Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/634 E. 2023/1156 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/634
KARAR NO: 2023/1156
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 04/12/2020
NUMARASI: 2017/737 Esas – 2020/553 Karar
DAVA: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 15/06/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; 06.08.2016 tarihinde müvekkillerinin yolcu olarak bulunduğu … plakalı aracın tek taraflı kaza yapması sonucu araçta yolcu olarak bulunan müvekkillerinin ağır yaralandığını, trafik kazası tespit tutanağına göre kazanın sorumlusu olan araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğunu, kazaya neden olan aracın davalıya trafik sigortalı olması nedeniyle davadan önce davalıya başvuru yapıldığını ancak ödeme yapılmadığınıbelirterek davacı … için 500,00 TL sürekli iş göremezlik, 500,00 TL geçici iş göremezlik, 500,00 TL bakıcı ve tedavi gideri, davacı … için 500,00 TL sürekli iş göremezlik, 500,00 TL geçici iş göremezlik, 500,00 TL bakıcı ve tedavi gideri olmak üzere toplam 3.000,00 TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden işletilecek avans faizine hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; başvuru koşulunun yerine getirilmediğini, … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı olduğunu, müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun kusur oranında ve poliçe limiti ile sınırlı sorumluluk olduğunu, kusur durumunun ve maluliyet derecesinin tespit edilmesi ve kaza tarihindeki bilinen ücret üzerinden aktüerya raporu alınması gerektiğini, geçici iş göremezlik zararının teminat içinde olmadığını dava tarihi itibaren yasal faiz talep edilebileceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulüne, davacı … yönünden; daimi işgöremezlik nedeniyle 309.500,00 TL tazminatın (sürekli sakatlık teminatı limitiyle sınırlı olmak kaydıyla) 08.08.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, geçici bakıcı gideri ve tedavi gideri nedeniyle 500,00 TL’nin 08.08.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile (davalı sigorta şirketi poliçedeki sağlık giderleri teminat limitiyle sınırlı sorumlu olmak kaydıyla) davacıya verilmesine, davacının geçici işgöremezlik zararı talebinin (500,00 TL) reddine, davacı … yönünden; daimi işgücü kaybı nedeniyle 40.675,78 TL tazminatın (davalı sigorta şirketi poliçedeki sürekli sakatlık teminat limitiyle sınırlı olmak kaydıyla) 08.08.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 1.177,46 TL geçici bakıcı giderinin (sağlık giderleri teminat limitiyle sınırlı olmak kaydıyla) 08.08.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacının geçici işgöremezlik zararı talebinin (500,00 TL) reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili ile davalı … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı … için Anayasa Mahkemesinin iptal kararı doğrultusunda yeniden maluliyete ilişkin heyet raporu alınmaması ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararı doğrultusunda yeniden hesaplamaya ilişkin hesap bilirkişi raporu alınmamasının hukuka ve kanuna aykırı olup öncelikle mahkeme kararının bu yönüyle kaldırılması gerektiğini, … için Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine uygun olarak yeniden rapor alınması gerektiğini, davacı …’in tıp fakültesinde öğrenci olduğundan ötürü asgari ücret üzerinden yapılan hesaplamanın yerinde olmadığını, davacı için bakıcı gideri brüt asgari ücret üzerinde hesaplama yapılması gerekirken net yasal asgari ücret üzerinde yapılan hesaplamanın yerinde olmadığını, tedavi giderleri hakkında karar verilmemesi ve hesaplama yapılmamasının yerinde olmadığını, bilindiği üzere belgesiz tedavi giderleri yönünden davalı sigorta şirketinin sorumluluğu devam etmekte olup uzman doktor bilirkişi vasıtasıyla davacının tedavi giderlerinin hesaplanmamasının hukuka ve kanuna aykırı olduğunu, ATK raporuna göre davacının 9 ay geçici iş göremezliği tespit edilmiş olmakla davacının üniversite öğrenci olup geçici iş göremezlik zararının hesaplanmamasının yerinde olmadığını, Yargıtay içtihatlarına göre davacı tarafın, ATK raporuna göre; 