Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/245 E. 2023/792 K. 25.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/245
KARAR NO: 2023/792
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 26/10/2020
NUMARASI: 2018/1269 Esas – 2020/574 Karar
DAVA: Sigorta (Mal Sigortası Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 25/04/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … plakalı damperli kamyonun sahibi olduğunu, aracın davalı şirkette kasko sigortasının yapıldığını 17/01/2017 tarihinde dava konusu aracı ikamet ettiği … Mahallesi … Sitesi yanındaki arsaya park ederek iş gereği memleketi olan Samsun’a gittiğini ve 22.01.2017 tarihinde döndüğünde aracını yerinde bulamadığını, bunun üzerine çalıntı ihbarında bulunduğunu ve davalı sigorta şirketine aracın bedelinin ödenmesi talebiyle yaptığı başvurunun “riskin gerçekleştiğinin tespit edilememesi” nedeniyle reddedildiğini ve herhangi bir ödemede bulunulmadığını şimdilik fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile 20.000,00 TL araç bedelinin çalınma tarihi olan 22/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir. Davacı ıslah dilekçesi ile talebini 70.000,00 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; dava konusu … plakalı aracın 15/03/2016 tarihinde Kartal … Noterliği … yevmiye numaralı sözleşme ile …’tan mülkiyeti muhafaza kaydıyla satın alındığını, bu sebeple …’ın muvafakat vermemesi halinde davanın öncelikle aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, dava konusu … plakalı aracın 19/12/2016-2017 tarihleri arasında Genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, sigortalı aracın 17/01/2017 tarihinde çalındığının bildirilmesi üzerine hasar dosyası açıldığını, yapılan incelemede sigortalı …’ün inşaat işiyle uğraştığını ve Samsun’da bir şantiyesinin bulunduğunu 15/03/2016 tarihinde satın alınmış olmasına rağmen kasko sigortasının 19/12/2016 tarihinde yani yaklaşık 9 ay sonra yaptırıldığının, hırsızlık hadisesinin poliçe düzenlendikten 1 ay sonra meydana geldiğini, aracın Tekridağ Ergene’de yaklaşık 9 ay hiç kullanılmadan durduğunun 15/03/2016 ile 17/01/2017 tarihine kadar geçen sürede HGS-OGS geçiş kaydı, trafik ceza makbuzu, benzin alış fişi vs belgeye rastlanmadığının, park edildiği iddia edilen yerde araca dair bir görgü bulunmadığını, araç üzerinde haciz kayıtları olduğunu, aracın hasar veya otopark kaydı bulunmadığının tespit edildiğini, muhafaza kaydı ile yapılan borçlanmanın hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, aracın var olduğuna dair herhangi bir belge sunulmadığını, aracın güncel bir fotoğrafının ibraz edilememesinin şüpheli olduğunu, avans faize ve faiz başlangıç tarihine itiraz ile davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulü ile 70.000,00 TL araç bedeli alacağının 07.06.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ıslah dilekçesine karşı zamanaşımı itirazında bulunduklarını ancak yerel mahkemenin bu itiraza değinmediğini, davacı tarafından dava dilekçesinde hiç bir şekilde davanın “belirsiz alacak” davası olarak açıldığı belirtilmediğinden, emsal Yargıtay kararları çerçevesinde davanın “kısmi dava” olduğunun kabulü gerektiğini, kaldı ki henüz hiç kullanılmadan çalındığı iddia edilen sigortalı aracın; çalınma olayından hemen önce satın alınmış olduğundan aracın değerinin de bilindiğini, aracın eski maliki … tarafından verilen beyanda araç değerinin 70.000,00 TL olduğunun bilindiğini, bilirkişinin de aracın değerini aracın satıldığı bedel ile aynı rakam olacak şekilde 70.000,00 TL olarak belirlediğini, dava konusu çalınma hadisesinin 22.01.2017 tarihinde meydana geldiğini, davacının 2 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra 14.09.2020 tarihinde davayı ıslah ettiği gözönünde bulundurulduğunda ıslah edilen kısım yönünden kasko sigortası genel şartları gereği talebin zamanaşımına uğradığını, aracın çalınma hadisesi ispat edilmediğinden davanın reddi gerektiğini, hakkaniyet ilkesi gereği çalınma hadisesine ilişkin ispat yükünün yer değiştirdiğinin kabulü gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, kasko sigorta sözleşmesine dayanılarak davalı kasko şirketi aleyhinde açılan alacak istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dava dilekçesinde açıkça davanın HMK’nın 107. maddesine göre açıldığı konusunda bir anlatım, talep yada beyan bulunmadığından davanın kısmi dava olarak açıldığı kabul edilmelidir. Poliçe tanzim tarihi ve riziko tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1420/1. maddesinde “sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar” düzenlemesine yer verilmiş olup; aynı yöndeki düzenleme, Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartları’nın C.10. maddesinde de yapılmıştır. Davacının talebi, mal sigortalarının bir türü olan kasko sigorta poliçesine dayanmakta olup, yukarıda anılan mevzuat hükümleri gereği 2 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. 