Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/526 E. 2023/993 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/526
KARAR NO: 2023/993
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 15/12/2020
NUMARASI: 2018/1196 Esas – 2020/837 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 18/05/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: 26/11/2020 tarihinde Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi … mahallesinde plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen bir aracın okul önünde karşıya geçmeye çalışırken davacıya çarptığını, basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaralandığını, Ankara Üniversitesi Adli tıp Anabilim Dalı Başkanlığınca müvekkiline % 22,2 oranında daimi iş göremezliği ve 4 ay geçici iş göremezliği halinde kalacağını kanaatine varıldığını, 24/08/2016 tarihinde …na müvekkilinin zararını temin etmek için başvuru yapıldığını ancak yapılan ödemenin düşük olduğunu, kazaya ilişkin Akçakale Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2010/6977 S. 2011/384 K. numaralı dosya üzerinden soruşturma başlatıldığını, olaya sebebiyet veren aracın ve sürücüsünün tespit edilemediğinden kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini şimdilik 20.00,00 TL maddi tazminatın …na başvru tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davacı ıslah dilekçesi ile talebini 117.501,12 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesini özetle: Dava konusu tazminat talebinin zamanaşımına uğradığını, müvekkili kurumun davacıya ödemede bulunarak, üzerine düşen tüm sorumluluğu yerine getirdiğini ve tüm zararının karşılandığını, ödenen tazminatın ibraname mukabilinde ödenmiş olunduğunu, müvekkili kurumun başka bir sorumluluğu bulunmadığını haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “İş bu asıl ve ıslahla açılan davanın kısmen kabulü ile 117.501,12 TL’nin 18.01.2018 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, davacının daimi maluliyet durumunun tespiti adına Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’nden Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmeliğe Uygun Olarak Hazırlanmış Sağlık Raporu alınması gerektiğini, Sağlık Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş hastaneden rapor alınması gerektiğini, maluliyet raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi için Adli Tıp Genel Kurulundan maluliyete ilişkin sağlık raporu alınması gerektiğini, başvuru sırasında Gaziantep Dr. Ersin Aslan Eğitim Ve Araştırma Hastanesinden alınan 22.11.2017 tarihli maluliyet raporuna göre davacının maluliyet oranı %10 daha sonra Ankara Üniversitesinden alınan 09.11.2018 tarihli rapora göre ise davacının maluliyet oranının %21,2 olduğunu, iki rapor arasında çelişki bulunduğunu, öncelikle bu raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi gerekirken, taleplerine rağmen mahkemenin gerekli araştırmayı yapmadığını, davaya konu kazanın oluşumundaki kusur oranlarının tespitinin hatalı yapıldığını, kusur raporları arasında çelişki bulunduğunu, başvuru sırasında müvekkili kurumun aldırdığı kusur bilirkişi raporuna göre faili meçhul araç sürücüsü %25 kusurluyken, yargılama sırasında alınan kusur raporuna göre ise faili meçhul araç sürücüsü %50 kusurlu bulunduğunu, açıklanan nedenlerle, davacının kazanın gerçekleşmesinde asli ve ağır kusurunun bulunduğunu, maluliyet tazminatı hesaplanmasında, TRH-2010 tablosunun kullanılması halinde uygulanacak teknik faiz (iskonto oranı) 1,8 olması gerektiğini, SGK tarafından davacıya ödenmiş veya ödenen rücuya tabi tazminat miktarı tespit edilerek müvekkili kurum tarafından ödenecek tazminattan mahsup edilmesi gerektiğini, müvekkili kurum aleyhine karar verilmesi halinde ancak dava tarihinden itibaren ve yasal faiz oranlarına hükmedilmesi gerektiğini temerrüt tarihinin hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 26.11.2010 günü saat 08.30 sıralarında, Şanlıurfa Akçakele ilçesi Seyrantepe Mahallesinde plakası tespit edilemeyen bir aracın , karşıdan karşıya geçmek isteyen kaza tarihinde çocuk olan davacı …’a çarparak yaralanması ile sonuçlanan trafik kazası nedeniyle davalı tarafından yapılan ödemenin yetersiz olduğu ileri sürülerek bakiye tazminat