Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/500 E. 2022/714 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2021/500
KARAR NO : 2022/714
DAVA : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)
KARAR TARİHİ : 07/04/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; sürücü … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı hususi kamyoneti ile Osmancık ilçesi istikameti yönüne seyri esnasında aracının direksiyon hakimiyetini kaybederek yoldan çıkıp takla atması neticesinde davacılar …nin yaralandığını, olay sonrasında …’nin Osmancık Devlet Hastanesi’ne kaldırıldığını, akabinde de Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hastanesine kaldırılarak tedavisinin yapıldığını, kaza nedeniyle davacı …in kafatasında kırık oluştuğunu, davacı …’nin ise pubis kırığı olması sebebiyle sakat kaldığını, olay nedeniyle şikayetçi olmadığından başlatılan soruşturma sonucunda takipsizlik kararı verildiğini, meydana gelen kaza tek taraflı kaza olsa da davacıların araç içerisinde yolcu olmaları nedeniyle kusurlarının bulunmadığını, kazanın davalının sigortalamış olduğu araç sürücüsünün % 100 kusuru ile meydana geldiğini, kazaya karışan aracın davalı sigorta şirketi tarafından trafik poliçesi ile kaza tarihinde sigortalı olduğunu, kaza sonrası davacıların malul kalmaları nedeniyle maluliyet tazminatının ödenmesi için 2918 sayılı yasanın 97. maddesi gereğince doğrudan davalı şirkete başvuru yapıldığı ve 245090806 nolu hasar dosyasının açıldığını ve sadece davacılardan .. için 91.580 TL ödendiğini, davacı … için herhangi bir ödeme yapılmadığı gibi bu güne kadar herhangi bir cevap da verilmediğini, davalı tarafından, davacı .. . için yapılan ödemenin düşük olması ve diğer davacı … için ise hiç ödeme yapılmamış olması nedeniyle maluliyet tazminatlarının fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı tutularak yapılan ödemenin mahsubu ile 3.000 TL maluliyet tazminatının ve 2.000 TL maluliyete ilişkin tazminatın davalı şirketten temerrüde düştüğü tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Kazaya sebebiyet veren … plaka sayılı aracın … poliçe nolu ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, davalı şirket tarafından 91.580,91 TL ödemede bulunarak sorumluluğunu yerine getirdiğini, bu nedenle de davanın reddi gerektiğini, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu bu nedenle de davanın görev yönünden de reddi gerektiğini, dava konusu taleplerin zamanaşımına uğradığını, davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasının mümkün olmadığını, HMK 107 anlamında belirsiz alacak davasının koşullarının oluşmadığını, davacı vekilinin davacının şikayetinden vazgeçtiğini belirttiği bu durumda ceza şikayetinden vazgeçmenin maddi tazminat talebinden de zımnen feragat olarak yorumlandığı müddetçe beyanda bulunanın ayrı bir dava ile talepte bulunamayacağını, aynı kazadan dolayı rücuya tabii ödeme olup olmadığının araştırılmasını, 6111 sayılı yasa gereğince tedavi giderlerinden SGK’nın sorumlu olduğu, temerrüt süresinin, delillerin tümünün sigorta şirketine tebliğinden itibaren 8 iş günü geçmesi ile başlayacağını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “1- 18.224,85-TL tazminatın, temerrüt tarihi olan 09.05.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleriyle birlikte ( trafik kaza tarihi olan 2009 yılı poliçe limitiyle sınırlı olmak üzere ) davalıdan alınarak davacı …ye verilmesine,
2-58.419,09-TL tazminatın, temerrüt tarihi olan 09.05.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleriyle birlikte ( trafik kaza tarihi olan 2009 yılı poliçe limitiyle sınırlı olmak üzere ) davalıdan alınarak davacı …yi verilmesine, ” karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı …Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı ….dan maluliyet raporu alınmadan hüküm kurulduğunu ve 22/11/2010 tarihli Haydarpaşa Numune Hastanesi’nin sağlık kurulu raporunda davacının hafif işitme kaybı bulunduğunu fakat dava ile illiyet bağı bulunup bulunmadığının net olmadığını, sigortalı araç sürücüsünün kazaya karıştığı ispatlanmadan hüküm kurulduğunu, kaza tespit tutanağı dahil dosyaya celp edilmeden salt dava dilekçesindeki ifadeler çerçevesinde kusur değerlendirmesi yapıldığını, davacılar için hatır taşıması söz konusu olduğunu, davacı yanın 12/11/2020 tarihinde davayı ıslah ettiğini ve ıslah ile ileri sürülen taleplerin zamanaşımına uğradığını, poliçe teminatı 150.000 TL olup müvekkil şirket tarafından 09.05.2013 tarihinde … için 91.580,91 TL ödeme yapıldığını, ödemenin bugünkü değeri 149.615,61 TL olarak hesaplanmış olup bakiye teminat limiti 384,39 TL kaldığını, davacı … için esas alınan maluliyet oranının fahiş olduğunu, dava konusu davacının gelecekte mahrum kalacağı gelir kaybı olduğundan bugün faize hükmedilmesinin aykırı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.2918 sayılı KTK.nun 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.” denilmektedir. Aynı Kanunun 109/2. maddesinde ise, “Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir. Zararın ve failin uzamış zamanaşımı süresinin bitmesinden sonra öğrenilmesi halinde, tazminat talebinin, öğrenme tarihinden itibaren 2918 sayılı yasanın 109. maddesindeki 2 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde ileri sürülmesi gerekmektedir. Öğrenme tarihinden itibaren, yeni bir uzamış zamanaşımı süresi işlemez (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 16/04/2008 tarih, 2008/4-326 E. ve 2008/325 K.sayılı kararı).Somut olayda davacı, 11/07/2009 tarihinde gerçekleşen kazada yaralanmıştır. Davacının maluliyetini ilk öğrendiği tarih ATK 3.