Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/493 E. 2023/1151 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/493
KARAR NO: 2023/1151
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 18/11/2020
NUMARASI: 2017/894 Esas – 2020/701 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 15/06/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkillerinin 22.04.2017 tarihinde trafik kazası sonucu hayatını kaybeden …’ın eşi ve çocukları olan mirasçıları olduğunu, müteveffanın ticari yolcu taşımacılığı yapan … plakalı araç içerisinde yolcu olarak bulunmakta iken vefat ettiğini, aracın kaza tarihinde Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortasının bulunmadığını, Karayolları Taşıma Kanunu’nun 2.maddesi ile “Bu kanun kamuya açık karayolunda motorlu taşıtlarla yapılan yolcu ve eşya taşımalarını, taşımacıları, taşıma acentelerini, taşıma işleri komisyonucularını, nakliyat ambarı ve kargo işletmecilerini, taşıma işlerinde çalışanlar ile taşımalarda yaralanılan her türlü ticari taşımanın” Karayolları Taşıma Kanunu’nun kapsamında olduğunu, mevzuat hükümleri gereğince müvekkili murisinin yolcu olarak bulunduğu minibüsün Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası yaptırmasının zorunlu olduğunu, belirtilen mevzuat hükümleri gereğince ferdi kaza poliçesi bulunmayan …plakalı aracın kaza tarihi itibariyle geçerli poliçe limitine göre davalı Güvence Hesabının sorumlu olduğunu, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 175.000 TL tazminatın davalı güvence hesabında temerrüt tarihinden itibaren faiziyle tahsili ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı vekili tarafından 22.04.2017 tarihinde meydana gelen kaza ile ilgili olarak Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortasından Kaynaklanan Tazminatın Ödenmesi talebi ile kurumlarına başvurulduğunu, yapılan inceleme sonucu ödeme yapılmasına karar verildiğini, gerekli belgelerin listesinin 21.08.2017 tarihinde alacaklı vekiline gönderildiğini, davacıların bu davayı kötü niyetli olarak açtıklarını savunarak savunarak haksız davanın reddi ile yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davacılara yükletilmesini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulü ile davalının icra dosyasındaki kısmi itirazının iptaline, takibin 25.342,50 TL üzerinden devamına, 25.342,50 TL’ye dava tarihinden itibaren % 9,75 ve değişen oranlarda avans faizi işletilmesine, % 20 oranındaki 5.068,5‬0 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili kurum tarafından yapılan inceleme neticesinde müteveffanın mirasçılarına toplam 175.000,00 TL ödenmesine karar verildiğini, ödemenin yapılabilmesi için gerekli belgeleri havi listenin 21.08.2017 tarihinde 201/22547 giden evrak numarası ile alacaklı vekiline gönderildiğini, ancak davacı tarafından hukuka aykırı ve kötüniyetli bir şekilde müvekkili kurum aleyhine ilamsız icra takibi yapıldığını, müvekkili kurumun sigorta limiti olan 175.000,00 TL’yi ödemeye hazırken ve bunu davacı yana bildirmişken, yargılama gideri, vekalet ücreti ve faiz yönünden müvekkili kurumu zarara uğratma saikiyle yapılan icra takibinin kötü niyetli olup hukuka aykırı olduğunu, müvekkili kurumun anılan icra dosyasına poliçe teminat limitinin tamamı olan 175.000,00 TL’yi ödediğini, yapılan bu ödeme ile müvekkili kurumun başkaca herhangi bir sorumluluğu kalmadığını, takibin açılmasında herhangi bir kusuru bulunmayan ve temerrüde düşmemiş olan müvekkili kurumun ilgili icra dosyasına gönderilen 175.000,00 TL dışında, alacaklıların gerek işlemiş ve işleyecek faizden gerekse icra gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmasının hukuken mümkün olmadığını, bu sebeple yerel Mahkeme kararının hatalı olduğunu ve yeniden incelemeyi gerektirmediğini, icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu, dava konusu olay ve uyuşmazlık, mahkemece tazminat konularında yapılmış olan inceleme ve yargılamalar neticesinde çözüme kavuşturulabildiğini, yargılamaya muhtaç bir alacak için icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu kararın bu yönüyle de hatalı olduğunu, ilamsız icra dosyası ile talep edilen işlemiş faizin hatalı olduğunu, müvekkili kurum ile davacılar arasında herhangi bir ticari ilişki söz konusu olmadığından ve müvekkili kurumun sorumluluğu yasadan kaynaklandığından, alacağa ancak yasal faiz işletilmesinin hukuka uygun olacağını karar bu yönüyle de