Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/716 E. 2023/420 K. 14.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/716
KARAR NO: 2023/420
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 18/12/2020
NUMARASI: 2015/793 Esas – 2020/652 Karar
DAVA : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)
KARAR TARİHİ: 14/03/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 15.05.2011 tarihinde meydana gelen trafik kazasında … marka tescilsiz, plakasız motosiklette yolcu olan davacının yaralandığını, kaza tarihinde 15 yaşında olan davacının boyunun bir daha uzamadığını, müvekkiline verilen sağlık kurulu raporunda %15 daimi sakatlığı olduğunun belirtildiği halen Yozgat Üniversitesi İktisat Fakültesine yeni kayıt yaptırdığını, müvekkilinin mezuniyetten sonra yapacağı işe göre emsal ücret araştırması yapılmasını, davalının bir miktar ödeme yaptığını ancak bu ödemenin yetersiz olduğunu belirterek belirsiz alacak olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL daimi maluliyet tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı ıslah dilekçesi ile talebini 156.557,00 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, davanın tescilsiz ve plakasız araç sürücüsü …’a ihbarı gerektiğini, vekil eden kurumun sigorta şirketi olmadığını, motosikletin silindir hacminin araştırılması gerekip davacının motosiklet sürücüsünden şikayetçi olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacıya dava öncesinde 43.443,00 TL ödeme yapıldığını, davanın açılmasına sebep olmayan kurumun temerrüdü söz konusu olmadığından dilekçede belirtilen faiz talebinin kabul edilemez olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulü ile, 156.557,00 TL kalıcı iş gücü kaybı maddi tazminatının 10/07/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte (poliçe zorunlu teminat limitini aşmamak koşuluyla) davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davanın Karayolları Trafik Kanununda belirlenen zamanaşımı süresi içinde açılmamış olduğunu, dava açmadan önce ek tazminat talebiyle müvekkili kuruma başvuru koşulu arandığından ve huzurdaki dava gerekli şart yerine getirilmeden açıldığından davanın reddinin gerektiğini, davacının ceza dosyasında yer alan ifadelerinde şikayetçi olmadığının belirlendiğini, bu sebeple haksız fiil faili olmayan vekil eden hakkında açılmış davanın da reddinin gerektiğini, kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen aracın tescilsiz ve plakasız olduğu gözetildiğinde vekil edenin sorumluluğundan söz edilemeyeceği gibi aracın cinsinin araştırılması gerektiğini, maluliyet oranları arasında çelişki olduğunu ve bu çelişkinin giderilmesi gerektiğini devam eden maluliyetin ispatlanması gerektiğini, hatır ve müterafik kusur indiriminin bakiye teminat tutarı üzerinden düşülmesi gerekip raporda askerlik döneminin dışlanmış olduğundan hükme esas alınan raporun hatalı olduğunu, mahkemece teknik bilgi gerektiren konuda rapor alınmışken hüküm aşamasında hakim tarafından hesaplama yapılarak karar verilmiş olması, itirazlar doğrultusunda ek rapor alınmaması hususlarının doğru olmadığını ıslah edilen kısmın zamanaşımına uğradığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 15/05/2011 günü saat 18.00 sıralarında sürücü … sevk ve idaresindeki plakasız motosikleti ile Çamköyü istikametine doğru seyri sırasında olay mahalli viraja geldiğinde direksiyon hakimiyetini kaybetmesi neticesinde motosikletin yol dışı kaldığı olayda, motosikletin arkasında yolcu olarak bulunan davacı Ramazan’ın yaralanması nedeniyle tazminat talep edildiği anlaşılmaktadır.Kaza tespit tutanağında; Kuba marka kırmızı renkli motorsiklet şeklindeki aracın tescilsiz ve plakasız olduğunun belirtildiği, 2918 sayılı Kanun uyarınca ZMMS yaptırma zorunluluğu bulunan araç olup olmadığının tespiti açısından mahkemece davacının bildirdiği araç malikinin isticvabı yoluyla motorsiklet üzerinde keşif yapılması amacıyla aracın bulunduğu bildirilen yer mahkemesine talimat yazılmışsa da tebligata icabet edilmediğinden talimat bila ikmal iade gelmiş, daha sonra … markasının Türkiye üretimi olması nedeniyle üretiminin yapıldığı Gaziantep OSB’de bulunan üretici firmaya yazı yazılarak, Kuba markasıyla 2011 ve öncesinde 50 cm3 altı silindir hacmine sahip motorlu bisiklet türü araç üretimi yapılmadığı bildirilmekle, kazaya karışan motorsikletin 50 cm3 üstü yani ZMMS yaptırma zorunluluğu bulunan araç olduğunun kabulünde isabetsizlik görülmemiştir. Somut olayda, mahkeme tarafından ATK 3. İhtisas Kurulundan alınan maluliyet raporunda davacının trafik kazasına ilişkin kaza tarihinden itibaren muayene evrakları incelerek kaza ile illiyet bağı değerlendirilerek kaza tarihine göre uygulanması gereken Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmelik hükümlerine göre değerlendirme yapıldığı, itiraz üzerine dosyanın ATK üst kurula gönderildiği ; ATK 2. Üst Kurul 19/08/2019 tarihli yazısı ile “…Özürlülük kavramıyla meslekte kazanma gücü kaybı, çalışma gücü kaybı kavramlarının farklı kavramlar