Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/2040 E. 2023/758 K. 17.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/2040
KARAR NO: 2023/758
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 12/07/2021
NUMARASI: 2017/338 Esas – 2021/557 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/04/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; 29.03.2016 tarihinde …’in sevk ve idaresinde bulunan … plakalı araç ile Eyüp İlçesi, … Mahallesi … Caddesinde yaya geçidi üzerinde karşıdan karşıya geçmekte olan müvekkiline süratli şekilde çarparak onun, basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek, hayati tehlike geçirecek ve vücutta kemik kırığına neden olacak şekilde yaralanmasına sebebiyet verdiğini, kaza neticesinde %42 oranında sürekli şekilde bedensel gücünü yitirdiğini, soruşturma dosyasında kazanın oluşunda … plakalı araç sürücüsünün birinci derece, müvekkilin ise ikinci derece kusurlu olduğu şeklinde rapor oluşturulduğunu belirterek fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000 TL maddi tazminatın 29.03.2016 tarihinden itibaren yasal faizi müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline, 70.000 TL manevi tazminatın sigorta şirketi yönünden poliçede öngörülmesi halinde şirketin de sorumluluğuna hükmedilmesine, aksi halde diğer davalılar yönünden kaza tarihi 29.03.2016 tarihinden itibaren yasal faizi ile müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir.Davacı vekili ıslah dilekçesinde talebini 1.000 TL maddi zararı da düşürüldüğünde geriye kalan 197.626.87 TL müddeabihi artırarak davalılardan kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı Sigorta Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın, müvekkil şirket tarafından tanzim edilen, 15.08.2015-2016 vadeli ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, davaya konu talebin, zamanaşımına uğradığını, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, manevi tazminatın teminat dışı olduğunu, davacının dava açmadan önce başvuru yapmadığını, temerrüt süresinin delillerin (tamamlanmış olması halinde) tümünün müvekkil şirkete tebliği tarihinden itibaren 8 iş günü geçmesi ile başladığını, Yargıtay yerleşik içtihatları ve Trafik Sigortası Genel Şartları B.2 maddesi gereği, zararın sigorta tazminatı kapsamında yer alıp almadığının, kusur durumunun yani ödemeye esas alınabilecek tüm belgelerin toplanmasından önce Sigorta şirketinin temerrüdünün gerçekleşmeyeceğini, sigortalı araç sürücüsüne atfı kabil kusur bulunmaması, meydana geldiği iddia edilen zararın kaza ile illiyeti bulunmaması nedeniyle reddini talep etmiştir. Davalı …’in vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının kusuru sebebiyle meydana gelen kazada, illiyet bağının kesildiğini, davacının araç işleten olduğu gerekçesiyle müvekkilinden tazminat talep etmesinin mümkün olmadığını, davalılar tarafından davacının zararlarının karşılandığını, davalılar tarafından yapılan ödemelerin mahsubu gerektiğini, maddi ve manevi her türlü desteğin sağlandığını, davacının, kendi kusuru ile sebebiyet verdiği kaza nedeniyle illiyet bağından yoksun olan eyleme dayanarak 70.000 TL gibi fahiş bir meblağ talep ettiğini, manevi tazminat talebinin reddedi gerektiğini, mahkemece davacının kusuru oranında tazminat miktarının belirlenmesini ve söz konusu meblağın diğer davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini talep ettiklerini, davacının faize ilişkin taleplerine de itiraz ettiklerini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının kusuru sebebiyle meydana gelen kazada illiyet bağının kesildiğini, davacının müvekkilden tazminat talep etmesinin mümkün olmadığını, tedavi süresince davacının ve ailesinin tüm ihtiyaçlarının karşılandığını, davalılar tarafından yapılan ödemelerin mahsubu gerektiğini, davacının manevi tazminat talebinin reddedilmesi gerektiğini, müvekkil ve ailesinin, kazadan sonra sürekli olarak davacının yanında olmalarına rağmen davacı ve oğulları tarafından tehdit edildiğini, kendilerinden sürekli olarak para istediklerini, sonunda da şikayetini geri alacağını söylemesine rağmen şikayetçi olduğunu, davacının faize ilişkin taleplerine de itiraz ettiklerini, İstanbul 45. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/460 E. sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacının maddi tazminat talebinin kabulü ile Sgk tarafından davacıya ödenen geçici iş görememezlik tazminatı olan 5.949,50 TL ‘nin mahsubu ile bakiye 1.879,17 TL geçici iş görememezlik, 196.747,70 TL sürekli maluliyet tazminatı olmak üzere toplam 198.626,87 TL maddi tazminatın 07/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 50.000,00 TL manevi tazminatın tarafların kusur durumu, davacının maluliyet oranı ve tarafların sosyal ekonomik durumu göz önüne alınarak davalı … ve …’den kaza tarihi olan 29/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müşterek ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı … Sigorta şirketi vekili ve davalı … ile … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davalılar … ile … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; maluliyet raporunun hatalı yönetmeliğe göre hazırlandığını, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenmesi gerektiğini, davacı tarafından sunulan maluliyet raporunda, davacının %42 oranında malul kaldığını belirterek, bu maluliyet oranına göre karar verilmesini talep ettiklerini, dava dosyasında mevcut hesap raporunda ise %51 maluliyet oranı esas alınarak hesaplama yapıldığını, talep ile bağlı kalınarak hesap yapılmasını talep ettiklerini, %42 oranındaki rapor incelendiğinde de kaza ile illiyeti bulunan oranın yalnızca %10 olduğunu davacının yaşı gereği yaşadığı rahatsızlık olan hipertansiyon, diyabet ve hiperlipidemi nedeniyle verilen %35’lik oran yönünden müvekkillerinin sorumluluğu bulunmadığını, %32’lik oranın davacı ile yaşıt tüm herkeste görülen tansiyon, diyabet rahatsızlıkları olduğunu, hesaba esas alınan maluliyet raporunda kaza ile illiyeti bulunmayan arazlar da tespit edildiğini, kusur raporları arasında çelişki bulunduğunu, çelişkinin giderilmesi gerektiğini, müvekkili olan araç sürücüsüne atfedilen kusuru kabul etmediklerini, rapor hesap tarihi itibariyle güncel değerler üzerinden tazminat hesabı yapıldığından davacının faiz talebinin yerinde olmadığını ancak rapor hesap tarihinden itibaren faiz talep edebilme imkanın olduğunu, davada müvekkilinin ekonomik ve sosyal kısıtlı durumu ve davacının daimi iş göremezliğinin bulunmaması ve davacının da kusur durumu göz önünde tutularak, davacı için zenginleşmeye müvekkili için fakirleşmeye yol açmayacak şekilde daha düşük miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini belirterek istinaf talep etmiştir. Davalı …Sigorta şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; maluliyet raporunun hatalı yönetmeliğe göre hazırlandığını, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenmesi gerektiğini, davacı tarafından sunulan maluliyet raporunda, davacının %42 oranında malul kaldığını belirterek, bu maluliyet oranına göre karar verilmesini talep ettiklerini, dava dosyasında mevcut hesap raporunda ise %51 maluliyet oranı esas alınarak hesaplama yapıldığını, talep ile bağlı kalınarak hesap yapılmasını talep ettiklerini, %42 oranındaki rapor incelendiğinde de kaza ile illiyeti bulunan oranın yalnızca %10 olduğunu davacının yaşı gereği yaşadığı rahatsızlık olan hipertansiyon, diyabet ve hiperlipidemi nedeniyle verilen %35’lik oran yönünden müvekkillerinin sorumluluğu bulunmadığını, %32’lik oranın davacı ile yaşıt tüm herkeste görülen tansiyon, diyabet rahatsızlıkları olduğunu, hesaba esas alınan maluliyet raporunda kaza ile illiyeti bulunmayan arazlar da tespit edildiğini, davacının gelirinin ne şekilde belirlendiğinin anlaşılamadığını, davacının soyut iddialarına dayanılarak 2.750 TL gelir üzerinden hesaplama yapılmasının kabul edilemeyeceğini, SGK hizmet dökümü ve Bağkur kayıtları uyarınca asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini, hesap raporunun bu yönüyle hatalı olduğunu, davacının olay tarihinde elde ettiği gelirin tereddüde sebep verilmeksizin tespit edilmesi gerektiğini, geçici iş göremezlik ve bakıcı giderinin teminat dışı olduğunu, davacıya SGK tarafından yapılan ödemenin zararı karşılandığını, esas alınması gereken SGK ödemesi olup, diğer günler davacının zaten çalışmadığını, maaşını almakta olup, gelir elde ettiğini, mahrum kaldığı bir kazancın söz konusu olmadığını, kusur raporları arasında çelişki bulunduğunu, çelişkinin giderilmesini talep ettiklerini, sigortalı araca atfedilen kusuru kabul etmediklerini, PMF yaşam