Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/646 E. 2023/996 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/646
KARAR NO: 2023/996
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 01/12/2020
NUMARASI: 2017/1209 Esas – 2020/802 Karar
DAVA: Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
KARAR TARİHİ: 18/05/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Müvekkili …, 06/09/2016 tarihinde sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracı ile Sakarya Orhangazi caddesinden İstanbul istikametine giderken yol isteyen ambulansa yol vermek için durduğu fakat … plakalı aracın duramayarak müvekkilinin aracına çarptığını, bu çarpma sebebiyle müvekkilinin aracının hasarlandığını, olaydan sonra tutulan kaza tespit tutanağındaki beyanlardan ve krokiden de anlaşıldığı üzere davalı sigorta şirketine sigortalı … plakalı aracın sürücüsü %100 kusurlu olduğunu, müvekkili yurt dışında yaşadığından aracındaki hasarın tamiri için yurt dışındaki firmadan aracın tamir bedeli için rapor hazırlattığını, müvekkilinin hasarlanan aracının tamir bedelinin 2.904,50 CHF(İsviçre Frangı) tuttuğunu, davacının aracın onarımını Türkiye’de yapmaya zorlanamayacağı, davacı aracını ikamet ettiği ülkede tamir ettirmeyi seçerse yurt dışı tamirine dair gerçek hasar bedelinin tespit edilerek bu bedelin Türk Lirası karşılığının tazminine karar verileceği Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı ile sabit olduğunu, zararın tazmini için davalı … Sigorta’ya 02.12.2016 tarihinde talepte bulunulduğunu, … Sigorta sadece 248.14 CHF karşılığı olan 918,60 TL’yi davacıya ödediğini, fazlayı talep hakkı saklı kalmak kaydıyla, 2.656,36 CHF(İsviçre frangı) maddi tazminatın fiili ödeme tarihindeki kur değeri üzerinden TL karşılığının temerrüt tarihi olan 02.12.2016 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafa söz konusu kaza nedeniyle aracında meydana gelen hasar için 20.07.2017 tarihinde 918,60 TL hasar ödemesi yapıldığını, fazlaya ilişkin talepler işçilik bedellerinin piyasa gerçeklerinden oldukça uzak, fahiş olarak belirlenmesinden kaynaklandığını, müvekkili şirketin sorumluluğu dahilinde olmadığından reddi gerektiğini, davanın kabulü anlamına gelmemek üzere; kusur oranlarının ve davacının gerçek zararının tespiti gerektiğini davanın usulden ve esastan reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulüne, 2.656,36 CHF (İsviçre Frangı)’nın davalı … Sigorta A.Ş. ‘den temerrüt tarihi olan 14/12/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz oranı uygulanmak suretiyle fiili ödeme günündeki T.C.Merkez Bankası Efektif Satış Kuru üzerinden hesaplanacak (TL) karşılığı ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı tarafa söz konusu kaza nedeniyle aracında meydana gelen hasar için 20.07.2017 tarihinde 918,60 TL hasar ödemesi yapıldığını, fazlaya ilişkin talepler işçilik bedellerinin piyasa gerçeklerinden oldukça uzak, fahiş olarak belirlenmesinden kaynaklandığını, bu fahiş işçilik bedellerinin kabulünün mümkün olmadığını, şirketin tedarik parça uygulamaları gereği, başvuru sahibine ilgili hususa ilişkin bilgilendirme yapıldığını, dolayısıyla yüksek işçilik ücretlerinden kaynaklanan bakiye hasar bedelinden sorumluluklarının bulunmadığını, davacının talepleri karşılanmış olduğundan bakiye tazminat talepleri bakımından kazadan kaynaklanan gerçek zararının tespiti gerektiğini, dosyanın yeniden bilirkişi incelemesine gönderilmesi gerektiğini, bilirkişi raporunun objektif değerlendirmeden uzak olduğunu, öncelikle zarar hesaplamasının gerçek zarar ilkesi doğrultusunda aracın onarımının hali hazırda iskontolu olarak yapıldığını, davacının onarımın eksik yapıldığına ve aracın trafiğe çıkamadığını gösterir hiçbir belge sunmamasının yanı sıra bu hususta herhangi bir iddiasının da bulunmadığı gözetilerek yapılması gerektiğini, Genel Şartlar gereğince müvekkili şirketin yalnızca anlaşmalı