Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/2259 E. 2022/812 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/2259
KARAR NO: 2022/812
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 05/07/2021
NUMARASI: 2013/62 Esas – 2021/635 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 21/04/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 30.06.2011 günü saat 23.20 sıralarında, davalı sürücü …, davalı …’ın maliki olduğu, diğer davalı … Sigorta Şti. tarafından ZMSS Poliçesi ile sigortalanmış olan … plakalı … marka ticari otomobil ile Fatih ilçesi Vatan caddesinde Adnan Menderes Bulvarı Edirnekapı – Aksaray istikametinde giderken, … numaralı … caddesi ışıklı kavşağında, karşı tarafa geçmek üzere sol taraftan yola giren davacı … ve oğlu 2008 doğumlu …’ya çarptığını, kaza sonucu davacıların oğlu … vefat ettiği, davacı … yaralandığı, davacı baba … için 500,00 TL kaza sonrası hastane ve defin gideri, 500,00 TL kazanç kaybı, 500,00 TL iş gücü kaybı, 500,00 TL destekten yoksun kalma, 100.000,00 TL manevi tazminatın, davacı anne … için 500,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı, davalılar … ve …’den 100.000,00TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunu, davacıların adresinin yurt dışı olmakla yurt içi mutad adres gösterilmesinin dava şartı olduğunu, yurt dışında ikamet ettiklerinden yargılama giderleri için teminat göstermeleri gerektiğini, davalının üzerine düşen her şeyi yaptığını ancak davacı …’ın hatalı davranışı nedeniyle kazanın kaçınılmaz olduğunu, trafik kazasına ilişkin ceza dosyası ve raporlar incelendiğinde davacılardan … ve yayaların asli kusurlu olduğunun görüleceğini, hesaplama ve tazminatlarda Belçika şartlarının göz önüne alınamayacağını olayın Türkiye’de vuku bulduğunu, davacı …’ın basit tıbbi müdahale ile iyileşecek şekilde yaralandığını, ayakta tedavi edilerek taburcu edildiğini, hastan ve tedavi giderlerinin şişirilmiş olduğunu, ayrıca tedavi giderleri SGK tarafından ödendiğinden davalıdan talep edilemeyeceğini, davacının bir sürü psikolojik terapi ve faturalar sunduğunu, olayla alakası olmadığından dikkate alınmamasını, sigortanın yaptığı 4.633,00 TL’lik ödemenin çok az olup ibranamenin yerinde olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … Sigorta vekili cevap dilekçesinde özetle; sorumluluğunun sigorta poliçesi limitleriyle sınırlı olduğunu, meydana gelen kazayla ilgili olarak 30.12.2011 tarihinde davacılara ödenmek üzere 10.655 TL (6.022TL anneye, 4.633TL babaya) vefat tazminatı hazırlanmış ve kedilerine bildirilmiş ise de bugüne kadar herhangi bir tahsilat yapılmadığını, yaralanma tazminatı için başvuru olmadığını, tedavi giderleri ve işgöremezlik ödenekleri SGK tarafından karşılandığını, bu nedenle tedavi giderlerinin teminat kapsamında olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ve oğlunun yaya alt geçidinin 30 metre yukarısında bulunan ışıklardan geçmesi üzerine kazanın gerçekleştiğini, KTY 138 son fıkrasında da yayalar için yapılmış alt geçidin 30 mt ilerisine belediye tarafından trafik ışıklarının konulması nedeni ile İBB’ye ve bunu denetlememesi nedeni ile Karayolları Genel Müdürlüğü’ne davanın ihbar edilmesini, İBB’nin alt geçide 30 metre kala trafik ışığını koymasının yönetmeliğe aykırı olması Karayolları’nın da bunu denetlememesi nedeni ile bu ışık burada tutulmuş bu da alt geçidin işlevini ortadan kaldırmış olması nedeni ile kazanın gerçekleştiğini, kazanç kaybı talebinin kabul edilemeyeceğini çünkü çalışmadığı süre boyunca maaş alıp almadığının belli olmadığını, iş gücü kaybı yönünden davacının sabit işi olması nedeni ile gelir kaybı olup olmadığının belli olmadığını, dava Türkiye’de açılmış olduğu ve kaza burada meydana geldiğinden Belçika’daki yaşam koşullarının geçerli olamayacağını, davacı … yönünden sigorta destekten yoksun kalma tazminatını reddettiğini, müteveffa çocuğun aileye masraf olmasının