hatalı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunun tamamıyla İİK hükümleri çerçevesinde tanzim edildiğini, dava konusu olayın KTK ve Genel Şartlar boyutunun hiç incelenmediğini, somut olaya karşı sunulan itirazların (temerrüde ilişkin süreler) KTK ve Genel Şartlar kapsamında olduğunu ve somut olayın bu yönüyle değerlendirilmesi gerektiğini, bu sebeple hukukçu bilirkişi tarafından tanzim edilmemiş olan hatalı bilirkişi raporuna dayanak yerel mahkeme kararının kabulü mümkün olmadığını, kararın bu yönüyle de tekrar incelenmeyi gerektirdiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortasından Kaynaklanan Tazminatın tahsili için Güvence Hesabı aleyhine yapılan takibe kısmi itiraz nedeni ile itirazın iptali takibin devamı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası, yolculuğun başlangıcından bitişine kadar, otobüsün içinde veya dışında, otobüs hareket halinde iken veya değilken, yolculuk sırasında veya bekleme, duraklama ve mola yerlerinde karşılaşılabilecek her türlü kazalara karşı, sigortalılar (yolcular, sürücüler ve yardımcılar) yararına taşımacı tarafından yaptırılması zorunlu bir kaza (can) sigortası olup, kazanın oluşunda taşımacının yada sürücü ve yardımcılarının bir kusurları bulunmasa bile, ölümlerde sigorta poliçesinde yazılı tutarın tamamı, bir zarar (destekten yoksunluk) hesabı yapılmaksızın, ölen kişinin mirasçılarına eksiksiz ve kesintisiz olarak; yaralanmalarda beden gücü kayıp oranına göre zarar gören kişilere ödenir. Ödenecek tazminat miktarı yönünden “zarar sigortası – tutar (meblâğ) sigortası” ayrımında Zorunlu Koltuk Sigortası bir “tutar (meblâğ) sigortası”dır. Zarar sigortasında sigortacının ödeyeceği tutar, “sigorta değeri” ya da “sigorta poliçesinde yazılı tutar” olmayıp, sigortalının ya da üçüncü kişinin uğradığı “zararın tutarı”dır. Meblâğ sigortasında ise, sigortacı, sigorta ettirilen kişinin zarara uğraması durumunda, somut zarar ne olursa olsun, sigorta sözleşmesinde belirlenen tutarı (meblâğı), başka bir deyişle, sigorta poliçesinde yazılı olan “sigorta bedelini” eksiksiz ve tam ödemek zorundadır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 28/05/2019 tarih, 2016/15359 E. ve 2019/6854 K. sayılı kararı). Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası sıralı sorumluluk sistemine dahil bulunmayıp bu sigortaya başvuru şartı bulunmamaktadır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 11/10/2018 tarih, 2015/16453 E. ve 2018/8999 K. sayılı kararı). Benzer bir yorumla Grup Ferdi Kaza Sigortası da sıralı sorumluluk sistemine dahil olmadığından doğrudan dava açılabilecektir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesinde 6704 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle değişiklik yapılarak, zarar görenin, dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği düzenlenmiş, aynı değişiklikle Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabileceği veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabileceği belirtilmiştir. 6704 sayılı Kanun’un 26.04.2016 tarih, 29695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanması ile yayım tarihi olan 26.04.2016 tarihinden itibaren KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlüğe girmiştir. Somut olayda araçta yolcu konumunda bulunan ve davacıların desteği olduğu belirtilen …’ın öldüğü, olaya karışan … plakalı aracın kaza tarihini kapsar Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası bulunmadığından davacıların Güvence Hesabın’a karşı belirtilen sigorta kapsamında maddi tazminat talebi ile eldeki davayı açtıkları anlaşılmıştır. Davacılar vekilince Güvence Hesabına 11/08/2017 tarihinde APS gönderi yolu ile müracaat edildiği 8 iş gününün 23/08/2017 tarihi akşamında dolduğu anlaşılmıştır. Davalı 21/08/2017 tarihi itibari ile ödeme kararı aldıklarını kabul ederek belirtilen belgelerin gönderilmesini talep etmiştir. Bu cevabın davacılara tebliğine ilişkin belgenin hasar dosyasında bulunmadığı görülmüştür. Takip tarihi ise 25/08/2017 tarihidir. Davalı ödeme emrinin tebliğ tarihi olan 14/09/2017 tarihinin ertesi günü 15/09/2017 tarihinde icra dosyasına talep edilen asıl alacak miktarı olan 175.000,00 TL yi ödemiş ferilere itiraz etmiştir.