tablosu kullanılarak yapılan hesaplamaya itirazlarını sunduklarını, 1,8 teknik faiz ve TRH tablosu esas alınmak üzere rapor alınmasını talep ettiklerini, rapor hesap tarihi itibariyle güncel değerler üzerinden tazminat hesabı yapıldığından davacının faiz talebinin yerinde olmadığını ancak rapor hesap tarihinden itibaren faiz talep edebilme imkanı olduğunu, temerrüt tarihi, hesaplanan vekalet ücreti, harç, yargılama giderlerine hatalı olduklarından düzeltilmesini talep ettiklerini belirterek istinaf talep etmiştir. Dava yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 29.03.2016 tarihinde davalı sigorta şirketine ZMSS poliçesi ile sigortalı, davalı …’in işleteni olduğu, davalı sürücü …’in sevk ve idaresindeki … plakalı aracın karşıdan karşıya geçmek isteyen yaya olan davacı …’a çarpması ve …’ın yolun sağında park halindeki araca çarpıp düşmesi şeklinde meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığı ve bu yaralanması nedeni maddi ile manevi tazminat talep ettiği anlaşılmıştır.Davalılar vekilinin kusura ilişkin istinaf talebi bakımından değerlendirme yapıldığında; Mahkemece alınan kusur bilirkişi raporuna göre … plakalı aracın sürücüsü …’in %70 oranında asli kusurlu, yaya …’ın %30 oranında tali kusurlu olduğu, aynı olay nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı İstanbul 45.Asliye Ceza Mahkemesine sunulan bilirkişi raporunda; … plakalı aracın sürücüsü …’in %50 ve yaya …’ın, eşit olarak %50 oranında kusurlu olduğu, 28/07/2017 tarihli ATK İstanbul Trafik İhtisas Dairesi raporunda … plakalı aracın sürücüsü …’in tali kusurlu, yaya ….’ın, asli kusurlu olduğu, İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim görevlilerinden oluşan heyet tarafından, 04.01.2018 tarihli olarak hazırlanan ve İstanbul 45.Asliye Ceza Mahkemesine sunulan bilirkişi heyet raporunda ise … plakalı aracın sürücüsü …’in asli kusurlu, yaya …’ın, tali kusurlu olduğu belirtilmiştir. Bu durumda Mahkemece alınan kusur raporu ile ceza yargılamasında hükme esas alınan İTÜ bilirkişi heyeti tarafından sunulan kusur raporunun birbiriyle örtüştüğü ve olayın oluşuna uygun düştüğü nazara alındığında kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.Dava dilekçesinde davacının henüz tam olarak belirlenmemiş maluliyet oranını %42 olarak belirtmesi gerçek zararının saptanmasına engel değildir. Bu durum davalı yararına usulü kazanılmış hak oluşturmayacağından aksi yöndeki istinaf talebi yerinde görülmemiştir.Trafik kazası nedeniyle açılan tazminat davalarında maluliyete ilişkin alınacak raporların nasıl düzenleneceğine ilişkin ne Karayolları Trafik Kanun’un da ne de Türk Borçlar Kanun’unda düzenleme yapılmamış, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin içtihatları ile kaza tarihine göre dönemsel olarak uygulanması gereken Yönetmelikler açıklanmıştır. Buna göre maluliyete ilişkin alınacak raporların, 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihi ile 01/06/2015 tarihleri arasında sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine, 20/02/2019 tarihinden sonrada Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. (Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2021/12907 E. ve 2022/6237 K., 2021/12288 E. ve 2022/6235 K., 2021/11515 E. ve 2022/5238 K. sayılı kararları). İlk Derece Mahkemesince tazminatın belirlenmesinde 29/03/2016 kaza tarihinde yürürlükte bulunmayan “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine göre düzenlenen maluliyet raporunun hükme esas alınmış olması doğru olmamıştır. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin KTK’nın 98.maddesinin kapsamının belirlenmesi bakımından vermiş olduğu 02/03/2022 tarih, 2022/312 E. ve 2022/3685 K. sayılı kararında; geçici iş göremezlik ve geçici bakıcı gideri yönünden sigorta şirketlerinin sorumluluğu devam ettiği yönünde karar vermiştir. Bu nedenle davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir (Benzer yönde Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/6911 E. ve 2021/10351 K., 2021/5305 E. ve 2021/7685 K. sayılı kararları). SGK tarafından geçici iş göremezlik tazminatının ödenmiş olması, bakiye geçici iş göremezlik tazminatının ödenmesine engel teşkil etmeyeceğinden bu yöndeki istinaf yerinde bulunmamıştır.Trafik kazası sonucu cismani zarar nedeniyle maddi tazminat ya da ölüme bağlı destekten