Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/8 E. 2023/439 K. 15.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/8
KARAR NO: 2023/439
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 10/09/2020
NUMARASI: 2017/700 Esas – 2020/387 Karar
DAVA: Tazminat (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ: 15/03/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 01/10/2012 tarihinde Cizre İdil’de davalı sigorta tarafından sigorta edilen …’a ait …’ın idaresindeki … plaka sayılı araç … plaka sayılı araç sürücüsü … ve … idaresindeki … plaka sayalı aracın karıştığı trafik kazası meydana geldiğini, müvekkil sigortalısı …, … plakalı araçta yolcu olarak bulunduğunu, kaza sonucu ağır şekilde yaralandığını kazada davalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğunu, kazadan sonra bir süre Türkiye de tedavi gören sigortalının daha sonra yurt dışında tedavi gördüğünü ve müvekkilinin bu tedavi sebebi ile 21.854.00 CHF ödediğini, davalı … Sigorta Şirketi … plakalı aracın ZMSS yapan şirket olarak zarardan sorumlu olduğunu, SGK’nın da tedavi giderlerinden sorumlu olduğunu belirterek 21.854.00 CHF alacağın tahsil tarihindeki TL karşılığının, faiz masraf ve vekalet ücretinin davalıların sorumlu oldukları miktar ve limitleri ile müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı SGK vekili cevap dilekçesinde özetle; Kuruma başvuru yapılmadan dava açılmadan davanın reddi gerektiğini, müvekkili kurum aleyhine açılan davalarda iş mahkemelerinin görevli olduğunu, davacının taleplerinin 2918 sayılı kanunun 109/3 maddesinde düzenlenen 2 yıllık süre geçirildiğinden zamanaşımına uğradığını, esasa ilişkin olarak da müvekkilinin 6111 sayılı yasa ile değişen KTK’nın 98. maddesinde belirtilen tedavi giderlerinden sorumlu olduğunu, söz konusu tedavi giderinin sağlık uygulama tebliği (SUT) kapsamında karşılandığını, iş göremezlik, maddi manevi tazminat ve bakıcı giderlerinin bu kapsamda olmadığını, zararın yabancı para olarak talep edilemeyeceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … Sigorta Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; … Plakalı araç, müvekkili olan şirket tarafından tanzim edilen 16/01/2012-2013 vadeli ZMSS poliçesi ile sigortalı olduğunu, davalının kusuru, zararı ispat etmesi gerektiğini, davanın zaman aşımına uğraması nedeniyle reddi gerektiğini, mahkemenin yetkisiz olduğunu, trafik kazası sebebiyle Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurumlarınca gerçekleştirilen tedavi giderlerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından Sağlık Bakanlığına yapılacak ödemeye ilişkin usul ve esasların Sosyal Güvenlik Kurumu ve Sağlık Bakanlığı tarafından belirlendiğini bu nedenle müvekkil şirketin sorumluluğunun olmayıp kurumun tüm borçtan sorumlu olduğunu, ayrıca faturaların incelendiğinde belirtilen harcamalar dava dışı … tarafından yapıldığını davacının bu davayı açmakta hukuki bir menfaatinin bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulü ile; 1-18.136,00 CHF nin davalılar …, … ve … A.Ş den (Davalı Sigorta Şirketinin sorumluluğu poliçe limiti sınırlı olmak üzere)15/06/2017 tarihinden itibaren devlet bankalarınca CHF cinsinden 1 yıllık vadeli mevduata uygulanan en yüksek faiz oranında işletilecek faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, 2a-3.718,00 CHF nin davalı SGK dan 15/06/2017 tarihinden itibaren devlet bankalarınca CHF cinsinden 1 yıllık vadeli mevduata uygulanan en yüksek faiz oranında işletilecek faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, 2b-Davalılar … ve …’a yöneltilen tedavi gideri isteminin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı SGK vekili ile davalı … Sigorta Şirketi vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı SGK vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davanın öncelikle görev yönünden reddinin gerektiğini, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemelerinin olduğunu, trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmi ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde SGK tarafından karşılandığını, kurum tarafından karşılanacağı belirtilen tedavi masraflarının Türkiye’de üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmetinin bedeli olduğunu, bunun dışında yurt dışında çalışan ve çalıştığı ülke mevzuatına göre sigortalı olan kişilerin yurt dışında yapılan tedavi masraflarının 2918 sayılı Yasanın 98. maddesi çerçevesinde müvekkili kurumun sorumluluğunda olmadığını, en yüksek faiz oranına hükmedilmesinin de doğru olmadığını, kurumu aleyhine hükmedilen miktar ile orantılı olarak yargılama giderine hükmedilmesi gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.Davalı …k Sigorta Şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davaya konu talebin zamanaşımına uğradığını, SGK’nın tedavi masraflarından sorumlu olduğunu ve masrafları üçüncü kişilerden tazmin edemeyeceğini, müvekkilinin tedavi masraflarından ve geçici iş göremezlik tazminatından sorumlu olmadığını, müvekkili şirketin aktarım yükümlülüğünü yerine getirdiğini, dolayısıyla tedavi gideri teminatı kapsamındaki yükümlülüğü sona erdiği halde yerel mahkeme ilamında; sona eren tedavi gideri teminatından tazminat ödenmesine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, kusur raporunda sigortalı araç sürücüsünün %60, … plakalı araç sürücüsünün ise %40 oranında kusurlu olduğu yönünde tespitte bulunulmuş olduğunu, müvekkili şirketin işletene düşen kusurdan fazlası ile mükellef tutulamayacağını, kazaya karışan ve kusurlu olan diğer davalıların kusurları nedeniyle sorumluluklarının doğmayacağından, davacının ve diğer sorumluların kusuru oranında indirim yapılması gerektiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun sigortalıların kusuru ile sınırlı olduğunu, Trafik Sigortacısının, işletenin zarardan sorumlu tutulabildiği hallerde zararı gidermekle yükümlü olduğundan, somut olayda işletenin sorumluluğunun bulunmaması karşısında, davalı sigorta şirketinin de sorumluluğunun olmadığını, davacının iddia olunan zararın meydana gelmesinde ve artmasında müterafik kusurunun dikkate alınarak tazminattan uygun oranda indirim yapılması gerektiğini, yargılama gideri ve diğer feriler yönünden de müşterek müteselsil hüküm kurulmasının da hatalı olduğunu ve bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz talebinin reddi gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, trafik kazası bağlı yaralanma nedeniyle sigortası kapsamında dava dışı sigortalının tedavisi için hastaneye ödenen tedavi giderlerinin, geçici işgöremezlik tazminatının, davalı Sigorta Şirketi, davalı SGK, davalı araç işleteninden ve sürücüsündün rücuen tahsili istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Anayasa’nın 141/3. maddesine göre bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. HMK’nın 298/2.maddesi gereğince, gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. HGK’nın 24.02.2010 tarihli 2010/1-86 Esas ve 2010-108 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.” Yine Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı ilamında mahkeme kararında çelişki bulunması halinde bunun mutlak bozma nedeni olacağı belirtilmiştir.Hüküm ve gerekçenin çelişkili olması halinde yasaya uygun biçimde, gerekçeyi içeren bir hüküm olduğundan söz edilemez. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması, Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair anayasa ve yasa hükümlerine de açıkça aykırıdır.