İhtisas Kurulundan alınan 13/12/2019 rapor tarihi olup bu tarihten itibaren iki yıllık süre içinde 13/10/2020 tarihinde ıslah yapılmış ise de olay tarihi olan 11/07/2009 tarihinden itibaren 2918 sayılı yasanın 109. maddesinde 10 yıl olan zamanaşımı süresi dolmuş olduğundan, ıslah zamanaşımı geçtiği ve davalı tarafça süresinde ıslah zamanaşımı itirazında bulunulduğu halde mahkemece göz önüne alınmadan ve değerlendirilmeden hüküm kurulması doğru olmamıştır.Kaldı ki, kazanın oluşuna ilişkin dosyada kaza tespit tutanağı ya da herhangi bir bilgi belge bulunmadığı, soruşturma dosyasının getirtilmediği, alınan kusur raporunun davacı beyanlarına göre düzenlendiği, davalı tarafça süresinde kusur raporuna itiraz edildiği halde itirazların değerlendirilmeden davalı sürücünün tam kusurlu olduğu kabul edilerek yapılan hesaplamaya göre hüküm kurulması eksik incelemeye dayalı olmuştur. Davalı vekilinin kusura ilişkin itirazı yerindedir.Trafik kazası nedeniyle açılan tazminat davalarında maluliyete ilişkin alınacak raporların nasıl düzenleneceğine ilişkin ne Karayolları Trafik Kanun’un da ne de Türk Borçlar Kanun’unda düzenleme yapılmamış, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin içtihatları ile kaza tarihine göre dönemsel olarak uygulanması gereken Yönetmelikler açıklanmıştır. Buna göre maluliyete ilişkin alınacak raporların 11.10.2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine, 01.09.2013 tarihinden sonra Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine, 01.06.2015 tarihinden sonra da Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğine uygun olarak düzenlenmesi gerekir (Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2021/3010 E. ve 2021/1556 K., 2021/768 E. ve 2021/2172 K., tarih, 2020/835 E. ve 2021/2735 K., 2018/3614 E. ve 2020/3544 K., 2018/3470 E. ve 2020/153 K.sayılı kararları).Somut olayda, davacı i …için Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinden Özürlü Sağlık Kurulu tarafından, “özürlü kimliği alabilmesi” gerekçesi ile düzenlenen 22.11.2010 tarihli rapor hükme esas alınmış ise de yukarıda belirtildiği gibi dava konusu kaza sebebiyle davacının maruz kaldığı trafik kazası neticesi meydana geldiği bildirilen arızasının kaza tarihinde yürürlükte olan “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümleri uygulanarak düzenlenmiş maluliyet raporu alınmadan hüküm kurulması da doğru olmamıştır.Davalı vekili tarafından hatır taşıması savunmasında bulunduğu halde mahkemece bilirkişi raporuna dayanılarak bu savunma üzerinde durulmadan hesaplanan tazminattan Yargıtay içtihatları doğrultusunda %20 oranında indirim yapılıp yapılmayacağının değerlendirilmemesi eksik incelemeye dayalı olmuştur. KTK’nın 96. maddesi hükmüne göre garameten ödeme ilkesi gereğince, bir rizikonun gerçekleşmesi ile zarar görenlerin birden fazla olması ve tazminat alacaklarının da sigorta sözleşmesinde öngörülen sigorta bedelinden fazla olduğu hallerde, zarar görenlerden her birinin sigortacıya karşı yöneltebileceği tazminat miktarı isteminden, sigorta bedelinin tazminat alacaklıları toplamına olan oranına göre indirim yapılmasını öngörülmektedir. Zarar görenlerin birden fazla olması halinde, bunlar arasında eşitlik esasını dikkate alan bu ilkenin, zarar sigortası olan zorunlu mali mesuliyet sigortalarında da dikkate alınması gerekmektedir. Birden fazla kişi zarar görmüşse sigortacı, poliçede gösterilen limitle sorumlu olacağından zarar gören üçüncü kişiler oranlama yoluyla (garameten-oranlı eşit paylaştırma esasına göre) tazminat isteyebileceklerdir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2018/184 E. ve 2019/11850 K. sayılı kararı).Davacı …’ya dava tarihinden önce 91.580,91 TL ödeme yapıldığı tarafların kabulündedir. Bu durumda davanın, KTK’nın 111. maddesinde düzenlenen hak düşürücü süre de açıldığı anlaşıldığından Mahkemece hükme esas alınan hesap raporunda, ödeme tarihindeki verilerine göre yapılan hesaplamada fahiş fark tespit edildiğinden tazminat verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamakta ise de davalının davadan önce ödediği bedelin, ödemenin yapıldığı tarih ile zarar hesabının yapıldığı tarih arasında işleyen yasal faiz hesaplanarak güncellenmesi ile bulunan güncellenmiş miktarın (149.615,61 TL), tazminat miktarından mahsup edilmesi suretiyle karar vermek gerekirken 91.580,91 TL ödeme miktarı düşülerek ve kişi başı limit ve kaza başı limit aşılmadan hak sahipleri yönünden oranlama (garame) yapılarak yapılacak hesaplamaya göre değerlendirme yapılarak karar verilmemiş olması da doğru olmamıştır.
Davacılardan …ye velayeten ve kendi adına asaleten …ye velayeten … vekili tarafından dava açıldığı halde mahkemenin karar başlığını buna uygun düzenlememiş olması da doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,
4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,
5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.07/04/2022