Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/82 E. 2023/766 K. 25.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/82
KARAR NO: 2023/766
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 15/09/2020
NUMARASI: 2016/724 Esas – 2020/394 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 25/04/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … plaka sayılı motorsiklet ile seyir halinde iken … plaka sayılı araç ile davalı …’in çarpması sonucu yaralandığını, davalı araç sürücüsü hakkında Bakırköy 11. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/628 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, ilgili ceza davasında davalının kusurlu bulunduğunu, diğer davalının da … plaka sayılı aracın sigortacısı olduğunu, kaza ile ilgili olarak 26/04/2016 tarihinde ihbar yapıldığını, müvekkilinin kaza nedeni ile maddi ve manevi zarara uğradığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000,00 TL manevi tazminatın davalı şahıstan, şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın her iki davalıdan kaza tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde, davacının taleplerini açıklaması ve netleştirmesi gerektiğini, müvekkilinin ancak gerçek zarardan sorumlu tutulabileceğini ve davacının bunu ispatlaması gerektiğini, sigortalı sürücünün kazadaki kusurunu kabul etmediğini, kazanın meydana gelmesinde davacı sürücünün % 100 oranında kusurlu olduğunu, bu nedenle de müvekkilinden bir talepte bulunamayacağını, SGK tarafından davacıya ödenmiş bir tazminat var ise bunun da tespitinin gerektiğini, müvekkili şirketten kaza tarihinden itibaren faiz talep edilmesinin haksız olduğunu ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir. Davalı …’in yasal süresi içinde cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacının maddi ve manevi tazminat davasının reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; açtıkları tazminat davasında fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla belirsiz alacak davası olarak davalılardan 1.000,00TL maddi tazminat ve 10.000,00TL manevi tazminat talep ettiklerini, davanın değerinin genel anlamıyla taleplerinin toplamı olup 492 sayılı Harçlar Kanunu’na göre de harcın tüm taleplerin toplamı üzerinden alındığını, dava konusu olayda aynı trafik kazasından kaynaklanan zarar nedeniyle davalılara karşı olan birden fazla taleplerinin (maddi ve manevi tazminat) aynı davada birleştiğini, objektif dava birleşmesi olarak adlandırılan bu durumda taleplerin her birinin ayrı dava olmakla birlikte, görünüşte tek bir hüküm bulunduğundan istinaf kesinlik sınırının tespiti yönünden maddi ve manevi tazminat istemlerinin ayrı ayrı toplanmalarının esas alınması gerektiğini, bu durumda toplam taleplerinin 11.000,00TL olup hem maddi tazminat hem de manevi tazminat yönünden istinaf yoluna başvuru hakları bulunduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2018/1036 Esas, 2019/493 Karar sayılı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/1394 Esas, 2019/494 Karar sayılı içtihatlarında davaların yığılma ilkesi kapsamında temyiz sınırının tespitinde dikkat edilmesi gereken hususların açıkça ifade edildiğini, bu sebeple mahkeme kararını hem maddi tazminat hem de manevi tazminat yönünden istinaf ettiklerini, açmış oldukları davanın belirsiz alacak davası olduğundan mahkemenin maddi tazminat talebi yönünden kesin olarak karar vermesinin HMK’da belirsiz alacak davasıyla ilgili hükümlere de aykırılık teşkil ettiğini, mahkemenin bilirkişi raporları arasındaki çelişkileri gidermeden karar verdiğini, dosyanın kusur oranlarının ve tazminat hesabının yapılması bakımından bilirkişiye tevdiine karar verilmekle resen tayin edilen Aktüerya Uzmanı Bilirkişi … ve Makine Mühendisi-Kusur Uzmanı Bilirkişi …’ın, davalı sürücünün kazanın meydana gelmesinde % 85 oranında, davacı sürücünün ise % 15 oranında kusurlu olduğu, Adli Tıp Kurumunca tespit olunan maluliyet oranı da dikkate alındığında, davacının davalılardan 3.523,18 TL geçici, 34.615,65 TL sürekli iş görmezlik tazminatı talep edebileceğini, zararın sigorta teminatı kapsamında olduğunu 14/01/2019 tarihinde görüş olarak bildirdiklerini, mahkemenin tarafların itirazları doğrultusunda aynı bilirkişi heyetinden ek rapor aldığını, bilirkişilerin 02/05/2019 tarihli ek raporlarında kök rapordaki görüşlerini aynen tekrar ettiklerini, 30/09/2019 tarihli 2. ek raporlarında ise davalı …’in kazanın meydana gelmesinde % 40, davacı sürücünün ise % 60 oranında kusurlu olduğunu, davacının davalılardan 1.657,97TL geçici, 16.289,72TL sürekli iş görmezlik ödeneği talep edebileceğini bildirdiklerini, bilirkişi heyetinden alınan kök rapor ile 1. ve 2. ek raporların tarafların itirazına uğraması üzerine, bu kez Makine Yüksek Mühendisi Prof. Dr. … ile Yüksek Müh. Tazminat Hesap Uzmanı …’tan rapor alındığını, bilirkişilerin davacı sürücünün % 100 oranında kusurlu olduğunu, davalı sürücünün ise kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunmadığını, bu nedenlerle davacının davalı sürücü ve davalı sigorta şirketinden tazminat talebi olamayacağını 06/04/2020 tarihinde rapor ettiklerini, raporlar arasında açıkça çelişki olmasına rağmen mahkemece bu çelişkilerin giderilmediğini, dosyada birden fazla bilirkişi raporu olmasına rağmen müvekkilinin %100 kusurlu olduğu rapor dikkate alınarak karar verildiğini, neden müvekkilinin en aleyhine olan raporun dikkate alındığına ilişkin açıklık getirilmediğini, Mahkemenin kararının dava konusu kaza ile ilgili olarak Bakırköy 11. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/628 Esas sayılı dosyasınde verilen karar ile de uyuşmadığını, ceza davasında … plaka sayılı araç sürücüsü …’in 2. dereceden, … plaka sayılı araç sürücüsü …’ın ise 1. dereceden kusurlu olduğunun rapor edildiğini, davalı …’in adli para cezası ile cezalandırıldığını ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğini, hükmün kesinleştiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/41008 Esas, 2014/490 Karar sayılı kararında ” Haksız fiil sebebiyle uğranılan zararın tazmini talebinin, maddi olayların ve özellikle “Fiilin Hukuka Aykırılığı” konusuyla hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı/maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararının taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşıyacağının hükme bağlandığını, davalının ceza dosyasında yapılan yargılamada ceza aldığı ve bunun kesinleştiği dikkate alındığında mahkemenin kesin delil niteliğindeki ceza dosyasındaki hükme tamamen aykırı olacak şekilde karar vermesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Davacı vekili, müvekkilinin … plaka sayılı motorsiklet ile seyir halinde iken … plaka sayılı araç ile sürücü davalı …’in çarpması sonucu yaralandığını, davalı araç sürücüsü hakkında Bakırköy 11. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/628 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, ceza davasında davalının kusurlu olduğunun tespit edildiğini, diğer davalının da … plaka sayılı aracın sigortacısı olduğunu belirterek iş bu dava ile davalılardan maddi ve manevi tazminatın tahsilini talep etmiştir. Davacı vekili maddi tazminata ilişkin davasını belirsiz alacak davası olarak açtığından, davacı vekilinin maddi tazminat davası yönünden verilen kararda yasa yolunun açık olduğuna ilişkin istinafı yerindedir. Kaldı ki gerekçeli kararda kararın kesin olduğunun yazılmış olması yasa yolunun açık olduğu sonucunu değiştirmez. Bakırköy 11. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/628 Esas, 2016/183 Karar sayılı dosyası ile yapılan yargılama sırasında alınan kusur raporunda … plaka sayılı araç sürücüsü …’in 2. dereceden, … plaka sayılı araç sürücüsü …’ın ise 1. dereceden kusurlu olduklarının tespit edildiği ve bu raporun hükme esas alınarak sanık…’in adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın kesinleştiği görülmüştür. İlk derece mahkemesince, kusur oranlarının tespiti ve tazminat hesabının yapılması bakımından bilirkişiler Aktüerya Uzmanı … ve Makine Mühendisi-Kusur Uzmanı …’dan rapor alınmış, bilirkişiler kazanın meydana gelmesinde davalı …’in % 85, davacı …’ın ise % 15 oranında kusurlu olduklarını, 02/05/2019 tarihli ek raporlarında kök raporlarındaki görüşlerini koruduklarını, 30/09/2019 tarihli 2. ek raporlarında ise davalı …’in kazanın meydana gelmesinde % 40, davacı …’ın ise % 60 oranında kusurlu olduğunu bildirmişlerdir. Tarafların itirazları üzerine mahkemece bilirkişiler Makine Yüksek Mühendisi Prof Dr … ile Yüksek Müh. Tazminat Hesap Uzmanı …’tan yeniden rapor alınmış, bilirkişiler davacı sürücünün % 100 oranında kusurlu olduğunu, davalı sürücünün ise kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunmadığını görüş olarak belirtmişlerdir. Davacı vekili, kusur raporları arasında çelişki olduğunu belirterek istinaf itirazında bulunmuştur. Ceza dosyası kapsamında alınan kusur bilirkişi raporunda davacı …’ın 1 derece, davalı …’in 2 derece kusurlu olduğu bildirilmiştir. İlk Derece Mahkemesince alınan ilk kusur raporunda davalı …’in % 85, davacı …’ın ise % 15 oranında kusurlu oldukları, aynı bilirkişilerden alınan ek raporda davalı …’in kazanın meydana gelmesinde % 40, davacı …’ın ise % 60 oranında kusurlu oldukları, alınan ikinci raporda ise davacı sürücünün % 100 oranında kusurlu olduğu, davalı sürücünün ise kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığı tespit edilmiştir.Bu durumda aynı olay nedeniyle ceza yargılama aşamasında alınan kusur bilirkişi raporları ile İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan kusur raporu arasında kusur oranlarında çelişki ortaya çıktığı halde İlk Derece Mahkemesince kusur oranları bakımından bilirkişi raporları arasında oluşan çelişkinin giderilmesi için ATK Trafik İhtisas Dairesi’nden, İTÜ Makine Mühendisliği bölümünde görevli akademisyenlerden oluşturulacak bilirkişi kurulundan veya Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti gibi kurumlardan seçilecek uzman bilirkişi kurulundan çelişkiyi giderecek şekilde kazanın oluşumunda kusur dağılımını belirleyen gerekçeli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde sonuca gidilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf itirazı yerindedir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 25/04/2023