Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/669 E. 2023/1179 K. 20.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/669
KARAR NO: 2023/1179
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 10/02/2021
NUMARASI: 2019/138 Esas – 2021/101 Karar
DAVA: Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)
KARAR TARİHİ: 20/06/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı …’a ait ve ve davalı tarafından sigortalanmış olan … plakalı aracın kendisine ait … plakalı araca çarptığını ve maddi hasara neden olduğunu, kendi aracında hasar ve değer kaybı oluştuğunu, aracı Almanya’da tamir ettirdiğini, davalının 1.176,71 TL ödeme yaptığını, bu ödemenin 537,62 Euro’ya karşılık geldiğini ve gerçek zararı karşılamadığını, zararın karşılanması için davalı tarafa 11.12.2018 tarihinde gönderdiği ihtarnamenin 01.01.2019 tarihinde davalı tarafa ulaştığını, araçta meydana gelen hasar kaybı ile değer kaybı tutarı olan 3.351,77 Euro ve araçtaki hasar ve değer kaybının tespit için yaptırdığı 718,76 Euro bilirkişi ücretinin davalıya gönderdiği ihtarnamenin davalıya ulaştığı 01.01.2019 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasa m. 4/a kapsamında işleyecek faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafa 382,28 TL ekspertiz ücreti, 1.176,71 TL değer kaybı ve 1.718,63 TL hasar tazminatı ödemesi yaptıklarını, davacının zararının karşılandığını, davacının karşılanmayan zararı varsa kusur ve sigorta limiti ile sorumlu olduklarını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulüne,2-1.085,50 Euro hasar tazminatının davacının davalıya gönderdiği ihtarnamenin ulaştığı tarih olan 01/01/2019 tarihinden itibaren 8. İş günü olan 11/01/2019 tarihinden itibaren 3095 sayılı kanuni faiz ve temerrüt faizine ilişkin kanun madde 4/a’ya göre devlet bankalarının euro ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranında işleyecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,3-1.040,95 Euro değer kaybı tazminatının davacının davalıya gönderdiği ihtarnamenin ulaştığı tarih olan 01/01/2019 tarihinden itibaren 8. İş günü olan 11/01/2019 tarihinden itibaren 3095 sayılı kanuni faiz ve temerrüt faizine ilişkin kanun madde 4/a’ya göre devlet bankalarının euro ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranında işleyecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-657,50 Euro bilirkişi ücretinin davacının davalıya gönderdiği ihtarnamenin ulaştığı tarih olan 01/01/2019 tarihinden itibaren 8. İş günü olan 11/01/2019 tarihinden itibaren 3095 sayılı kanuni faiz ve temerrüt faizine ilişkin kanun madde 4/a’ya göre devlet bankalarının euro ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranında işleyecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili vekili ile davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 3 adet birbiri ile uyumlu rapor bulunmasına rağmen mahkemece yeni bir inceleme yapılması ve diğerleri ile çelişkili raporun hükme esas alınmasının doğru olmadığını, yerel mahkemece 11.09.2020 tarihli ara karar ile değer kaybının nispi metoda göre hesaplanması yönündeki yönlendirmesi ve itirazlarına göre bu şekilde hazırlanan raporun karara dayanak yapılması doğru olmadığını, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı da dikkate alınarak müvekkili aracında oluşan değer kaybı ve hasar miktarı poliçe genel şartlarına göre değil, gerçek zarar prensibine göre belirlenmesi gerektiğini, müvekkili aracında oluşan değer kaybının gerçek zarar ilkesine göre belirlenmesi ve davalı sigorta şirketlerinin kaza tarihinde geçerli olan sigorta poliçe teminatının temerrüt tarihindeki karşılığı dikkate alınarak sorumlulukları yoluna gidilmesi gerektiğini, davalının müvekkili aracında oluşan değer kaybının hesaplanmasında sigorta genel şartlarındaki unsurların dikkate alınması gerektiği yönündeki iddialarının kabulünün mümkün olmadığını, müvekkiline ait aracın onarımı Almanya’da yapıldığından hasar tespitinde Alman rayiçleri ve standartları uygulanması gerektiğini, Yargıtay kararlarının da bu yönde olduğunu, tamir standardında parça değişimi yerine onarıma gidilmesi Alman rayiç değerine göre oluşacak değer kaybı ve işçilik maliyetlerinin artması anlamına da gelecek olup Almanya’da tamirat cihetine gidileceğinden tamirat standardı da Alman rayicine uygun belirlenmesi gerektiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, sadece kapının değiştirilmesinin yeterli olduğu, sağ arka kapı ve sağ ön çamurluğun tamiratı cihetine gidilmesi gerektiği, aracın beyaz olması sebebiyle pasta cilanın yeterli olduğu servis sektöründe uygulamanın bu yönde olduğu gerekçesi ile hasar kalemlerinin dikkate alınmaması doğru olmadığını, araçta oluşan hasar bedelini hesaplarken KDV hariç tutulmasının doğru olmadığını, davalı taraf ZMMS sıfatıyla zarar görene gerçek zararını ödemek zorunda olduğundan hasar bedeline yansıyacak KDV miktarını da ödemek zorunda olduğunu, birden çok borcu bulunan borçlu ödeme gününde bu borçlardan hangisini ödediğine dair bildirimde bulunmadığından yapılan kısmi ödeme hasar bedelinden düşülerek dava açıldığını, davaya konu olayda sigorta aynı gün içerisinde 3 farklı işlemle hesaba para aktarmış olup üç işlemin de açıklaması “375947 nolu dosyanın ödemesidir.” olduğundan, bu