Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/535 E. 2023/1057 K. 06.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/535
KARAR NO: 2023/1057
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 15/10/2020
NUMARASI: 2018/722 Esas – 2020/517 Karar
DAVA: Sigorta (Trafik Sigortası Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 06/06/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Davacıların murisi …in kullandığı … plaka sayılı yolcu otobüsünün davalı sigorta şirketine ZMMS ile sigortalı olduğunu, 19/06/2014 tarihinde karıştığı trafik kazası sonucu ölümlü ve yaralı trafik kazası meydana geldiğini, davacıların murisi şoför …’in vefat ettiğini, Ankara Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada kusurun tamamının müteveffa …’e verildiğini, kusura yapılan itirazların ret edilerek takipsizlik kararı verildiğini, müteveffanın 25 yıllık ağır vasıta ve uzun yol otobüs şoförü olduğunu, müvekkili …’in eşi olup ev hanımı olduğunu, kızı …in ve oğlu …’in Açıköğretim fakültesinde öğrenci olduğunu babalarının desteğinden faydalandığını, davalı şirkete 15/06/2016 tarihinde sigorta poliçesi kapsamında destekten yoksunluk tazminatı için başvuruda bulunulduğunu bu güne kadar ödeme yapılmadığını fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla her bir davacı için 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı şirkete başvuru tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi uygulanarak tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı ıslah dilekçesi ile talebini 266.810,53 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde, özetle, müvekkilinin sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limitleri dahilinde sorumlu olduğunu, kusur durumunun kesin olarak tespit edilmesi gerektiğini, davacıların destekten yoksun kalma taleplerinin TBK’nın 52.maddesinde yer alan “Hiçkimse kendi kusurundan yararlanamaz” ilkesi gereğince reddedilmesi gerektiğini, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.6/D maddesi ile de “destekten yoksun kalan hak sahibinin sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri” teminat kapsamı dışında bırakıldığını hükmedilecek faizin dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiz olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulü ile davacı … için 223.211,99 TL, davacı … için 21.799,27 TL, davacı … için 21.799,27 TL nin temerrüt tarihi olan 29/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak belirtilen davacılara verilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının talebinin poliçe teminat kapsamı dışında olduğunu, yeni genel şartlara göre sigortalı araç sürücüsünün kusuruna denk gelen destek zararlarının sigorta poliçesi teminat kapsamına girmediğini, hukukun genel ilkelerinden kimse kendi kusurundan yararlanamaz ilkesi gereği davacıların talep hakkı bulunmadığını, araç işleteni ve sürücünün kusursuz olduğu hallerde sigortacının da tazminat ödeme yükümlülüğü bulunmadığını, kusur raporları arasında çelişki bulunduğunu, İTÜ Karayolları Kürsüsü veya Karayolları Müdürlüğü Fen Heyeti gibi kurumlardan seçilecek bilirkişi kurulundan kusur dağılımına ilişkin çelişkilerin giderilmesi yönünde rapor alınması gerektiğini, çocukların destekten yararlanma sürelerinin sınırlı olduğunu, bu hususlara dikkat edilerek karar verilmesi gerektiğini, bilirkişi raporunda Yargıtay kararları gözönüne alınmayarak 25 yaş olarak hesaplama yapıldığını, davacının talep ettiği tazminat miktarının yasal dayanaktan yoksun olduğunu, bilirkişinin somut ücret verisi olmadan beyanlar doğrultusunda hesaplama yaptığını, davacının vergilendirilmiş gelirinin bulunmadığından asgari ücret esas alınmadan hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, davacıların murisi ve desteği olan sürücünün kazanın meydana gelmesinde %100 kusurunun bulunduğunu, bilirkişi raporunda anne baba payı araştırılmadan hesaplama yapıldığını, anne babanın hayatta olması durumunda payların değişeceğini ve yapılan hesaplamanın hatalı olduğunu, müteveffa açısından peşin sermaye değeri talep eden davacının yaptığını iddia ettiği ödemeyi maddi olgularla ispat etmesi gerektiğini, hesaplamada ölüm tarihi itibariyle müteveffanın yaşına dikkat edilmesi gerektiğini, müteveffanın gelir durumunun ispatının ise davacı tarafta olduğunu, ancak mahkemenin bu hususu değerlendirmediğini ve yapılan hesaplamada bu hususa dikkat edilmediğini, davacı eşin 55 yaşında olduğunu, hesaplanan destekten yoksun kalma tazminat tutarından evlenme ihtimali indirimi yapılması gerektiğini, kazanın iş kazası niteliğinde olduğundan SGK’ya, davacılara rücuya tabi ödeme yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa peşin sermaye değerinin bildirilmesi için müzekkere yazılması gerektiğini, emniyet müdürlüğü tarafından nakdi ödeme yapılıp yapılmadığının araştırılması gerektiğini, SGK tarafından bağlanan bir gelir var ise bu gelirin hesaplanacak tazminattan mahsup edilmesi gerektiğini, müvekkilinin ödeme yükümlülüğünün dava tarihinde muaccel hale geldiğini, faize hükmedilmesi halinde faizin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz olması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 19/06/2014 günü saat 03.30 sıralarında gürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı otobüsü ile Konya istikametinden, Ankara