Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/563
KARAR NO: 2023/1157
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 17/06/2020
NUMARASI: 2018/123 Esas – 2020/203 Karar
DAVA: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 15/06/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; 05/09/2017 tarihinde müvekkilinin park halindeki aracının bagajına çantasını koyduğu esnada davalı …’un maliki olduğu ve sürücüsü bilinmeyen … plakalı aracın kendisine çarpması sonucu ağır yaralandığını, vaki kaza sonrası … plakalı araç sürücüsünün kaza yerinden kaçması nedeniyle kimliklerinin tespit edilemediğini ve alkol testi yapılamadığını, … plakalı aracın kaza tarihinde davalı … Sigorta A.Ş. nezdinde sigortalı olduğunu, bu nedenle HMK m.107 kapsamında şimdilik 4.000,00 TL maddi tazminatın davalı …’tan kaza tarihi olan 05/09/2017 tarihinden itibaren, diğer davalı … Sigorta A.Ş.’den ise temerrüt tarihi olan 13/12/2017 tarihinden itibaren artan oranlarda ticari faizi ile birlikte tahsiline, 60.000,00 TL manevi tazminatın ise kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’tan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; davadan önce başvuru şartı yerine getirilmediğinden davanın usulden reddi gerektiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe limitleri ve sigortalısının kusuru oranında olduğunu, vaki kazadaki kusur oranlarının ve davacının maluliyet oranının tespit edilmesi gerektiğini, davacının tedavi giderlerinden sayılan geçici iş göremezlik ile bakıcı gideri, yol giderleri, özel bakım ve beslenme giderleri nedeniyle doğan zararlarının poliçe teminatı dışında kaldığını, bu talepler nedeniyle müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, davacının vaki kaza nedeniyle elde ettiği gelirlerin hesaplanacak tazminattan mahsubu gerektiğini, davacının başvuru tarihinden itibaren ticari faiz talep etmesinin yasaya aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz talebinde bulunabileceğini, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “maddi tazminat talebinin bir davalı bakımından kabulü bir davalı bakımından reddi ile; davalı … yönünden davanın kabulü ile, 32.284,04 TL’nin 05/09/2017 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı …’tan tahsili ile davacıya verilmesine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 5.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’tan 05/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin kısmın reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalı … Sigorta A.Ş. bakımından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesinin haksız olduğunu, mahkeme tarafından Sigorta Genel Şartlarına bir kanun maddesiymiş gibi değer verilerek bundan isabetle hüküm kurulmasının haksız olduğunu, hukuki niteliği tartışmalı olan, idare tarafından düzenlenmiş olsa da sigorta sözleşmelerinin eki konumunda olan doktrinde çoğunluk görüşüne göre genel işlem koşulu sayılan Sigorta Genel Şartları’na bir kanun değeri verilerek işbu sigorta şartları esas alınarak hüküm verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, yasada yalnızca hastaneler tarafından karşılanan tedavi masraflarının SGK tarafından ödenmesi öngörülmüş olmasına rağmen genel işlem şartlarında kanuna aykırı olarak bakım giderleri, geçici iş göremezlik tazminatının SGK tarafından karşılanacağı ve bu nedenle sigorta şirketlerinin yükümü olmadığının belirtildiğini, bu tebliğ niteliğinde olan genel işlem şartlarının yasayla bağdaşmaması halinde dikkate alınması ve bu tebliğ temel alınarak hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, Sigorta Genel Şartlarında her ne kadar SGK’nın sorumluluğunu daha geniş tutan bir maddeye yer verilmişse de işbu maddenin hukuken bir bağlayıcılığının olabilmesi için gerekli olan Karayolları Trafik Kanunu’nda yapılması gereken değişiklik yapılmadığını, kanun lafzının açık olması ve kanun dışındaki resmi evrakların yasama faaliyetleri yönünden herhangi bir bağlayıcılığının olmaması nedeniyle yerel mahkeme tarafından sigorta genel şartlarından bahisle sigorta şirketi yönünden davanın reddine karar verilmesinin haksız olduğunu, bu nedenle yerel mahkeme kararını istinaf ettiklerini, davalı … yönünden manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmesinin haksız olduğunu, bu kazanın müvekkilde yarattığı duygusal tahribat bu kadar şiddetli iken yerel mahkeme tarafından müvekkili lehine 5.000 TL manevi tazminata hükmedilmesinin haksız olduğunu, davalı …’un işlettiği araç nedeniyle uzun süre yürüyemez hale gelen müvekkilinin yaşadığı ızdırabın hiçbir maddi değerle karşılanamaz olsa da hükmedilen tazminatın en azından müvekkilin manevi zararını biraz da olsa gidermesi gerekirken müvekkili lehine çok küçük bir miktar tazminata hükmedildiğini, bu durumun haksız olduğunu, bu nedenle hükmedilen manevi tazminat yönünden de yerel mahkeme kararına itiraz ettiklerini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 05/09/2017 günü saat 19.00 sıralarında davalı …’un maliki