İlk Derece Mahkemesince, gerekçeli kararda reddedilen kısma yönelik herhangi bir değerlendirme yapılmadığı, kabul edilen kısma yönelik tarafların iddia ve savunmalarını karşılayacak şekilde tartışılmadığı, kısa kararın hüküm fıkrasında ise 2a ve 2b bendinin kendi içinde çeliştiği gibi 2a bendinin kendi içinde çeliştiği görülmektedir. Bu yönüyle, karar yukarıda açıklanan Anayasa, usul ve yasa kurallarına aykırılık teşkil etmektedir.Dosya kapsamından davacı sigorta şirketi tarafından 01/10/2012 tarihinde meydana gelen trafik kazasında sigortalının yaralanması nedeniyle tedavi giderleri, geçici işgöremezlik tazminatı içen ödediği 21.854.00 CHF davalılardan rücuen tahsilini talep ettiği anlaşılmıştır. Dava, rücuan tazminat istemiyle açılmış olup, rücu ve halefiyet Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22/03/1944 Tarih E. 37, K. 9, R.G. 03/07/1944 sayılı kararında “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava olmayıp; aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmaktadır. 6102 sayılı TTK’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472. maddesinde ise “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre; davacı sigorta şirketinin sigortalısı hangi görevli ve yetkili mahkemede dava açacak idi ise, sigorta şirketinin de halefiyet gereğince, aynen sigortalı gibi o mahkemede dava açabileceğine işaret edilmiştir. Sigortalı gerçek kişi tarafından davalı ZMMS sigortacısı aleyhine eldeki davanın açılması halinde görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesi olduğundan, sigortalının halefi sıfatıyla davayı açan davacı sigorta şirketi yönünden de asliye ticaret mahkemesi görevlidir. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 83/son maddesi (6098 sayılı TBK m. 99) hükmüne göre, yabancı para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde alacaklı, bu borcun vade veya fiili ödeme günündeki rayice göre Türk parası olarak ödenmesini isteyebilir. Yabancı para cinsinden yapılan harcamalar, yabancı para alacağı olarak dava edilebilir ve ödeme günündeki kura göre işlem görür. Davacı alacağı, yabancı para cinsinden meydana gelmiş olup fiili ödeme tarihindeki döviz kuru üzerinden TL karşılığının tahsiline karar verilmesi gerekir. Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunun Yabancı para borcunda faiz işletilmesine ilişkin 4/a maddesinde “Sözleşmede daha yüksek akdi veya gecikme faizi kararlaştırılmadığı hallerde, yabancı para borcunun faizinde Devlet Bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanır.” hükmü düzenlenmiştir.Yukarıda ifade olunan yasal düzenlemeler de göz önünde bulundurulduğunda, yabancı para borcunun alacaklısı olan davacı tarafın, fiili ödeme günündeki kur üzerinden talepte bulunma hakkına sahip olduğu gözetilerek ve davacının talebiyle de bağlı kalınarak karar verilmesinde ve ödeme tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca temerrüt faizine hükmedilmesi gerektiğinden oluşturulan hükümde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/1715 E. ve 2016/6513 K.sayılı kararı).2918 Sayılı KTK.nun 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmü, yine aynı Kanun’un 109/2. maddesinde ise “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından, sürücü ve diğer sorumlular arasında bir ayrım yapılmamış, kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. Eyleme uyan taksirle yaralama suçunun ceza davası zamanaşımı süresi 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 66/1-e maddesine göre 8 yıl olduğundan açılan dava 8 yıllık dava zamanaşımı süresine tabidir.Somut uyuşmazlıkta yaralamalı trafik kazası 01/10/2012 tarihinde gerçekleşmiş, dava 15/06/2017 tarihinde açılmıştır. Dava itibariyle 8 yıllık uzamış ceza zamanaşımı süresi dolmadığından zamanaşımına ilişkin istinaf talebi yerinde değildir.Davalılar vekillerinin esasa ilişkin diğer istinaf taleplerinin ilk derece mahkemesi tarafından denetime elverişli gerekçeli karar yazılmasından sonra değerlendirilebileceği nedenle bu aşamada değerlendirilmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı SGK vekili ile davalı … Sigorta Şirketi vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1- Davalı SGK vekili ile davalı … Sigorta Şirketi vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı SGK vekili ile davalı … Sigorta Şirketi tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/03/2023