göz önüne alınması gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacı … yönünden; Maddi tazminat isteminin Kısmen Kabulü ile 35.847,93TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, Manevi tazminat isteminin Kısmen Kabulü ile 15.000,00TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 2-Davacı … yönünden maddi tazminat isteminin Kısmen Kabulü ile -16.989,66- TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, – 659,68 TL iş göremezlik tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, -Hastane, defin ve diğer masraflar yönünden talepleri yönünden davanın açılmamış sayılmasına Manevi tazminat isteminin Kısmen Kabulü ile 15.000,00TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece tespit edilip kabul edilen kusur oranları ceza dosyasında tespit edilen kusur oranlarından düşük olduğunu, mahkemece destekten yoksun kalma ve iş göremezlik maddi tazminat talepleri yönünden, ıslah dilekçesi kabul edilmeyerek ilk 23.03.2021 tarihli talep artırım dilekçesi doğrultusunda kısmen kabul kararı verilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, müteveffa küçük davalılardan …’a ait olan ticari aracın çarpması sonucu öldüğünü, buna göre davalı aracı ticari araç olduğundan tazminata işleyecek faiz yasal faiz değil, reeskont avans veya ticari faiz gibi tazminata uygulanacak en yüksek faiz olması gerektiğini, hükmedilen manevi tazminat miktarının müvekkillerinin elem ve kederi ile kıyaslandığında çok az olduğunu, hastane, defin ve diğer masraflar yönünden taleplerinin delillendirildiğini, bu talepleri yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi ve yine iş gücü kaybına ilişkin taleplerine ilişkin delil sunulmuş olmasına rağmen bu taleplerinin de reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … vekili de istinaf talep etmiş ise de; Mahkemece davalı … vekili tarafından gerekli harcın, verilen kesin süre içinde yatırılmaması nedeniyle HMK’nın 344/1 maddesi gereğince istinaftan vazgeçmiş sayılarak istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin ek kararın verildiği, bu kararın davalı … vekiline usulüne uygun tebliğ edildiği ancak ek karara karşı istinaf başvurusunda bulunulmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle davalı … vekilinin istinaf talebi incelemeye alınmamıştır. Dava, ölümlü ve yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 30.06.2011 tarihinde davalı sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile yolun solundan sağına geçmek üzere kaplamaya giren ve geçişini sürdüren davacı yaya … ve davacı gözetimindeki 2008 doğumlu yaya …’ya çarpması ile meydana gelen trafik kazası sonucu …’nun vefat ettiği, davacı …’nun yaralandığı, bu vefat ve yaralanma nedeni ile maddi ve manevi tazminat talep edildiği anlaşılmıştır. Kaza nedeniyle davalı sürücünün yargılandığı İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/293 esas – 2012/252 karar sayılı dosyasında, keşif sırasında, trafik bilirkişisi müdahil … ile, sürücünün yüzde 50 yüzde 50 kusurlu olduklarını, Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi ise, sanığın tali kusurlu müşteki yaya …’ın ise, asli kusurlu olduğunu, Karayolları Genel Müdürlüğü üçlü heyet şeklindeki bilirkişi raporunda da, sanık sürücünün tali kusurlu müdahilin ise, asli kusurlu olduğunu belirtmiş ve mahkemece tüm raporlarda sanığın az da olsa kusurlu olduğu kabul edilerek verilen karar Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği görülmüştür. Mahkemece ATK’dan ve İTÜ trafik kürsüsü makine mühendisi bilirkişi heyetinden alınan 17/04/2017 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacılardan maktul …’nin babası olup kendisi de yaralanan …’nun %75, davalı …’ın maliki olduğu diğer davalı … Sigorta’ya ZMMS poliçesi ile sigortalı … plakalı araç sürücüsü davalı …’ın %25 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Bu durumda ceza mahkemesinde alınan kusur raporları ile