Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/747 E. 2023/310 K. 27.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/747
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 09/11/2020
NUMARASI: 2015/774 Esas – 2020/668 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 27/02/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 20/11/2013 tarihinde davalı …’ın maliki ve işleteni olduğu sürücü …’ın sevk ve idaresindeki şehir içi yolu taşımacılığı yapan … plakalı aracın hız sebebiyle kaldırımı aşarak üst geçitten aşağı düştüğünü bu nedenle ölümlü ve yaralanmalı kaza meydana geldiğini, müvekkilinin bu kaza sebebiyle yaralandığını, bu nedenle 6100 sayılı Yasa’nın 107. maddesi hükmünce belirlenecek maddi tazminat tutarını davalılardan tahsilini ve 50.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’ dan müştereken ve mütelsilen tahsilini talep etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu kazaya karışan … plakalı aracın 14/06/2013/2014 tarihleri arasında sigortalı olduğunu, kazaya sebep olan olayda öncelikle kusur durumunu tespitinin gerektiğini, davacının sigortalı olan araç sürücüsüne raci kusur ve zararı kanıtlayamaması halinde müvekkil şirketin sorumluluğu olmadığını, davacı tarafın müvekkili şirkete başvurusu üzerine hasar dosyası açıldığını bu dosya kapsamında 29/04/2014 tarihinde 35.317,00 TL ödeme yapıldığını, yapılan bu ödemeler ile müvekkili şirketin poliçeden doğan sorumluluğunu yerine getirdiğini müvekkili şirketin davacıya karşı başkaca bir sorumluluğunun bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Maddi tazminat talepleri yönünden; 1-Açılan davanın kabulüne, Geçici iş görememezlik 6.611,50 TL, kalıcı iş görememezlik 130.781,62 TL, bakım/bakıcı gideri 2.676,34 TL, toplamı 140.069,46 TL’nin davalı sigorta şirketinin poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, davalı sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihi olan 11/12/2013 diğer davalılar yönünden 20/11/2013 kaza tarihi itibari ile işletilecek yasal faizi ile tahsiline, Manevi tazminat talepleri yönünden; 1-Açılan davanın kısmen kabulüne, 40.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 20/11/2013’ten itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’tan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, davalılar … ve … vekili, davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalılardan …’ın şehir içi yolcu taşımacılığı yapan hatlı minibüsün sahibi, …’ın şehir içi yolcu taşımacılığı yapan hatlı minibüsün sürücüsü olduğu, müvekkilin bu araca yolcu olarak bindiği ve diğer davalının sigorta şirketi olduğu dikkate alındığında avans faize hükmedilmesi gerektiğinin açık ve net olduğunu, olayın oluş biçimi, müvekkilinin kusursuzluğu, tedavi süreci, çektiği acı ve eziyet, maluliyet oranı dikkate alındığında son derece az olarak 50.000,00 TL olarak istenen manevi tazminatın aynen kabulü yerine 40.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalılar … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacıya davalı sigorta tarafından 29.09.2014 tarihinde 35.317.00.TL ödeme yapıldığını, bu ödemenin davacının hesaplanan maddi zararına karşılık ödenmiş olduğunu, bilirkişi raporunda belirtildiği gibi davacının maddi zararının %42 sini karşılamakta olduğunu ancak bilirkişinin, davacının maddi zararını hesaplarken davacının zararının %42 sinin karşılandığını dikkate almaksızın ödenen paraya sadece %9 yasal faiz hesaplaması yaparak bulduğu rakamı maddi zarardan düştüğünü, bu uygulamanın adaletsiz olduğunu, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, ceza davasının sonucunun beklenmesi gerektiğini, talep edilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, maddi tazminat hesaplamasında davacının gerek ve fiili geliri üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini, soyut verilere göre fahiş ve yüksek gelire göre hesaplama yapılmasının, gerekli araştırma yapılmamasının hatalı olduğunu, ATK tarafından yapılan maluliyet hesaplamasının yanlış ve fahiş olduğunu, davacının müteferrik kusuru olup olmadığı hususunun da araştırılması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket tarafından yapılan hesaplama neticesinde, başvurana 29.09.2014 tarihinde 35.317,00 TL tutarında ödeme yapılması nedeniyle başvurunun reddi gerektiğini, yapılan ödeme neticesinde müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğunun kalmadığını, davanın reddinin gerektiğini, bilirkişi tarafından tanzim edilen hesap raporunda belirtilen %40,2 maluliyet oranı üzerinden hesaplanan 130.781,62 TL sürekli iş göremezlik tazminatının afaki olduğunu ve kabulünün mümkün olmadığını, ATK tarafından yapılan maluliyet oranı hesaplamasına