Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/792 E. 2022/2142 K. 28.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/792
KARAR NO: 2022/2142
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 04/11/2020
NUMARASI: 2016/852 Esas – 2020/486 Karar
DAVA:Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 28/11/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin çocuğu …’in 01/09/2015 tarihinde …’in maliki olduğu ve …’in sevk ve idaresindeki … plakalı araçta yolcu olarak bulunmakta iken, aracın arka kapısının açılması sonucu araçtan düştüğünü, ağır yaralandığını ve 23 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra vefat ettiğini, dava dışı …’in adına kayıtlı olan … plakalı aracını davalıya sigortalattığını, davalı sigorta şirketine yaptıkları başvuruya istinaden maddi tazminat taleplerine mahsuben 16/06/2016 tarihinde toplam 24.707,00 TL maddi tazminat ödemesi yapıldığını, taraflarına yapılan ödemeleri fazlaya ilişkin tüm dava ve talep hakları ile bakiye maddi tazminat ve manevi tazminat haklarının ve faize ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla makbuz niteliğinde belge imzalanmak suretiyle alındığını, çocuklarını kaybeden müvekkillerinin büyük üzüntü içinde olduklarını ömür boyu murisin desteğinden mahrum kaldıklarını belirterek fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalması kaydıyla şimdilik müteveffanın babası … için 1.000,00 TL, annesi … için 1.000,00 TL maddi tazminatın, kaza tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkili şirketin maddi tazminat talepleri açısından poliçe limitleri dahilinde ve sigortalı aracın sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olduğunu, müvekkili şirket tarafından davacıların zararları için aktüer hesabı yaptırıldığını ve hesaplamaya göre davacılara ödeme yapıldığını, ticari avans faizi uygulanması talep edildiğini ancak Yargıtay içtihatlarına göre temerrüt faizinin yasal faiz olması gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulüne, Davacı … için 61.895,33 TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihi olan 22/01/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, davacı … için 57.418,34 TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihi olan 22/01/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine
” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili ile davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müteveffa …’in minibüs içerisinde yolcu olarak bulunması ve olayın yolcu olarak bulunduğu sırada gerçekleşmesi ve minibüste başka yolcuların olması ve yapılan bu işin ticari bir iş olması nedeniyle, reeskont faizi (ticari faiz) uygulanması gerektiğini, yasal faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu, ihtiyari dava arkadaşı olan davacılar açısından her biri için ayrı ayrı talepte bulunduklarını, Mahkemece kendilerini vekille temsil edilen her bir davacı lehine kabul edilen maddi tazminat üzerinden ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiğini, bilirkişinin ek raporunda davacı müvekkillerin maddi tazminatını eksik hesaplanmış olduğunu, kararın kaldırılması durumunda, 2021 yılında asgari ücrette meydana gelen artışın ve hüküm tarihine kadar asgari ücrette meydana gelen tüm artışların eklenmesi suretiyle istinaf aşamasında iken bilirkişiden ek rapor aldırılmasına karar verilmesini talep ettiklerini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müteveffanın aracın koltuğunun sökülmüş olduğunu bile bile araca binmiş olduğunu, olayın meydana geliş şekli sebebiyle kazada müterafik kusuru bulunduğunu, taşımanın hatır taşıması olduğunu, Mahkemenin bu konularda bir tespit yapmadığını, aktüer raporunda davacılara müvekkili şirket tarafından 16.06.2016 tarihinde yapılan ödemenin ödeme tarihinde yeterli olup olmadığının tespit edilmeden, rapor tarihine göre hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, müvekkili şirket tarafından hesaplama yapılarak 16.06.2016 tarihinde davacılara 24.707,00 TL ödeme yapılmış olduğunu, tazminat bedeli hatır taşıması indirimi ve müterafik kusur indirimi yapılarak hesaplanmış olduğunu, bilirkişi raporunda yapılan hesaplamanın hatalı olup bulunan tutarın fahiş olduğunu, kaza nedeniyle hesaplanan tazminatın davacıya ödenmiş olduğundan müvekkilinin sorumluluğu kalmadığını, ibranamede fahiş bir fark olması halinde aradaki tazminata hükmedileceğini, dava konusu olayda böyle bir durumun söz konusu olmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde ek istinaf talebinde bulunmuş; bilirkişi … tarafından 05/02/2018 tarihli kök raporunda TUİK ve İLO verilerine göre 6 – 17 yaş arasındaki çocukların her türlü işlerde çalıştırıldıkları, böyle bir çalışma olmasa bile dörtte üçünün özellikle kırsal, kesimlerde, ev işleri yapımında ailelerine yardım ettiği, davacı müvekkillerin köy yerinde yaşadığı da düşünüldüğünde, tarım ve hayvancılık da küçük çocukların ailelerine yardım ettiğini açıkça ifade ettiğini, müteveffanın erkek çocuk olması, davacı baba …’in önceden geçirmiş olduğu trafik kazası nedeniyle sakat kalması nedeniyle müteveffanın babasına ve annesine daha çok yardım edebileceğinin açıkça ortada olduğunu, halen yaşıyor olsa idi (Mardin ili, Midyat ilçesi, … köyü) köy yerlerinde, 14 yaşından önce bile ailesine yardım edeceğini, bu nedenle muhtemel gelir hesabının 14 yaşından itibaren yapılması gerektiğini, Mahkemenin bu husustaki taleplerini değerlendirmediğini, bu yönüyle de davacıların maddi tazminat hesabı eksik hesaplanmış olup, katılma yolu ile ek istinaf taleplerini bildirme zorunluluğu doğduğunu beyan etmiştir. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından … plakalı minibüsün davalı sigorta şirketine ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğu, dava dışı sürücü …’in sevk ve idaresinde olan arka kısmındaki koltukları sökülmüş olan minibüsün, bu kısmına iş yerine ait malzemeleri yüklediği ayrıca çömelmiş vaziyette yolculuk yapan çocukları da yolcu olarak aldığı, minibüsün Midyat ilçesinden … Köyüne doğru seyri sırasında geldiği köy girişinde, arka kısmındaki çömelmiş vaziyette yolculuk yapan çocuk yolculardan 2006 doğumlu …’in açılan arka kapıdan yere düşmesi sonucu ölümlü trafik kazası meydana geldiği, davacıların eldeki dava ile destekten yoksun kalma tazminatı talep ettikleri anlaşılmıştır. İhtiyari dava arkadaşı olan davacıların her birinin ayrı ayrı maddi tazminat talebinde bulunmuş olması, her birinin davasının diğerinden bağımsız olması ve aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunanların usul ekonomisi ilkesi dikkate alınarak birlikte dava açtıkları durumda da esasen birden fazla dava olduğu dikkate alınarak her bir davacı yönünden lehine hükmedilen tazminat miktarına göre ayrı ayrı vekalet ücreti verilmesi gerekirken İlk Derece Mahkemesince davacılar yararına yazılı olduğu şekilde tek vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 25/11/2019 tarih, 2017/5605 E.ve 2019/11036 K.sayılı kararı). Davaya konu aracın poliçesinde kullanım tarzı minibüs sürücü dahil 10-17 koltuk yazılıdır. Minibüsün arka koltuklarının malzeme taşımak için çıkarıldığı bilgisi bulunduğundan aracın yolcu taşıması için kullanılabilme özelliği ve iş maksatlı kullanılması dikkate alındığında ticari olduğunun kabulü ile talep gibi reeskont faizi uygulanması gerekirken yasal faiz uygulanması doğru olmamıştır. İstinaf talebinin kabulü ile hüküm bu yönden düzeltilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 281. maddesinde tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir. Bu düzenleme gereğince usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacaktır. HMK’nın 357/1. maddesinde de Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği, yeni delillere dayanılamayacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Aktüer bilirkişi …’nın kök ve ek raporunun çelişkili olması sebebi ile İlk Derece Mahkemesince çelişkilerin giderilmesi ve de taraf vekillerinin itirazlarının da değerlendirilmesi için dosya farklı bir aktüer bilirkişiye tevdi edilmiş ve aktüer bilirkişi …’tan kök ve ek rapor alınmış 28/01/2020 tarihli ek rapor gerekçeli, denetime açık ve de dosya kapsamı ile uyumlu olduğu belirtilerek Mahkemece itibar edilerek hükme esas alınmıştır. Davacılar vekili hükme esas alınan kök rapora itiraz dilekçesinde açıkça muhtemel gelir hesabının 14 yaşından itibaren yapılması gerekmekte olduğu yönünde itirazda bulunmamıştır. Bu durumda HMK’nın 281. maddesi çerçevesinde hesaplama bakımından davalı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden hesaplamaya ilişkin davacı vekili istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Davalının istinafları değerlendirildiğinde;Davaya konu araçta davacıların desteğinin yolcu olduğu ve olay tarihinde 9 yaşında olduğu göz önüne alındığında sürücünün gösterdiği yere oturmak zorunda kaldığı, kaldı ki sürücünün aracın tüm kapılarının açılmayacak şekilde kapalı ve muhkem olduğunu kontrol etmeden hareket etmemesi gerektiği nazara alındığında minibüs içinde arkaya malzemelerin yanına çömelen müteveffanın arka