oldukları, farklı tüzük ve yönetmeliklerin, farklı bölümlerinde değerlendirildikleri, aralarında bağlantı bulunmadığı, aralarında çelişkiden bahsedilemeyeceği..” belirtmiştir. Oysaki istinaf talebinde belirtilen Süleyman Demirel Üniversitesi Hastanesi tarafından verilen engelli sağlık kurulu raporunun kişisel başvuru olarak düzenlendiği, kaza ile illiyet bağı gösterilmeden, hangi yönetmelik hükümlerine göre düzenlendiği açıklanmadığından yeterli bir rapor niteliğinde değildir. Bu durumda engelli sağlık kurulu raporu ile ATK raporunun çelişki oluşturduğundan bahsedilemeyeceğinden bu konudaki istinaf sebepleri yerinde değildir. KTK’nın 109/2.maddesine göre “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” Dava konusu kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 89 ve 66 maddelerine göre, ceza dava zamanaşımı 8 yıldır. Bu durumda kaza tarihi olan 15/05/2011 tarihinden ceza dava zamanaşımı 8 yıllık süre dava tarihi olan 31/07/2015 tarihine kadar dolmamış olduğundan davalı vekilinin bu yöndeki itirazının reddi gerekmiştir. Belirsiz alacak davasında zamanaşımı yalnızca dava açılan kısım için değil, tüm dava için kesilir. 6100 sayılı HMK hükümleri gereğince davacının iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın, davanın başında belirtmiş olduğu alacak talebini HMK 107/1. maddesi hükmüne göre bilirkişi raporu ile tam ve kesin olarak belirlendiği anda arttırması mümkündür. HMK’nın 107/2. maddesi gereğince yapılacak bu artırım bir ıslah olmadığı gibi bu artırım nedeniyle zamanaşımının da gerçekleştiğinden söz edilemeyeceğinden davalı vekilinin ıslah zamanaşımına ilişkin istinaf talebi yerinde değildir (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/20495 E.ve 2019/7842 K.sayılı kararı). Davacının, ceza soruşturması kapsamında, sadece suça ilişkin şikayetinden vazgeçmesi ve şahsi haklarından açıkça vazgeçmemesine göre, hukuk mahkemesinde maddi ve manevi tazminat talep hakkının devam etmesine, davadan önce davalıya başvuruda bulunup kısmi ödeme alınmış olmasına göre başvuru şartının yerine getirilmediğine yönelik itirazlar da yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/93 E.- 2018/10395 K. sayılı kararı). Yine davaya konu edilen sürekli iş gücü kaybına ilişkin zararın efor kaybı tazminatı vasfı da dikkate alındığında davacının askerlik süresi içinde de aynı zararının devam edeceği gözetilerek, askerlik süresi için hesaplama yapılmasında bir isabetsizlik görülmemiştir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/7068 E.-2022/455 K. sayılı kararı). Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2018/3173 E.- 2020/2190 K.sayılı kararında “…Borçlar kanunu hükümlerine göre tazminatın saptanması için öncelikle zararın belirlenmesi gerekir. Bu nedenle ilk olarak zararla ilgili indirim sebepleri uygulanarak gerçek zarar belirlenecek (önce kusur indirimi, sonra yapılan ödemeler), sonra da tazminattan indirim nedenleri olan 6098 sayılı TBK’nın 51. maddesinde (mülga 818 sayılı BK’nun 43. maddesi) düzenlenen hatır taşıması indirimi ve 6098 sayılı TBK’nın 52. maddesinde (mülga 818 sayılı BK’nun 44. maddesi) düzenlenen müterafik kusur indirimi uygulanacaktır. …” şeklinde açıklama yapılmıştır. Yine Somut uyuşmazlıkta, Mahkemece alınan aktüer bilirkişi raporunda, davacının hesaplanan kalıcı işgücü kaybı zararının 375.027,179 TL olduğu, dava öncesi 10/07/2015 tarihinde yapılan ödeme 43.443,00 TL ile güncelleme nedeniyle işleyen faizi olan 18.017,98 TL düşüldüğünde bakiye tazminatın, 2011 yılı ZMMS teminat limiti olan 200.000,00 TL’nin üstünde olduğundan, limitten dava önce yapılan ödeme düşüldüğünde talep edilebilecek kalıcı işgücü kaybı tazminatının 156.557,00 TL olduğu tespit edilmiş olduğundan İlk Derece Mahkemesince davalının davadan önce davacıya yaptığı ödeme poliçe limitinden düşülerek sorumlu olduğu bakiye teminat miktarı için “…Davacının hesaplanan kalıcı maluliyet zararından dava öncesi ödemenin güncellenmiş hali düşüldüğünde bakiye tazminat (375.027,19-60.460,098=) 314.566,21 TL’dir. Davacının yolcu olarak bindiği motosikletin sürücüsü arkadaşının 14 yaşında olması, birlikte gezmeye çıktıklarının kolluk tahkikatında tespit edilmesi nedeniyle, ehliyetsiz sürücü aracına bilerek bindiği için tazminattan yerleşik Yargıtay ve BAM içtihatları doğrultusunda takdiren %20 müterafik kusur indirimi (314.566,21-62.913,24=251.652,97), davalının da def’i olarak ileri sürdüğü üzere takdiren %20 hatır taşıması indirimi yapılması (251.652,97-50.330,59) gerekmekte olup, bu indirimler yapıldıktan sonra davacının talep edebileceği bakiye sonuç tazminatın 201.322,38 TL yani yine limitin üstünde olduğu görülmekle, ek rapor alınmasına gerek görülmeyerek, aktüer bilirkişinin limite göre yaptığı sonuç tazminat hesabının doğru olduğu tespit edilmiştir.” gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 10.694,40 TL harçtan peşin alınan 2.674,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 8.020,40 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.14/03/2023