Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/432 E. 2023/232 K. 17.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/432
KARAR NO: 2023/232
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 08/12/2020
NUMARASI: 2015/1216 Esas – 2020/823 Karar
DAVA: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
DAVA TARİHİ:16/12/2015
KARAR TARİHİ: 17/02/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 17/07/2014 günü geçirdiği trafik kazası nedeni ile yaralandığını, ayağında kemik kırıkları meydana geldiğini ve malul olduğunu, davacıya çarpan … plakalı aracın kaza tarihi olan 17/07/2014 tarihinde ZMSS sigortacısının davalı … Sigorta olduğunu, araç sürücüsünün ve işleteninin ise davalı … olduğunu, olayda sürücü davalı …’ün kusurlu olduğunu, konu hakkında Hopa CBS tarafından 2014/1389 sayısı ile soruşturma açıldığını belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, HMK’nın 107. maddesi kapsamında şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan, 20.000,00 TL manevi tazminatın ise davalı …’den tahsiline, alacaklarına olay tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin sorumluluğunun sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, müvekkili şirketin sigortalısının kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunduğunun ispat edilmesi halinde, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında poliçe limitleri ile sınırlı olduğunu, poliçede sadece davacının maluliyet hallerinin teminat altına alındığını, bu nedenle müvekkili şirketin sorumluluğundan bahsedilebilmesi için davacının sürekli sakatlığının Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesinden alınacak rapor ile ispatlanması, müterafik kusurun tazminattan düşülmesi gerektiğini, müvekkili şirketten dava tarihinden daha önceki bir tarihten itibaren faiz talep edilemeyeceğini, ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceğini öne sürerek haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; 17/04/2014 günü aracı ile seyir halinde iken yolun sağ şeridinde hiç önlem almadan şoför kapısı açık durmuş tırı gördüğünü, tırı gördüğünde hızını azalatarak sol şeritten giderken tırın önünden çıkan davacının aracın sağ sürgülü kapısına çarptığını, aracın etrafından kalabalık görünce kendisine zarar verebilecekleri düşüncesi ile yaklaşık 500 metre ileride bulunan polis karakoluna giderek ifade verdiğini, polis memurlarının kendisinin kusurlu olmadığını söyleyerek rapor tuttuklarını beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “davacının davasının reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinin kaza nedeniyle malul olduğunu, meydana gelen kazada davalı …’ün kusurlu olduğunu, kusura ilişkin alınan Adli Tıp Raporunun hükme elverişli olmayıp hatalı olduğunu, kusura ilişkin itirazlarının mahkemece değerlendirilmesi gerektiğini, mahkemece belirlenen 2.250 TL bilirkişi ücretinin hukuki dinlenilme hakkını zedeleyecek ölçüde yüksek olduğunu, ihtarın yapıldığına ilişkin tutanağın bulunmadığını ve davacıya kuşkuya yer bırakmayacak şekilde bilirkişi raporuna itiraz haklarının tamamlanabilmesi için yeniden süre verilmesi gerektiğini, vekalet ücretinin hatalı belirlendiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 17/07/2014 tarihinde … Sigorta A.Ş.’ye ZMSS sigortalı, davalı …’ün sürücüsü ve işleteni olduğu … plakalı aracın yaya olan davacıya çarpması ile meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığı ve bu yaralanması nedeni maddi ile manevi tazminat talep ettiği anlaşılmıştır.Kaza akabinde düzenlenmiş olan 17/07/2014 tarihli trafik kazası tespit tutanağında, kaza mahallinin meskun mahal olduğu, yolun bölünmüş yol olduğu, zeminin asfalt kaplama, yol yüzeyinin kuru, havanın açık, vaktin gece, yolun eğimsiz düz olduğu, hız limitinin 50km/s olduğunun belirtildiği görülmüştür. Aynı olay nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı Hopa 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2018/18 Esas sayılı dosyasında, 29/06/2018 tarihinde olay yerinde yapılan keşiften sonra düzenlenen 11/07/2018 