Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/718 E. 2023/1115 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/718
KARAR NO: 2023/1115
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 15/01/2021
NUMARASI: 2018/1040 Esas – 2021/23 Karar
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ: 08/06/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 28.08.2015 günü saat 14:50 sıralarında sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile seyir halindeyken, davalı … sevk ve idaresinde olan davalı sigorta şirketine … numaralı ZMMS poliçesi ile sigortalı … plakalı aracın çarpması sonucu müvekkilinin ağır yaralandığını ve malul kaldığını, fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000,00 TL maddi (10/07/2020 tarihli talep açıklama dilekçesine göre kalıcı maluliyet zararı) tazminatın, sigorta şirketi yönünden teminat limitiyle sınırlı olmak üzere, kaza tarihinden itibaren işleyecek en yüksek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinde bahsi geçen 28.08.2015 tarihli kazaya karıştığı belirtilen … plakalı aracın müvekkil sigorta şirketi nezdinde 24.04.2015/2016 vadeli … numaralı ZMMS poliçesi ile teminat altında olduğunu, sigorta şirketinin sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limitleri dahilinde olduğunu, müterafik kusur durumunun da değerlendirilmesini, 19.07.2018 tarihinde 51.786,26 TL tazminat ödemesi yapıldığını, sigorta şirketinin sorumluluğunu yerine getirdiğini, talep edilebilecek faiz türünün yasal faiz olduğunu ve faiz başlangıcının ise kaza tarihinde değil ancak dava öncesi kısmi ödeme tarihinden olabileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın tüm davalılar yönünden ayrı ayrı reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Anayasa Mahkemesinin sigorta hukukuna ilişkin son iptal ettiği kararının ilk derece mahkemesince dikkate alınmadığını, İlk Derece Mahkemesince dosyayı bilirkişiye göndermeden önce delilleri toplamamış ve tanıkları dinlememiş olduğunu, bilirkişinin dosyada tazminat hesabını yaparken farazi hesaplama yaptığını, müvekkilinin çalıştığı iş yerinde elektrik usta başı olarak çalışmakta olup, asgari ücret ile çalıştırılmadığını, bu hususun dikkate alınmadığını, trafik kazasından sonra müvekkilinde oluşan maluliyet nedeniyle iş yerinin işine son vermiş olduğunu, bu hususun da dikkate alınmadığını, halen dahi müvekkilinin iş bulamadığı için çalışmadığını, hiç kimsenin özürlü olması nedeniyle iş vermediğini, bilirkişinin müvekkilinin yapmış olduğu trafik kazasını iş kazası olarak nitelendirerek tazminata hak kazanamadığı yönündeki kanaatinin hatalı olduğunu, hükme esas alınamayacak bir raporla karar oluşturulmuş olmasının usul ve yasaya açıkça aykırı olduğunu, maddi tazminata hükmedilmesine karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamında yer alan delil ve tanık anlatımlarına, toplanmayan delillere ve somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle maddi tazminat talebinin reddine karar verildiğini, meydana gelen kazada müvekkilinin kusursuz olduğunu, kaza sonrasında müvekkiline bir miktar ödeme yapıldığını, yapılan ödeme miktarının müvekkilinin uğradığı zararı karşılamadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Trafik kazası nedeniyle açılan tazminat davalarında maluliyete ilişkin alınacak raporların nasıl düzenleneceğine ilişkin ne Karayolları Trafik Kanun’un da ne de Türk Borçlar Kanun’unda düzenleme yapılmamış, Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih, 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı iptal kararından sonraYargıtay 4. Hukuk Dairesinin içtihatları ile kaza tarihine göre dönemsel olarak uygulanması gereken Yönetmelikler açıklanmıştır. Buna göre maluliyete ilişkin alınacak raporların, 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmelik’i, 