Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/307 E. 2023/825 K. 26.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/307
KARAR NO: 2023/825
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 06/10/2020
NUMARASI: 2018/1258 Esas – 2020/555 Karar
DAVA: Tazminat (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ: 26/04/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirket ile dava dışı … Tur. A.Ş. arasında 30.11.2016 tarihinde Uzun Dönem Otomobil Operasyonel Kiralama ve Hizmet Sözleşmesi imzalanarak … plakalı davacı şirket tarafından kiralandığı, davacı şirketin kiraladığı araç, şirketin Gaziantep fabrikasındaki İdari İşler Müdürü … tarafından kullanılmaktayken 08.07.2018 tarihinde gece saatlerinde tek taraflı trafik kazası yaptığı ve aracın perte çıktığı, kazadan hemen sonra araç sürücüsü …’in iadesi alınarak alkol muayenesi yapılarak 45,82 Promil alkollü olduğuna dair rapor verildiğini, davacı müvekkil şirketin kiraladığı aracın sahibi, dava dışı … Tur. A.Ş. aracın kasko şirketi .. Sigorta A.Ş.’ye müracaat ederek maddi zararının kaskodan karşılanmasını talep ettiği, davalı …sigorta sigorta ettiği aracın zararım karşılamadığı için aracı davacı şirkete kiralayan dava dışı … Turizm A.Ş. davacı şirkete ulaşarak araç kiralama sözleşmesine istinaden davacı şirketin kullanımında iken pert olan araç için ödeme talep etmiş ve davacı şirket tarafından 02.10.2018 tarihinde 70.076,00 TL ödeme yaptığını, davacı şirketin davalı sigorta şirketinin karşılaması gereken zararı üstlenip fatura mukabilinde dava dışı araç sahibine zararı ödemiş olması nedeniyle 70.076,00 TL’nin ödeme tarihi olan 02.10.2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı araç müvekkil şirket nezdinde 03.07.2018-2019 tarihleri arasında Kasko Sigorta Poliçesi ile teminat altına alındığı, sigortalı araç 08.07.2018 tarihinde, dava dışı sürücü … sevk ve idaresindeyken saat 01:45 de Gaziantep / … Mah. Çevre yolu üzerinde seyir halindeyken direksiyon hâkimiyetini kaybetmesi neticesinde gidişe göre yolun sağından çıkarak toprak alana ve bariyerlere çarpması sonrasında su kanalına düşmesi sonucu hasar meydana geldiği, Sigortalı araçta meydana gelen hasarın tazmin edilmesi için yapılan ihbar üzerine hasar dosyası açıldığı, ancak yapılan inceleme neticesinde sigortalı araç sürücüsünün devlet hastanesi tarafından alkol ölçümleri yapıldığı, yapılan ölçümde saat 02.12’de sürücünün 0,46 promil alkollü olduğu tespit edildiği, kaza tespit tutanağına göre kaza saati 01:45, alkol ölçümünün yapıldığı saat ise 02:12 olduğu, yani kaza saati ile ölçüm saati arasında geçen süre 27 dakika olup ölçüm saatinde sürücü 0,46 promil alkollü olduğundan, 27 dakikalık süre hesaplandığında sürücünün kaza saatinde 0,51 promil alkollü olduğu tespit edildiği, araç sürücüsünün kaza saatinde alkollü olup olmadığı önem arz ettiğinden ölçüm yapıldığı saatin değil, kaza saatindeki alkol durumunun göz önünde bulundurulması gerektiği, yapılan bu tespitler uyarınca sigortalı araç sürücüsünün kaza esnasında Karayolları Trafik Yönetmeliğinde belirlenen seviyenin üzerinde alkollü olduğu tespit edildiğinden Kasko Sigortası Genel Şartları A.5.5 maddesi uyarınca teminat dışı kalan hasar reddedildiği belirterek talebin reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın reddine ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Araç sürücüsüne yapılan alkol muayenesinde yasal sınırın altında olan 0,46 promil alkollü olduğu tespit edildiğinden zararın kasko kapsamında olduğunu, bu nedenle davalı şirketin zararın karşılanması talebinin reddi gerekçesinin yerinde olmadığını, kaza yerine gelen kolluk kuvvetinde sürücünün alkollü olduğuna dair bir kanı uyanmadığından alkol muayenesinin kaza anında yapılmadığı gibi kaza tespit tutanağında da kaza gerekçesi olarak sürücünün alkollü olmasının belirtilmemiş olduğunu, mahkemece sürücü ifadeleri ve kaza tespit tutanağı değerlendirilmeden ve alkol muayenesi sonucunun yasal sınırın altında olduğu değerlendirilmeden oluşturulan hükmün hatalı olduğunu, bilirkişi raporunun eksik ve hatalı inceleme ile taraflı olarak tanzim edilmiş olduğunu, bilirkişi heyetince kazaya sebebiyet veren diğer faktörler ve alkolün kişiden kişiye farklılaşan etkisinin değerlendirilmediğini, kaza anında 0,50 promil alkollü olunduğuna dair tespitin neye dayanılarak yapıldığının da izah edilmediğini, mahkemenin her ne kadar gerekçeli kararında alkol etkisinin kişiden kişiye değişiklik gösterebileceğini belirtse de bu hususta bir değerlendirmede bulunmadığını, alkolün vücuda etkisinin yaşa, cinsiyete, kiloya göre değişiklik gösterdiğinden herkes için geçerli bir ölçü verilemeyeceğini, bilirkişi raporu ve sair delillerin mahkemece tartışılmaksızın yalnızca rapordaki kanaatlere yer verilerek aslında gerekçesiz, sözde gerekçeli bir karar oluşturulduğunu, vekalet ücretinin fazla hesaplandığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. 