Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/536 E. 2023/1058 K. 06.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/536
KARAR NO: 2023/1058
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 29/12/2020
NUMARASI: 2016/622 Esas – 2020/907 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 06/06/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 24.04.2016 günü saat 19.40 sıralarında geçerli trafik sigorta poliçesi bulunmayan … plaka sayılı motosikletin sürücüsü … yönetimindeki araç ile Doğu gişelerinden … istikametine doğru ters yönde seyrederken, karşı yönden gelen … plakalı davacı … yönetimindeki motosikletin ön kısımlarına çarpması sonucu çift taraflı yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, … plakalı motosiklet sürücüsü …’un %100 kusurlu olduğunu, müvekkilinin uğradığı maddi zararlar için, fazlaya dair talep ve dava haklarının saklı kalmak kaydıyla sürekli iş göremezlik dolayısıyla 500,00 TL maddi ve geçici iş göremezlik dolayısıyla 500,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işlemiş yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı Sigorta vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı motosikletin kaza tarihi itibariyle geçerli bir zorunlu trafik poliçesinin bulunup bulunmadığının sorulması gerektiğini, davacı tarafın dava öncesi müvekkili kuruma başvuru yapmadığını, müvekkili kurumun sorumluluğunun bedensel zararlarla sınırlı olduğunu, geçici iş göremezlik zararı bedensel zarar olmadığını davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “İş bu asıl ve ıslahla açılan davanın kabulü ile 7.805,94 TL’nin dava tarihi olan 08.06.2016 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacı taraf, Yeni Genel Şartların yürürlük tarihinden sonra ikame ettiği işbu davada, müvekkiline başvuru yapmadığını, doğrudan dava açtığını, bu nedenle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, geçici iş göremezlik zararının teminat kapsamında olmadığını bu nedenle müvekkili kurumun sorumluluğunun bulunmadığını, geçici iş göremezlik zararı maddi zarar olarak kabul edilmese dahi 6111 sayılı yasa gereğince bir tedavi gideri zararı olan geçici iş göremezlik zararından SGK’nın sorumlu olduğunu, yargılamaya konu trafik kazasında davacı motosiklet sürücü olarak bulunduğunu, müterafik kusur indirimi tartışılmadan hüküm verildiğini, maluliyet raporunun yönetmeliğe uygun olmadığını, maluliyet oranının belirlenmesinde özürlülük ölçütü sınıflandırmasına göre hazırlanacak raporun dikkate alınması gerektiğini, hal böyleyken yerel mahkeme tarafından maluliyet tespitinde meslekte kazanma gücü kaybının dikkate alındığı raporun hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, kaza tespit tutanağında aracın türünün ”3” olarak gösterildiğini, aracın tescil durumu ve aracın türünün araştırılması gerektiğini, mahkemece ilgili aracın türü, kaza tarihinde tescil durumu, araç silindir hacmi gibi hususların tespit edilmesi için ilgili makamlara müzekkere yazılması ve meydana gelen zararlardan müvekkili kurumun sorumlu olup olmadığının incelemesi yapılması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 24.04.2016 tarihinde, davacının sürücüsü olduğu motorsiklet ile zmms i bulunmayan dava dışı …’nın kullandığı … plakalı motorsikletin çarpışması ile meydana gelen kazada yaralanan davacının tazminat talep ettiği anlaşılmaktadır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesinde 6704 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle değişiklik yapılarak, zarar görenin, dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği düzenlenmiş, aynı değişiklikle Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabileceği veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabileceği belirtilmiştir. 6704 sayılı Kanun’un 26.04.2016 tarih, 29695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanması ile yayım tarihi olan 26.04.2016 tarihinden itibaren KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlüğe girmiştir. Yasal değişiklikle birlikte, artık mahkemeye dava açılmadan önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı olarak başvuru yapılması zorunlu hale getirilmiştir. KTK’nın 97. maddesi ile getirilen bu başvuru koşulu HMK’nın “dava şartlarını” düzenleyen 114/2. maddesinde yer alan “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” hükmü kapsamında özel bir dava şartıdır. Somut uyuşmazlıkta davacı tarafça dosya kapsamına göre 14/08/2016 tarihinde başvuru koşulu yerine getirilmiş olmasına göre davalı vekilinin başvuru şartına ilişkin istinaf itirazı yerinde değildir.6100 sayılı HMK’nın 281. maddesinde tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir. Bu düzenleme gereğince usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacaktır. HMK’nın 357/1. maddesinde de Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği, yeni delillere dayanılamayacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Dosya kapsamından hükme esas alınan ATK maluliyet raporunun istinaf talep eden davalıya HMK 281. maddesi gereğince ihtarat içeren tebligat ile tebliğ edildiği halde davalı vekilinin süresi içerisinde rapora itiraz etmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda HMK’nın 281. maddesi çerçevesinde maluliyet bakımından davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlenemeyeceğinden maluliyete ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin KTK’nın 98.maddesinin kapsamının belirlenmesi bakımından vermiş olduğu 02/03/2022 tarih, 2022/312 E. ve 2022/3685 K. sayılı kararında Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunduğunu, KTK’nın 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumuna geçtiğini belirlemiş ancak geçici iş göremezlik ve geçici bakıcı gideri yönünden sigorta şirketlerinin sorumluluğu devam ettiğini vurgulamıştır. Bu nedenle davalı vekilinin geçici iş göremezlik tazminatına ve geçici bakıcı giderine ilişkin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir (Benzer yönde Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/6911 E. ve 2021/10351 K., 2021/5305 E. ve 2021/7685 K. sayılı kararları). Kazaya karışan araç motosiklet olup, plakası (…) ve tescil kaydı bulunduğu anlaşılmakla bu yöndeki istinaf itirazları da yerinde görülmemiştir. Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı TBK’nın md. 52. maddesinde düzenlenmiştir. Zarar görenin kusurunun, zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması söz konusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılmasını da gerektirebilir. Dosya kapsamından, müteveffanın olay günü, kaza tespit tutanağında koruyucu ekipmanlar için tespit edilemedi seçeneğinin işaretlendiği, davacının yaralanmasının kolundan ve ayaktan olduğu, zorunlu olan kask takılmamış olmasının yaralanma bölgesine etkisi olmayacağına göre, mahkemece hesaplanan tazminattan müterafik kusur indiriminin yapılmamış olmasında usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir.Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 533,22 TL harçtan peşin alınan (59,30+75,00=)134,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 398,92 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.06/06/2023