Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/1967 E. 2022/287 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/1967
KARAR NO: 2022/287
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 07/07/2021
NUMARASI: 2021/364 Esas – 2021/536 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 17/02/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 22.04.2013 tarihinde, davacı …’in, davalı … Belediyesine ait … plakalı servis aracından indiği esnada yolun karşısına geçmeye çalışırken davalılardan …n’ın yönetiminde bulunan ve davalı …’ya ait … plaka sayılı aracın çarparak yaralanmasına yol açtığını, bu sırada sürücünün hızlı araba kullandığını, okul servisinin de hostes bulundurmaması nedeniyle kusurlu olduğunu, okul yönetiminin de bunu bilmesi nedeniyle kusurlu bulunduğunu, …’nin ayağının kesilmesi nedeniyle bütün hayatının etkilendiğini beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, … için 50.000,00 TL, … ve … için 25.000,00′ er TL, manevi tazminatın davalı sigorta şirketi dışındaki diğer davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’in 22/04/2013 tarihinde davalı … Belediyesine ait … plakalı servis aracından indiği esnada yolun karşısına geçmeye çalışırken dava dışı …. plakalı araç hızla gelerek müvekkiline çarpıp, araç altına alarak sürüklenmesine sebebiyet verdiğini, kaza sonrasında henüz 9 yaşında olan müvekkilin bir bacağının kesildiğini, diğer bacağında da güç kaybı olduğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL maddi tazminatın davalılardan tahsili ile müvekkillerine ödenmesine, müvekkil … için 50.000 TL, müvekkil … için 25.000 TL, müvekkil … için 25.000 TL olmak üzere toplam 100.000 TL manevi tazminatın tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalılardan …ndan tahsili ile müvekkillerine ödenmesine, müvekkili … kız kardeşinin bakımı için işten ayrılıp ve halen çalışamamakta olup 25.000 TL, diğer kardeşler … için 15.000 TL ve dedesi … için 15.000 TL, babaannesi … için 15.000 TL, anneannesi … için 15.000 TL olmak üzere toplam 115.000 TL manevi tazminatın davalı sigorta şirketleri dışındaki tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu olayda müvekkil kurumun hiç bir kasıt ya da kusuru mevcut olmadığını, husumet itirazları olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, davacının, anneanne, babaanne ve dedelerinin davacı sıfatına itiraz ettiklerini, bu nedenlerle haksız açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacılar ile ağır bedensel zarara uğradığı iddia edilen davacı arasında eylemli ve gerçek bir bağın bulunmaması ve söz konusu kaza nedeniyle müvekkiline atfedilecek bir kusur bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı …Tic. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; söz konusu kaza nedeniyle müvekkiline atfedilecek bir kusur bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili ile davalı … vekilleri, davalı …, …, … Tic. Ltd. Şti. vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mezkur kazada müvekkili …’in herhangi bir kusurunun bulunmadığını, müvekkilleri …, … ve … için hükmedilen tazminatlarda …, … ve … tarihinden itibaren faiz işletilmesinin hatalı olduğunu, manevi tazminat taleplerinin tam kabulüne karar verilmesi gerektiğini, müvekkili … kaza tarihinden beri sürekli kardeşi … ile ilgilendiği için diğer kardeşlere nazaran daha fazla manevi acılar çektiğini, müvekkillerinin kaza sonrasında …’nin bacağının kesilmesi sebebiyle derin ızdırap çektiğini, ayrıca manevi tazminat miktarlarının da caydırıcı etkisi bulunmadığını, maluliyetin derecesi hesaba katılarak caydırıcı bir manevi tazminat miktarına hükmedilmesi gerekirken indirim dahi yapıldığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; zarar görenin dedeleri veya nineleri olan davacıların zarar görenle hısımlık ilişkisinin manevi tazminatın kabulü için yeterli olmadığını, davacılar ile bedensel zarara uğrayan arasında eylemli ve gerçek bir bağın varlığının ispat edilmesi gerektiğini, somut olayda zarar görenin Giresun’da ikamet etmekte olan dedeleri veya nineleri olan davacıların bedensel zarara uğrayan