Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/503 E. 2022/834 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/503
KARAR NO: 2022/834
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 27/10/2020
NUMARASI: 2014/1727 Esas – 2020/613 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 27/04/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … tarafından 15/11/2013-2014 vadeli … sayılı KTK Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi ile sigortalı işleteni davalı … olan … plakalı aracın 07/05/2014 tarihinde davacıya ait araca çarpması sonucu oluşan trafik kazasında davacının sol el yüzük parmağının koptuğunu, davacıya çarpan araç sürücüsü hakkında Çorum 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/707 Esas sayılı dosyası ile ceza davası açıldığını, davacının aylık 2.300,00 TL maaş ile 650,00 TL ek ders ücreti aldığını, davacının kaza nedeniyle 33 gün çalışamadığını, parmağını kaybeden davacının psikolojisinin bozulduğunu belirtmiş, davacının maluliyete uğraması nedeni ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen, 50.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’dan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin sorumluluğunun sigorta poliçesi kapsamında kendi sigortalısının kusuru oranında zarar görenin uğradığı gerçek zararın tazmini noktasında bulunduğunu; kusur ve maluliyet oranının saptanması gerektiğini, tedavi giderleri ve geçici iş göremezlik zararından davalının sorumlu olmadığını, davacının dava konusu kaza nedeniyle elde ettiği gelirlerin mahsup edilmesi gerektiğini, sigorta şirketinin temerrüde düşürülmediğini, aynı zamanda yasal faizle sorumlu bulunduğunun dikkate alınması gerektiğini belirtmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı …’a dava dilekçesi ekli açıklamalı davetiye tebliğ edilmiş; ancak davalının yasal süresi için davaya karşı cevap dilekçesi vermemiş olduğu görülmüştür. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacı tarafından, davalılar … ve … Sigorta Aş. aleyhine açılan maddi tazminat davasının kabulü ile, Davacı …’in uğramış olduğu bedensel zararlar ve tedavi gideri için hesaplanan toplam 10.566,00 TL maddi tazminatın 07.05.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, Davacı tarafından, davalı … aleyhine açılan manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 7.000,00 TL manevi tazminatın 07/05/2014 kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, Manevi tazminat davası yönünden fazlaya ilişkin istemin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hükmedilen manevi tazminatın düşük olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından 07/05/2014 tarihinde davacı sürücü … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı otomobil ile … Caddesi üzerinde seyir halinde iken olay mahalline geldiğinde istikametine göre yolun sağ tarafında park halinde olan aracın yanına ikinci sıra olarak park edip, aracından inerek sol arka yolcu kapısının kilidini tutarak kapısını açtığı sırada sol elini, sol gerisinden seyirle gelmekte olan davalı sürücü … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı kamyonetin sağ yan kasa kısımlarıyla sıkışması neticesi parmağının koptuğu dava konusu trafik kazasının meydana geldiği, davacının maddi ve manevi tazminat talep ettiği; Olay nedeniyle davalı sürücü …’ın, %15 oranında, davacı sürücü …’in, %85 oranında kusurlu olduğu ; Davacı …’in 07.05.2014 tarihinde geçirmiş olduğu yaralanmadan dolayı mesleği öğretmen kabulünde %5, oranında maluliyetinin olduğu, 4 ay süresince iş göremezlik halinde kaldığı belirlenmiştir. Karayolları Trafik Kanunu’nda manevi tazminat konusunda özel bir düzenleme yapılmadığından trafik kazası nedeniyle oluşan cismani zarar nedeniyle manevi tazminat talep edilmesi halinde TBK’da manevi tazminata ilişkin hükümler uygulanacaktır. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesine göre, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.” TBK’nın 56/1. maddesi gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminat takdir edilirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmedilmesi gerekmektedir. Kazanın oluş şekli, kusur durumu, davacının yaralanması, maluliyet oranı ve iyileşme süresi, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, TBK’nın 56/1.maddesi kapsamında davacı lehine verilen manevi tazminat miktarı, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun olduğu kanaatine varılmıştır. Bu nedenle davalı vekilinin bu yöndeki istinaf iddia ve itirazı da yerinde değildir. Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.27/04/2022