Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/838 E. 2023/1343 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/838
KARAR NO: 2023/1343
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 24/12/2020
NUMARASI: 2016/759 Esas – 2020/697 Karar
DAVA: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 12/07/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 10/04/2016 tarihinde Mardin ili Midyat ilçesinde … plakalı aracın sebep olduğu meydana gelen tek taraflı trafik kazasında araçta yolcu olarak bulunan yaşı küçük davacı …’in yaralandığını, bu yaralanma neticesinde malul kaldığını,… plakalı aracın davalı sigorta şirketince ZMSS poliçesi ile sigorta ettirildiğini, müvekkilinin kaza tarihinde 17 yaşında olduğunu, davalı sigorta şirketine başvuru yapıldığı halde sigorta şirketi tarafından dosyanın sonuçlandırılmamış olduğunu belirtilerek; müvekkilinin maddi zararı tam ve kesin olarak belirlendiğinde arttırılmak üzere asgari 1.000,00 TL maddi tazminatın yasal temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, müvekkili şirketin sorumluluğunun trafik poliçesindeki limitler ve sigortalı araca atfedilebilecek kusur ile sınırlı olduğunu, dava konusu olayla ilgili olarak ceza soruşturma dosyasındaki tüm delillerin, ifade tutanaklarının, tanık beyanlarının ve bilirkişi raporunun temin edilmesi gerektiğini, taşımanın hatır taşıması olduğundan tazminattan indirim yapılması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulü ile, 240.006,62 TL maddi tazminatın davalı sigorta şirketinden (poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere) 28/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya dair istemlerin reddine ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili ile davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel mahkemece yapılan yargılamada hatır taşıması olup olmadığı hususunun yeterince irdelenmediğini ve kararda gerekçelendirilmediğini, mahkemenin hatır taşıması adı altında takdiri indirim uygularken davalı lehine reddedilen miktar üzerinden vekalet ücretine hükmettiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacı tarafın 15.06.2016 tarihli dilekçe ile müvekkili şirkete başvuru yapmış ve müvekkili şirketin ise 15 günlük yasal süresi içerisinde 27.06.2016 tarihinde eksik evrak ve iban numarası talebiyle davacı tarafın başvurusunu yazılı olarak cevaplamış ve davacı tarafın eksik belgeleri tamamlamamış olduğunu, buna rağmen davacı tarafın ZMM Genel Şartlar KTK 99. madde ve KTK 97. madde dikkate alındığında usule aykırı olarak dava açıldığını, davanın usulden reddinin gerektirdiğini, maluliyet oranının kanuna ve yönetmeliğe riayet edilerek tespit edilmediğini, taşımanın ticari amaç taşımadığından ve hatır taşıması teşkil ettiğinden bahisle hükmedilen ticari faize ilişkin hükmün bozulması gerektiğini, kaza tarihinde 18 yaşından küçük olan ve geçici iş görmezlik tazminatı talep edemeyecek olan davacı hakkında geçici iş görmezlik tazminatını da kapsar şekilde rapor tanzim edilmiş olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dava tarihi itibariyle 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlükte olup davalı tarafça dava tarihinden önce davalı sigorta şirketine başvurulduğu hususunda taraflar arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır. Ancak eksik belge verildiğinden işlem yapılamadığı belirtilmektedir. Eksik belge ile müraacat yapılmış olsa dahi başvuru koşulunun yerine geldiğinin kabulü gerekeceğinden bu yöndeki istinafın reddi gerekmiştir. Hatır taşıması bir kimseyi ücretsiz olarak ve bir karşılık almadan ve bir yararı bulunmadan taşıma halidir. Yani hatır için taşımada taşımanın karşılıksız olması veya alınan karşılığın önemsiz olması gerekir. Taşıma, işletenin veya sürücünün değil taşınanın yararına olmalıdır. Somut uyuşmazlıkta, dosya içerisinde mevcut kolluk ifadelerinden, araç sürücüsü ile araçta yolcu olarak bulunan desteğin dayı yeğen olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda sürücü ile taşınanın sadece akraba olmaları hatır taşımasının kabulü için yeterli olmayıp taşıma ya da kullanmanın kimin çıkar ve yararına olduğunun saptanması önemlidir. Taşıma ve kullanmada işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin bir çıkarı veya yararının bulunması halinde hatır taşımasından söz edilemeyecektir. Somut olayda, davacı ile sürücünün akraba oldukları anlaşılmakta ise de dosya ve uyap sisteminden dosyaya aktarılan emniyette