arasında eylemli ve gerçek bir bağın varlığı yanı sıra onlarda psikolojik ve ruhsal olarak bir zarar oluştuğuna ilişkin herhangi bir delil sunulmadığını ve bu hususun ispat edilemediğini, bu nedenlerle manevi tazminat taleplerinin reddi gerektiğini, Yargıtay’ın yerleşik içtihatları gereğince manevi tazminat miktarlarının takdir ve tayininde davalıların sorumluluğun niteliği, kusur oranları, olayın meydana geliş şekli tarafların sosyal ve ekonomik durumları göz önünde bulundurularak, olay tarihinde ki paranın alım gücüne uygun düşen miktarda hak ve nesafet kuralları çerçevesinde daha düşük manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı için takdir ve tayin edilmiş olan manevi tazminatın, davacının maluliyeti, birbirinden farklı ve kesinleşmemiş olan kusur oranları, kaza tarihi ve maluliyet oranı ile orantılı olmadığını ve tamamen zenginleşme aracı olacak şekilde tayin ve takdir edildiğini, ağır bedensel zarara uğradığı iddia edilen davacı ile diğer davacılar arasında akrabalık ilişkisi dışında eylemli ve gerçek bir bağın bulunmaması nedeniyle manevi tazminat taleplerinin reddi gerektiğini, kazalının da kusurlu olduğu bu eylemde, anne babaları açısından takdir ve tayin edilmiş olan manevi tazminatın kusura göre indirime tabi tutulmadığını, davacıların talepleri hususunda, reddedilen miktarların, kararda belirtilmediğini, karşı vekalet ücretine de bu hususta yer verilmediğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalılar … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ağır bedensel zarara uğradığı iddia edilen davacı ile diğer davacılar arasında akrabalık ilişkisi dışında eylemli ve gerçek bir bağın bulunmaması nedeniyle manevi tazminat taleplerinin reddi gerektiğini, mağdurun asli kusurlu olması, kazanın gerçekleşmesinde baş etkenin mağdurun davranışı olması, Tuzla Belediyesi Başkanlığı ile Tuzla Belediyesi servis şoförünün kusurlu olmaları dikkate alındığında kazanın bir ihmaller zinciri neticesinde oluştuğunun açık olduğunu, müvekkilinin sırf kazaya karışan aracın sürücüsü olması müvekkilinin kusurlu olduğunu göstermeyeceğini, servis aracının önünden yola çıkılan her ihtimalde kazanın gerçekleşmesi büyük bir ihtimal dahilinde olduğunu, kazanın gerçekleşmesinde müvekkilinin kusurunun bulunmadığından davacıların manevi tazminat taleplerinin reddi gerektiğini, aksi halde dahi müvekkilinin tali kusurlu olması, kusur oranının azlığı dikkate alınarak tazminat miktarın buna göre belirlenmesi gerektiğini, davacıların fahiş tazminat taleplerinin reddi gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … Tic. Ltd. Şti. Vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacı için takdir ve tayin edilmiş olan manevi tazminatın, davacının maluliyeti, kusuru, kaza tarihi ve maluliyet oranı ile orantılı olmadığını, tamamen zenginleşme aracı olacak şekilde tayin ve takdir edildiğini, yerel mahkemece tüm davacılar yönünden manevi tazminata dair verilmiş olan kararda manevi tazminatın ve “yakın olma” kavramının irdelenmediğini, tüm akrabalara talepleri doğrultusunda ve “zenginleşme aracı olmama” gereklerine uyulmaksızın karar verildiğini, verilmiş olan manevi tazminatların kabulüne dair tüm kararın, adil ve hakkaniyetli olmadığını, manevi tazminatın takdir ve tayini ilkelerine aykırı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.Dava yaralamalı trafik kazası nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından 22.04.2013 tarihinde davalı sürücü …’nın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı otobüsle, davalı …’na ait öğrenci servisi olarak kullanılan sürücü …’ın sevk ve idaresindeki belediye otobüsünden inip bu otobüsün önünden karşıya geçmeye çalışan davacı yaya …’e çarpması neticesi yaralanmalı trafik kazası meydana geldiği anlaşılmıştır. Mahkemece … Esas sayılı dosya üzerinden yapılan yargılamada 02/06/2021 tarihli celse 3 nolu ara kararı ile manevi tazminat davalarının HMK’nın 167. maddesi gereğince ayrılmasına karar verilmiştir. Aynı kazaya ilişkin İstanbul Anadolu 59. Asliye Ceza Mahkemesi 2014/364 esas sayılı dava dosyasında alınan 30.06.2014 tarihli