Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/253
KARAR NO: 2022/729
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 10/03/2020
NUMARASI: 2014/2371 Esas – 2020/207 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 13/04/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 20/09/2008 günü saat 21:45 sıralarında Ankara-İstanbul yönünde Bolu Tüneli çıkışında çok araçlı trafik kazası meydana geldiğini, …’ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araçta yolcu konumunda bulunan müvekkili …’ın yaralandığını ve yasam boyu beden gücü kaybına uğradığını, bu trafik kazası sonucunda sürücü …’ın tam kusurlu bulunduğunu, kazaya karışan … plaka sayılı aracın, … Sigorta (… A.Ş. olarak değişen) tarafından 10/03/2008-10/03/2009 tarihleri arasında ZMSS poliçesiyle güvence kapsamında olduğunu, davacının tedavisi tamamlandıktan sonra, Kocaeli-Derince Eğitim Araştırma Hastanesinde Özürlü Sağlık Kurulu’nun 23.05.2014 günlü raporunda … ‘in beden gücü kayıp oranının % 3 olarak belirlendiğini, 01.03.1973 doğumlu davacı …’ın, kazadan önce asgari ücretle çalışmakta olduğunu, trafik kazasında beden gücü kaybına uğrayan davacının, zararlarının 6100 sayılı Yasa’nın 107.maddesi uyarınca belirsiz alacak davası olarak toplanacak delillere göre belirlenmesine şimdilik 1.500,00 TL ve temerrüt tarihinden işletilecek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu … plaka sayılı aracın müvekkili şirket nezdinde ZMMS ile teminat altına alınmış olduğunu, müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun kusur oranında ve poliçe limiti ile sınırlı sorumluluk olduğunu, kazanın meydana geliş şeklinin, kusur durumunun ve maluliyet derecesinin tespit edilmesi ve kaza tarihindeki asgari ücret üzerinden aktüerya raporu alınması gerektiğini, geçici iş görmezlik talebinin teminat içinde olmadığını, SGK tarafından yapılan ödeme varsa tazminattan düşülmesi gerektiğini, işbu dava tarihine kadar müvekkil şirkete herhangi bir başvuru yapılmadığını, bu nedenle faiz başlangıç tarihinin dava tarihi itibariyle yasal faiz olması gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulüne, 13.540,90 TL maddi tazminatın 25/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin taleplerinin saklı tutulmasına” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Belirsiz alacak davasında ıslaha gerek olmaksızın dava değerinin arttırılabileceğini ayrıca belirsiz alacak davasına özgü bir hukuki yol olan talep artırımına ilişkin dilekçenin ıslah olarak kabul edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, talebin arttırılmasının ıslah olarak nitelendirilemeyeceğini, talep artırım talebinin ardından yapılan ıslah talebinin ikinci ıslah olarak nitelendirilerek reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin aylık geçici işgöremezlik sebebiyle nihai ve gerçek maddi zarar miktarı 2.066,06 TL, % 13,1 oranındaki sürekli işgöremezlik sebebiyle nihai ve gerçek maddi zararı 101.941,99 TL olmak üzere toplamda 104.008,05 TL maddi zararının doğduğunun tespit edildiğini ancak ıslah talebinin reddedilerek davanın ıslah etmelerinin önüne geçildiğini ve bu değer üzerinden hüküm tesis edilmediğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/19844 Esas ve 2019/8286 Karar sayılı kararında; “…Belirsiz alacak davasında davacı, alacağının tam ve kesin olarak belirlenmesinden sonra HMK’nın 107.maddesine dayalı olarak bir kez alacağını artırabilir. Ayrıca davasını HMK’nın 176. ve devamı maddelerine göre bir kez de ıslah edebilir. Somut olayda, dava tarihi 12.11.2012 olup, dava tarihinde yürürlükte olan HMK’ya göre belirsiz alacak davası olarak açılmıştır. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda zarar toplamı 68.815,51 TL olarak belirlenmiştir. Davacı vekili, 05.12.2013 tarihinde vermiş olduğu dilekçe ile alacağını fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 40.500,00 TL olarak ıslah etmiştir.Daha sonra ıslah edilmeyen 28.815,51 TL için tamamlama harcını 06.03.2015 tarihinde yatırmıştır. Belirsiz alacak davası olarak açılan davada harcını yatırarak bedel artırma talebinde bulunulabilir. Ayrıca bundan bağımsız olarak HMK’nun 176. maddesi gereği ıslah yapmak hakkı da mevcuttur. Mahkemece davacının ıslah dilekçesi ve bedel artırım talebi esas alınarak bir karar vermek gerekirken sadece ıslah dilekçesindeki talep gibi karar verilmesi ve bedel artırım talebinin dikkate alınmaması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” belirlemesinde bulunmuştur (Benzer yönde Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/6162 E. ve 2021/9730 K. sayılı kararı). Eldeki davada, davacı vekili, davasını belirsiz alacak davası şeklinde açmıştır. Mahkemece, maluliyete ilişkin usulüne uygun rapor alınmadan dosyada bulunan Derince Eğitim Araştırma Hastanesince hazırlanmış, hangi yönetmelik hükümlerine göre hazırlandığı belli olmayan rapordaki maluliyet oranına göre aktüerya bilirkişisinden rapor alınmış, davacı vekilince de rapordaki miktar üzerinden fazlaya ilişkin haklarını saklı tutularak 16/03/2016 tarihli bedel arttırım dilekçesi verilmiştir. Mahkemece, 21/02/2017 tarihli celsede aktüer bilirkişisinin sonuca esas aldığı maluliyet raporunun Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Adli Tıp Anabilim Dalınca düzenlenmiş bir rapor olmadığından ATK’dan maluliyet raporu alınmasına karar verilmiş, ATK’dan alınan maluliyet raporu doğrultusunda yeni bir aktüerya raporu alınmıştır. Bu aktüerya bilirkişisi raporunun dosyaya ibrazından sonra 10/03/2020 tarihli duruşmada davacı vekili ıslah için süre talebinde bulunmuş ancak Mahkemece bu talep, 2. ıslah olarak nitelendirilerek ıslah için süre talebin reddine karar verilmiştir. Yukarıya aktarılan emsal Yargıtay kararında da açıklandığı üzere davanın belirsiz alacak davası olarak açılmış olması nedeniyle davacının resen alınan rapor doğrultusunda bedel arttırım talebinden başka bir kez de ıslah hakkı bulunduğundan bu hakkın talebe rağmen kullandırılmaksızın ilk verilen talep arttırım dilekçesi doğrultusunda eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.13/04/2022