelen olayın trafik kazası olduğunu, davanın açıldığı tarihte dava değerinin belirlenmesinin mümkün olamayacağını, öncelikle asgari bir tutar üzerinden dava açılmasının uygun olacağını, talep ettikleri 1.000,00 TL tutarındaki bedelin istinafa başvuru sınırının altında olması sebebiyle davanın kesin olarak reddedilmiş olduğunu ancak davanın belirsiz alacak davası olduğunu, dava değerinin tam olarak belirlenmedi göz önünde bulundurulursa istinaf için öngörülen parasal sınırın uygulanmasının mümkün olmayacağını belirterek istinaf talep etmiştir. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Ek kararın istinafı yönünden yapılan değerlendirmede, Davacının dava dilekçesinde HMK 107. maddesi kapsamında belirsiz alacak davası olarak talepte bulunduğu fazlaya ilişkin hakları saklı tutulduğu görülmekle mahkemece verilen kararın kesin nitelikte olduğundan söz edilemeyecektir. Davacının ek karara karşı yapmış olduğu istinaf başvurusu yerindedir. Davacının esasa yönelik istinafı yönünden yapılan incelemede; Dosyada kaza nedeniyle düzenlenen kaza tespit tutanağında kazanın tek taraflı olarak düzenlenmiş, başka bir araçtan bahsedilmemiştir. Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 6/1). 4721 sayılı Kanun’un bu hükmü 6100 sayılı Kanun’un 190. maddesinin birinci fıkrasında bir başka biçimde yinelenmiş olup; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir” denilmiştir. Kendisine ispat yükü düşmeyen taraf, karşı (kendisine ispat yükü düşen) tarafın iddiasını (olguyu) ispat etmesini bekleyebilir. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, diğer (ispat yükü düşmeyen) tarafın onun iddiasının aksini ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilememiş (yani dava bakımından yok) sayılır. Diğer taraf, ispat yükünü taşıyan tarafın iddiasının doğru olmadığı hakkında delil sunabilir. Karşı ispat faaliyeti için delil sunan taraf, ispat yükünü üzerine almış sayılmaz (HMK m. 191/1). İspat yükü kendisine düşen taraf bir vakıayı ispat ettikten sonra, artık ispat yükü aksini iddia eden karşı tarafa geçer. Bunun üzerine karşı tarafın o olgunun doğru olmadığını veya başka bir olgu nedeniyle hükümsüz kaldığını ispat etmesi gerekir. Somut olayda; davacı kaza tarihinde plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen aracın kendisine çarpıp olay yerini terk ettiğini, kaza nedeniyle yaralanarak malul kaldığını beyan ederek maddi tazminat isteminde bulunmuştur. Sigorta kapsamında kalan rizikonun gerçekleştiğini ispat yükü davacıda olup gerçekleşen rizikonun teminat dışında kaldığını ispat yükü sigortacıdadır. Dosya kapsamına göre kazanı meydana geliş şekli, özellikle plakası tespit edilemeyen aracın davacının motosikletini sıkıştırması ile kazanın gerçekleştiğine dair davacının beyanı dışında bir delil bulunmamaktadır. Olay anına ilişkin mobese kayıtları, olayı gören tanık vs bulunmadığı, olay sonrasında kaza mahallini gösteren fotoğraflarında ibraz edilmediği, davacının motosikletinin de kaza sonrası darbe alan yerlerini de gösteren fotoğrafların dosyada bulunmadığı görülmektedir. Öyle ise yapılan araştırma karar vermek için yeterli değildir. O halde İlk Derece Mahkemesince yapılması gereken; Olayın davacının beyanında açıkladığı şekilde, plakası tespit edilemeyen bir aracın sebebiyet vermesi sonucu gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti bakımından davacı isticvap edilerek kazanın oluşumuna ilişkin ayrıntılı beyanı alınarak, davacının kullandığı motosikletin hasarlı ve darbe almış yerlerini gösteren fotoğrafları olup olmadığı sorularak, alınan detaylı beyan ve fotoğraf sunulması halinde bu fotoğraflarda motosikletin hasarlı ve darbe almış yerleri, hastane müracaat evrakındaki davacı beyanı tüm dosya kapsamına göre kazanın varlığı, kazanın başka bir aracın davacının aracına çarpması yada sıkıştırması ile meydana gelip gelmediği konularında illiyet bağı ortaya koyacak şekilde kusur konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi heyetinden ayrıntı gerekçeli kusur raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi olmalıdır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.11/05/2023