itiraz ettiklerini, başvuruyu kabul anlamına gelmemek kaydı ile bilirkişi tarafından kusura ilişkin aleyhe tespitlerin kabulünün mümkün olmadığını, müvekkili şirketin başvuru neticesinde karşı tarafa tazminat ödemesi yapması gerektiği yönünde kanaate varılması halinde, kazaya konu poliçe yeni genel şartlar öncesi düzenlendiğinden, Hazine Müsteşarlığı tarafından zorunlu sigortalar çerçevesinde aktüeryal hesaplamayı gerektiren tazminat ödemelerinde uygulamaya ilişkin 05.02.2010 tarih ve 2010/4 sayılı genelge kapsamında cso 1980 kadın/erkek ve teknik faiz oranının % 3 olarak alınarak tazminat tutarının hesaplanması gerektiğini, olayda müterafik kusur araştırması da yapılması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Davaya konu trafik kazasına ilişkin 20/11/2013 tarihinde tutulan kaza tespit tutanağında ; sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı minibüsü ile E.Londra Asfaltı caddesi … cad kavşağından … istikametine seyrederken aniden kavşakta direksiyon hakimiyetini kaybederek savaş cad istikametine dönüş yapıp sağ kaldırıma çıkarak tünel üst geçit korkuluk demirlerine çarparak Eşref Bitlis Alt geçidi tüneline devrilerek, tünelden otogar istikametine seyir eden sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın üst kısımlarına korkuluk demirlerinin ve minibüsün devrilmesi sonucu meydana gelen kazada sürücü …’ın KTK 52/1A, 47/1D maddeleri gereğince tamamen kusurlu olduğu belirtilmiştir. Aynı olaya ilişkin ceza yargılamasının yapıldığı Bakırköy 14. ACM’nin 2013/393 Esas sayılı dosyasında ATK Trafik İhtisas Dairesi’nden aldırılan 11/12/2014 tarihli raporda Sürücü …’ın %100 kusurlu olduğu belirtilmiş, ATK Trafik İhtisas Dairesi’nden aldırılan 20/10/2015 tarihli raporda Sürücü …’ın asli kusurlu olduğu, plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün alt düzeyde tali kusurlu olduğu belirtilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davalı …’in cezalandırılmasına karar verildiği, dosyanın Yargıtay’da temyiz incelemesinde olduğu görülmüştür. Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/492 Esas sayılı dosyasında ATK Trafik İhtisas Dairesi’nden aldırılan 07/03/2019 tarihli raporda Sürücü …’ın % 85 kusurlu olduğu, plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün %15 tali kusurlu olduğu belirtilmiştir. Davalı … tarafından istinaf dilekçesinde belirttiği Bakırköy 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2019/207 Esas 2022/30 Karar sayılı dosyasında ” Adli Tıp Kurumu Raporunda da sürücüsü sonradan sanık … olarak tespit edilen aracın …’ı tedirgin edecek şekilde seyrettiği ve seyir stabilitesini bir ölçüde etkileyerek meydana gelen kazada tali olarak 2/8 kusurlu olduğunun tespitiyle doğrulanmış; yolun inşaat faaliyetini yapan sanık … yönünden ise yolun kavşak içi viraj niteliğinde ve alt geçidin yüksekliği de düşünülerek yaya kaldırımının kenarında orta şiddetteki çarpmaları karşılayacak mukavemette yükseklikte bulunmaması ve yaya kaldırımının sol tarafına bariyer tesis edilmemiş olması nedeniyle 1/8 oranında tali kusurlu olduğunun bilirkişi raporunca tespit edildiği anlaşıldığından sanıkların taksirle iki kişinin ölümüne ve iki kişinin yaralanmasına neden olma suçlarının sübuta erdiği ” gerekçesi ile hüküm kurulduğu, kararın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesi’nin 2022/1858 Esas 2022/4239 Karar sayılı ilamı ile sanık … yönünden kurulan hükmün düzeltilerek esastan reddine, sanık … yönünden kurulan hükmün kaldırılmasına karar verildiği görülmüştür. Somut uyuşmazlıkta; İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan 09/01/2020 tarihli aktüerya bilirkişi raporunda %85 kusura göre yapılan hesaplamaya göre karar verildiği ,gerekçeli kararda kusura ilişkin denetime elverişli bir değerlendirme yapılmadığı, müterafik kusurun tartışılmadığı görülmektedir. Mahkemece Bakırköy 6. ATM 2015/492 Esas sayılı dosyasında yetinilerek, tarafların kusur oranlarını belirleyen kusur raporu alınmadan tazminat belirlenerek eksik inceleme ile karar verilmiş olması doğru olmamıştır. O halde Mahkemece yapılması gereken; Bakırköy 14. ACM’nin 2013/393 Esas, Bakırköy 6. ATM 2015/492 Esas ve Bakırköy 14. AC M’nin 2019/207 Esas 2022/30 Karar sayılı dosyaları celp edilerek meydana gelen trafik kazasında tarafların kusur oranlarının belirlenmesi için ATK’ dan kusur raporu alınarak, müterafik kusur şartları bulunup bulunmadığı değerlendirilerek karar verilmesi gerekmektedir. Davacı taraf, davadan önce davalı sigortacı tarafından ödenen bedelin gerçek zararın altında olduğunu iddia ederek tazminat talebinde bulunmuş; davalı ise, davadan önce yapılan ödemenin yeterli olduğu savunmasında bulunmuştur. Taraf iddia ve