9 aylık geçici iş göremezlik ve 9 aylık zarfında %100 malul sayıldığından 9 aylık bakıcı giderinde bulunma hakkının olduğunu, davacı … için sürekli iş göremezlik zararının 41.175,78 TL hesaplandığını ve kendilerince talep artırım dilekçesinde 41.175,78 TL istemlerine rağmen mahkemece büyük ihtimalle maddi hatadan kaynaklı olarak 40.675,78 TL’ye hükmedilmesinin yerinde olmadığını, davacı … için; talep artırım dilekçelerinde davacının sürekli iş göremezlik alacağının 1.092.355,33TL hesaplanmışsa da poliçe limiti 310.000TL olmasından ötürü; sürekli iş göremezlik alacağı olarak 310.000,00 TL, bilirkişi raporunda davacının bakıcı gideri; 1.022.230,99TL hesaplanmış ve söz konusu bu alacağın ise fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 500TL’sini talep ettiklerini, bu nedenle, 310.000,00 TL sürekli iş göremezlik alacağı ve 500 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam; 310.500,00 TL tazminat talep etmelerine (310.000 + 500 = 310.500) rağmen; mahkemece, daimi işgöremezlik nedeniyle 309.500,00 TL, geçici bakıcı gideri ve tedavi gideri nedeniyle 500,00 TL olmak üzere 310.000TL’ye hükmetmesinin yerinde olmadığını, sigorta poliçesindeki sürekli sakatlık teminatı ile bakıcı ve tedavi giderleri teminatlarının farklı olduğunu, bu nedenle 310.000TL sürekli iş göremezlik ve 500 TL bakıcı gideri olmak üzere taleple bağlı kalınarak 310.500 TL üzerinde karar vermemesinin yerinde olmadığını, tedavi giderleri hakkında karar verilmemesi ve hesaplama yapılmamasının yerinde olmadığını, belgesiz tedavi giderleri yönünden davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun devam etmekte olup uzman doktor bilirkişi vasıtasıyla davacının tedavi giderlerinin hesaplanmamasının hukuka ve kanuna aykırı olduğunu, bakıcı gideri talepleri hakkında olumlu-olumsuz karar verilmediğini, bakıcı gideri tedavi giderlerinde olup poliçeye göre tedavi giderleri teminatı 310.000 TL olup davalı taraf 310.000 TL’ye kadar bakıcı giderlerinde sorumlu olduğunu, poliçe de 2 türlü teminat olduğunu, sakatlık ölüm teminatı ayrı, bakıcı gideri tedavi gideri teminatı ise ayrı olduğunu, söz konusu trafik poliçesine bakıldığı zaman ölüm-sakatlık kişi başına 310.000TL, sağlık giderleri kişi başına 310.000TL olarak düzenlendiğini, yani kişi başına maluliyet teminatı ayrı, kişi başına sağlık gideri ise ayrı ayrı düzenlendiğini, yani sigorta şirketinin bu poliçeden kaynaklı limiti, 310.000 + 310.000 = 620.00 TL olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı Mapfre vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası kapsamında maluliyet ve bakıcı gideri için tek bir teminat limiti bulunmadığını, bu durumda, tek bir teminat limiti üzerinden hüküm kurulması gerekirken yine teminat limiti olan 310.000,00 TL’ye uygun olsa da farklı teminatlar varmış gibi hüküm kurulmasının hükmün icrası aşamasında yanlış anlaşılmaya mahal verebilecek hatalı bir uygulama olduğunu, bakıcı gideri talebinin sürekli sakatlık teminatında bulunduğunun açıkça vurgulandığını, bakıcı giderinin sürekli sakatlık teminatı içinde değerlendirilmesi gerekirken bu hususa değinilmemesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, karara esas alınan, dosyada mübrez 18.03.2020 tarihli hesap bilirkişi raporunun sonuç bölümünde de davacı …’nin sürekli sakatlık ve sürekli bakıcı gideri nedeniyle talep edebileceği toplam maddi tazminat 310.000,00 TL olarak hesaplandığını, istinafa konu kararda da bu rapor esas alındığını, davacı tarafça rapordaki bu tespite karşı bir itiraz bulunmaması sebebiyle davalı müvekkilinin müktesep hakkının korunması gerekliliğinin doğduğunu, hatalı hükmün kaldırılmasını ve talep belirleme dilekçesi de nazara alınarak teminatın üzerindeki bakıcı gideri talebinin reddine ilişkin yeni bir hüküm kurulmasını talep etme zorunluluğu doğduğunu, davacı … yönünden; müvekkili şirket aleyhine hüküm kurulsa dahi, yapılması gereken, HMK. MD.107/2 kapsamındaki talep belirleme dilekçesinin karara esas alınması, 310.000,00-TL sürekli iş göremezlik tazminatının kabulü ve teminat limiti tükendiği için 500,00-TL tutarındaki bakıcı gideri talebinin reddedilmesi gerektiğini, buna