Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/446 E. 2023/1051 K. 06.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/446
KARAR NO: 2023/1051
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 24/11/2020
NUMARASI: 2017/45 Esas – 2020/464 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 06/06/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 29/05/2016 tarihinde meydana gelen trafik kazasında, sigorta poliçesi bulunmayan motosiklette yolcu olarak bulunan müvekkilinin yaranlandığı ve malul kaldığını, kazanın meydana gelmesinde motosiklet sürücüsünün tam kusurlu olduğunu, meydana gelen zarardan davalının sorumlu tutulması gerektiğini belirterek davanın kabulüne 3.200,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davacı ıslah dilekçesi ile talebini 150.878,54 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu olaya ilişkin olarak öncelikle müvekkiline başvuru yapılmasının dava şartı olduğunu, davacı tarafça müvekkiline başvuru yapıldığını ancak evrak eksikliği nedeniyle başvurusunun reddedildiğini bu nedenle dava şartının yerine getirilmediğini ayrıca davacının maluliyetine ilişkin olarak ATK incelemesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulü ile toplam 96.562,24 TL tazminatın 03/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili ile davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili katılma yoluyla istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dosyada hem çalışma gücü yönetmeliğine hemde özürlülük ölçütü yönetmeliğine göre rapor alınmışsa da; özürlülük ölçütü yönetmeliğine göre alınan rapora itibar edilerek hüküm tesis edilmesinin yerinde olmadığını, hesaplamada TRH 2010 yaşam tablosu ve 1,8 teknik faiz uygulanmasının hatalı olduğunu hesaplamanın PMF yaşam tablosu 1/kn formülü ve %10 artırım %10 iskonto yöntemine göre yapılması gerektiğini, hatır taşıması ve müterafik kusur indirimi yapılması hatalı olup, davacının yakın arkadaşının aracında iken kaza meydana geldiğinden örf ve adet kuralları gereği para ile taşınması mümkün olmadığını, karşı vekalet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu, takdiri indirim sebebiyle karşı vekalet ücretine hükmedildiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava açılmadan önce müvekkiline eksik belgeler ile davacının başvuru yaptığını, sağlık kurulu raporunun davacı vekilinden yazılı olarak talep edildiğini, davacının bu belgeleri müvekkili kuruma sunamadığını, bu belgelerin zorunlu olmadığından bahisle yargı yoluna gittiklerini, kazaya karışan motosikletin trafik sigortası yaptırma zorunluluğu bulunmadığından müvekkili kurum açısından husumetten davanın reddi gerektiğini, davacının daimi maluliyet durumunun tespiti adına ATK 3. İhtisas Dairesi’nden Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmeliğe uygun olarak hazırlanmış sağlık raporu alınması gerektiğini, müvekkili kurumun geçici işgöremezlik tazminatından sorumluluğunun bulunmadığını, SGK’nın sorumlu olduğunu, SGK tarafından davacıya ödenmiş veya ödenen rücuya tabi tazminat miktarı tespit edilerek müvekkili kurum tarafından ödenecek tazminattan mahsup edilmesi gerektiğini, dava tarihinden itibaren ve ancak yasal faiz oranlarına hükmedilmesi gerektiğini, temerrüt tarihinin hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 29/05/2016 tarihinde Gaziantep ili, İslahiye ilçesi, … Mahallesi’nde, dava dışı sürücü … sevk ve idaresindeki plakasız ve tescilsiz, … marka motosikletle seyretmekte iken virajlı kesime geldiğinde, hakimiyetini kaybederek gidişine göre sol taraftan yol dışına çıkıp yolun sol kenarındaki kuru dere yatağına savrulması ile meydana gelen trafik kazasında matosikletin arkasında yolcu olarak bulunan davacının yaralanması nedeniyle davalıdan tazminat talep edildiği anlaşılmaktadır. Hatır taşımaları bir menfaat karşılığı olmadığı cihetle, bu gibi taşımalarda 6098 sayılı TBK’nın 51. (818 sayılı BK’nın 43) maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur, 6098 sayılı TBK 52 maddesinde düzenlenmiştir. Mağdurun kusurunun zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması söz konusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılmasını da gerektirebilir. Somut uyuşmazlıkta; dosya kapsamından dava dışı sürücü ile davacı yolcunun arkadaş oldukları birlikte alkol aldıktan sonra yola çıktıkları, davacı yolcunun dava dışı sürücünün alkollü olduğunu ve sürücü belgesi olmadığını bilerek araca binmesi nedeni ile mahkemece bilirkişi raporunda belirlenen tazminat miktarından müterafik kusur indirimi yapılmasında; Yine davacı ile araç sürücüsünün arkadaş oldukları birlikte gezip eğlenmek amacı ile araca bindikleri ve bu esnada kazanın meydana geldiği anlaşıldığına göre davacının yolcu olarak taşınmasının hatır taşımacılığı kapsamında olduğu kabulü ile hesaplanan maddi tazminattan hatır taşıması indirimi yapılmasında ve yerleşik yargısal içtihatlara göre indirim oranlarının %20 olarak ve ayrı ayrı uygulanmasında da bir isabetsizlik yoktur.6100 sayılı HMK’nın 281. maddesinde tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir. Bu düzenleme gereğince usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacaktır. HMK’nın 357/1. maddesinde de Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği, yeni delillere dayanılamayacağı düzenlemesine yer verilmiştir.Dosya kapsamından hükme esas alınan maluliyet ve aktüerya raporunun istinaf talep eden davacı vekiline HMK 281. maddesi gereğince ihtarat içeren tebligat ile tebliğ edildiği halde davacı vekilinin süresi içerisinde rapora itiraz etmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda HMK’nın 281. maddesi