Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/80 E. 2023/688 K. 14.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/80
KARAR NO: 2023/688
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 03/11/2020
NUMARASI: 2019/357 Esas – 2020/673 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 14/04/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı aleyhine, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını ve davalı-borçlu takibe itiraz ederek takibi durdurduğunu, takibe konu alacağın 17.03.2012 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde hasara uğrayan … plakalı araca ilişkin sigorta poliçesi kapsamında, müvekkili sigorta şirketi tarafından 04.05.2012 tarihinde yapılan ödemenin rücu alacağından kaynaklanmakta olduğunu, müvekkili şirket ile sigortalısı davalı şirket arasında 30/01/2012 tarihli, Trafik / … Trafik Sigorta Poliçesi akdedilmiş olup poliçenin başlangıç tarihi 30/01/2012, bitiş tarihi de 30/01/2013 olduğunu, sigortalı aracın çarpması sonucu açıklanan şekilde hasara uğrayan … plakalı araç sahibi … tarafından müvekkili şirkete başvurulduğunu ve bağımsız ekspertiz şirketi tarafından araçta ekspertiz incelemesi yapıldığını, oluşan hasarın sigorta poliçesi kapsamında değerlendirilmesi nedeniyle aracın hasar bedeli olan 5.250,00 TL, aracı zarar gören … vekalet verdiği …e 04/05/2012 tarihinde ödendiğini belirterek davalının %20′ den az olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin iddia edildiği şekilde davacı yana bir borcunun bulunmadığını, davacı sigorta şirketinin rücu talebini ödeme tarihinden itibaren 5 sene içinde ileri sürmesi gerekirken takip çok daha ileri bir tarihte ikame edildiğini, alacak zamanaşımına uğradığını, bu yönüyle zamanaşımı itirazımız dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, olayda asli kusurlu davacı sigorta şirketinin sigortalısı … olduğunu, bu durum hem kaza sonrası tanzim edilen tutanakla hem de kazada yaralanan … isimli şahısla ilgili açılan ceza davası kapsamında tanzim edilen bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, asli kusurlu davacı şirketin sigortalısı … olduğunu, en azından müvekkili şirketin o dönemki çalışanı … daha yüksek kusurlu olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın reddine ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Kazanın, … plakalı davalı araç sürücüsü … nın asli kusuru sebebiyle meydana geldiğini, kaza tespit tutanağından anlaşılacağı üzere kusurlu olan araç müvekkil şirket sigortalısı … plakalı davalıya ait araç olduğunu, davalı her ne kadar tam tersi olarak kazada … asli kusurlu olarak göstermek istemiş ise de gerçek kaza tespit tutanağından bu durumun kolayca anlaşıldığını, ekspertiz incelemesinde tespit edilen hususlardan da davalının sorumluğunun anlaşıldığını, asli kusurun davalı sigortalı aracına ait olduğunu, dosyadaki bilirkişi raporunun da gerçeğe aykırı olduğunu, dosyada mevcut tüm raporlar ve ceza mahkemesinden alınan rapordan da anlaşılacağı üzere davalı araç sürücüsü …’nın kaza esnasında alkollü olduğunu, mahkemece yaptıkları itirazların değerlendirilmediğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle sigorta şirketi tarafından ödenen hasar bedelinin rücuen kendi sigortalısından tahsili istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Kaza sırasında sigortalı araç sürücüsünün alkollü olduğu saptanmış ise de sürücünün alkollü olması yalnız başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Kazanın salt alkolün etkisiyle oluşması ve başka etmenlerin bulunmaması gerekir. Konuya ilişkin Yargıtay HGK’nun 11.05.2011 tarih, 2011/17-182 Esas ve 2011/294 Karar sayılı kararında “… taraflar arasındaki Poliçenin Genel Şartlarına göre sigortacının rücu hakkının doğumu için kazanın salt (münhasıran) alkolün etkisiyle meydana gelmiş olması gerekmektedir; tek başına sürücünün alkollü olması sigortacıya rücu hakkı vermez. Aracı sürenin, alkolün tesiri altında olup, güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş olması halinde, meydana gelen kazanın sürücünün alkollü oluşunun bir sonucu olması gerekir. Başka bir anlatımla sürücü alkollü olsa da olmasa da kaza meydana gelecektiyse bu durum sigortacının sigortalıya rücu edebilmesi için yeterli bir neden değildir. Bu kapsamda alkollü araç kullanma sebebiyle oluşan bir rizikoda sigorta tazminatı ödeyen sigortacı kendi sigortalısına rücu ederken TTK 1281. madde uyarınca böyle bir durumun varlığını ispat ile yükümlüdür. Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkol oranının her zaman doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla, olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisi ile meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağının kabulü gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. … Yerel Mahkemece nörolog, hukukçu ve trafik uzmanından oluşan bilirkişi kurulundan alınan raporda davacının salt alkolün etkisi altında kalması dolayısıyla kazanın ortaya çıktığı belirtilmiş ise de bu tespit olayın yukarıda özetlenen oluşumu ve dosya kapsamı ile bağdaşmamaktadır. Alkollü olmayan bir sürücü de kavşakta geçiş önceliğine uymama nedeniyle kazaya sebep olabilir. Kaldı ki, davacının sigortalısı olayda %75 oranında kusurlu olup, … plaka sayılı araç sürücüsünün de olayın meydana gelmesinde %25 oranında kusuru bulunmaktadır. Açıkça görüleceği üzere ve yukarıda değinildiği gibi kaza, tek başına davacı şirket sigortalısı araç sürücüsünün alkollü olmasının etkisiyle meydana gelmemiştir. Olayda bu etmen yanında sigortalı araç sürücüsünün kavşakta geçiş önceliğine uymaması ve diğer araç sürücüsünün kavşağa aracın hızını azaltmadan girmesi şeklindeki davranışlar da rol oynamıştır. Hal böyle olunca, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekirken; olayın oluş şekline, dosya içeriğine ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına aykırı bulunan bilirkişi raporundaki görüşlere itibar edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. …” yönünde karar verilmiştir. Yine Yargıtay HGK’nun 2013/4-1008 Esas – 2014/490 Karar kararında belirtildiği üzere “….Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. (HGK’nun 11/10/1989 gün ve E:1989/11-373, K:472; HGK’nun 27/04/2011 gün ve E:2011/17-50, K:2011/231 sayılı ilamları). 6098 sayılı Borçlar Kanunu 74 (818 sayılı BK 53) maddesi gereğince hukuk hakimi kusurun mevcudiyetine ilişkin Ceza Mahkemesi kararı ile bağlı değil ise de Ceza Mahkemesinde kusurlu olduğu kabul edilerek hakkında mahkumiyet kararı verilen kimse Hukuk mahkemesinde tamamen kusursuz kabul edilemez. Ceza mahkemesinin mahkumiyet kararındaki fiilin “hukuka aykırılığını” ve “illiyet bağının varlığını” saptayan maddi olgu konusundaki kabul hukuk hakimini de bağlar. Bu açıklamalar ışığında somut uyuşmazlıkta; Mahkemece kusur oranlarının ve kazanın münhasıran alkolün etkisi ile gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti için bilirkişi raporu alınmamış, aynı mahkemenin aynı taraflar arasında görülen 2019/358 Esas sayılı dosyası ile aynı olaya ilişkin ceza davasının görüldüğü Büyükçekmece 1. Asliye Ceza Mahkemesinde 2012/1621 sayılı dosyasında alınan kusur raporu ile yetinilerek karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesinin 2019/358 Esas sayılı dosyasında alınan kusur raporunda sigortalı araç sürücüsü …’nın %35 oranında, … plakalı karşı araç sürücüsünün ise %65 oranında kusurlu olduğu belirlenmiştir. Büyükçekmece 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/1621 Esas sayılı dosyasında alınan kusur raporunda ise sigortalı araç sürücüsü …’nın tali kusurlu, … plakalı araç sürücüsünün ise asli kusurlu olduğu tespit edilerek bildirilmiştir. Bu halde her iki dosyadan alınan kusur raporu birbirini doğrulamakta olup Ceza mahkemesince kazanın oluşum şekli ile illiyet bağının varlığını saptayan maddi olgular konusundaki kabulün hukuk hakimini bağlayacağı gözetildiğinde ceza mahkemesi kararına göre davalı sigortalı araç sürücüsünün % 100 kusurlu olmadığının saptanmış olması nedeniyle artık kazanın münhasıran davacı şirket sigortalısı araç sürücüsünün alkollü olmasının etkisiyle meydana geldiğinden bahsedilemeyeceğinden İlk Derece Mahkemesince yeniden kusur incelemesi yapılmadan karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Netice olarak dosya kapsamından ve bilirkişi raporlarından, davacıya ait araç sürücüsünün tek başına kazaya sebebiyet vermediği, karşı araç sürücünün de kusurlu davranışı ile olaya katılımının bulunduğu, dolayısıyla kazanın münhasıran alkolün etkisiyle meydana gelmediği anlaşıldığından İlk Derece Mahkemesince rizikonun teminat kapsamında kaldığı kabul edilerek, değerlendirme yapılmasında isabetsizlik bulunmamaktadır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2018/4623 E. ve 2018/11940 sayılı kararı, 2013/6326 E. ve 2013/9416 K., 2015/19164 E. 2018/10798 sayılı kararları). Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.14/04/2023