karşın, kararda hukuka aykırı olarak re’sen talep ayrıştırılmış ve taleple bağlılık ilkesine aykırı hüküm kurulduğunu, davacı yan, hesap bilirkişi raporu alındıktan sonra dosyaya ibraz ettiği 29.04.2020 tarihli talep belirleme dilekçesi ile 310.000,00 TL sürekli iş göremezlik alacağı, 500,00 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 310.500,00 TL üzerinden talebini belirlediğini, davacı yan, talep belirleme dilekçesinde geçici iş göremezlik talebinde bulunmadığını, istinafa konu kararda ise, davacı 309.500,00-TL kalıcı iş göremezlik tazminatı talep etmiş gibi bu tutar üzerinden kalıcı iş göremezlik tazminatı kabul edilmiş; buna ek olarak 500,00-TL bakıcı gideri talebi kabul edilerek 310.000,00-TL teminat limitine göre karar verilmek istendiğini, davacı 310.000,00-TL sürekli iş göremezlik tazminatı talep ettiği için dava bu tutar üzerinden kabul edilecekse dahi, bakiye 500,00-TL bakıcı gideri tazminatı teminat limiti üzerinde kaldığı için reddedilmesi gerektiğini, kararda talep kalemleri hukuka aykırı olarak mahkeme nezdinde re’sen ayrılmış; 309.500,00 TL tutarındaki sürekli iş göremezlik talebi ile birlikte 500,00 TL tutarındaki bakıcı gideri kabul edilmiş; buna karşın dava dilekçesi ile talep edilen geçici iş göremezlik talebi olan 500,00 TL’nin reddi cihetine gidildiğini, müvekkili şirket aleyhine hüküm kurulsa dahi, yapılması gereken, HMK. Md.107/2 kapsamındaki talep belirleme dilekçesinin esas alınması, 310.000,00-TL sürekli iş göremezlik tazminatının kabulü ve teminat limiti tükendiği için 500,00-TL tutarındaki bakıcı gideri talebinin reddedilmesi gerektiğini, istinafa konu kararda ise bu hususlar karıştırılmış, karşı tarafın sadece sürekli iş göremezlik ve bakıcı gideri talebi bulunmasına rağmen kararda “Geçici bakıcı gideri ve tedavi gideri” kalemleri üzerinden hüküm kurularak hiç talep dahi edilmeyen “tedavi gideri” kaleminden bahsedilerek dava ve taleple alakasız bir hüküm kurulduğunu bu nedenle hatalı hükmün kaldırılmasını, taleple bağlılık ilkesi ve poliçe teminat limiti gereğince bakıcı gideri talebinin tamamen reddedildiği yeni bir hüküm kurulması gerektiğini, gerek kanun, gerekse Yargıtay içtihadı mesnedi gereği somut olayda 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMSS Genel Şartları’nın uygulanacağı tartışmadan uzak olduğunu, ZMSS Poliçesi kapsamında teminatı verilmeyen geçici iş göremezlik talebi için ikame edilen davanın reddinin gerektiğini, “Sağlık Giderleri Teminatı”nın SGK’nın sorumluluğunda olduğu mevzuata eklenmiş ve bu konudaki tüm tartışmalar sona erdirilmiştir. Bu durumda, hatalı hükmün kaldırılmasını ve geçici iş göremezlik yönünden müvekkili şirket lehine yeni bir hüküm kurulmasını talep ettiklerini, kaza neticesinde kazazedelerin kaza mahallinden uzakta bulundukları ve dolayısıyla emniyet kemeri kullanılmadığı müşahede edildiğini, bu durumda, emniyet kemeri kullanılmaması ve trafik güvenliğine uygun seyahat edilmemesi ayrıca müterafik kusur indirimi yapılmasını gerektirdiğini, kazazedelerin emniyet kemerinin takılı olması durumunda zararın azalacağı yahut hiç gerçekleşmeyeceğinin ortada olduğunu, müterafik kusur değerlendirmesi yapılmadan hüküm kurulmasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, bu durumda emniyet kemeri kullanılmadan seyahat edilmesi ve müterafik kusur nedeniyle %20’den az olmamak üzere müterafik kusur indirimi yapılması için hükmün kaldırılmasını talep ettiklerini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 06.08.2016 tarihinde Evreşe Jandarma Karakol Kornutanlığı sorumluluk alanında bulunan Evreşe Beldesi E/87 Keşan Gelibolu Devlet Karayolu üzerinde seyir halindeyken olay mahalline geldiğinde sürücü …’nin sevk ve idaresinde bulunan … plakalı aracın hakimiyetini kaybetmesi nedeniyle yolun sağ tarafına takla atması sonucu gerçekleşen tek taraflı ölümlü-yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası sonucu davacının yaralandığı ve bu yaralanması nedeni maddi tazminat talep ettiği anlaşılmıştır. Trafik kazası nedeniyle açılan tazminat davalarında maluliyete ilişkin alınacak raporların nasıl düzenleneceğine ilişkin ne Karayolları Trafik