Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/719 E. 2023/1428 K. 07.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/719
KARAR NO: 2023/1428
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 14/12/2020
NUMARASI: 2016/501 Esas – 2020/832 Karar
DAVA: Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 07/09/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının ZMMS teminatı altındaki … plakalı araca 28/01/2011 tarihinde plakası tespit edilemeyen bir aracın arkadan çarpması ve kaza mahallini terk etmesi sonucu karışılan 3 araçlı zincirleme kazada … plakalı araçta yolcu olan … %10 sürekli sakat kalacak şekilde yaralandığını, kaza mahallini terk ettiği için plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde %100 kusurlu olduğunu, eksper incelemesi sonucu yolcu … 16/10/2015 tarihinde 34.223,00 TL sürekli sakatlık tazminatı ödendiğini, plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde %100 kusurlu olması nedeniyle ödenen tazminatın …na rücu edilebileceğini, …na 06/11/2015 tarihli mektup ile başvurulduğu ancak ödeme yapılmadığını belirterek mağdur … ödenen 34.223,00 TL tazminatın ödenme tarihi olan 16/10/2015 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı kurumun rücuen tazminat alacağı bakımından bir sorumluluğu bulunmadığını, kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen taşıtın cinsinin, araç plakasının ve sürücüsünün tespit edilemediğinin ispatı gerektiğini, dava konusu kazanın oluşumundaki kusur oranlarının Adli Tıp’tan alınması ve mağdurun daimi maluliyet durumunun tespiti için sağlık raporu alınması gerektiğini, tazminat miktarının bilirkişiler tarafından hesaplanması, hatır taşımasının ve davacı kusurunun varlığı halinde tazminatta indirime gidilmesi, SGK’dan davacıya ödenen rücuya tabi tazminat miktarının tespit edilerek ödenecek tazminattan mahsubu gerektiğini, davalının kaza tarihinde poliçedeki teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı sorumlu olduğunu, davacı tarafın ödeme tarihinden itibaren avans faizi talebinin haksız olup ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edebileceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulü ile; 34.223,00TL tazminatın davalı sigorta şirketi yönünden ödeme tarihi olan 16/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının daimi maluliyet durumunun tespiti için ATK 3. İhtisas Dairesinden erişkinler için engellilik değerlendirilmesi hakkındaki yönetmeliğe uygun olarak hazırlanmış sağlık raporu alınması gerektiğini, karara dayanak yapılan maluliyet raporunun hükme esas alınamayacağını, kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen taşıtın cinsinin, araç plakasının ve sürücüsünün tespit edilemediğinin ispatlanması gerektiğini, müvekkili kurumun geçici iş göremezlik tazminatından sorumlu olmadığını, yeni genel şartların yürürlüğe girmesi sonrası gerçekleşen kazalarda geçici iş göremezlik zararından Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumlu olduğunu, bu sebeple geçici iş göremezlik tazminatı ile ilgili müvekkili kuruma yükletilen tazminatın hukuksuz olduğunu, davaya konu olaya ilişkin yürütülen soruşturma dosyasında mağdur tarafın şikayetçi olmadığını bu kapsamda müvekkili kurumdan tazminat talep hakkının da sona ermiş olduğu halde dikkate alınmayarak hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, davaya konu olaya ilişkin ATK yahut alanında uzman kusur bilirkişi heyeti tarafından kusur tespiti yapılması gerektiğini, mevcut kusur tespitinin hatalı olduğunu, müvekkili kuruma yükletilen ATK rapor ücretinin Trafik Sigortası Genel Şartları kapsamında haksız olduğunu, SGK tarafından davacıya ödenmiş rücuya tabi tazminat miktarının sorularak mahsup edilmesi gerektiğini, müvekkili kurum aleyhine ancak dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerekirken temerrüt tarihinin hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle sigorta şirketi tarafından ödenen hasar bedelinin davalıdan rücuan tahsili istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Kazanın varlığını ispat yükü davacıdadır.Dosyaya sunulan Kaza Yeri Terk Bildirim Tutanağı, Avcılar Polis Merkezi Amirliğinin 25/9/2011 tarihli yazısı ile yaralanan dava dışı …’in ve …’ in ifadelerinden kazanın plakası belirlenemeyen aracın arkadan