Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/75 E. 2023/517 K. 27.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/75
KARAR NO: 2023/517
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 23/09/2020
NUMARASI: 2016/749 Esas – 2020/391 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 27/03/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, 13.11.2007 tarihinde, davalı sigorta şirketine ZMSS poliçesi ile sigortalı dava dışı sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın tam kusuru ile karşı istikametten gelen … plakalı araçla çarpışması neticesinde … plakalı araçta yolcu konumunda bulunan müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını ve malul kaldığını, alınan sağlık kurulu raporunda % 16 sürekli maluliyetinin bulunduğunun belirtildiğini davalı sigorta şirketine 25.03.2016 tarihinde dilekçe başvurulduğunu ancak herhangi bir ödeme yapılmadığını, davacının serbest olarak çalıştığını kaza neticesinde çok ağır bir şekilde yaralanmış ve genç yaşta özürlü duruma geldiğini, müvekkilin işgücü kaybı nedeniyle uğradığı kazanç kaybı (süreli ve sürekli) için şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminatın davalı sigorta şirketine başvuru tarihinden itibaren tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı itirazında bulunarak zamanaşımı nedeni ile davanın reddine karar verilmesini, … plakalı aracın, sigorta şirketi nezdinde 14.07.2007/2008 vadeli ZMSS Poliçesi ile teminat altında olduğunu, sorumluluklarının sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, davacının maluliyetine ilişkin raporun ATK tarafından düzenlenmesini ve kusur durumunun tespitinin gerektiğini, davacının SGK rücuya tabi herhangi bir ödeme alıp almadığının tespiti ile hesaplanacak olan tazminattan tenzilinin gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulü ile 80.000,00 TL maddi tazminat talebinin (geçici ve sürekli iş göremezlik) davalı sigorta şirketinden sigortaya başvuru tarihi de dikkate alınarak 07/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili şirket hakkındaki davanın zamanaşımı sebebiyle reddi gerekirken davanın kabul edilerek aleyhe hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, dava konusu trafik kazasının 13.11.2007 tarihinde meydana geldiğini, davada sadece davacının yaralandığını başkaca yaralanma ve ölüm meydana gelmediğini, davaya uygulanacak olan ceza zamanaşımın süresinin 8 yıl olduğunu, davanın 17.06.2016 tarihinde yani olay tarihinden 9 yıl sonra açıldığını, ayrıca davacı tarafın dosyaya sunmuş olduğu özürlü sağlık kurulu raporunun da 05.05.2016 tarihli olduğunu, bu raporun dahi ceza zamanaşımı süresi dolduktan sonra alındığını, bu nedenle zamanaşımının kesilmesinin de sözkonusu olmadığını, bu nedenle davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 13.11.2007 tarihinde davacının da içinde bulunduğu dava dışı sürücü …’ ın sevk ve idaresinde bulunan … plakalı araç ile yine dava dışı …’ nin sevk ve idaresinde bulunan … plakalı aracın çarpışması neticesinde meydana gelen trafik kazasında davacının yaralanması nedeniyle maddi tazminat talep edildiği anlaşılmaktadır. 2918 sayılı KTK.nun 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmü, yine aynı Kanun’un 109/2. maddesinde ise “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından, sürücü ve diğer sorumlular arasında bir ayrım yapılmamış, kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. Ceza Kanunu’nda öngörülen daha uzun ceza zamanaşımı (uzamış zamanaşımı) süresi, olay tarihinden itibaren işlemeye başlar. Sürenin işlemeye başlaması için zarar görenin zararı ve onun failini öğrenmesi gerekmez. Ancak zarar ve onun faili, uzamış zamanaşımı süresinin bitmesinden sonra öğrenilmiş ise davanın, öğrenme tarihinden itibaren 2 yıllık süre içerisinde açılması gerekir. Zararın ve failin uzamış zamanaşımı süresinin bitmesinden sonra öğrenilmesi halinde, tazminat talebinin, öğrenme tarihinden itibaren 2918 sayılı yasanın 109. maddesindeki 2 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde ileri sürülmesi gerekmektedir. Öğrenme tarihinden itibaren, yeni bir uzamış zamanaşımı süresi işlemez (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 16/04/2008 Tarih 2008/4-326 E. 2008/325 K.). Eyleme uyan taksirle yaralama suçunun ceza davası zamanaşımı süresi 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 66/1-e maddesine göre 8 yıl olduğundan açılan dava 8 yıllık dava zamanaşımı süresine tabidir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E. 2016/5935, K. 2019/1629 ,T. 18.2.2019 tarihli kararında; “… Açıklanan ilkeler ışığında somut olay incelenecek olursa; davaya konu trafik kazası 11.04.2006 tarihinde gerçekleşmiş sonucunda vücudunda çeşitli yerlerinde kemik kırıkları nedeni ile alçı ve 2 ay yatak tedavisi görmüş, 12/01/2015 tarihli …Hast. Özürlü Sağlık Kurul raporu ile %11 oranında malül kaldığı anlaşılmıştır. