Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/731 E. 2022/327 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/731
KARAR NO: 2022/327
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 11/03/2021
NUMARASI: 2020/144 Esas – 2021/239 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 24/02/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 22.06.2012 tarihli tek taraflı trafik kazasında müvekillerinin oğlu …’nun sevk ve idaresindeki … plakalı aracın direksiyon hakimiyetini kaybettiğini, kaza sonrası …’nun vefat ettiğini, müvekkillerinin müteveffa …’nun anne ve babası olduklarını, müteveffanın müvekkillere maddi destek olduğunu, müteveffanın ölümüyle müvekkillerinin destekten yoksun kaldığını, müteveffanın kullandığı aracın davalı sigorta şirketinin ZMSS poliçesi ile sigortalandığından fazlaya dair istek hakkı saklı kalmak üzere müvekkilleri için ayrı ayrı 5.000,00 TL olmak üzere toplam 10.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiş, ıslah dilekçesi ile talebini 166.000,00 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Meydana gelen somut olayda desteğin tam kusurlu olarak geçirdiği trafik kazasında vefat ettiğini, desteğin müterafik kusurunun tazminat tayininde dikkate alınması gerektiğini, kişinin kendi vefatından dolayı destek olduğu kişilere karşı sorumluluğu olamayacağından, araç işleteninin sorumluluklarını teminat altına alan müvekkili sigorta şirketinin de sorumluluğu doğmayacağından bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulü ile, Davacı … yönünden 94.841,98 TL, … yönünden taleple bağlı kalınarak 66.000,00-TL olmak üzere toplam 160.841,98 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve sorumlu olduğu miktar kaza tarihindeki poliçe limitleri ile sınırlı olmak üzere davalıdan alınarak davacılara ödenmesine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Sigortalı araç sürücüsü olan müteveffanın alkollü olduğunu, davacıların aynı zamanda müteveffanın mirasçıları olduğundan işbu davada, davacılar bir yandan destekten yoksun kalanlar olarak alacaklı sıfatını taşıyacak, bir yandan müvekkili şirketin ve sigortalısının rücu hakkı sebebiyle borçlu sıfatını taşıyacaklarını, dolayısıyla alacaklı ve borçlu sıfatı birleşeceğinden böyle bir durumda davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yeni kararında, işletenin sürücünün kendi kusuruyla ölümünden doğan tazminat taleplerinden sorumlu olmadığına hükmettiğini, sürücünün kendi ölümünde ağır kusurlu olduğundan işletenin sorumluluğunun bulunmadığını, davacı yanın sürücüye yahut işletene karşı dava hakkı bulunmadığı gözetilerek, sorumluluk riski kapsamında olmayan tek taraflı vefat taleplerinin de bu yönüyle reddi gerektiğini, sorumluluk doğduğuna ilişkin hiçbir somut düzenleme mevcut olmayıp yalnızca yorum yoluyla oluşturulmuş bir içtihat mevcut olduğunu, talebin zamanaşımına uğradığını, …’nun ölümünden kaynaklı talepler için uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanmasının da mümkün olmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından; 22/06/2012 tarihinde davacıların murisi …’nun, yönetimindeki … plakalı otomobil ile seyri sırasından direksiyon hakimiyeti kaybederek yoldan çıkmasıyla sonuçlanan trafik kazasında vefa etmesi nedeniyle, müteveffanın anne ve babası olan davacılar tarafından … plakalı aracın ZMMS sigortacısı davalıdan destekten yoksun kalma tazminatı talep edildiği anlaşılmaktadır. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile zamanaşımı definde bulunmuştur. HMK’nın 319.maddesine göre savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda HMK’nın 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir. Eldeki davada davalı vekili, görevsizlik kararını veren Adana 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne sunduğu cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürmediğine ve davacı tarafından açık muvafakati bulunmadığına göre istinaf aşamasında ileri sürülen zamanaşımı def’inin nazara alınması olanaklı değildir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1. maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar., 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiştir. Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, zorunlu mali sorumluluk sigortasının; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 92. maddesinde, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası dışında kalan hususlar düzenlenmiş olup, araç sürücüsünün veya yakınlarının talepleri 92. madde kapsamında yer almamakla birlikte, uygulama ve yargı kararları ile sigortacının sorumluluğu kapsamında kabul edilmiştir.Araç sürücüsü murisin, ister kendi kusuru, ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun, gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olduğundan, desteklerinin kusurunun olması davacıların hakkına, etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi mümkündür. Davacıların uğradığı zarara bağlı olarak talep ettikleri hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır. (Yargıtay 17. HD. 2014/17669 E. 2017/919 K, HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar, HGK’nun 16.1.2013 gün ve 2013/17-1791 esas 2013/74 karar sayılı ilamları) Somut olayda davaya konu trafik kazası 22.06.2012 tarihinde gerçekleşmiştir. Davalı tarafça sigortalı aracın ZMSS poliçesinin başlangıç tarihi ise 09/05/2012 tarihidir. Karayolları Trafik Kanununun 92.maddesinde değişiklik yapan 6704 sayılı Kanun 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla, kaza tarihi ile poliçe tarihi, sözü geçen Genel Şartlar ve Kanun değişikliğinden öncedir. Bu durumda kazanın meydana geldiği ve poliçenin tanzim edildiği tarihe göre 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Genel Şartlar’da yapılan değişikliklerin somut olaya uygulanması da mümkün bulunmadığından, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin, HGK kararlarıyla da örtüşen içtihatlarında da vurgulandığı üzere, davacıların sigortalı araç işleteninin mirasçısı olarak değil, destek alacaklısı 3. kişi olarak sürücünün ve işletenin kusuruyla sorumlu tutulmadan talepte bulunabilecekleri sonucuna varıldığından davalı sigorta vekilinin bu yöne değinen istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Alaşehir Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda, müteveffanın alkollü olduğunun tespit edildiği yazılmış ise de, davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığı gözetildiğinde, nasıl ki ölüm nedeniyle doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusur davacıya yansıtılamayacak ise (sürücü) desteğin müterafik kusuru da aynı şekilde davacılara yansıtılamayacaktır. Bu nedenle kusur ve alkol durumuna ilişkin davalı vekilinin istinaf başvurusu yerinde değildir. Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 10.987,12 TL harçtan peşin alınan 2.747,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 8.240,12 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/02/2022