yoksun kalma tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih, 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı iptal kararından sonra Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 24/05/2021 tarih, 2021/3033 Esas ve 2021/1560 Karar sayılı güncel kararında TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenmesi ve prograsif rant tekniği kullanılmak suretiyle tazminat miktarının hesaplanması gerektiği yönünde karar verilmiştir (Aynı yönde 14/01/2021 tarih, 2020/2598 E. ve 2021/34 K. sayılı kararı). İlk Derece Mahkemesinin alınan ilk aktüer bilirkişi raporunda maddi tazminat hesabı PMF Yaşam Tablosuna göre ve prograsif rant tekniği uygulanarak düzenlendiği, davacılar vekilince bu rapora hesaplama yöntemi ve belirlenen tazminat miktarı bakımından itiraz etmediğinden davalı taraf lehine usulü kazanılmış hak oluşmuştur. Bu nedenle % 1,8 teknik faiz uygulanması emsal Yargıtay içtihatları doğrultusunda mümkün bulunmadığından bu konuya ilişkin … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf talebi yerinde görülmemiştir. KTK’nın 99.maddesine göre, ZMSS Genel Şartları ile belirlenen belgeler ile birlikte sigorta kuruluşuna başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü içinde sigortacının tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüdün gerçekleştiği ve davalının temerrüt faizinden sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Somut olayda; davacı tarafça dosyaya sunulan, davalı sigorta şirketinin başvuruya cevap yazısına göre davalıya başvuruda bulunulmuş olduğundan faiz başlangıcının bu tarihten itibaren uygulanması gerektiği halde Mahkemece faiz başlangıcı dava tarihinden itibaren başlatılmış olup davalı lehine olduğundan, usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından rapor hesap tarihinden itibaren faiz uygulanması gerektiği yönündeki istinaf itirazı yerinde değildir.Yargılama gideri ve vekalet ücretine ilişkin açıkça bir istinaf sebebi gösterilmediğinden incelenmemiştir.Tazminat hesabında, davacının gelirinin belirlenmesi, tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır. Bu nedenle Mahkemece, SGK dan hizmet cetveli istenmesi, İstanbul Ticari Taksi Şoförler Odasına yazı yazılarak ortalama net ücreti sorularak, tespit edilmesi, bu ücret üzerinden tazminat hesaplaması yapılarak karar verilmesi gerekirken, ücret belirlemesine ilişkin bilirkişi raporuna göre karar verilmesi eksik incelemeye dayalı olmuştur.O halde Mahkemece yapılması gereken, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesinden kaza tarihi itibari ile yürürlükte bulunan “Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine uygun olarak davaya konu trafik kazası nedeniyle davacıda var olduğu ileri sürülen yaralanmaya bağlı kalıcı maluliyet oluşup oluşmadığı, geçici iş göremezlik oluşup oluşmadığı ve süresi, kalıcı maluliyet oluşmuş ise maluliyet oranı, maluliyetin kaza ile illiyeti bulunup bulunmadığı konularında, dosya içerisinde bulunan tedavi evrakları ile dosyada mevcut olan taraflarca sunulan delilleri de irdeler biçimde denetime elverir nitelikte raporla tespit edilmesi ve SGK dan hizmet cetveli istenip olay tarihinde sigortalı çalışması olup olmadığının belirlenmesi, İstanbul Ticari Taksi Şoförler Odasına yazı yazılarak olay tarihi itibari ile davacının ortalama net ücretinin ne kadar olabileceği sorularak tespit edilmesi, belirlenecek ücret ve maluliyet üzerinden hükme esas alınan rapor tarihindeki verilere göre aktüer bilirkişiden ek rapor alınarak ve kazanılmış haklar da gözetilerek tüm dosya kapsamına göre karar vermekten ibarettir.Manevi tazminatın belirlenmesinde kriterlerden biri de yaralanmasının mahiyeti ve iyileşme süresi ile maluliyet oranıdır. Daire kararının kapsam ve şekline göre; maluliyet raporu alınması gerekmekte olup bu halde maluliyet netleşmeden manevi tazminatın belirlenmesi eksik incelemeye dayalı olduğundan manevi tazminatın miktarına ilişkin istinaf itirazı da yerinde görülmüştür. Açıklanan nedenlerle, davalı … Sigorta şirketi vekili ve davalı … ile … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı … Sigorta şirketi vekili ve davalı … ile … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı … Sigorta şirketi vekili ve davalı … ile … vekilinin tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.17/04/2023