Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/396 E. 2023/280 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/396
KARAR NO: 2023/280
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 21/10/2020
NUMARASI: 2015/1183 Esas – 2020/689 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 23/02/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 20/04/2014 günü davalı …’ın kullandığı …’ın ruhsat sahibi olduğu … plakalı araç ile geri geri manevra yaptığı sırada aracın arka tampon ve çeşitli yerleri ile müvekkillerinin murisi …’a çarptığını ve altına alarak ezilerek yaralanmasına sebep olduğunu, Esenyurt Devlet Hastanesi’ne kaldırılan murisin ilk müdahalenin ardından Haseki Hastanesi’ne sevk edildiğini ancak 25/04/2014 tarihinde iç kanama ve ağır kırıklar sonucu vefat ettiğini, her bir müvekkili için 25.000,00 TL olmak üzere toplam 100.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’dan yasal faizi ile müşterek ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL maddi ve destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı …. vekili cevap dilekçesinde özetle; destekten yoksun kalma tazminatının, mirastan ayrı ve bağımsız bir hak olduğundan destek iddialarının kanıtlanması gerektiğini, SGK tarafından davacıya ödenmiş veya ödenen rücuya tabi tazminat miktarının tespit edilerek müvekkili kurum tarafından ödenecek tazminattan mahsup edilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçedeki teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacı …’ın açmış olduğu maddi tazminat davasının kabulüne, Davacı … bakımından 110.441,03-TL destekten yoksun kalmaya yönelik, 1.872,00-TL cenaze ve defin giderleri olmak üzere toplam 112.311,03-TL maddi tazminatın davalı … şirketi yönünden 12.05.2014 tarihinden itibaren ( sigorta poliçe teminatı limiti ile sınırlı olmak üzere) diğer davalılar yönünden kaza tarihi olan 20.04.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar taraftan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, Davacılar …, … ve …’ın maddi tazminat davasının reddine, Davacı … için toplam 25.000,00 TL, … , … için ayrı 15.000,00 TL manevi tazminatın davalı asiler bakımından kaza tarihi olan 20.04.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalılar … ile … vekili ve davalı …. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı …. vekili harç yatırılmadığından ilk derece mahkemesinin 22/01/2021 tarihli kararı ile istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına dair verilen ek kararın tebliğine rağmen ak karara karşı istinaf başvurusunda bulunulmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle davalı …. vekilinin istinaf talebi incelemeye alınmamıştır. Davalılar … ile … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 26.08.2020 tarihli bilirkişi raporunda davalı müvekkili %90 muris … ise sadece %10 kusurlu bulunduğunu, yaya geçidi olmamasına rağmen karşıdan karşıya geçmeye çalışan murisin kusur oranının bilirkişilerce eksik ve usule aykırı olarak hesaplandığını, müvekkillerine isnat edilen bu kusur oranlarını kabul etmediklerini, … seyir halinde kullandığı yolun kapalı olması nedeniyle geri manevra yapmak zorunda kaldığını, destekten yoksun kalma tazminatı için hak edilen destek miktarının kanıtlanması gerektiğini, dosyada bu şekilde resmi bir evrak bulunmadığını, SGK tarafından davacıya ödenmiş veya ödenen rücuya tabi tazminat miktarının tespit edilmesi gerektiğini, HMK’nın 276. maddesi ne göre bilirkişi heyeti oluşturulmadığını, mevzuat uyarınca bilirkişi olarak tek sayıda bilirkişinin seçilmesi ve tek sayıda seçilen bu bilirkişilerin aynı rapora imza atması gerektiğini ancak dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporunun 2 kişi tarafından düzenlendiğinden bu durumun mevzuat hükmüne aykırılık teşkil ettiğini, Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1183 Esas, 2020/689 Karar ve 04/12/2020 tarihli anılan tavzih kararı ile gerekçeli kararda düzeltme yapılmış ise de anılan karardaki düzeltmelerin tavzih kararı ile giderilemeyecek olup dosya için bozma sebebi olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Tashih kararı yönünden istinaf ek dilekçesi veren davalılar vekili özetle; 