kapının açılması ile düşüp ölmesinde kendisine yüklenebilecek müterafik kusur bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde davacının hatır için taşındığı yönünde iddia ve savunma ileri sürmemiştir. Mahkemece, taşımanın hatır için olduğu değerlendirilerek tazminattan hatır indirimi yapılabilmesi için davalının bu yönde savunma getirmesi ve taşımanın hatır için olup olmadığı, tarafların yakınlığı, varsa hatır için taşımanın kimin arzusu ve ne amaçla yapıldığı gibi olayın özel şartlarını ortaya koyması gerekmektedir. Davalı tarafın, süresinde dosyaya sunulan cevap dilekçesinde hatır taşıması olduğuna dair iddiası ve savunması olmadığına göre İlk Derece Mahkemesince hatır indirimi yapılmamış olmasında bir isabetsizlik yoktur. 2918 sayılı KTK’nun 111. maddesi uyarınca, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yasa’nın bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir. Somut olayda; davalı sigorta şirketince 16.06.2016 tarihinde davacılara 24.707,00 TL ödeme ödeme yapılmış, dava 29.08.2016 tarihinde açılmış olmakla, KTK’nın 111. maddesinde öngörülen 2 yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmediği görülmektedir. taraflar arasında 13/06/2016 tarihinde düzenlenen ibranameye davacılar vekili tarafından ihtirazi kayıt konulup imzalandığı gözetildiğinde ibranamenin makbuz hükmünde olduğunun kabulünde isabetsizlik bulunmamaktadır. Kaldı ki ödenen tutar ile ödeme tarihi verilerine göre hesaplanan tazminat tutarı arasında da fahiş fark bulunduğundan KTK’nın 11.maddesi gereğince de ibraname makbuz hükmündedir (Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2018/4028 E. – 2019/1197 K., 2015/8203 E. – 2018/2286 K. sayılı kararları). İlk Derece Mahkemesinin hükme esas aldığı 28/01/2020 tarihli ek aktüer bilirkişi raporunda desteğin kaza tarihindeki yaşına göre muhtemel yaşam süresinin, davacıların kaza tarihinde yaşlarına göre destek süreleri belirlenerek desteğin geliri asgari ücret üzerinden kabul edilerek destek, muhtemel eş ve 2 çocuk, anne ve babaya pay verilerek, yetiştirme giderleri düşülerek yapılan ödemenin güncellenmiş tutarı da düşülerek (ödeme tarihi itibari ile de hesaplama yapılarak) yerleşik yargıtay içtihatlarında benimsenen yöntem ve ilkelere göre tazminat hesaplaması yapılmış olmasında ve İlk Derece Mahkemesince de bu rapora göre karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince reddine, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun vekalet ücreti bakımından kabulüne, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince REDDİNE, B- Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre: 1-Davanın KABULÜNE, a-Davacı … için 61.895,33 TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihi olan 22/01/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, b-Davacı … için 57.418,34 TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihi olan 22/01/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, 2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 8.150,32 TL nispi karar harcının, 29,20 TL peşin harç ve 2.003,42 TL ıslah harcı toplamı 2.032,62 TL harçtan mahsubu ile noksan kalan 6.117,70 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Davacı … lehine İlk Derece Mahkemesi karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 8.846,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı …’e verilmesine, 4-Davacı … lehine İlk Derece Mahkemesi karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 8.264,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı …’e verilmesine, 5-Davacı tarafından yapılan toplam 2.043,20 TL yargılama gideri ile 29,20 TL peşin harç, 29,20 TL başvuru harcı ve 2.003,42 TL ıslah harcı toplamı 4.105,02 TL’nin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,6-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 7-Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
C-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN; 1-a- Davacılar tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine, b-Davalı yönünden; harçlar yasasına göre alınması gereken 8.150,32 TL TL harçtan peşin alınan 2.037,58 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.112,74 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına, 2-a-İstinaf aşamasında davacılar tarafından yapılan 66,10 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile (162,10*2=324,20) TL istinaf başvuru harcının davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine, b-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.28/11/2022