Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/2401 E. 2022/335 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/2401
KARAR NO: 2022/335
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 08/12/2020
NUMARASI: 2019/220 Esas – 2020/591 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 24/02/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 29/12/2008 tarihinde vekiledenin … plakalı kamyoneti ile seyrederken, önünde giden ve aracı geriye doğru kaydıran davalı ..’ın maliki olduğu ve davalı …’ın kullandığı … plakalı aracın çarpması neticesinde yaralandığını ve 45 gün hastanede kaldığını, İstanbul 30. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2011/1476 E.sayılı dosyasında Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nden kusur durumuna ilişkin raporda kurumun iki seçenekli durum öngörerek, kazanın …’ın anlatımına göre değerlendirdiğinde …’ın kusursuz, …’ın asli ve tam kusurlu olduğunu, …’ın beyanları dikkate alındığında …’ın asli kusurlu olduğu, …’ın tali kusurlu olduğunun tespit edildiğini, ayrıca ceza yargılaması sırasında Karayolları Trafik Güvenliği dairesinden de rapor alındığını, ceza mahkemesinin Adli Tıp raporunun ikinci duruma göre ve özellikle Karayolları bilirkişilerinden alınan rapora dayalı olarak, yani, …’ın beyanına itibar ederek …’ın asli kusurlu olduğunu kabul ile sanık …’ın taksirle bir kimsenin yaralanmasına neden olmak suçundan cezalandırılmasına karar verildiğini, şoför olan davacının hastanede kaldığı süreçte çalışamadığını, ailesinin geçimini sağlayamadığını, tedavisinin uzun yıllar devam ettiğini ve kalıcı iş göremezlik durumu oluştuğunu, davacının kamyonunda da büyük hasar oluştuğunu, davacının yaralanması ve uzun süre çalışamamasının davacıyı ciddi manevi yıkıma uğrattığını beyanla, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik, 5.000,00 TL maddi tazminatın tüm davalılardan ve 10.000,00 TL manevi tazminatın sigorta şirketi dışındaki davalılardan olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile sürekli iş göremezlik talebini 36.042,97 TL, geçici iş göremezlik talebini 2.250,00 TL, araç zarar talebini 2.250,00 TL olarak belirlemiştir. Davalı … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; İstanbul 30 Sulh Ceza Mahkemesinin 2011/1476 E – 2013/43 K sayılı kesinleşen kararında, sürücü …’ın gerçeğe aykırı olarak alkollü kabul edilmesi nedeniyle aleyhlerine ağır bir ceza verildiği, kararın hukuka aykırı olduğu ve yargılamanın yenilenmesi için başvuracaklarını, dosyada bulunan kusur değerlendirmelerinin kabul edilmediğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; Kazanın üzerinden 4 yıl geçmekle alacak taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacı tarafın sigortalı araç sürücüsünün asli kusurlu olduğu yönündeki iddialarını kabul etmediklerini, ceza yargılaması sırasında alınmış Adli Tıp Kurumu raporunu kabul etmediklerini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla, sigorta şirketinin sorumluluğunun sigortalısının kusuru oranında olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, ” Davasının kısmen kabulü ile; 1-)Maddi Tazminat Yönünden; a) 36.042,97 TL sürekli iş göremezlik ve 2.250,00 TL geçici iş göremezlik olmak üzere toplam 38.292,97 TL maddi tazminatın davalı … Sigorta A.Ş.’den poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere dava tarihinden itibaren, diğer davalılar … ve …’dan 29.12.2008 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacının mirasçıları …, …, …, … ve …’a miras payları oranında verilmesine, b) Davacının araç zararı talebinin reddine, 2-)Manevi Tazminat Yönünden; a)6.000,00 TL manevi tazminatın 29.12.2008 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacının mirasçıları …, …, …, … ve …’a miras payları oranında verilmesine, Fazla talebin reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili ile davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinde zaten çok düşük bir miktar manevi tazminat talep edildiği halde mahkeme tarafından 6.