istikametine doğru seyri sırasında olay mahalline geldiğinde, önünde aynı istikamete doğru seyrini sürdüren sürücü … idaresindeki … plakalı kamyona arkadan çarptığı, çarpma sonucu … plakalı otobüs sürücüsü olan davacıların murisi …’in ölümü otobüste bulunan birçok yolcunun yaralanması ile neticelenen trafik kazası nedeniyle otobüsün zmm sigortacısından destekten yoksun kalma tazminatı talep edildiği anlaşılmaktadır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 91. maddesi gereğince aynı Kanun’un 85. maddesinde belirtilen, bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olması durumunda, poliçe limiti dahilinde işletenin sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere, mali sorumluluk sigortası yaptırılması zorunludur. Zorunlu mali sorumluluk sigortasının yaptırılmaması durumunda Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesi gereğince, zorunlu mali sorumluluk sigortasının kaza tarihindeki limitleri dahilinde işletenin üçüncü kişilere karşı sorumluluğunu … karşılayacaktır. Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türüdür. Araç sürücüsünün veya yakınlarının talepleri ise 92. madde kapsamında yer almamakla sigortacının sorumluluğu kapsamında kabul edilmiştir. Destekten yoksun kalma tazminatı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53/3. maddesinde düzenlenmiş olup; “Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar” şeklinde hükme bağlanmıştır.Görülmektedir ki destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Somut olayda da davacının desteği, tam kusuru sonucu meydana gelen trafik kazası sonucu vefat etmiş; davacılar, destekten yoksun kalan sıfatıyla, zorunlu mali sorumluluk sigortacısını hasım göstererek, destekten yoksun kalmaya dayalı tazminat isteminde bulunmuştur. Davacının üçüncü kişi konumunda olduğu hem mahkeme, hem de tarafların kabulünde olduğu gibi, işleten (veya sürücü) yakınlarının uğradıkları destek zararlarının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığına ilişkin Kanun’da ve buna bağlı olarak poliçede açık bir düzenleme bulunmadığı da yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşılmaktadır. Davacının uğradığı zarara bağlı olarak talep ettiği hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır. Davacının ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığı, ölüm nedeniyle doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacıya yansıtılamayacağı, dolayısıyla tam kusurlu araç sürücüsünün ve onun eylemlerinden sorumlu olan işletenin kusurunun, işletenin ve sürücünün desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyeceği, KTK ve kaza tarihinde yürürlükte olan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı sigorta şirketi, işletenin ve dolayısıyla sürücünün üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve destekten yoksun kalan davacı da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğuna göre, davalı sigorta şirketi zararın tamamından sorumlu olacağından, davacı davalı sigorta şirketinden destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecektir. (YHGK’nın 15/06/2011 gün ve 2011/17-142 esas – 411 kararı; YHGK’nın 22/02/2012 gün 2011/17-787 esas, 2012/92 kararı; YHGK., 16/01/2013 gün, 2012/17-1491 esas, 2013/74 karar). Davaya konu kaza 19/06/2014 tarihinde meydana gelmiş olup davacıların taleplerinin trafik sigortası teminatı kapsamında kaldığı anlaşılmakla davalı vekilinin bu yöndeki itirazları yerinde görülmemiştir. 6100 sayılı HMK’nın 281. maddesinde tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir. Bu düzenleme gereğince usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacaktır. HMK’nın 357/1. maddesinde de Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği, yeni delillere dayanılamayacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Dosya kapsamından hükme esas alınan kusur ve aktüerya raporun istinaf talep eden davalı tarafa HMK 281. maddesi gereğince ihtarat içeren tebligat ile tebliğ edildiği halde davalının rapora itiraz dilekçelerinde kusur ve hesaplama yöntemine itiraz edilmemiştir. Bu durumda HMK’nın 281. maddesi çerçevesinde aktüerya raporunda ki hesaplama bakımından davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden aktüerya raporunda ki hesaplamaya ve kusura ilişkin istinaf itirazının reddi gerekmiştir. TK’nın 99.maddesine göre, ZMSS Genel Şartları ile belirlenen belgeler ile birlikte sigorta kuruluşuna başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü içinde sigortacının tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüdün gerçekleştiği ve davalının temerrüt faizinden sorumlu olduğunun kabulü gerekir.Somut olayda; davacı tarafından dosyaya sunulan, davalı sigorta şirketinin hasar dosyasından davalıya başvuruda bulunulmuş olup bu tarihten sonraki 8. işgününün sonu itibariyle davalı sigorta şirketi temerrüde düşmüştür. Sigortacı yönünden bu tarihten itibaren temerrüt faizine hükmedilmiş olmasında isabetsizlik bulunmadığından istinaf talebi yerinde değildir. Dava dilekçesinde avans faizi talep edilmiştir. Kazaya karışan araç ticari yolcu otobüsü olduğuna göre avans faize hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 18.225,83 TL harçtan peşin alınan 4.556,45 TL harcın mahsubu ile bakiye 13.669,38 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.06/06/2023