Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/450 E. 2021/1485 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/450
KARAR NO: 2021/1485
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 24/11/2020
NUMARASI: 2020/379 Esas – 2020/595 Karar
DAVA: Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/09/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … Sigorta A.Ş.’ne sigortalı sürücüsü …’ın kendisine kırmızı ışık yandığı sırada kavşağa girdiğini ve kazanın gerçekleşmesine neden olduğunu, müvekkiline ait … marka 2015 model aracın kaza tarihinde kilometresini ortalama 43.000 civarında olduğunu, aracın iş bu davaya konu kaza öncesine ait kazası maddi hasar kaydının bulunmadığını, anılan kaza neticesinde 18.400,00 TL maddi hasar ve minimum 12.000,00-15.000,00 TL lik değer kaybı meydana geldiğini, davalı sigorta şirketine maddi değer kaybını karşılanması için başvuru yaptıklarını ancak davalı sigorta şirketi tarafından araçta meydana gelen yalnızca maddi hasara istinaden 8.837.19 TL’lik ödeme yapıldığını, başka ödeme ve değer kaybına istinaden ise herhangi bir ödeme yapılmadığını belirterek değer kaybı yönünden 100,00 TL, maddi hasar yönünden 18.400,00 TL’nin davalı … yönünden kaza tarihinden davalı … Sigorta A.Ş. yönünden ise başvuru tarihi gözetilerek temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile tahsil edilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketin sorumluluğunun sigortalısının sorumluluğu ve nihayetinde poliçe teminatı ile sınırlı olduğunu, davacı tarafından müvekkil sigorta şirketine başvurusu üzerine açılan hasar dosyasından yapılan değerlendirme neticesinde 06/09/2019 tarihinde davacıya 8.837.19 TL değer kaybı tazminatı ödemesi yapıldığını, müvekkil şirketin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiğini, tacir olan davacı kurum ile davalı arasında sözleşmeden doğan bir hukuki ilişki bulunmayıp haksız fiilden kaynaklanan ilişki bulunduğunu, bu nedenle tacir olan davacının ancak açacağı ayrı bir dava yoluyla B.K.’nın 105. maddesindeki yasal koşulları kanıtlamak suretiyle munzam zararını isteyebileceğini, tüm bu nedenlerle davacı ile müvekkil şirket arasındaki mutabakat gereği davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, ” Davanın reddine ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hem davacı hem de davalı tarafın bilirkişi deliline dayandığını, mahkemenin delil avansının ödenmesini davacı ve davalı tarafa eşit olarak yüklemesi gerekirken yalnızca davacı tarafa yüklediğini, değer kaybı yönünden bilirkişi incelemesinin gerekli olduğunu ancak çekici ücretinin ödenip ödenmediği yönünde bir incelemeye gerek olmadığını, yerel mahkeme kararında bilirkişi ücreti yatırılmadığından bu delilden vazgeçilmiş sayılacağı yönündeki karar yerine makbuzu sunulan 600,00 TL’lik çekici bedeli ile davacı vekili lehine 600,00 TL vekalet ücreti ödenmesine karar verilmesi gerektiğini, feragat nedeni ile vekalet ücretinin yarısına hükmolunması gerektiğini ve davalı vekilleri lehine tek vekalet ücreti hükmüne karar verilmesi gerekirken ayrı ayrı vekalet ücretine karar verildiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. 6100 sayılı HMK’nin 266. maddesinde; ‘’ (1) Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. ‘’ ve ‘’ Delil ikamesi için avans ‘’ başlığını taşıyan 324. maddesinde; ‘’ (1) Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. (2) Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır. ‘’ düzenlemelerine yer verilmiştir. Somut uyuşmazlıkta, davacı taraf, 26/11/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davacının kaza sebebiyle aracından meydana gelen hasar bedelinden ödenmeyen kısmı(18.400,00 TL) ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 100,00 TL değer kaybı talep ettiği, İlk Derece Mahkemesince 30/06/2020 tarihli ön inceleme duruşmasında taraflar arasındaki uyuşmazlık belirlenmiş olup, 26/11/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasında tarafların kusur oranlarının ve davacının kaza sebebiyle aracından meydana gelen değer kaybının ne kadar olduğu, davalının değer kaybından ve çekici ücretinden sorumlu olup olmadığı noktasında olduğu tespit edilmiştir. Yine aynı celsede davacı vekili “.. 18.400 TL’lik maddi hasar yönünden 17.800 TL’lik kısmından feragat ediyoruz ancak 600 TL’lik çekici bedeli üzerinden maddi hasar talebimiz devam etmektedir. Değer kaybına ilişkin talebimiz de devam etmektedir.” şeklinde beyanda bulunmuştur. Mahkemece ön inceleme duruşmasında ara kararı ile davacı tarafa bilirkişi ücretinin 2 haftalık süre içinde karşılanmasına, bilirkişi ücretini süresi içerisinde yatırmadığı takdirde bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağının ihtarında bulunmuş ancak davacı tarafça verilen sürede ve halen bilirkişi ücretinin yatırılmadığından, davacı tarafın bilirkişi delilinden vazgeçmiş sayıldığı bu nedenle davanın ispatlanamadığı sonuç ve vicdani kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiş ise de; HMK’nın 190/1 maddesine göre, ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. İspat yükünün doğru tayini davanın seyri açısından hayati öneme haizdir.TMK’nın 6. maddesine göre de kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Ayrıca HMK’nın 324. maddesinde taraflardan her birisinin ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen ücreti kesin süre içerisinde yatırmak zorunda olduğu, tarafların aynı delilin ikamesini talep etmeleri halinde gereken avansı yarı yarıya ödeyecekleri düzenlenmiştir. Davalılardan … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile; Davacı ile müvekkili şirket arasındaki mutabakat gereği davanın reddine karar verilmesini, Davacı tarafın tazminat talep etmeye hakkı olup olmadığının, var ise miktarının tespiti için “Bilirkişi” incelemesi yaptırılması gerektiği savunmasında bulunmuştur. Bu durumda değer kaybı miktarının ve kusur oranının davacı tarafından ispatlanması gerekir. Öyleyse, anılan maddeler uyarınca delil ikamesi için verilen kesin süre içerisinde masrafın yatırılmaması halinde, delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılarak, dosyanın mevcut haliyle karara bağlanması gerekirken, sürenin kesin olduğunun belirtilmediği halde bu nedenle davanın reddi ile makbuzu sunulan 600,00 TL’lik çekici bedeli hakkında karar verilmemiş olması ile feragat edilen miktar yönünden de feragat nedeniyle davanın reddi yerine yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru olmamıştır. Kabule göre karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 6. maddesinde “Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul, sulh veya herhangi bir nedenle; ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar giderilirse, Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra giderilirse tamamına hükmolunur” hükmü bulunmaktadır. Yine Tarifenin 13. maddesi “Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin İkinci Kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (yedinci maddenin ikinci fıkrası, onuncu maddenin üçüncü fıkrası ile onikinci maddenin birinci fıkrası, onaltıncı maddenin ikinci fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. Ancak hükmedilen ücret, kabul veya reddedilen miktarı geçemez” şeklinde düzenlenmiştir. Bu nedenle bu yönden istinaf talebi yerinde değildir. Ancak ; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 3. maddesinde, müteselsilen sorumlu olanlar aleyhine açılan davanın reddi halinde ret sebebi ortak olanlar lehine tek vekalet ücretine karar verileceği öngörülmüştür. Mahkemece, aynı nedenle haklarında açılan davaları reddedilen davalılar lehine ayrı ayrı vekalet ücreti verilmesi de doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.23/09/2021