Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/605 E. 2023/1061 K. 06.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/605
KARAR NO: 2023/1061
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 01/10/2020
NUMARASI: 2017/805 Esas – 2020/461 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 06/06/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 11/11/2016 tarihinde meydana gelen trafik kazasında … plaka sayılı aracın, müvekkilinin içinde bulunduğu … plaka sayılı araca çarptığını, kaza nedeniyle müvekkilinin kol ve bacağında kırıklar oluştuğunu, olaya ilişkin adli soruşturma başlatıldığını ayrıca müvekkilinde maluliyet meydana geldiğini, davalı tarafa başvuruda bulunulduğunu fakat başvurunun neticesiz bırakıldığını belirterek davanın kabulü ile 5.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafça müvekkiline başvuru yapıldığını fakat eksik evraklar nedeniyle işlem yapılamadığını, bu nedenle dava şartlarının oluşmadığını, davaya karışan araçların kusur oranlarının tespitinin gerektiğini ayrıca maluliyete ilişkin muayene işlemlerinin yapılması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulü ile; 9.829,56 TL geçici iş göremezlik tazminatı ve 117.355,34 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 127.184,90 TL’nin 14/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakıcı gideri talabi bakımından davacı vekilinin feragati nedeniyle talebin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili kuruma başvuru şartı yerine getirilmeden dava açıldığını, davacının dava açılmadan önce müvekkili şirkete başvuru yaptığı belirtilmiş ise de başvuru esnasında Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmeliği çerçevesinde alınmış Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Sağlık Raporu bulunmadığı gibi yerel mahkemece de bu yönetmeliğe uygun şekilde rapor alınmadan usul ve yasaya aykırı şekilde gerek başvuru gerekse esas yönünden yasaya aykırı karar verildiğini, kişinin sadece sürekli sakatlığı ZMMS poliçesi teminatı kapsamında bulunduğunu, sürekli sakatlığı tespit edilinceye kadar uğradığı zarardan SGK’nın sorumlu olduğunu, eksik belgeler ile müvekkili şirkete başvuru yapıldığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunun usule uygun olmadığını, kişinin resmi ve yetkili bir hastaneden alacağı sağlık kurulu ve maluliyet oranın tespiti için tedavi sürecinin sona ermiş olması ve kişide bu kazadan dolayı sürekli bir hasara yol açmış olması gerektiğini, mevcut kaza ile ilgili bir rapor alınabilmesi kaza ile ilgili tedavinin sona ermiş olması ve sonrasında yetkili ve resmi kurumdan rapor alınması gerektiğini, davacının geçici iş göremezlik tazminatı talepleri yeni genel şartların yürürlük tarihinden sonra düzenlenen trafik poliçesi teminatı kapsamında olmadığından davacının bu yöndeki taleplerinin de reddi gerektiğini, davacının rapor ücreti ve geçici iş göremezlik tazminat taleplerinin teminat kapsamında bulunmadığını, davacının geçici iş göremezliğine ilişkin talepleri kaza tarihi dikkate alındığında 01.06.2015 ve 02.08.2016 değişiklik sonrası Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesinde güvence kapsamında bulunmadığını, bu döneme ilişkin taleplerinin SGK sorumluluğunda bulunduğunu, davacıya SGK tarafından geçici iş göremezlik ödeneği ödenip ödenmediğinin araştırılması gerektiğini, ödendi ise tazminattan düşülmesi gerektiğini, faiz başlangıç tarihinin yanlış olduğunu, müvekkilinin dava tarihinden itibaren yasal faizle sorumlu olduğunu, kaza tarihinde başvurucunun içerisinde yolcu konumunda bulunduğu araç sürücüsü …’ın alkollü olup olmadığının araştırılması gerektiğini, başvurucunun bu sürücü tarafından sevk ve idare edilen araca bilerek binmesi ve kaza tespit tutanağında açıkca görüleceği üzere, davacı tarafından araçta yolculuk esnasında kullanılması gerekli olan emniyet kemeri kullanılmamış olması sebebiyle müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamasında açıkça görüldüğü üzere, zarar görenin müterafik kusurunun bulunması durumunda hesaplanan tazminattan hakkaniyete uygun bir indirim yapılması veyahut tazminatın tamamen kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 11/11/2016 tarihinde … plaka sayılı dava dışı sürücü … sevk ve idaresindeki araç ile davacının içinde yolcu olarak bulunduğu … plaka sayılı dava dışı sürücü …’un sevk ve idaresindeki aracın çarpışması sonucunda … plaka sayılı araç içerisinde yolcu olarak bulunan davacının maluliyeti nedeniyle kaza tarihinde sigortası bulunmayan … plakalı aracın müvekkilin uğramış olduğu zarardan dolayı sorumlu olduğunu belirterek daimi ve geçici iş göremezlik tazminatı ile bakıcı gideri talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır. Trafik kazası