talep edildiği anlaşılmaktadır. Olay tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 133/1. (6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 154/1.) maddesinde “borçlu borcu ikrar etmişse, özellikle faiz ödemiş veya kısmen ifada bulunmuşsa ya da rehin vermiş veya kefil göstermişse zamanaşımının kesileceği” düzenlemesine; 135/1(TBK m. 156/1) maddesinde ise “zamanaşımının kesilmesiyle yeni bir süre işlemeye başlar” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan bu düzenlemelerle herhangi bir ayrım yapılmaksızın, tüm borç ilişkileri bakımından geçerli olan zamanaşımının kesilmesi nedenleri ve kesilmeden sonra işleyecek sürenin ne olduğu tespit edilmiş bulunmaktadır. Haksız fiil niteliğinde olan trafik kazaları bakımından zamanaşımı sürelerini özel olarak düzenleyen 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109/2. maddesinde, haksız fiilin aynı zamanda suç teşkil ettiği durumlar için uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanacağı ilkesi benimsenmiştir. KTK’nın 109/2. maddesi ile zarar görenlerin kısa zamanaşımı süreleri nedeniyle hak kaybına uğramasının önlenmesi ve zarar görenlerin korunmasının amaçlandığı açıktır. Bu itibarla; haksız fiil mağduru olan zarar görenlerin korunması amacıyla getirilen ve daha uzun süreler içinde hak arama imkanı veren kanuni düzenlemenin, zarar görenlerin aleyhine sonuç doğuracak biçimde ve mutlak surette uygulanması, kanunun amacına uygun düşmeyecektir. Kaldı ki KTK’nın 109/2. maddesindeki ceza zamanaşımının uygulanması hükmünün, haksız fiiller de dahil olmak üzere tüm borç ilişkilerinde zamanaşımının kesilmesi nedenlerini ayrıca ve açıkça düzenleyen Borçlar Kanunu düzenlemelerini bertaraf edecek şekilde uygulanmasının, özel kanunda hüküm bulunmayan halde genel kanunun uygulanması ilkesine aykırı olacağı da gözden uzak tutulmamalıdır. Somut uyuşmazlıkta, kaza tarihi 26/11/2010 olup başvuru üzerine, 18/11/2018 tarihinde davalı tarafından 15.534,00 TL tazminat ödemesinin yapıldığı; bu ödemenin yetersiz olduğu ileri sürülerek davanın 14/12/2018 tarihinde açıldığı, davalının süresi içinde verdiği cevap dilekçesi ile zamanaşımı itirazında bulunmuş ise de; davalı tarafından 18/11/2018 tarihinde yapılan (kısmi) ödeme ile TBK’nun 154/1 maddesi gereği, zamanaşımı kesilmiş ve yeni iki yıllık süre işlemeye başlamış olup, dava tarihi itibariyle yeni işlemeye başlayan 2 yıllık zamanaşımı süresi de dolmamıştır. Davalı vekilinin zamanaşımı istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/12101 E.- 2022/5616K. sayılı ilamında da belirtildiği gibi) 6100 sayılı HMK’nın 281. maddesinde tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir. Bu düzenleme gereğince usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacaktır. HMK’nın 357/1. maddesinde de Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği, yeni delillere dayanılamayacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Dosya kapsamından hükme esas alınan kusur, maluliyet ve aktüerya raporunun istinaf talep eden davalı tarafa HMK 281. maddesi gereğince ihtarat içeren tebligat ile tebliğ edildiği halde davalının süresi içerisinde rapora itiraz etmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda HMK’nın 281. maddesi çerçevesinde kusur ve maluliyet oranları ile aktüerya raporunda ki hesaplama bakımından davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden kusur, maluliyet ve aktüerya raporunda ki hesaplamaya ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Yine kazaya karışan araç sigortasız olup davacı vekili, …na başvurusunu yaptıktan sonra verilen olumsuz yanıt üzerine dava açıldığına ve kısmi ödemenin yapıldığına göre ödeme tarihinin faize başlangıç tarihi olarak kabul edilmesinde usul ve yasaya bir aykırılık yoktur. İlk Derece Mahkemesince SGK’ya rücuya tabi ödeme yapılıp yapılmadığı sorulmuş olup gelen yazı cevabına göre davacılara herhangi bir ödeme yapılmadığının saptanması karşında bu yöne değinen istinaf talepleri yerinde değildir. Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 8.026,50 TL harçtan peşin alınan 2.006,63 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.019,87 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.18/05/2023