01/09/2013 tarihi ile 01/06/2015 tarihleri arasında sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmelik’i, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine, 20/02/2019 tarihinden sonrada Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. (Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2021/12907 E. ve 2022/6237 K., 2021/12288 E. ve 2022/6235 K., 2021/11515 E. ve 2022/5238 K. sayılı kararları). Mahkemece hükme esas alınan ATK 2. İhtisas Kurulunun 30/12/2019 tarihli raporunda davacının, 28/08/2015 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı yaralanması nedeniyle %60’ın altında maluliyeti olması nedeni ile Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmelik hükümleri gereğince, davacının tüm tedavi belgelerini ve yeni tarihli muayene evrakları incelenmek suretiyle ve kaza ile yaralanma arasında illiyet bağını da açıklar şekilde maluliyet belirlendiğinden bu maluliyet raporunun hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırılık yoktur. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 03/10/2019 tarih, 2016/19993 E. ve 2019/8923 K. sayılı kararında açıklandığı üzere “Trafik kazası sonucu iş göremezlik nedeniyle ortaya çıkan zararın tayininde zarar görenin elde ettiği gelirinin belirlenmesi tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır. Kişinin herhangi bir işi yoksa, zarar gören kişinin geliri asgari ücret kabul edilerek bu miktar üzerinden hesaplanacaktır. Zarar gören kişi gelirinin asgari ücret üzerinde olduğunu, bir başka anlatımla herhangi bir iş yerinde çalıştığı yada bir meslek icra ettiği ve asgari ücret üzerinde bir gelir elde ettiğini iddia ediyorsa bunu ispat etmesi gerekmekte olup yerel mahkemede bedensel zararların tazmini davalarında zarar görenin zararını resen belirlemek durumundadır. Bu nedenle zarar gören davacı asgari ücret üzerinde bir gelir elde ettiğini iddia etmiş ise çalıştığı iş yerinden trafik kazasının olduğu tarihteki ücret ve tüm gelirlerini gösterir ücret bordrolarını getirtilmelidir. Kişi belirli bir iş yerine bağlı olmaksızın, mesleğini icra eden kişilerden ise ekonomik ve sosyal durumu ile ilgili zabıta araştırması yanında o meslek odasından o mesleği icra edenlerin kaza tarihi itibarı ile ortalama ücretleri sorulmalıdır. Zarar görenin kaza tarihinde çalıştığı iş yerinde aldığı ücretler gelir olarak kabul edilebilir.” Gerçek zararın belirlenmesi için, davacının kaza tarihindeki işinin ve gelir durumunun net ve ispata yarar somut delillerle ortaya konulması gerekmektedir. Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarına göre, malul olan davacının kaza tarihi itibariyle gelir durumunun davacı tarafça kanıtlanması gerekir. Bunun kanıtlanmaması halinde ise maddi destek tazminatının hesabında asgari ücretin esas alınacağı kabul edilmektedir. Sadece tanık beyanları ile kazanç tespiti mümkün olmayıp bunun bir takım belge ve kayıtlarla desteklenmesi gerekmektedir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2018/910 Esas ve 2019/12325 Karar sayılı ilamı). Davacı vekili müvekkilinin asgari ücretin 2 katı kadar ücret aldığını iddia etmiş ise de İlk Derece Mahkemesince yapılan araştırma ve sunulan belgelerden davacının işyeri ve SGK kayıtlarına göre asgari ücret üzerinden maaş aldığı tespit edilmiştir. Yine dosya kapsamına alınan SGK hizmet dökümüne göre davacının mesleğinin 9112.11 ( Büro işçisi), 8131.37 ( Kozmetik sıvı ürün hazırlama işçisi), 8131.29 (Yangın söndürme tüpü dolum makinası operatörü) olarak gözüktüğü bu durumda davacı tarafından mesleğinin elektrik teknisyeni olduğu da ispatlanamadığından, resmi kayıt niteliğindeki SGK kayıtları esas alınarak davacının gelirinin asgari ücret olarak kabul edilerek yapılan hesaplamaya göre karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.08/06/2023