bulunduğu … plakalı, kimliği tespit edilemeyen minibüs sürücüsünün … Mahallesi … sokakta seyri sırasında olay mahalli 12 nolu bina önüne geldiğinde, direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yolun sağında park halinde bulunan … plakalı otomobile arkadan çarptığı, çarpma sonucu ötelenen … plakalı otomobilin önünde park halinde bulunan … plakalı otomobilin arka tarafında bulunan ve bagaja çanta yerleştirmekte olan davacı …’ya çarpması ile iki araç arasında sıkışan davacı …’nin yaralanması ile neticelenen dava konusu olayın meydana geldiği anlaşılmıştır. Kimliği tespit edilemeyen sürücünün olayda asli ve tam kusurlu olduğu, davacının maluliyetinin bulunmadığı iyileşme süresinin 15 ay olduğu, 6 aylık süre için bakıma ihtiyacı bulunduğu anlaşılmıştır. 2918 sayılı KTK 98. maddesinde SGK’nun sorumlu olduğu tedavi giderleri açıkça sayılmış olup bu giderler kapsamında geçici iş göremezlik tazminatının bulunmadığı açıktır. Yeni Genel Şartların A.5.b maddesinde açıklanan sağlık giderleri teminatının Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmesi ile aynı yönde değişiklik 2918 sayılı KTK’da yapılmadığından Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih, 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı iptal kararı gereğince yeni Genel Şartların A.5.b maddesi sigorta şirketinin sorumluluğunu daraltan nitelikte olduğundan uygulanamayacaktır.Bu doğrultuda poliçenin ve genel şartların tarafı olmayan SGK’yı yasal düzenleme olmaksızın tüm sağlık gideri teminatı kapsamındaki tazminat kalemlerinden sorumlu tutmak mümkün olmayacaktır. Ayrıca sigorta şirketleri tarafından poliçe bazında KTK 98. maddesindeki sayılanlar kapsamında SGK’ya katkı payı aktarımı yapıldığı nazara alındığında, KTK 98.madde kapsamı dışında sağlık giderleri teminatı içinde kalan tazminat kalemlerine ilişkin sigortalıdan alınan prim ücretleri sigorta şirketlerinin uhdesinde kalmaktadır. Bu doğrultuda sigorta şirketlerinin KTK 98. madde dışında kalan sağlık gideri teminatı kapsamındaki geçici iş göremezlik tazminatından poliçe limiti ile sorumluluğu devam edecektir. Kaldı ki sağlık giderleri teminatı açıklayan Genel Şartların A.5.b bendinin son cümlesinde “Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 98 inci maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesiyle sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğunun sona ermesini KTK’nın 98.maddesine bağlamıştır. Ancak kanun koyucu tarafından yeni Genel Şartlarda ki bu düzenleme doğrultusunda KTK’nın 98.maddesinde değişiklik yapılarak” geçici iş göremezlik tazminatı madde kapsamına alınmadığı, açıkça SGK tarafından karşılanacağı ve Sigorta Şirketleri ve Güvence Hesabının sorumluluğunun sona erdiği” yönünde değişiklik yapılmadığından Genel Şartların A.5.b bendinin son cümlesi kadük kalmıştır/ yürürlüğe girmemiştir. Başka bir ifadeyle halen yürürlükte bulunan KTK’nın 98.maddesinde, yeni Genel Şartlarda ki sağlık giderleri teminatına ilişkin düzenleme doğrultusunda Sigorta Şirketleri ve Güvence Hesabının sorumluluğunun sona ereceğine ilişkin bir yasal düzenleme bulunmadığından 98.madde hükmü dışında kalan teminatlar (belgesiz sağlık giderleri, geçici bakıcı gideri ve geçici iş göremezlik tazminatı) bakımından sorumlulukları devam edecektir. Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesi genel şartlar değişikliğinden önce halen yürürlükte bulunan KTK’nın 98.maddesinin kapsamının belirlenmesi bakımından vermiş olduğu 27/03/2014 tarih, 2013/ 4616 E. ve 2014/4465 K. sayılı kararında “2918 sayılı Yasa’nın 98. maddesi kapsamında kalan tedavi giderlerinden Sosyal Güvenlik Kurumu, yasa kapsamı dışında kalan bakıcı veya tedaviye bağlı sair giderlerden varsa trafik şirketi yoksa Güvence Hesabı ve her iki halde de diğer haksız fiil sorumlularının (işleten ve sürücü gibi) sorumlulukları devam edecektir” yönünde karar vermiştir. Açıklanan gerekçe doğrultusunda Mahkemece Sigorta Genel Şartları dikkate alınarak davalı sigorta şirketi hakkındaki davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Davacı vekilinin bu yöndeki istinafı yerinde bulunmuştur. Davacı …’nın yargılama sırasında 26/03/2023 tarihinde öldüğü, Uyap sisteminin uyarı verdiği görülmüştür. Taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re’sen göz önünde bulundurulması gerekmektedir. O halde Mahkemece yapılması gereken, İlk Derece Mahkemesince vefat eden davacı …’nın mirasçılık belgesi getirtilerek, mirasçılarına usulüne uygun tebligat yapılıp, mirası reddetmeyen mirasçılarının mecburi dava arkadaşı olarak yöntemince davaya katılımı sağlanmak, mirasçılar davayı birlikte takip etmekten kaçınırlarsa terekeye temsilci tayin ettirmek suretiyle, taraf teşkili sağlandıktan sonra, hasıl olacak sonuca göre tirazlar da incelenerek esas hakkında bir karar vermekten ibarettir. Dairemiz kararı niteliği itibari ile manevi tazminata ilişkin olan istinaf itirazları bu aşamada değerlendirilmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi15/06/2023