servislerde uygulanacak tedarik ve işçilik bedelleri ile sorumlu olması sebebiyle zararın tespitinde bu hususun da göz önünde bulundurulması gerektiğini, genel şart hükümlerinden bağımsız olarak da Borçlar Kanunu’na ilişkin zarar görenin zararı artırma yasağı ilkesi kapsamında davacının müvekkili şirket tarafından iskontolu olarak tedarik edilen aynı kalitede parçaları kabul etmemek suretiyle zararı artırdığı gözetilmesi ve bu sebeple de parça bedellerine iskonto uygulanması ile faizin dava tarihinden itibaren yasal faiz olması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. 6100 sayılı HMK’nın 281. maddesinde tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir. Bu düzenleme gereğince usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacaktır. HMK’nın 357/1. maddesinde de Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği, yeni delillere dayanılamayacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Dosya kapsamından hükme esas alınan bilirkişi raporuna istinaf talep eden davalıya HMK 281. maddesi gereğince ihtarat içeren tebligat ile tebliğ edildiği halde davalının süresi içerisinde rapora itiraz etmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda HMK’nın 281. maddesi çerçevesinde bakımından davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden bilirkişi raporuna istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/15201 E. ve 2021/3717 K. sayılı ilamında “… sigortalı aracı hasar gören davacının hasar onarımını davalının belirlediği anlaşmalı serviste yaptırma zorunluluğu bulunmadığından, sigorta sözleşmesindeki “servis muafiyet uygulamaları” başlıklı özel şarta göre zarar hesabı yapılmasına ilişkin temyiz itirazlarının yerinde görülmemesine, … ” yönünde ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2021/3294 E. 2021/4214 K. sayılı ilamında “… Davalı ile anlaşmalı ya da yetkili servisleri arasında yapılan anlaşmalara göre iskonto uygulanması, davacı sigortalıyı bağlamaz. Dosya kapsamına göre, bilirkişi raporunda belirtilen %5 oranında iskonto yapılmadan, davacının gerçek zararının tespiti gerekir. …” yönünde karar verilmiştir. Aktarılan Yargıtay kararlarında da açıklandığı üzere, davacının hasar onarımını davalının belirlediği anlaşmalı serviste yaptırma zorunluluğu bulunmadığından muafiyet kaydı oranında tazminattan indirim yapılmaması ve parça bedellerine iskonto uygulanması gerektiğine yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. KTK’nın 99.maddesine göre, ZMSS Genel Şartları ile belirlenen belgeler ile birlikte sigorta kuruluşuna başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü içinde sigortacının tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüdün gerçekleştiği ve davalının temerrüt faizinden sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Somut olayda; davacı tarafından dosyaya sunulan, davalının gönderdiği evraklar arasında bulunan davacı adına başvuru evrakının davalı tarafından kayıtlarına alındığı tarihten itibaren 8 iş günü sonrası 14.12.2016 olduğu anlaşılmakla bu tarihte davalı sigorta şirketi temerrüde düşmüştür. Sigortacı yönünden bu tarihten itibaren temerrüt faizine hükmedilmiş olmasında isabetsizlik bulunmadığından istinaf talebi yerinde değildir. Yine yabancı para borcunun alacaklısı olan davacı tarafın, fiili ödeme günündeki kur üzerinden talepte bulunma hakkına sahip olduğu gözetilerek ve davacının talebiyle de bağlı kalınarak karar verilmesinde ve ödeme tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca temerrüt faizine hükmedilmesi gerektiğinden oluşturulan hükümde bir isabetsizlik bulunmamaktadır ( Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/1715 E. ve 2016/6513 K.sayılı kararı). Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 694,97 TL harçtan peşin alınan (59,30+114,44=)173,74 TL harcın mahsubu ile bakiye 521,23 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.18/05/2023