bilirkişi raporunda, davalı sürücü …’nın tali kusurlu olduğu, davacı yaya …’ın asli kusurlu olduğu, baba …’in asli kusurun oluşmasında üstlenmiş olduğunun belirtildiği, ATK Trafik İhtisas Dairesi’nden alınan 01.12.2014 tarihli raporda; davalı sürücü …’nın tali kusurlu olduğu, yaya …’in ise davranış faktörlerinin asli etken olduğunun belirtildiği, Karayolları Bilirkişi heyetinden alınan 20.05.2015 tarihli raporda; davalı sürücü …’nın üst düzeyde tali kusurlu, sürücü …’ın alt düzeyde tali kusurlu, …’nın tali kusurlu, davacı yaya …’in ise davranışının asli derecede etkili olduğunun belirtildiği, yapılan yargılama sonucunda sanıklar …, …,…, … ve … hakkında taksirle yaralama suçundan cezalandırılmalarına karar verildiği, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği görülmektedir. Tefrik edilen dosya kapsamında alınan 17.02.2017 tarihli İTÜ bilirkişi heyeti raporunda davalı sürücü …’nın %75, sürücü …’ın %12.5, Tuzla Belediyesinin %12.5 oranında kusurlu, yaya …’in kusursuz olduğunun belirtildiği, ATK İstanbul Trafik İhtisas Dairesinden aldırılan 28.01.2019 tarihli raporda; davalı sürücü …’nın %25, yaya …’in i %75 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir. ATK Trafik İhtisas Dairesi Genişletilmiş Uzmanlar Heyetinin 13/12/2019 tarihli raporunda; davalı sürücü …’nın %50, davacı …’in %30, davalı … Belediyesi’nin %20 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği görülmüştür. Bu durumda aynı olay nedeniyle ceza yargılama aşamasında alınan ve mahkemece alınan kusur bilirkişi raporları ile İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan kusur raporu ile arasında kusurlu olduğu tespit edilen kişiler ve oranları arasında açıkça çelişki ortaya çıktığı ve taraflarca itiraz edildiği halde İlk Derece Mahkemesince tefrik kararı verilen dosya kapsamında alınan kusur raporları arasındaki itirazlar ve raporlar arasındaki çelişki giderilmeden ve manevi tazminatın belirlenmesinde kriter olan kusur netleştirilmeden karar verilmesi eksik incelemeye dayalı olmuştur. Davacılar …, … ve …’in, davalılar …, … ve … Ltd. Şti.’ne karşı açtıkları mahkemenin 2014/592 Esas sayılı dosyasında manevi tazminat için dava tarihinden itibaren işleyecek faiz isteminde bulundukları; Davacılar …, …, … ve diğer tüm davacılar tarafından, tüm davalılar aleyhine İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/653 Esas sayılı dosyasında ise manevi tazminat için kaza tarihinden itibaren işleyecek faiz isteminde bulundukları anlaşılmaktadır. Bu durumda İlk Derece Mahkemesince taleple bağlı kalınarak 2014/592 Esas sayılı dosyada kabul edilen manevi tazminat için davanın açıldığı 25/07/2013 tarihinden, İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/653 Esas dosyasında kabul edilen manevi tazminat için kazanın meydana geldiği 22/04/2013 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Ayrıca davacıların aynı trafik kazasına bağlı maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin davada delillerin birlikte toplanması, özellikle kusur raporunun gerek maddi gerekse manevi tazminat talepli davada alınarak değerlendirilmesinin gerekmesine göre usul ekonomisi ilkesi gereğince davaların yargılamasının birlikte yürütülerek karar verilmesi gerekirken mahkemece manevi tazminat davası yönünden tefrik kararı verilerek karar verilmesinin doğru olmadığı düşünülerek bu husus eleştiri konusu yapılmıştır. Kabule göre de davalı … vekilinin vekaletnamesinin karar tarihinden sonra 24/08/2021 tarihinde sunulmuş olması gözetildiğinde karar tarihi itibariyle avukatı olmayan davalı … lehine reddedilen manevi tazminat miktarı yönünden vekalet ücretine hükmedilmemesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Yine mahkemece hüküm kısmında kabul edilen ve reddedilen manevi tazminat miktarınında açıkça belirtildiğinden eksik hüküm kurulmamıştır. Daire kararının kapsam ve şekline göre; kusur oranlarının belirlenmesi için rapor alınması gerektiğinden manevi tazminat miktarına ilişkin istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı ve davalılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.17/02/2022