ödemelerin yapıldığı kalemlerinin içeriklerinin taraflarınca bilinemeyecek olması sebebi ile iş bu ödemeler ödeme tarihindeki kur üzerinden EURO cinsine çevirilerek hasar bedelinden düşüldüğünü ve bu şekilde dava açıldığını, Kanun ve yerleşik Yargıtay kararlarına göre borçlu ödeme yaparken bu ödemenin hangi kalem için yapıldığı hususunda bildirimde bulunmadığından ve kendisinin iş bu ödemelerin hasar bedelinden düşülmesine dair derhal bir itirazı da bulunmadığından, davanın bakiye ödeme tutarının hasar bedelinden düşülerek açılmış olunduğu da göz önüne alındığında bu ödemelerin ayrı kalemlerden düşülmesinin hukuka uygun olmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili şirket nezdinde hasar dosyası oluşturulduğunu ve ekspertiz raporu tanzim ettirildiğini, raporu doğrultusunda davacı tarafa gerekli ödemelerin yapıldığını, müvekkilinin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, ayrıca yerel mahkeme tarafından tanzim edilen ekspertiz raporu ile şirketlerince yaptırılan rapor arasında fahiş fark bulunduğunu, davacıya yapılan ödemenin Trafik Sigortası Genel Şartları ve Karayolları Trafik Kanunu’nda esas alınan yöntemlerle yapılan hesaplamaya istinaden yapıldığını, hesaplamada herhangi bir eksik veya hata bulunmadığını, yapılan ödeme ile müvekkili şirketin tüm sorumluluğunun sona erdiğini, bilirkişi raporunda tayin ve tespit edilen fiyatların fahiş oranda yüksek olduğunu, tazminatın uzman sigorta eksperi tarafından yargıtay içtihatları doğrultusunda belirlenmesi gerektiğini, bilirkişi raporu alınmadan önce öncelikle hasarın nasıl ve ne zaman meydana geldiği ile hasar ile haksız fiil arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığının belirlenmesi haksız fiil ile hasar arasında illiyet bağı var ise hesaplamanın yapılması gerektiğini, istinaf mahkemesince de davanın haklılığına karar verilmesi halinde müvekkili şirketin poliçe teminatları kapsamında ekspertiz ücreti açısından herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, müvekkili şirket nezdinde tanzim edilen poliçe, trafik poliçesi olduğundan bu poliçe ile şartların yerine gelmesi halinde, sigortalı aracın neden olduğu doğrudan zararları karşıladığını, değer kaybı ve ekspertiz rapor ücretinin ise hasar olmadığını, müvekkilinin değer kaybı ücreti talebine yönelik herhangi bir sorumluluğunun da bulunmadığını, müvekkilinin dava tarihinden itibaren ve ancak yasal faizle sınırlı olarak sorumlu tutulabileceğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Yabancı ülkeye kayıtlı araçların hasar zararının hesabında kayıtlı oldukları ülkedeki kaza tarihi itibariyle rayiç bedelinin belirlenmesi gerektiği gibi, Türkiye’deki hasarın tamir bedelinin de kaza tarihi itibariyle tespit edilmesi gerekmektedir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2015/10968 E. – 2017/7932 K. sayılı ilamı). Onarımı Türkiye’de gerçekleştirilen araç için yabancı ülke koşullarına göre değer kaybı tazminatı talep edilmesi halinde açılan dava ile ilgili olarak Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2015/1419 Esas ve 2018/2345 Karar sayılı emsal kararında; “…Dava trafik kazası nedeni ile uğranılan maddi zararın tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece yapılan araştırma, inceleme hüküm vermeye yeterli değildir. Davacının aracı yabancı plakalı olup Azerbaycan’da kayıtlı olup davacı aracında oluşan hasar, değer kaybı ve yurtdışına süresinde çıkış yapmadığından hakkında kesilen idari para cezalarını istemektedir. Davacı vekili tarafından dava konusu aracın gümrükten çıkış yapamaması nedeni ile Gümrük Müdürlüğü tarafından düzenlenen 4 adet farklı tarihlere ait idari para cezası fişleri dosyaya ibraz edilmiştir. … Öncelikle, değer azalması veya değer kaybının belirlenmesinde dikkate alınması gereken ölçütler her olayın somut özelliğine göre değişebilecek ise de aracın markası, özellikleri ve model yılı, kullanım amacı, kullanım süresi, yıpranma payı, aracın gördüğü hasarın ağırlığı ve hasara uğrayan bölgeleri, hasarın giderilmesinde kullanılan parçaların niteliği (orijinal olup olmadığı) hususları değer kaybında gözönüne alınmalıdır. Somut olayda bilirkişi tarafından belirtilen ölçütler dikkate alınarak bir değerlendirme yapılmamıştır. Ancak davacı aracı yabancı plakalı olup kayıtlı olduğu ülkedeki ikinci el değerleri belirlenip buna göre değerlendirme yapılarak hüküm kurulması gerekir.” belirlemesinde bulunulmuştur. Somut uyuşmazlıkta, bilirkişi Prof. Dr. … tarafından düzenlenen kök ve ek raporda belirtilen eksikliklerin ibrazı için davacı tarafa kesin mehil verilerek aynı bilirkişiden ek rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken en son 23/12/2020 tarihli raporun diğer raporlar arasında çelişki bulunmadığı halde hükme esas alınması ve yabancı ülkedeki rayiç değere göre hesaplama yapılmaması doğru olmamıştır. Kabule göre, Mahkemenin hükme esas aldığı 23.12.2020 tarihli bilirkişi raporu davalı tarafa 28.12.2020 tarihinde tebliğ edilmiş olmakla birlikte yasal süre olan iki hafta içerisinde bu rapora davalı tarafça itiraz edilmediğinden HMK’nın 357/1 gereği itirazları değerlendirilemeyecektir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı ile davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.20/06/2023