savunmalarına göre, davacı tarafın, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 111/2. maddesindeki yetersizlik iddiasında bulunduğu gözetilmek suretiyle tazminat hesabının yapılması gerektiği açıktır. Zarar sorumlusu davalı tarafından ödenen bedellerin ödeme tarihi itibariyle yeterli olup olmadığının belirlenmesi için, davalının ödeme tarihindeki verilere göre tazminat hesabının yapılması ve hesaplanan miktar ile fiilen ödenen miktar arasında fahiş fark olup olmadığının denetlenmesi gerekir. Yapılan ödemenin yetersiz olduğu saptandığı takdirde, hesaplamanın yapıldığı tarihteki verilere göre tazminat hesabı yapılıp zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, davadan önce davalının ödediği bedellerin yasal faiziyle güncellenmiş değerleri hesaplanan güncel tazminattan düşülerek sonuç tazminat belirlenmelidir. Mahkemenin karara esas aldığı bilirkişi raporunda bu doğrultuda kaza tarihi itibariyle uygun olamacak şekilde PMF 1931 tablosu ve progressif ranta göre ,davacının geliri asgari ücret üzerinden hesaplama yapılarak ödeme tarihindeki verilere göre tazminatın % 47’sinin karşılandığının tespit edildiği, yapılan ödemenin yetersiz olduğu saptandığı, bu nedenle davadan önce davalı sigortanın ödediği bedellerin yasal faiziyle güncellenmiş değerleri hesaplanan güncel tazminattan düşülerek sonuç tazminatın belirlenmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. (Benzer yönde Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/5444 Esas-2021/5954Karar sayılı ilamı). Maluliyete ilişkin alınacak raporların nasıl düzenleneceğine ilişkin ne Karayolları Trafik Kanun’un da ne de Türk Borçlar Kanun’unda düzenleme yapılmamış, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin içtihatları ile kaza tarihine göre dönemsel olarak uygulanması gereken Yönetmelikler açıklanmıştır. Buna göre maluliyete ilişkin alınacak raporların, kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013 tarihinden sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine uygun olarak düzenlenmesi gerekecektir (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 16/06/2020 tarih, 2018/3614 E. ve 2020/3544 K., 28/01/2020 tarih, 2018/3470 E. ve 2020/153 K.sayılı kararları). Maluliyet Tespit İşleri Yönetmeliği 01/09/2013 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, 4.maddesinin k bendinde maluliyet tanımına yer verilmiştir. Buna göre ” Maluliyet: Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını, (c) bendi kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün en az %60’ını veya vazifelerini yapamayacak şekilde meslekte kazanma gücünü kaybetme hali” olarak tanımlanmış yine Yönetmeliğin sigortalıların çalışma gücü kaybı tespitini düzenleyen 9 ve 10 maddelerinde %60 maluliyet ve üzeri için maluliyet tespitine ilişkin esaslar düzenlenmiştir. Başka bir ifadeyle bu yönetmelik sadece %60 maluliyet ve üzeri için hükümler ve ekli cetvel içermekte olup %60’ın altında maluliyet bulunması halinde bu Yönetmelik hükümlerinin uygulanması olanaklı değildir. Yine Yönetmeliğin 23.maddesi ile Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinde yer alan; çalışma gücü kaybı, vazife malullüğü, harp malullüğü ile erken yaşlanma durumlarının tespiti ile ilgili tüm hükümler yürürlükten kaldırılmış düzenlemesine yer verilerek Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin tümden kaldırılmadığı anlaşılmaktadır. Keza ek cetveller ilişkin yeni bir düzenleme de yapılmamıştır. Sonuç olarak davacının maluliyetinin %60’ın altında (%11,3) olması ve kaza tarihine göre uygulanması gereken Maluliyet Tespit İşleri Yönetmeliği hükümlerine göre maluliyet belirlenirken aynı cetvellerin (Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine ekli cetveller) esas alınması gerektiğinden maluliyetin tespitinde Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin uygulanmış olmasının, maluliyet oranına bir etkisi olmayacağından hükme esas alınan maluliyet raporunda usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Manevi tazminat miktarının kusur oranın netleşmesinden sonra değerlendirilmesi gerektiğinden kusura ilişkin istinaf talebi yerindedir. Davaya konu aracın minibüs olması yolcu taşımacılığı yapılması dikkate alındığında ticari olduğunun kabulü ile talep gibi avans faizi uygulanması gerekirken yasal faiz uygulanması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davalılar … ve … vekili ve davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusu ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1- Davacı vekilinin ve davalılar … ve … vekili ile davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı ve davalılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.27/02/2023