2918 Sayılı KTK’nın 48. maddesinde uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış olan sürücüler ile alkollü olan sürücülerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu belirtilmiştir. Yine Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin “Alkol, Uyuşturucu veya Uyarıcı Maddeler Etkisinde Altında Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97. maddesinde; uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış olan sürücüler ile kanlarındaki alkol miktarı 0.50 promilin üzerinde olan hususi otomobil sürücülerinin ve kanlarındaki alkol miktarı 0.20 promilin üstünde olması durumunda diğer araç sürücülerinin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu belirtilmiştir. Öte yandan, Kasko Sigortası Genel Şartlarının B.5.5 maddesinde; ve Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.5. maddesinde, taşıtın Karayolları Trafik Kanunu uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almış kişiler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararların, kasko poliçe teminatı dışında olduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte, Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.5 maddesinin dayanağını teşkil eden KTK’nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0,50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabülü de mümkün değildir. O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK hükümleri gereğince sigortacıya düşmektedir. Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı ve trafik konusunda uzman kusur bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın reddine aksi halde kabulüne karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları) Somut olayda, kazanın meydana gelmesinde başka etken hususun olup olmadığı münhasıran alkol etkisi ile gerçekleşip gerçekleşmediği konularında nöroloji uzmanı ve kusur uzmanı bilirkişiden alınan raporunda, dava dışı sürücünün münhasıran alkolden etkilenmiş ve güvenli sürüş yeteneğini kaybetmiş şekilde kazaya neden olduğunun tespit edilmiş olması göz önüne alındığında İlk Derece Mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Mahkemenin gerekçeli kararında maddi tazminata ilişkin gerekçesinin yeterli açıklayıcı ve yerinde olduğundan aksi yöndeki istinaf talebi yerinde değildir. Kabule göre İlk Derece Mahkemesince maddi tazminat davasının tamamının reddine karar verildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan 2020 yılı AAÜT’nin 13/4.maddesi gereğince Tarifenin 2. kısmının 2. bölümüne göre maktu vekalet ücreti belirlenmesi gerekirken nispi olarak yazılı olduğu gibi vekalet ücreti belirlenmesi doğru olmadığından bu yöne değinen istinaf talebinin kabulüne ve hükmün vekalet ücreti bakımından düzeltilmesine karar verilmesi gerekmiştir. Bu nedenle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
A- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA,
Buna göre: 1-Davanın REDDİNE,2-Alınması gerekli harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, fazladan alınan 1.142,33-TL nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacı tarafa iadesine,3-Davalı şirket yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerince takdir edilen 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 4-Davacı tarafça yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 5-Taraflarca peşin olarak yatırılan gider avansından artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN ;1-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine,2-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan 103,00 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 148,60 TL istinaf başvuru harcının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.26/04/2023