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesinin hem kusur ve maluliyet oranları açısından usul, yasa ve hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Sigortalı araç sürücüsüne asli kusur atfedilmesinin doğru olmadığını, davacının gelir oranının yüksek olarak alındığını, sağlık giderlerinden müvekkil sigorta şirketinin değil, 6111 sayılı yasa gereği SGK nun sorumlu olduğunu, sağlık giderlerine dahil olan geçici iş göremezlik zararının reddi gerektiğini, sürekli iş göremezlik zararı bakımından yapılan hesaplama fahiş olduğunu, bu nedenle haksız taleplerin reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Diğer davalılar vekili istinaf dilekçesi sunmuş ise de, Dairemiz geri çevirme kararı devamında harç ikmal edilmemiş, İlk Derece Mahkemesince başvurunun yapılmamış sayılmasına karar verilmiş, verilen karar davalılar vekiline tebliğ edilmiş, bu karar istinaf edilmemiş olduğundan, diğer davalılar vekilinin istinaf talebi değerlendirilmemiştir. Mahkemece davanın reddi yönünde ilk verilen hükmün istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 15/06/2017 tarih, 2017/298 Esas ve 2017/408 Karar sayılı kararı ile “… Mahkemece, dosyada birbiriyle çelişen üç ayrı rapor bulunmasına rağmen, bu çelişkiyi giderici nitelikte yeni bir rapor alınmadan, özel ve teknik bilgiyi gerektiren hususta değerlendirme yapılarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmaktadır. O halde Mahkemece yapılacak iş, İTÜ veya Yıldız Teknik Üniversitesi Otomotiv Ana Bilim Dallarından seçilecek üç kişilik bilirkişi heyetine dosyanın tevdi edilerek kusur durumuna ilişkin olarak dosyadaki raporlar arasındaki çelişkiyi giderici nitelikte rapor alınması …” gerektiği gerekçesiyle kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesince; Dairemiz kararı doğrultusunda 29/01/2020 tarihli bilirkişi heyetinden kusur raporu alınarak karar verilmiştir. 29/01/2020 tarihli bilirkişi heyet raporunda; Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından İstanbul 30. Sulh Ceza Mahkemesinin 2011/1476-E sayılı dosyasına sunulan 11.05.2012 tarihli; olayın sanık sürücünün belirttiği şekilde meydana gelmesi halinde sanık …’ın kusursuz, müşteki sürücü …’ın asli kusurlu, olayın müşteki sürücünün belirttiği şekilde meydana gelmesi halinde ise sanığın asli kusurlu, müştekinin ise tali kusurlu olduğu belirten raporu, Mahkemece alıan; olayda sanık sürücü …’ın % 75 oranında asli kusurlu olduğunu açıklayan 30.11.2012 tarihli heyet raporu ve olayda sürücü …’ın % 25 oranında tali kusurlu, sürücü …’ın ise %75 oranında asli kusurlu olduğunu belirten 05.02.2016 tarihli bilirkişi raporu da değerlendirilerek çelişkiyi giderir şekilde, “olayda davalı sürücü …, aracının hızını karlı buzlu yola göre ayarlamadığı, dikkatsiz ve tedbirsiz araç kullanmış, aracını kontrolsüz şekilde geriye doğru kaydırarak arkasından gelen davacı sürücünün aracına çarpmasına neden olduğu, bu nedenle % 75 oranında asli kusurlu olduğu, davacı sürücü …’ın ise, karlı buzlu yolda önündeki araç trafiğine yeterince dikkat etmediği, önündeki aracın geriye doğru kaydığını fark ederek bu araçla arasında güvenli bir mesafe bırakması gerekirken bu araca doğru seyrini sürdürdüğünden % 25 oranında tali kusurlu” olduğunun tespit edildiği görülmektedir. Bu durumda Mahkemece Dairemiz kararı doğrultusunda alınan kusur raporunun olayın oluşuna uygun düştüğü nazara alındığında kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Dosya kapsamında, Dairemiz kararı öncesinde alınan ve aynı hesaplama yöntemi ve değerlendirmesini içeren 15/02/2016 tarihli bilirkişi raporu istinaf eden davalı sigorta şirketi vekiline 03/03/2016 tarihinde tebliğ edilmiş olup davalı tarafça raporun tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde rapora itiraz edilmemiştir. Bu haliyle HMK’nın 357/1 maddesi çerçevesinde davalı tarafça bilirkişi raporuna süresinde itiraz edilmediğinden rapordaki hesaplama yöntemi ve değerlendirme davacı taraf için usulü kazanılmış hak oluşturmakta olup, geçici iş göremezliğe ve davacının gelir oranına ilişkin davalı vekili istinaf itirazları değerlendirilmeye alınmamıştır. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesine göre, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.”. Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminat takdir edilirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmedilmesi gerekmektedir. Bu açıklamalar çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta kaza tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu, tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, davacının maluliyet derecesi ile manevi tazminatın belirlenmesinde hakim olan ilkeler ile İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, belirlenen manevi tazminat miktarının manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun, yeterli ve makul olduğu kanaatine varılmıştır. Bu nedenlerle; davacılar vekili ile davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar vekili ile davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-a-Davacılar yönünden; Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına, b-Davalı … Sigorta A.Ş. yönünden; Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 2.441,54 TL harçtan peşin alınan 756,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.685,04 TL harcın davalı … Sigorta A.Ş.’den tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.24/02/2022