Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/597 E. 2023/910 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/597
KARAR NO: 2023/910
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 07/10/2019
NUMARASI: 2018/477 Esas – 2019/959 Karar
DAVA: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 11/05/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 13/05/2017 tarihinde … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın davacının sevk ve idaresindeki bisiklet ile çarpışması sonucu çift taraflı, maddi hasarlı ve yaralanmalı trafik kazası meydana geldiğini beyanla fazla ilişkin talep ve tevadi giderine ilişkin ek dava açma hakkımız saklı kalmak kaydı ile şimdilik davalıdan 100,00-TL tazminat bedelinin belirsiz alacak davasındaki geçici talebinin temerrüt tarihi olan 27/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tüm zararının araç sürücüsüne karşı herhangi şikayetinin bulunmadığını beyan etmiş müvekkiline karşı da talep hakkının ortadan kalktığını, geçici iş göremezlik tazmini husususunda, refakatçi masraflarının ödenmesi hususunda sorumluluğu bulunmadığını, SGK tarafından davacıya ödenen rücuya tabi tazminat miktarı tespit edilerek ödenecek tazminattan mahsup edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Uzlaştırma tutanağının usulüne uygun olarak düzenlenmemiş olduğunu, müvekkili … Reşit olmadığından uzlaştırma teklif formunu ve uzlaştırma raporunu imzalama yetkisi olmadığını, bu haliyle müvekkili …’a yapılan uzlaşma teklifinin usulsüz olduğunu, her ne kadar uzlaştırma raporunda müvekkili …’ın annesi …’ın da imzası bulunmakta ise de …’ın, uzlaşma görüşmelerine müvekkilin yasal temsilcisi olarak değil 29.11.2017 tarihli uzlaşma teklif formunda da görüldüğü üzere müşteki olarak davet edilmiş ve 29.11.2017 tarihli uzlaştırma raporunu da mağdurun kanuni temsilcisi olarak değil müşteki sıfatıyla imzalamış olduğunu, buna karşılık raporda müvekkilinin babasının imzasının da bulunmadığını, müvekkilinin uzlaşmanın hukuki sonuçları hususunda aydınlatılmamış olduğunu, şüpheli veya sanık ile mağdur veya suçtan zarar görenin yaşı, olgunluğu, eğitimi, sosyal ve ekonomik durumu gibi belirgin farklılıkların, uzlaştırma sürecinde göz önüne alındığı hükmünün bulunduğunu, bu durumun göz ardı edildiğini, uzlaştırma raporunun 2918 sayılı KTK’nın 111. maddesi gereği müvekkilini bağlamadığını, müvekkilinin uzlaştırma tutanağında maddi tazminat hakkından feragat etmediğini, kaldı ki KTK’nın 111. maddesi tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmaların veya uzlaşmaların yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilmeleri mümkün olduğundan dava tarihi itibariyle söz konusu uzlaşma tutanağının müvekkili bağlamadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Somut olayda, 13/05/2017 tarihine gerçekleşen trafik kazası sırasında 01/01/2006 doğumlu olan davacı …’un 18 yaşından küçük olduğu, taksirle yaralama suçundan açılan soruşturma sırasında davacı küçüğün annesi yapılan uzlaşma işlemleri sonucu, annesinin müşteki sıfatı ile davacının kendisinin mağdur sıfatı ile imzasıyla uzlaşma raporu düzenlendiği ve C.Başsavcılığı tarafından bu gerekçeyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği ancak suçtan zarar gören küçüğün babasının uzlaşma görüşmelerinde yer almadığı ve uzlaşma raporunda imzası bulunmadığı, davacı küçüğün evlilik içinde doğduğu, velayetinin anne ve babasına ait olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 336. maddesi gereğince, velayet hakkını babanın tek başına kullanamayacağı ve aynı Kanunun 342. maddesi gereğince, anne ve babanın çocuklarını birlikte temsile yetkili olup, temsil yetkisini beraber kullanabileceklerinden, yaşı küçük mağdurun (davacının) kanuni temsilcilerinin tek başına verdikleri beyanlarının hukuki değer taşımayacağı açıktır. Davacıya ait nüfus kaydı üzerinde yapılan incelemede uzlaşma tarihinde yaşı küçük olan mağdurun babası yanında annesinin de hayatta olduğu ve evliliğin devam ettiği anlaşıldığından, kaza tarihinde reşit olmayan davacının velayetinin babası ile birlikte annesinde olduğu, dolayısıyla kanuni temsilci olarak annesinin de uzlaşma sürecine dahil edilmesi gerektiği halde dahil edilmediği, davacı küçüğün annesinin baba tarafından tek başına yapılan uzlaşmaya açık ve zımni onayının bulunmadığı, annenin uzlaşma sürecine dahil edilmediği, bu haliyle ortada usulüne uygun yapılmış bir uzlaşmanın mevcut olmadığının gözetilmemiş olması yerinde olmamıştır. Dosya kapsamına alınan Cumhuriyet Savacılığı dosyasında davacının annesinin alınan beyanında eşinin cezaevinde olduğunun beyan edildiği ancak hükümlü mü yoksa tutuklu mu olduğu, kısıtlama kararı verilip verilmediği araştırılmadan karar verilmesi de eksik incelemeye dayalı olmuştur. Bu açıklamalar doğrultusunda davanın da davacı küçük adına adına sadece annesi tarafından açılmış olması da usul ve yasaya aykırı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.11/05/2023