çerçevesinde maluliyet oranları ile aktüerya raporunda ki hesaplama bakımından davalı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden maluliyet ve aktüerya raporunda ki hesaplamaya ilişkin davacı vekilinin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Trafik kazası nedeniyle açılan tazminat davalarında maluliyete ilişkin alınacak raporların nasıl düzenleneceğine ilişkin ne Karayolları Trafik Kanun’un da ne de Türk Borçlar Kanun’unda düzenleme yapılmamış, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin içtihatları ile kaza tarihine göre dönemsel olarak uygulanması gereken Yönetmelikler açıklanmıştır. Buna göre maluliyete ilişkin alınacak raporların, 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmelik’i, 01/09/2013 tarihi ile 01/06/2015 tarihleri arasında sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmelik’i, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine, 20/02/2019 tarihinden sonrada Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. (Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2021/12907 E. ve 2022/6237 K., 2021/12288 E. ve 2022/6235 K., 2021/11515 E. ve 2022/5238 K. sayılı kararları). Somut uyuşmazlıkta Adli Tıp Kurumu 2.İhtisas Kurulundan alınan 11/06/2019 tarihli maluliyet raporunda, kaza tarihine göre uygulanması gereken Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri esas alınarak davacıda dava konusu edilen trafik kazasına bağlı olarak oluşan yaralanmanın maluliyet oluşturup oluşturmadığı konusunda illiyet bağını da ortaya şekilde yapılan değerlendirmeye göre davacının meslekte kazanma gücünü % 16 oranında kaybettiği ve geçirdiği kaza nedeniyle 9 aya kadar geçici iş göremez hale geldiği tespit edilerek bildirilmiştir. İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan maluliyet raporunun dosya kapsamı ve davacının kaza nedeniyle düzenlenen tüm tıbbi belgeleri de incelenerek maluliyet oranının tespiti açısından kaza ile yaralanma arasındaki illiyet bağı da açıklanarak kaza tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde düzenlenmiş olmasına göre bu yöne değinen davalı vekili istinaf itirazı yerinde değildir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin KTK’nın 98.maddesinin kapsamının belirlenmesi bakımından vermiş olduğu 02/03/2022 tarih, 2022/312 E. ve 2022/3685 K. sayılı kararında Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunduğunu, KTK’nın 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumuna geçtiğini belirlemiş ancak geçici iş göremezlik yönünden sigorta şirketlerinin sorumluluğu devam ettiğini vurgulamıştır. Bu nedenle davalı vekilinin geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir (Benzer yönde Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/6911 E. ve 2021/10351 K., 2021/5305 E. ve 2021/7685 K. sayılı kararları). Dosya kapsamından; Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda kazaya karışan iki tekerlekli motosikletin tescile tabi ve trafik sigortası yapılması zorunlu araç türlerinden olduğunun tespit edilmiş olmasına göre davalının sorumluluğuna, SGK’ dan gelen yazı ile rücuya tabi ödeme bulunmadığı bildirildiğinden tazminattan indirim yapılması gerektiğine ilişkin davalı vekili itirazları yerinde değildir. Yine kazaya karışan araç sigortasız olup davacı vekili, …na başvurusunu yaptıktan sonra verilen olumsuz yanıt üzerine dava açıldığına göre KTK’nın 97.madddesindeki başvuru koşulu yerine getirildiğinin kabulü ile başvuru tarihinden itibaren 8 gün sonrasının faize başlangıç tarihi olarak kabul edilmesinde usul ve yasaya bir aykırılık yoktur. Ayrıca zaten yasal faiz uygulanmış olduğundan faizin türüne ilişkin itirazı da yerinde görülmemiştir.Kabule göre de davacının müterafik kusuru ve hatır taşıması nedeniyle tazminattan indirilen miktar, yasal düzenlemelerden kaynaklanan hakkaniyet ve takdiri indirim mahiyetinde olduğu halde davalı sigorta lehine bu kısım üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun vekalet ücreti yönünden kabulüne, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun REDDİNE, B-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun vekalet ücreti yönünden KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre: 1-Davanın KISMEN KABULÜ ile toplam 96.562,24 TL tazminatın 03/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 2-Alınması gerekli 6.596,16 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 31,40 TL harç ve 505,00 TL ıslah harcının mahsubu ile geriye kalan 6.059,76 TL eksik harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafça başlangıçta yapılan 36,00 TL gider ile yargılama aşamasında yapılan 2.204,89 TL olmak üzere toplam 2.240,89 TL yargılama giderinden davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 1.434,16 TL yargılama gideri ve peşin yatan harç gideri 31,40 TL ile 505,00 TL ıslah harcı toplamı olan 1.970,56 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, geriye kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 13.123,41 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
C-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN; 1-a-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine, b-Davalı yönünden; alınması gereken 6.596,16 TL harçtan peşin alınan 1.649,05 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.947,11 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 2-a-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan 22,00 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 162,10 TL istinaf başvuru harcının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, b-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.06/06/2023