Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/36 E. 2023/621 K. 30.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/36
KARAR NO: 2023/621
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 23/10/2020
NUMARASI: 2015/807 Esas – 2020/518 Karar
DAVA: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 30/03/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müteveffa …’in 20/04/2015 tarihinde, sevk ve idaresindeki … plakalı kamyon ile D-400 karayolu tarafından Adana Organize Sanayi Bölgesine seyir halindeyken bariyerler ile kontrollü olan hemzemin geçide geldiği sırada, bariyer kontrol görevlisinin bariyerleri kapatmaması neticesinde Adana şehir merkezi istikametine doğru seyir halinde olan … sefer sayılı tren ile çarpışması ile ölümlü ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kaza ile ilgili olarak Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/24172 soruşturma sayılı dosyası ile soruşturmanın devam ettiğini, soruşturma kapsamında alınan bilirkişi raporuna göre kazanın oluşumunda bariyer görevlisinin asli, müteveffa sürücü …’in ise tali kusurlu olduğunu, kazada vefat eden …’den geriye mirasçı olarak, davacı eşi …, çocukları …, …, …’in kaldığını, müvekkillerinin müteveffanın desteğinden yoksun kaldıklarını, müteveffanın aylık 3.000,00 TL maaş ile uzun yol tır şoförü olarak çalışmaktayken vefat ettiğini ancak maaşının asgari ücrete isabet eden kısmının bankadan, kalan kısmının ise elden ödendiğini, davalının kazanın meydana geldiği tarihte … plakalı aracın trafik sigortacısı olduğunu belirterek davanın belirsiz alacak davası olarak kabul edilerek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik müvekkili … için 1.000,00 TL, müvekkili … için 1.000,00 TL, müvekkili … için 1.000,00 TL, müvekkili … için 1.000,00 TL maddi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davacılar ıslah dilekçesi ile talebini 187.653,98 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya karışan araca ait müvekkili şirket nezdinde ZMMS temin edilmiş olup ilgili poliçede ölen şahıs başına azami poliçe teminat limitinin 290.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, davaya dayanak kazada vefat eden şahsın müvekkili şirket nezdinde sigortalı olan aracın sürücüsü olduğunu ayrıca tek taraflı kazaya kendi kusuruyla sebebiyet verdiğini, Karayolları Trafik Kanunu, Poliçe Genel Şartları ve kökleşmiş Yargıtay kararları uyarınca davacıların talebinin teminat kapsamında olmadığını, yeni tarihli bir içtihatta da Yargıtay tarafından benzer şekilde müterafik kusurun uygulanması ve kişinin kendi kusurundan yararlanamayacağına karar verildiğini, işletenin vefat ettiği kazalarda vefat eden şahsın artık geride kalanlara karşı sorumluluğu devam ettiğinden ve bu durumda işletene bir yükümlülük getirilemeyeceğinden bu yükümlülüğü üstlenen sigorta şirketine karşı yine de talep hakkının devam ettiğini söylemenin hukuka ters düştüğünü belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacı …’in tazminat talebinin kabulü ile 165.304,90 TL maddi tazminatın 17/08/2015 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı …’in tazminat talebinin kabulü ile 22.349,08 TL maddi tazminatın 17/08/2015 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacılar … ve … yönünden davanın reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davada kusurlu sürücünün vefat ettiğinden dolayı müvekkili şirketin herhangi bir sorululuğu bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere müvekkili şirketin bir sorumluluğuna gidilecek olsa bilse bunun ancak sigortalının kusur oranında ve poliçe limiti ile sınırlı olacağını, ilk derece mahkemesinin yaptığı gibi %100 kusurlu olarak hüküm kurulmasının kesinlikle hatalı olduğunu, birbiri ile çelişen birden fazla bilirkişi raporu olduğunu, müteveffanın geliri hesaplanırken gelirin resmi kayıtlarla ispat edilmemesi halinde asgari ücret üzerinden hesaplanması gerektiğini, itirazları bir nebze giderir son hesap raporu aldırılmış olsa da hatalı olarak tam kusurdan hüküm kurulduğunu, davanın Ulaştırma Bakanlığına ve kusurlu 3.kişiye ihbarı ve bu kurum ve şahıslar tarafından herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığının tespiti gerektiğini, mahkeme tarafından ihbarın yapılmadığını ve Ulaştırma Bakanlığı tarafından bir tazminat ödemesi yapılıp yapılmadığının tespiti için de müzekkere yazılmadığını, SGK tarafından yapılan ödemelerin tenzili gerekirken tazminattan tenzil edilmediğini belirterek istinaf talep etmiştir. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dosya kapsamından, 20.04.2015 tarihinde makinist …yönetiminde, Ceyhan istikametinden Adana yönüne seyretmekte trenin, Adana Organize Sanayi Bölgesi İnönü Bulvarı üzerinde bulunan hemzemin geçitten sürücü … yönetiminde geçmekte olan davalı sigorta şirketine kaza tarihi kapsar şekilde (30/03/2015-2016 tarihleri arasında geçerli) ZMSS poliçesi ile sigortalı … plakalı kamyon ile çarpışması ile meydana gelen kazada sürücü …’in hayatını kaybettiği, davacıların destekten yoksun kalma tazminatı ile manevi tazminat talep ettiği anlaşılmıştır. mDavacı taraf, zarar gören 3. kişi sıfatıyla destekten yoksun kalma tazminatı isteminde bulunmaktadır. Davacıların talebi ve iddia ettiği zarar, ölenin mirasçısı sıfatına değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatına dayanmaktadır. Dolayısıyla, davacıların ölenin mirasçısı sıfatına dayanmayan, doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki desteğin kusuru davacıya yansıtılamayacak ve desteğin kusuru onun desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyecektir (Yargıtay HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 Esas- 2012/92 Karar, HGK’nun 16.1.2013 gün ve 2012/17-1491 Esas- 2013/74 Karar sayılı ilamları uyarınca). Bu durum karşısında; davacıların, zarar gören 3. kişi sıfatına dayanan zarar giderim talebi nedeniyle, davacı desteğinin kazadaki kusurunun davacılara yansıtılamayacağı, kazaya karışan desteğin sürücüsü olduğu aracın ZMSS poliçesini düzenleyen davalı sigortacının zarardan sorumlu olduğu gözetilerek değerlendirme yapılması gerekir. Mahkeme tarafından yaptırılan kusur incelemesinde, ATK’dan alınan kusur raporuna göre bariyer görevlisi …’in %87,5 oranında, destek olan sürücü …’in %12,5 oranında kusurlu olduğu belirlenmiştir. Dava dilekçesinde müteselsil talep bulunmamakla birlikte cevaba cevap dilekçesinde müteselsil sorumluluk gereğince tazminat talep edildiği açıklanmıştır. İlk Derece Mahkemesince ” Davalı sigorta şirketi kazanın oluşmasında kusurlu olan hemzemin geçit görevlisi ile birlikte davacıların uğradığı zarardan TBK’nın 61. maddesi uyarınca müşterek ve müteselsil olarak sorumlu olduğu” açıklanarak %100 kusur üzerinden tazminata karar verilmiştir. KTK’nın 88. maddesindeki “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur” düzenlemesi ile birden fazla kişinin zararı tazminle yükümlü olması durumunda zarar görene karşı müteselsil sorumluluk ilkesi benimsenmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 61. maddesindeki “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır” düzenlemesine göre de zarar gören 3. kişi konumunda olan davacı zararın tamamını, isterse sorumluların hepsinden isterse bir kısmından isteyebilir. Davacı, açıkça kusur oranında sorumluluğa karar verilmesini istemediğine göre, davacının desteğinin de kusurunun bulunması davalı sigorta şirketinin müteselsil sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır. Açıklanan maddi ve hukuksal olgulara göre İlk Derece Mahkemesince 01/06/2015 tarihli yeni ZMSS Genel Şartları’nın yürürlüğünden önce meydana gelen trafik kazalarındaki ölümler bakımından, HGK’nın 15/06/2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Karar, HGK’nın 22/02/2012 gün 2011/17-787 Esas – 2012/92 Karar, HGK’nın 16/01/2013 gün ve 2012/17-1491 Esas – 2013/74 Karar sayılı ilamlarında vurgulandığı üzere, davacıların talebinin ve iddia ettiği zararın ölenin mirasçısı sıfatına değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatına dayandığı; davacının ölenin mirasçısı sıfatına dayanmayan ve doğrudan kendisi üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki desteğin kusurunun davacılara yansıtılamayacağı; KTK’nun 88. maddesindeki müteselsil sorumluluk ilkesinin sonucu olarak, kazaya kusuru ile sebebiyet veren bariyer görevlisinin kusurunun da davacıların sıfatı nedeniyle davacılara yansıtılamayacağı hususları gözönünde bulundurularak, herhangi bir kusur indirimi yapılmaksızın hesaplanan tazminattan sorumluluğuna hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/16666 E.- 2021/8793 K., 2021/9420 E.- 2022/4852 K., Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/5931 E.- 2020/4962 K., 2019/4044 E. – 2020/5046 K. sayılı kararları). Somut olayda desteğin kaza tarihinde tır şoförü olarak çalıştığı belirlenmiştir. Uyap’tan çıkartılan SGK kaydına göre de desteğin meslek kodunun ” şoför-yük nakli” olarak yazılı olduğu görülmüştür. Tır şoförünün asgari ücret düzeyinde gelir elde ettiğinin kabulü hayatın olağan akışına uygun değildir. Bu nedenle Mahkemece emsal ücret araştırması yapılarak hükme esas alınan aktüerya bilirkişi raporunda da emsal ücret üzerinden tazminat hesaplaması yapılmış olmasında usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir (Yargıtay (kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 2018/4684 E.- 2018/12928 K. sayılı kararı). Ne var ki davalı vekilinin ihbar talebinin yerine getirilmemiş olması ile SGK’dan gelen yazıda peşin sermaye değerli ödeme yapılıp yapılmadığı belli olmadığı halde gerekli araştırma yapılmadan eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamıştır. O halde mahkemece yapılması gereken davalı vekilinin ihbar talebini yerine getirilmesi, SGK’ya yeniden yazı yazılarak peşin sermaye değerli ödeme yapılıp yapılmadığını sorularak ödeme yapılmış ise davacının itiraz etmediği 22/03/2017 tarihli bilirkişi raporunda belirlenen tazminat miktarından düşülerek tazminatın hesaplanması için aktüerya bilirkişisinden ek rapor alınarak sonucuna göre usulü kazanılmış haklar gözetilerek tüm dosya kapsamına göre karar vermek olmalıdır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.30/03/2023