Kanun’un da ne de Türk Borçlar Kanun’unda düzenleme yapılmamış, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin içtihatları ile kaza tarihine göre dönemsel olarak uygulanması gereken Yönetmelikler açıklanmıştır. Buna göre maluliyete ilişkin alınacak raporların, 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmelik’i, 01/09/2013 tarihi ile 01/06/2015 tarihleri arasında sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmelik’i, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine, 20/02/2019 tarihinden sonrada Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. (Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2021/12907 E. ve 2022/6237 K., 2021/12288 E. ve 2022/6235 K., 2021/11515 E. ve 2022/5238 K. sayılı kararları). İlk Derece Mahkemesince tazminatın belirlenmesinde kaza tarihinde yürürlükte bulunan Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre her iki mağdur davacı için 12/04/2019 tarihinde düzenlenen ATK 2. İhtisas Kurulu raporunda belirtilen maluliyet oranlarına göre hesaplama yapıldığından olay tarihinde yürürlükte olmayan Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine uygun olarak yeniden rapor alınması yönündeki davacılar istinafı yerinde bulunmamıştır.Dosya kapsamından hükme esas alınan aktüerya raporunun istinaf talep eden davacılara HMK 281. maddesi gereğince ihtarat içeren tebligat ile tebliğ edildiği halde davacıların süresi içerisinde rapora itiraz etmediği, talep arttırım dilekçesi verdiği ve “… Bilirkişi raporunda aleyhimize usuli müktesep hak doğmaması açısından aleyhe olan hususlar yönünden kabul etmiyoruz…” şeklinde beyanda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda HMK’nın 281. maddesi çerçevesinde hesaplamaya esas alınan asgari ücret bakımından davalı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden, Anayasa Mahkemesi kararına göre yeniden hesaplama yapılması, davacı … için hesaplamaya esas alınan asgari ücrete ve bakıcı gideri hesaplamasına esas alınan asgari ücrete ilişkin istinaflar ile olay tarihinde davacılar 18 yaşından küçük olduklarından geçici iş göremezlik hesaplaması yapılmamış olmasının rapora itiraz olarak ileri sürülmemesi ve talep arttırım dilekçesinde de istenmemiş olduğundan, ATK maluliyet raporunda geçici bakıcıya bir ay için ihtiyaç duyulacağı belirtildiğinden ve bu rapora da itiraz edilmediğinden bir ay için yapılan hesaplama davalı yararına usulü kazanılmış hak oluşturduğundan bu yöndeki istinaflar yerinde görülmemiştir. Dava dilekçesinde davacılar için bakıcı ve tedavi gideri denilerek iki ayrı kalemden tazminat talep edildiği halde tedavi gideri ile ilgili davacılar vekilinden açıklama alınmamış ve bu konuda bilirkişi raporu da alınmamış olması eksik inceleme olup bu kısım ile ilgili hüküm oluşturulmaması doğru olmamıştır. 2918 sayılı KTK’nın 99. maddesinde, sigorta şirketlerinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde maddi tazminattan sorumlu olduğu düzenlenmiştir. Geçici ve kalıcı bakıcı giderleri zararlarının, poliçedeki tedavi giderleri teminatından, kalıcı iş göremezlik zararının ise sakatlık ve ölüm teminatından karşılanması gerekir. Ancak Mahkemece hüküm altına alınan kalemlerin talep arttırım dilekçesine uygun olarak düzenlenmemiş olması ve tedavi gideri ile ilgili bir hüküm kurulmamış olması doğru olmamıştır.Kaza tespit tutanağında davacıların emniyet kemeri takıp takmadığına ilişkin belirsiz açıklaması bulunmakla birlikte kaza tespit tutanağındaki diğer belirlemelerin göz önüne alınmak suretiyle gerekçeli kararda müterafik kusurun tartışılmaması doğru olmamıştır. O halde Mahkemece yapılması gereken, davacılardan tedavi gideri olarak nelerin talep edildiği hususunda açıklama almak, açıklama doğrultusunda gerekirse doktor bilirkişiden rapor alarak talebi değerlendirmek, müterafik kusuru tartışmak ve infazda tereddüt oluşturmamak üzere dava ve talep arttırım dilekçesine uygun olarak karar vermekten ibarettir. Açıklanan nedenlerle, davacılar vekili ile davalı … vekili vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacılar vekili ile davalı … tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/06/2023