6100 sayılı HMK döneminde kısmi dava olarak açılan davada, davaya konu edilmeyen alacak bölümü için zamanaşımı işlemeye devam etmektedir.TBK’nın 154. maddesi zamanaşımını kesen haller sayılmıştır. Hükme göre, borçlunun borcunu ikrar etmesi, faiz ödemesi, kısmi ifada bulunması, rehin vermesi veya kefil göstermesi, alacaklının dava veya defi yoluyla hakeme veya mahkemeye başvurması, icra takibinde bulunması ve iflas masasına başvurması hallerinde zamanaşımı kesilir. Zamanaşımının kesilmesiyle, yeni bir süre başlar. Aynı Kanun’un 156. maddesi, zamanaşımının kesilmesi halinde yeni bir sürenin işlemeye başlayacağını, 157/1. maddesine göre de dava ve def’i yolu ile kesilen zamanaşımının dava süresince tarafların yargılamaya ilişkin her işleminden veya hakimin her kararından sonra yeniden işlemeye başlayacaktır.Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar doğrultusunda somut uyuşmazlıkta; Davaya konu rizikonun tarihi 17/01/2017 ile Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartlarının B.3.3.4.1-son cümlesi gereği hasar ihbarından sonraki 45. gün sonunda davacı alacağının muaccel olacağı hükmü ve muacceliyetten sonraki 2 yıl içinde davaya konu edilmeyen alacak bölümünün zamanaşımına uğrayacağı hükmü ile sözleşmeye dayanılarak açılan davalarda ceza zamanaşımı uygulanmayacağı hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, ihbar tarihinin 18/05/2017 tarihinden itibaren 45.gün olan muaceliyet tarihi 02/07/2017 tarihinden itibaren ıslah tarihi olan 14/09/2020 tarihine kadar 2 yıl olan zamanaşımı süresinin dolduğu, davalının süresi içinde ıslaha karşı zamanaşımı defi ileri sürdüğünden İlk Derece Mahkemesince ıslah edilen miktar yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2015/17386 Esas ve 2016/3830 Karar, 2019/1089 Esas ve 2020/4351 Karar, 2016/10047 Esas ve 2019/1448 Karar sayılı ilamları). Mal sigortaları türünden olan kasko sigortası poliçesinin teminat kapsamını belirleyen Kasko Sigortası Genel Şartları ‘nın A/1 maddesine göre; gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, müsademesi, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile 3. kişilerin kötüniyet ve muziplikle yaptıkları hareketler, aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bütününün sigortanın teminat kapsamındadır.Kasko Genel Şartları A.5.4.maddesinde aracın gerekli sürücü belgesine sahip olmayan kimseler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararlar; A.5.5.Aracın, uyuşturucu madde veya Karayolları Trafik Yönetmeliğinde belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar; A.5.10.Zorunlu haller (tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma vb) hariç olmak üzere bu maddenin 5.4 ve 5.5 nolu bentlerdeki ihlaller nedeniyle, sürücünün kimliğinin tespit edilmesini engellemek için kaza yerinden ayrılması teminat dışı hal olarak sayılmıştır. Diğer taraftan 6102 sayılı TTK’nın 1409/1 ve 1410. maddeleri uyarınca, sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı Yasanın 1409/2. maddesi hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5. maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir.İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte, sigortalı Kasko Poliçesi Genel Şartlarının 1.5. maddesi ve 6102 sayılı TTK’nın 1446. maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan rizikonun teminatı içinde imiş gibi ihbar ederse ispat külfeti yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat yükü sigortalıya geçer. Sigortacı, rizikonun ihbar edilenden farklı şekilde oluştuğunu ve bu oluş şeklinin sigorta teminatı dışında kaldığını soyut iddialarla değil somut delillerle kanıtlamak zorundadır. Bu ilkeler doğrultusunda somut olaya baktığımızda; uyuşmazlık, rizikonun ihbar edilen şekilde meydana gelip gelmediği noktasında toplanmakta olup, aracın satın alındığı tarihten sonra 9 ay boyunca kasko ve trafik sigortası düzenlenmemesi ancak poliçe düzenlendikten 1 ay sonra aracın çalınmasının, araç sigortası yaptırılırken güncel bir fotoğrafının ibraz edilememesi, aracın satın alındığı 15.03.2016 tarihinden çalındığı 17.01.2017 tarihine kadar geçen 9 aylık sürede kullanıldığına yönelik HGS-OGS geçiş kaydı, trafik ceza makbuzu, benzin alış fişi, vs belgenin sunulmadığı, bu durumda ispat külfeti yer değiştirdiği ancak davaya konu rizikonun (çalınma) ispat edilememiş olduğu anlaşılmakla davanın reddi yerine yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.Bu nedenle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:A- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre:1.Davanın ıslah edilen kısmı 50.000,00 TL için zamanaşımından REDDİNE, Kalan 20.000,00 TL yönünden davanın REDDİNE 2.Harçlar Yasası uyarınca alınması gereken 179,90 TL harcın peşin olarak yatırılan 341,55 TL ‘den mahsubu ile fazla alınan 161,65 TL nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesi tarafından yatırana iadesine, 3.Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4. Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT’nin 13/4.maddesi uyarınca 9.200,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,5.Davacı ve davalı tarafça yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştikten sonra ve talebi halinde yatırana iadesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN; 1-Davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine, 2-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan 31,50 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 148,60 TL istinaf başvuru harcının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.25/04/2023