mahkemece alınan kusur raporlarının birbirini teyit ettiği, olayın oluşuna ve dosya kapsamına uygun olduğu görülmekle davacılar vekilinin kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. HMK’nun 109/3.maddesi “Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmının açıkça feragat edilmiş olması hali dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez.” hükmünü ihtiva etmektedir. Konuya ilişkin Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2020/77 E. ve 2021/1206 K. sayılı kararında açıklandığı üzere ek dava ile asıl davada talep edilmeyen bakiye tazminatın zamanaşımı süresi içerisinde talep edilmesi her zaman mümkündür. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.02.2005 tarih ve 2004/7-754 E. 2005/36 K. sayılı kararında; “Uyuşmazlık, ıslah ( değer artma ) dilekçesi erken verilmişse, sonradan ortaya çıkan değişiklikler (örneğin bilirkişi hesap raporunun yeniden düzenlenmesi) karşısında ne yapılacağı noktasında toplanmaktadır. Islah dilekçesi, her davada bir kez verilir, ikinci kez ıslah yoluna başvurulamaz. Kısmi davada saklı tutulan alacak bölümü için gerek kısmi dava karara bağlanmadan önce, gerekse daha sonra ayrı bir dava açılması usulen olanaklıdır. Uygulamada bu ayrı davaya ek dava denilmektedir. Yine kısmi davadan sonra açılan ek davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması ve davacının hukuki yararının bulunması koşullarının birlikte varlığı halinde, birden fazla ek dava açılması mümkündür. O halde, somut olayda, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutan davacının ıslah talebinden sonra, ek davalar yoluyla fark alacağını isteyebileceği sonucuna varılmaktadır.”. Somut uyuşmazlıkta, davacılar vekili dava dilekçesi anlatımına göre kısmi dava açtığı anlaşılmakla mahkemece ilk bedel arttırımına göre karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Davacı vekilinin istinaf itirazında belirttiği itirazı belirsiz alacak olarak açılan davada uygulanacağından bu hususa dayanan istinaf itirazı yerinde görülmemiştir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/3584 E. – 2018/12064 K. sayılı kararı). İlk Derece Mahkemesince hastane, defin giderleri ve diğer masraflar yönünden talebine ilişkin olarak 29/06/2020 tarihli celsede verilen mehil üzerine davacılar vekilinin 06/07/2020 tarihli beyan dilekçesi ile beyanda bulunarak delillerini sunduğu halde bu deliller de toplanarak dosya kapsamına göre söz konusu talepler hakkında karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olması eksik incelemeye dayalı olmuştur. Davacılardan …’nın yaralanması ile ilgili ATK dan alınan maluliyet raporunda kalıcı maluliyeti bulunmadığı tespit edildiğine göre bu yönden davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Davacılar vekili dava ve talep arttırım dilekçesinde faiz başlangıç tarihini belirtmediği, dava dilekçesinde reeskont faiz, talep arttırım ve ıslah dilekçesinde en yüksek faiz talep ettiği görülmektedir. Bu durumda Mahkemece, davacının dava dilekçesinde “işleyecek faiz” ibaresi ile faiz tarihinin belirlenmediği, bu halde faiz başlangıcında dava tarihinin esas almasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Ancak kazaya karışan aracın kullanım amacının ticari olmasına ve dava dilekçesinde reeskont faizi talep edilmesine rağmen HMK’nın 26. maddesine ve talebe aykırı biçimde yasal faize hükmedilmesi doğru olmamıştır.Somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, manevi tazminatın belirlenmesine hakim olan ilkeler ile İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, TBK’nın 56/2.maddesi kapsamında davacılar lehine belirlenen manevi tazminat miktarının, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun, yeterli ve makul olduğu kanaatine varıldığından bu yöne değinen davacılar vekilinin istinaf itirazının reddi gerektiği sonucuna varılmıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/04/2022