tarihli kusur bilirkişi raporunda, sanık sürücü …’ün kusurunun bulunmadığının, müşteki yaya …’ın asli ve %100 oranında kusurlu olduğu tespit edilerek bildirilmiş, Mahkemece beraat kararı verilmiş ve bu karar 09/10/2018 tarihinde kesinleşmiştir. İlk Derece Mahkemesince alınan kusur raporunda, davacı yaya …’ın motorlu taşıtlar tarafından kullanılmakta olan yola, yolun girişine müsait olup olmadığını gerektiği gibi etkin şekilde kontrol etmeksizin, yolun yaya geçişi için uygun olmayan bir kesiminden, gelişi güzel biçimde karşıdan karşıya geçmeye kalkışmakla, kendi can emniyetini tehlikeye düşürdüğü gibi motorlu taşıtların ilk geçiş hakkı kuralını da alenen ihlal ettiği, üstelik duraklamış olduğu belirtilen cüsseli bir taşıtın önünden çıkarak giriş yaptığı motorlu taşıt yolunda kontrolsuzca karşıdan karşıya geçmeye kalkışmak suretiyle, tedbirsiz, dikkatsiz, özen yükümlülüğüne ve yaya hareketlerini düzenleyen kurallara aykırı davrandığı, hatalı bu davranışının kazanın meydana gelmesinde birinci derecede etkili ve %75 oranında kusurlu olduğu, davalı sürücü …’ün yerleşim yeri içinden geçmesi sebebiyle hız sınırlamasına tabi bir yolda seyretmekte ve yolun sağında, sol kapısı açık vaziyette duraklamış taşıtı (TIR kamyonu) görmüş bulunduğu, bu durumda kendisinin her an için özellikle bu taşıtın yakın civarından önüne doğru gelişebilecek hatalı yaya hareketlerine karşı hazırlıklı bulunup, trafik güvenliği gereği derhal hızını düşürmesi gerektiği, sürücü …’ün bu hususlara riayet etmediğinden kazanın meydana gelmesinde ikinci derecede ve % 25 oranında etkili olduğu yönünde görüşü bildirmiştir. İstanbul ATK Başkanlığı Trafik İhtisas Dairesinden alınan kusur raporunda ise davalı sürücü … idaresindeki kamyonet ile gece vakti seyri sırasında görüş alanı dışında kalan alandan, yolun sağında duraklayan aracın önünden kaplamaya girerek karşıdan karşıya geçmekte olan yayaya sağ yan kısımlarıyla çarptığı olayda atfı kabil bir kusuru görülmediği ve kusursuz olduğu, davacı yaya … karşıdan karşıya geçmeden önce yolu kontrol etmesi, yaklaşan araçların hız ve yakınlık durumlarını dikkate alıp araçlara ilk geçiş hakkını vermesi, geçişini uygun bir anda kontrollü bir şekilde tamamlaması gerekirken bu hususlara riayet etmeden araç sürücüleri tarafından görünürlüğünü kısıtlayacak şekilde duraklayan aracın önünden, kontrolsüz şekilde kaplamaya girdiği esnada sol tarafından gelen ilk geçiş hakkı bırakmadığı davalı sürücü yönetimindeki kamyonetin kendisine çarptığı olayda asli ve %100 oranında kusurlu olduğu yönünde görüş bildirilmiştir. İlk Derece Mahkemesince 09/04/2019 tarihli duruşmada “… dosyada mevcut 11.02.2019 tarihli kusur bilirkişisine ait rapor ile yine dosyada mevcut Hopa 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2018/18 Esas sayılı dosyasından alınan 11.07.2018 tarihli kusur bilirkişisi raporu arasındaki çelişkinin giderilmesi ve meydana gelen trafik kazasında tarafların kusur durumlarının tespiti için dosyanın İstanbuL Adli Tıp Kurumu ilgili İhtisas Dairesine gönderilmesine” karar verilerek ATK’dan kusur raporu almıştır. Emsal nitelikte ki Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/24504 Esas ve 2022/9135 Karar sayılı ilamında “Ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını (illiyet ilişkisi) tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hakimini bağlamaktadır(H.G.K.nın 16/09/1981 gün 1979/1-131 E., 1981/587 K. sayılı ilamı; M. Çenberci, Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, 1965, s.22 vd.; H.G.K.nın 27/04/2011 gün ve 2011/17-50 E., 2011/231 K. sayılı ilamı). Bu şekilde kabulün nedeninin de, hukuk usulünün bir şekil hukuku olması, davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesinin belirli süre koşullarına bağlı kılınması, tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi, yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesiyle yargılamaya belirli kısıtlamalar getirilmesi ve bunun sonucunda da hukuk hakiminin şekli gerçeği araması, maddi gerçeğin öncelikli hedefi olmaması gösterilmektedir. Ceza hakimi ise bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmayı hedeflemektedir.Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine dair ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. Somut olayda, Dairemizce verilen geri çevirme kararı sonrası temin edilen Balıkesir 2.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2019/475 Esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda da katılan İsmail’in 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun kavşaklarda geçiş hakkı kuralları ile ilgili olan 57/1-C-1 maddesi(Kavşak kollarının trafik yoğunluğu bakımından faklı oldukları işaretlerle belirlenmemiş ise; Motorsuz araç sürücüleri motorlu araçlara, ilk geçiş ahkkını vermek zorundadır.) gereği asli kusurlu olduğu, kazaya karışan ambulansın şoförü olan sanık Lütfi’nin ise kusurunun bulunmadığının belirtilerek beraat kararı verilmiştir. Karar, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10.Ceza Dairesinin incelemesinde geçerek istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar verilmesi sonucu ceza kararı 10/05/2022 tarihinde kesinleşmiştir. Bu durumda, ceza mahkemesinin kesinleşen kararı ile davalıya sigortalı araç sürücüsünün kusurunun olmadığı tespit edildiğinden neticede maddi olay tespiti kesin olarak yapıldığından ve hakem dosyasında alınan kusur raporunun da olaya uygun olmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle talebin kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. ” yönünde karar verilmiştir. Mahkemece ATK’dan alınan kusur raporu ile ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporlarının birbiriyle örtüştüğü ve olayın oluşuna uygun düştüğü, ceza mahkemesinin kesinleşen kararı ile … plakalı araç sürücüsünün kusurunun olmadığı tespit edildiği, kesinleşen bu maddi olgunun nedensellik bağının hukuk hakimi içinde bağlayıcı olduğu nazara alındığında kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.İlk Derece Mahkemesince davacı vekilinin hazır olduğu duruşmada usulüne uygun mehil verilerek ve sonuçları da hatırlatılarak bilirkişi giderini yatırmak üzere davacı vekiline kesin mehil verildiğinden ayrıca “ihtarat yapıldı” ifadesinin yazılı olmaması sonuca etkili olmayacaktır. Kaldı ki kusur raporları arasında ki çelişki giderildiğinden yeni kusur raporu alınması da yargılamaya katkı sağlamayacağı anlaşıldığından kesin mehilin usulüne uygun olmadığı yönündeki istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Vekalet ücretine yönelik istinaf talebi bakımından inceleme yapıldığında; Karar tarihinde uygulanması gereken AAÜT’nin 3/2.maddesi gereğince müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmadığından bu yöne değinen istinaf talebinin kabulüne ve hükmün vekalet ücreti bakımından düzeltilmesine karar verilmesi gerekmiştir. Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabul kısmen reddine HMK’nın 353/1-b.2. maddesi uyarınca hükmün vekalet ücreti bakımından düzeltilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre: 1-Davacının davasının REDDİNE; 2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesine göre, alınması gereken 54,40-TL harçtan peşin alınan 71,73-TL + 44,20-TL tamamlama harcı toplamı olan 115,93-TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 61,53-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine, Manevi tazminat yönünden; 3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 4.080-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine, Maddi tazminat yönünden; 4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 4.080-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara müteselsilen verilmesine, 5-Davacının yapmış olduğu yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına, 6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN; 1-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine, 2-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan 79,00 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 162,10 TL istinaf başvuru harcının davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.17/02/2023