gelerek sigortalı olan … plakalı araca çarpması, bu çarpmanın etkisiyle birkaç aracın kazaya karışması ile meydana geldiği, İlk Derece Mahkemesince alınan kusur raporunda yaralanmalı ve maddi hasarlı zincirleme kazanın meydana gelmesinde plakası bilinmeyen araç sürücüsünün asli ve %100 kusurlu olduğu, Küçükçekmece C.Başsavcılığı’nın 2011/35965 soruşturma nolu dosyasında, taksirle yaralama suçu kapsamında suçun şikayete tabi olması, kazaya karışan diğer araç sürücülerinin birbirlerinden şikayetçi olmaması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği görülmüştür.Davacı soruşturma dosyası ile kazanın varlığını ve kazaya plakası tespit edilemeyen başka bir aracın/sürücünün neden olduğunu ispatlamıştır. Bu durumda kazaya karışan başka bir aracın bulunmadığını ispat yükü, bunu iddia eden davalı taraftadır. Somut olayda, kazaya plakası tespit edilemeyen bir aracın sebep olmadığı hususu davalı tarafça aynı nitelikte bir delil ile ispatlanamadığından davalı vekilinin istinaf başvurusu yerinde değildir.(Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2020/786 Esas – 2021/2254 Karar sayılı ilamı).6100 sayılı HMK’nın 281. maddesinde tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir. Bu düzenleme gereğince usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacaktır. HMK’nın 357/1. maddesinde de Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği, yeni delillere dayanılamayacağı düzenlemesine yer verilmiştir.Dosya kapsamından hükme esas alınan kusur ve maluliyet oranı ile aktüer hesaba ilişkin bilirkişi raporlarının istinaf talep eden davalıya HMK 281. maddesi gereğince ihtarat içeren tebligat ile tebliğ edildiği halde davalının süresi içerisinde raporlara itiraz etmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda HMK’nın 281. maddesi bakımından davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlenemeyeceğinden davalı vekilinin kusur, maluliyet oranı ile aktüer hesaba ilişkin bilirkişi raporlarına karşı istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. TBK’nın 54. maddesi ile KTK’nın 98. maddesi hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, kazadaki yaralanmadan kaynaklanan iyileşme sürecindeki geçici bakıcı gideri, geçici işgöremezlik ve belgesiz tedavi giderlerine ilişkin zarardan sorumluluk, zarara neden olanlar ile bu kişilerin sorumluluğunu poliçe ile üstlenen sigorta şirketine aittir. Geçici ve kalıcı bakıcı giderleri zararlarının, poliçedeki tedavi giderleri teminatından, kalıcı işgöremezlik zararının ise sakatlık ve ölüm teminatından karşılanması gerektiğinden davalıların sorumluluklarının sona erdiğine ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/13975 E. – 2022/7544 K. ve 2021/15255 E. – 2022/7709 K. sayılı kararları). Dava TTK’nun 1301.maddesine dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir. Rücu davasında faizin başlangıç tarihi tazminatın sigorta ettirene ödendiği tarihtir. Somut olayda davaya konu trafik kazası 28/01/2011 tarihinde meydana gelmiş, davacı sigortacı ZMMS sigortalı araçta kaza nedeniyle oluşan hasar bedelini 16/10/2015 tarihinde sigortalısına ödemiştir. Davacı taraf, tazminata ödeme tarihi olan 16/10/2015 tarihinden itibaren avans faizi talep etmiştir. Mahkemece ödeme tarihi olan 16/10/2015 tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmiştir. Rücu alacaklısı olan davacı sigorta şirketinin üçüncü kişiye ödeme yaptığı tarih itibariyle rücu borçlusu olan davalı temerrüde düşmüş olup, faiz başlangıç tarihinin ödeme tarihi olarak kabul edilmesi doğru olduğundan, davalı vekilinin faizin başlangıç tarihine ilişkin istinaf itirazı yerinde değildir.Savcılık soruşturması esnasında mağdur tarafın şikayetçi olmaması, tazminat hakkını engellemeyeceğinden, tazminat talep hakkının sona erdiğine; dava trafik iş kazası olmadığından rücuya taii ödemenin düşülmesi gerektiğine; yargılama sırasında ATK’dan rapor alınması için yapılan masraf yargılama gideri mahiyetinde olduğundan ATK rapor ücretinin talep edilemeyeceğine değinen istinaf talepleri de yerinde değildir.Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 2.337,77 TL harçtan peşin alınan 585,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 1752,77 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 07/09/2023