27.12.2020 tarihli istinaf dilekçesi mahkemeye sunulduktan sonra Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 31.12.2020 tarih E:2015/1183, K: 2020/689 sayılı tashih kararı tebliğ edildiğini bu nedenle anılan tashih kararına karşı da istinaf yoluna gitme zarureti hasıl olduğunu, anılan tashih kararı ile gerekçeli kararındaki hatayı düzeltme yoluna gidilmiş ancak yerel mahkemenin tashih yoluyla düzeltmeye çalıştığı hatalar ancak istinaf incelemesi sonucunda düzeltilebilecek hatalar olup yerel mahkemece düzeltilecek hatalar kapsamında olmadığından, bunun yerel mahkemece düzeltilmesi açıkça hukuka aykırılık teşkil ettiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 20.04.2014 tarihinde, sürücü … yönetiminde geri manevra yapan … plakalı aracın seyir yönüne göre yolun solundan sağına doğru yolun karşısına geçmeye çalışan ve yaya olan davacı …’a çarpması ile meydana gelen trafik kazasında …’ın yaralandığı, kaldırıldığı hastanede vefat ettiği belirterek maddi ile manevi tazminat talep edildiği anlaşılmıştır. HMK’nun 357/1. maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz. İstinaf talep eden davalılar tarafından yargılama safahatı sürecinde kusur bilirkişi raporuna karşı süresinde itiraz ya da talepte bulunmamış ve bu suretle kusur oranları bakımından davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden kusura ilişkin istinaf itirazı değerlendirilmeye alınmamıştır. Yine mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporundaki bilirkişilerin uzmanlık alanı farklıdır. Kusur ve aktüerya alanında uzman olan bilirkişiler kendi alanlarına giren konularla sınırlı olarak rapor tanzim etmiş olup uzmanlık alanları dışında görüş bildirmedikleri, ayrı ayrı rapor yazmak yerine aynı rapor içerisinde görüşlerini bildirdikleri raporun heyet raporu bilirkişi heyetinin oluşturulmasına ilişkin istinaf itirazı; Yine SGK’dan ölüm aylığı bağlandığı anlaşıldığından rücuya tabi tazminat miktarının tespit edilmesi gerektiğine ilişkin itirazı yerinde görülmemiştir. HMK’nun 305/A maddesi ;” Taraflardan her biri, nihai kararın tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, yargılamada ileri sürülmesine veya kendiliğinden hükme geçirilmesi gerekli olmasına rağmen hakkında tamamen veya kısmen karar verilmeyen hususlarda, ek karar verilmesini isteyebilir. Bu karara karşı kanun yoluna başvurulabilir.” şeklinde hüküm altına alınmıştır. Somut olayda, Mahkemece “…Davacı vekilinin 22/12/2020 tarihli dilekçesi ile Mahkememizin 2015/1183 Esas, 2020/689 Karar sayılı dosyasından verilen 21/10/2020 tarihli gerekçeli kararın hüküm kısmına maddi hata sonucu, “Manevi tazminatın davalı asillerden tahsiline” karar verildiği anlaşılmakla, “Manevi tazminatın davalı asiller … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsiline,” şeklinde tashihine, “Gerekçeli kararın hüküm kısmına maddi hata sonucu, kendisini vekil ile temsil ettiren davalı lehine taktir olunan toplam 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacılar …, …, …’den müteselsilen ve müştereken tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,” yazıldığı anlaşılmakla, “Vekalet ücretinin davacılar …, …, …’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalılara ödenmesine,” şeklinde tashihine,” karar verilmiştir. Bu durumda yapılan değişiklik ile HMK’nın 305/2 maddesini ihlal eder şekilde taraflara tanınan hak ve borçlarda sınırlama ve değişiklik yapılmadığı, talep üzerine HMK’nın 305/A maddesindeki düzenlemeye uygun şekilde hükmün açık ve anlaşılır şekle getirilmesi için davalı asillerin isim ve soy isimleri yazıldığı, yine davacılardan alınarak tekrar davacılara vekalet ücreti ödemeyeceğine göre hükmün A.b. bendinde ki açık yazım yanlışlığının düzeltilerek tavzih ve tashih yapıldığı anlaşıldığından usul ve yasaya aykırılık yoktur. Bu nedenlerle; davalılar … ile … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davalılar … ile … vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 12.453,66 TL harçtan peşin alınan (54,40+54,40+3.059,02+3.059,02=)6.226,84 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.226,82 TL harcın davalılar … ile …’tan tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.23/02/2023