alınan ifade tutanakları içeriğinden, taşımanın davacının veya sürücünün çıkarına olup olmadığı anlaşılamamaktadır. Taşımada sürücünün menfaatinin bulunmadığı iddiası davalı tarafça ispat edilememiştir. Bu halde, hatır taşıması indirimi yapılmaması gerektiği yönündeki davacı vekilinin itirazının yerinde olduğu kanaatine varıldığından kararın bu yönden, hatır indirimi çıkartılmak sureti ile davanın ıslah edilmiş hali ile kabulüne karar verilmesi gerekmektedir. Trafik kazası nedeniyle açılan tazminat davalarında maluliyete ilişkin alınacak raporların nasıl düzenleneceğine ilişkin ne Karayolları Trafik Kanun’unda ne de Türk Borçlar Kanun’unda düzenleme yapılmamış, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin içtihatları ile kaza tarihine göre dönemsel olarak uygulanması gereken Yönetmelikler açıklanmıştır. Buna göre maluliyete ilişkin alınacak raporların, 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmelik’i, 01/09/2013 tarihi ile 01/06/2015 tarihleri arasında sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmelik’i, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine, 20/02/2019 tarihinden sonrada Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. (Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2021/12907 E. ve 2022/6237 K., 2021/12288 E. ve 2022/6235 K., 2021/11515 E. ve 2022/5238 K. sayılı kararları). İlk Derece Mahkemesince tazminatın belirlenmesinde kaza tarihinde yürürlükte bulunan Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre maluliyet raporu alınması gerekirken, kaza tarihinde yürürlükte bulunmayan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenen maluliyet raporunun hükme esas alınmış olması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Sorumluluğu doğuran olayın, zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlal etmesi hali 6098 sayılı TBK’nın 54.maddesi özel olarak hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince, vücut bütünlüğünün ihlali halinde mağdurun mal varlığında meydana gelmesi muhtemel olan azalmanın ve dolayısıyla maddi zararın türleri; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar şeklinde düzenlenmiştir. Somut olayda davacı küçük Arda’nın kaza tarihinde 17 yaşında olup hesap bilirkişisi tarafından küçük Harun için kaza tarihinden itibaren 9 ay için geçici işgöremezlik tazminatı hesabı yapılmış, mahkemece bilirkişi raporu esas alınarak davacı küçük Harun bakımından daimi maluliyet yanında geçici iş göremezlik tazminatına da hükmedilmiştir. Küçük kaza tarihinde henüz 17 yaşında olup, gelir getiren bir işte çalıştığının iddia ve ispat edilemediği, dolayısıyla tedavi müddeti boyunca mahrum kaldığı herhangi bir kazancı olmadığından, mahkemece geçici iş göremezlik zararı bulunmadığından geçici iş göremezlik tazminat talebinin reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur. Kabule göre de, kazaya karışan kamyonetin ruhsatında, kullanım amacı, yük nakli -hususi yazmakta olup, ticari araç değildir. Bu halde temerrüt faizi olarak, yasal faize hükmedilmesi gerekirken, avans faizine hükmedilmesi doğru olmamıştır. O halde İlk Derece Mahkemesince yapılması gereken, ATK’dan ya da başka bir Üniversite Hastanesinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümünden oluşturulacak aralarında adli tıp uzmanı da bulunan uzman doktor heyetinden, kaza tarihi itibari ile yürürlükte bulunan “Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine uygun olarak davacıda var olduğu ileri sürülen yaralanmaya bağlı kalıcı işgöremezlik durum ve oranının ne olduğu ve tespit edilecek maluliyetin kaza ile illiyeti bulunup bulunmadığı konularında, dosya içerisinde bulunan tedavi evrakları ile dosyada mevcut olan taraflarca sunulan delilleri de irdeler biçimde denetime elverir nitelikte maluliyet raporu alınması ve tespit edilecek maluliyet oranına göre hükme esas alınan rapor tarihi itibariyle usuli kazanılmış haklar gözetilerek aktüer bilirkişiden ek rapor alınması, sonucuna göre hatır taşıması indirimi yapılmaksızın usuli kazanılmış haklarda gözetilerek karar verilmesi olmalıdır. Kabule göre de hatır taşıması nedeniyle tazminattan indirilen miktar takdiri indirim olduğundan Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin yerleşmiş içtihatları gereğince hatır taşıması indirimi nedeni ile reddedilen kısım için vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı vekili ile davalı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.12/07/2023