nedeniyle açılan tazminat davalarında maluliyete ilişkin alınacak raporların nasıl düzenleneceğine ilişkin ne Karayolları Trafik Kanun’unda ne de Türk Borçlar Kanun’unda düzenleme yapılmamış, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin içtihatları ile kaza tarihine göre dönemsel olarak uygulanması gereken Yönetmelikler açıklanmıştır. Buna göre maluliyete ilişkin alınacak raporların, 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmelik’i, 01/09/2013 tarihi ile 01/06/2015 tarihleri arasında sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmelik’i, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine, 20/02/2019 tarihinden sonrada Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. (Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2021/12907 E. ve 2022/6237 K., 2021/12288 E. ve 2022/6235 K., 2021/11515 E. ve 2022/5238 K. sayılı kararları). İlk Derece Mahkemesince tazminatın belirlenmesinde kaza tarihinde yürürlükte bulunan Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenen olay ile illiyet bağı kuran maluliyet raporunun hükme esas alınmış olmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından bu yöne ilişkin davalı vekilinin istinafı yerinde bulunmamıştır. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin KTK’nın 98.maddesinin kapsamının belirlenmesi bakımından vermiş olduğu 02/03/2022 tarih, 2022/312 E. ve 2022/3685 K. sayılı kararında Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunduğunu, KTK’nın 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumuna geçtiğini belirlemiş ancak geçici iş göremezlik ve tedavi gideri yönünden sigorta şirketlerinin sorumluluğu devam ettiğini vurgulamıştır. Bu nedenle davalı vekilinin geçici iş göremezlik tazminatına ve tedavi giderine ilişkin istinaf talepleri de yerinde görülmemiştir. (Benzer yönde Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/6911 E. ve 2021/10351 K., 2021/5305 E. ve 2021/7685 K. sayılı kararları). Hükme esas alınan aktüerya raporunda SGK tarafından ödenen geçici işgöremezlik miktarı belirlenen tazminattan indirilerek hesaplanmış ve mahkemece hükmedilmiş olduğundan davalı vekili itirazı yerinde değildir. KTK’nın 99.maddesine göre, ZMSS Genel Şartları ile belirlenen belgeler ile birlikte sigorta kuruluşuna başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü içinde sigortacının tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüdün gerçekleştiği ve davalının temerrüt faizinden sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Somut olayda; davacı tarafından dosyaya sunulan, davalı sigorta şirketinin hasar görüntüleme ekran çıktısı örneğine göre, davalıya 01/03/2017 tarihinde başvuruda bulunulmuş olup bu tarihten sonraki 8. işgününün sonu olan 14/03/2017 itibariyle davalı sigorta şirketi temerrüde düşmüştür. Sigortacı yönünden bu tarihten itibaren temerrüt faizine hükmedilmiş olmasında isabetsizlik bulunmadığından istinaf talebi yerinde değildir. Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde sözkonusu olan müterafik kusur, Borçlar Kanunu’nun 52. maddesinde düzenlenmiştir. Mağdurun kusurunun, zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması sözkonusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılması da gerekebilecektir. Koruyucu tertibatlar bakımından yollama yapılan Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 150/2-b maddesinde “M1 sınıfı otomobillerin… bütün koltuklarında bu Yönetmeliğin ekinde yer alan (1) sayılı cetvelde yer alan emniyet kemerinin bulundurulması ve kullanılması zorunludur” düzenlemesine ve aynı yönetmeliğin 150/3. maddesinde “bu Yönetmelik hükümlerine göre 1995 yılı itibariyle ülkemizde imali yapılan veya yurt dışından ithaline izin verilen M1 sınıfı araçların arka koltuklarında emniyet kemeri bulundurulması ve kullanılması mecburidir” düzenlemesine yer verilmiştir. Somut olayda; davacının yolcu olarak bulunduğu otomobilin arka yolcu koltuğunda oturduğu dosya kapsamı ile sabittir. Davacının tibia kırıkları olduğu maluliyet raporundan anlaşılmıştır. Açıklanan vakıalar karşısında Mahkemece; KTK’nun 78. maddesi ve Karayollari Trafik Yönetmeliği’nin anılan hükümleri gereği kullanılması gereken emniyet kemerinin takılması halinde de, kaza nedeniyle bu şekilde oluşan yaralanmanın yaralanmaya sebep olup olmayacağı ve emniyet kemeri takılmayışı ile oluşan yaralanma olayı arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı konusunda uzman doktor bilirkişi heyetinden rapor alınması; koruyucu ekipmanın takılmadığı ve bu durumun maluliyetle illiyeti bulunduğunun saptanması halinde, BK’nın 52. maddesi uyarınca tazminattan müterafik kusur indirimi yapılmak suretiyle karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.06/06/2023