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre gelişen durumun varlığı ispat edilememiştir. Davalı zamanaşımı itirazında bulunmuş, mahkemece 13.10.2015 tarihli duruşmada ara karar ile itirazın reddine karar verilmiştir. Buna göre davacının yolcu olarak bulunduğu araç sürücüsünün kusuru ile neden olduğu ve kendisinin %11 malüliyeti ile sonuçlanan trafik kazasının aynı zamanda 5237 Sayılı TCK’nun 89/1 maddesinde düzenlenen ve Taksirle Yaralama olarak tanımlanan cezayı gerektiren eylem niteliğinde bulunması; bu eylemle ilgili ceza davasının TCK’nun 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıllık zamanaşımı süresine tabi olması; 2918 Sayılı KTK’nun 109/2 maddesi uyarınca bu sürenin görülmekte olan maddi tazminat davası için de geçerli olması; davanın olay tarihi üzerinden sekiz yıl geçtikten sonra 27/02/2015 tarihinde açılmış olması karşısında, somut olayda zamanaşımının gerçekleştiği açıktır. Zira haksız fiil nedeniyle geçici veya sürekli iş gücü kaybına uğrayan kişi sonradan gelişen durumlar dışında haksız fiil tarihinden itibaren bedensel zarara uğramıştır. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan zarar haksız fiil tarihi itibariyle doğmuş olup bu andan itibaren mağdur zarar görmeye başlamıştır. Yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgulara göre eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 Sayılı TCK öngörülen dava zamanaşımı süresi dikkate alındığında dava tarihinde zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmaktadır. Davanın zamanaşımı nedeni ile esastan reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.” şeklinde açıklanmıştır. Somut uyuşmazlıkta trafik kazası 13/11/2007 tarihinde gerçekleşmiş, dava ise 17/06/2016 tarihinde açılmıştır. Davalı taraf, süresinde davaya konu alacağın zamanaşımına uğradığı savunmasında bulunmuştur. Bu durumda kaza tarihi 13/11/2007 tarihi olduğuna göre, kaza tarihinden itibaren işlemeye başlayacak olan 8 yıllık uzamış ceza zamanaşımı 13/11/2015 tarihinde dolmuştur. Davacılar vekili tarafından gelişen durum nedeniyle zararın kapsamının öğrenilemediği iddia edilmemiştir. Kaldı ki dosyadaki bilgi ve belgelere göre zamanaşımı durduran yada kesen neden olmadığı gibi davacıya ait Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 14/11/2007 tarihli epikriz raporunda: Humerus şaft kırığı olduğu ve şifa ile taburcu olduğunun belirtilmiş olup bu tarihten sonra tedavinin devam ettiğine ilişkin evrak bulunmamaktadır. Yine Beykoz Devlet Hastanesinin 05/05/2016 tarihli engelli sağlık kurulu raporunda özür oranının %16 olduğunun belirtildiği ancak bu rapor tarihinin de 8 yıllık uzamış ceza zamanaşımı süresinden sonra alındığı anlaşılmıştır. Bu nedenle yukarıda değinilen Hukuk Genel Kurulu kararın da belirlenen zararın ve failin uzamış zamanaşımı süresinin bitmesinden sonra öğrenilmesi halinde tazminat talebinin öğrenme tarihinden itibaren KTK’nın 109.maddesine göre 2 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde ileri sürülmesi gerektiğine ilişkin durumunda somut uyuşmazlıkta oluşmadığı anlaşıldığından İlk Derece Mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre:1-Davanın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE, 2-Alınması gereken 179,90 TL harcın 34,16 TL peşin harç ile 239,09 TL tamamlama harcı toplamı 273,25 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 93,35 TL harcın talep halinde ilk derece mahkemesi tarafından davacıya iadesine, 3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/4.maddesi gereğince 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yerolmadığına, 6-Taraflarca yatırılmış gider avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN; 1-Davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine, 2-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan 54,50 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 148,60 TL istinaf başvuru harcının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.27/03/2023