İtirazın iptali davasında alacak, icra takip tarihi itibariyle belirlenir. Ancak dava tarihine kadar bir ödeme yapılmış ise yapılan ödeme düşüldükten sonra kalan alacak yönünden itirazın iptali davası açılmalıdır. Dolayısıyla takipten sonra, ancak dava açılmadan önce yapılmış olan ödemeler yönünden dava açılmasında, davacı tarafın hukuki yararı bulunmamaktadır. Takipten sonra ancak davadan önce yapılan kısmi ödeme miktarı bakımından dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığından dava reddedilse -veya kısmi ödeme miktarınca dava açılmasa- bile, kısmi ödemenin yapıldığı icra takibi kendi yasal prosedürü içerisinde devam edecek, hatta asıl borç kalksa bile faiz ve ferileri yönünden takip sürebilecek, salt bu nedenle icra dosyasının kapanmasından söz edilemeyecektir. Nitekim aynı ilke Hukuk Genel Kurulunun 12.11.2003 gün ve 2003/19-589 E., 2003/645 K, 19.10.2011 gün ve 2011/19-532 E., 2011/640 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.05.2018 gün, 2017/19-910 E. ve 2018/1111 K.). Somut olayda, borçlu tarafından takipten sonra ve davadan önce asıl borç ödenmiş ise de itiraz sonucu takip tamamen durmuş olduğundan icra giderleri, vekalet ücreti ve varsa işlemiş faiz vs. yönünden duran takibin devamı için itirazın iptali davası açılmasında hukuki yarar vardır. Ne var ki bu feri taleplere ilişkin hesaplamalar kararın infazı aşamasında icra müdürlüğünce yapılacak kapak hesabıyla yerine getirilir. Bu durumda mahkemece davaya konu borç fer’ileri ile ilgili rakam ve miktar belirtilmeksizin yalnızca alacak kalemlerinden bahisle itirazın iptali ve takibin devamına karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/20126 Esas ve 2018/1165 Karar, 2016/15516 Esas ve 2018/565 Karar sayılı kararları). Davacı tarafça, dava dilekçesi ile borçlunun kısmi itirazlarının iptaline, takibin devamına icra takibinden kaynaklı olan ödemeyen icra vekalet ücreti, işlemiş faiz, diğer icra giderleri harç ve tüm ferilerin davalıdan avans faiziyle tahsili, borçlunun %20 oranında kötü niyet tazminatına mahkum edilmesi istemi ile açılmıştır.Takip dosyasının incelenmesinde takip tarihinden önce işlemiş faiz talep edilmediği, takip tarihinden itibaren avans faizi istendiği görülmüştür. Kabule göre de takip tarihi itibari ile likit hale gelmiş bir alacağın varlığından söz edilemeyeceğinden, davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi doğru olmamıştır. Davacıların murisinin olayda ticari yolcu taşımacılığı yapan araçta yolcu olması nedeni ile avans faizi istenmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Dairemizce, İlk Derece Mahkemesinin kararının, emsal yargıtay içtihadında belirtildiği üzere feri taleplere ilişkin hesaplamalar kararın infazı aşamasında icra müdürlüğünce yapılacak kapak hesabıyla yerine getirileceğinden, rakam belirtilmeksizin takip tarihi ile ödeme tarihi arasındaki işlemiş faiz, icra vekalet ücret alacağı ve icra dosya masrafları yönünden takibin devamına, icra inkar tazminatı talebinin reddine şeklinde düzeltilmesi gerekmiştir. Miktar belirtilmediğinden maktu harç hesaplanmış ve davalı aleyhine hüküm kurulamayacağından vekalet ücreti aynı bırakılmıştır. Bu nedenle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
A-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre: Davanın KABULÜNE,1-Davaya konu icra takibine yapılan kısmi itirazın iptaline, takip tarihi ile ödeme tarihi arasındaki işlemiş faiz, icra vekalet ücret alacağı ve icra dosya masrafları yönünden takibin devamına, icra inkar tazminatı talebinin reddine2-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 31,40 TL + 598,00 TL tamamlama harcından oluşan toplam 629,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 449,5‬ TL harcın davacıya iadesine,3-Davacılar tarafından yatırılan179,90 TL harcın davalıdan tahsil edilerek davacılara verilmesine,4-Davacı tarafından yapılan; posta, tebligat, müzekkere ve bilirkişi ücretinden oluşan toplam 2.460,90 TL yargılama giderinin davalıdan tahsil edilerek davacılara verilmesine,5-Davacı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden kabul edilen dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca hesap olunan 3.801,38 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsil edilerek davacılara verilmesine, 6-Davalı tarafından yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına, 7-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN; 1-Davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine,2-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan 31,50 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 162,10 TL istinaf başvuru harcının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/06/2023