Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/194 E. 2022/563 K. 22.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/194
KARAR NO: 2022/563
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 07/10/2020
NUMARASI: 2020/28 Esas – 2020/439 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/03/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 30.12.2018 tarihinde davacıya ait … plakalı … Sigorta A.Ş.’den … poliçe numarası ile kaskolu araca, … plakalı aracın arkadan çarptığını, … plakalı aracın kasko şirketi olan davalı sigorta şirketince 135.000,00-TL zarar tazmin edildiğini, davacının sigorta şirketince ödendiği söylenen 85.000,00-TL bedelde arta kaldığı belirtilen 45.000,00 TL asıl alacağın ve 773.00-TL faiz alacağı olmak üzere 49.773,00-TL ‘nin davacıdan tahsili için Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile hakkında icra takibi başlatıldığını ve yasal süre içerisinde de davacı tarafça itiraz edildiğini ve takibin durdurulduğunu, davacının aracı ile diğer aracın plakaları arasında benzerlik bulunmadığını birisinin İçel birisinin İstanbul plakalı olduğunu ayrıca orta harf gruplarının alakasız olduğunu salt son rakamlarının benzerliği ile kaza arasında illiyet bağı kurmanın mantık dışı olduğunu, davacının kazanın oluşumunda kusuru olmadığını, … plakalı araç sürücüsü …’nin de kendisinin kusurlu olduğunu kabul ettiğini, kusur tespitine dair yapılmış olan süreçte yapmış oldukları tüm itirazlara rağmen kusur oranının kaza tespit tutanağından farklı değerlendirildiğini ve … plakalı araç sürücüsü … yerine davacının kusurlu olduğunun kabul edildiği ve davacıya rücu edilmesinin mantık dışı olduğunu belirterek davalıya icra takibinde belirtilen 49.73,00-TL tutarında borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı tarafça 30.12.2018 tarihinde gerçekleşmiş trafik kazası neticesinde dava dışı sigortalı olduğu belirtilen …’nin … plakalı aracında meydana gelmiş olan hasar itibariyle 135.000,00-TL tazminatın ödendiğini, davacı tarafın her ne kadar kendisini kusursuz addetmiş olsa da kendi sigorta şirketi davacıyı kusurlu kabul ettiğini, sigorta poliçesi kapsamında 86.000,00-TL davalı sigorta şirketine ödeme yapıldığını ve bakiye kalan tutar olan 49.00,00-TL asıl alacak ve 11.03.2019 ödeme tarihinden işleyecek yasal faiz üzerinden davacıya Büyükçekmece …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosya üzerinden icra takibi başlatıldığını, davacı tarafın açılan icra takibine 21.05.2019 tarihli itiraz dilekçesi ile itiraz etmiş olduğunu, 22.05.2019 tarihinde icra dosyası takibe itiraz eden borçlu yönünden durdurulduğunu, icra dosyasına itiraz eden borçlu …’in itirazının iptali için davalı tarafça Büyükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemesi 2019/232 Esas sayılı dosya üzerinden itirazın iptali davası açıldığını ve işbu yargılama safahatı sürecinde itirazın iptali davası görüldüğünü, hal böyleyken taraflar arsında derdest durumda bulunmuş olan Büyükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemesi 2019/232 Esas sayılı dosya üzerinden görülen bir itirazın iptali davasının mevcut olduğunu, davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını, mevcut borç sebebinin aynı olduğu derdest bir dosyanın mevcut olduğunu, Mahkeme aksi kanaatte olması durumunda ise dava konu, taraf ve sebeplerin aynı olduğundan davaların birleştirilmesini talep etmiştir. İlk derece Mahkemesince “Mahkememizde açılan davadaki talep ile Büyükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/232 E. Sayılı dosyasındaki talebin aynı olmasından ve Büyükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/232 E. Sayılı dosyasının derdest olmasından dolayı HMK 114/1 – h “davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması” bendine istinaden davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmamasından dolayı dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemenin davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığından bahsetmesinin hatalı olduğunu, Büyükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/232 E sayılı dosyası müvekkil aleyhine 25.06.2019 tarihinde açılmış olup tensip tutanağı 28/06/2019 tarihinde tanzim edildiğinden müvekkiline dava dilekçesi tebliğ edilemediğinden davadan haberdar olmadığını, mahkeme tarafından daha evvel davanın usulden reddine karar verilip istinaf süreci tamamlanıncaya kadar diğer derdest dosyanın bir kaç aşamayı tamamladığını, Asliye Ticaret Mahkemelerinin daha geniş yetkili mahkemeyken bahse konu gerekçe ile davanın usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, menfi tespit istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 30.12.2018 tarihinde gerçekleşen trafik kazasında davalıya kasko sigortalı olan …’ye ait … plakalı araçta oluşan hasar için 135.000,00-TL tazminatın ödendiği, hasar bedelinin 86.000,00 TL’sinin davacının trafit sigortasından tahsil edildiği, kalan 49.00,00 TL’nin tahsili için ise davalı aleyhine Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosya üzerinden icra takibi başlatıldığını, davacının süresinde takibe itiraz etmesi üzerine takibin davacı borçlu yönünden durmasına karar verildiği, davalı alacaklı tarafından 25/06/2019 tarihinde Büyükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemesi 2019/232 Esas sayılı dosya üzerinden itirazın iptali davası açıldığı, eldeki aynı takip nedeni ile menfi tespit davasının ise 26/06/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 13/02/2017 tarih, 2016/6749 E. ve 2017/1043 K. sayılı kararında vurgulandığı üzere “Dava İİK 72. maddesine göre açılan menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir. Alacaklı tarafından itirazın iptali davası açılması durumunda, menfi tespit davasında ileri sürülebilecek iddialar itirazın iptali davasında savunma sebebi olarak ileri sürülebileceğinden, bu durumda borçlunun ayrı bir menfi tespit davası açmakta hukuki yararı yoksa da, henüz alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmamış olduğu durumda ise böyle bir imkan söz konusu olmadığından, borçlunun itirazın iptali davasının açılmasını beklemeden menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekir. Zira yapılan itiraz üzerine takip durmuşsa da, takibe itiraz sadece takip hukuku ile ilgili bir sonuç olup, kesin hükmün sonuçlarını doğurmaz. Bu itibarla borçlu, itirazın iptali davası için alacaklıya tanınan bir yıl gibi uzun bir süreyi beklemeden maddi hukuk anlamında, borcun bir an önce ve kesin olarak ortadan kaldırılmasını istemek hakkına sahip olup, böyle bir durumda dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığını kabul etmek mümkün değildir. Somut olaya dönülecek olursa, yargılama sırasında davacı icra dairesine ödediği parayı tahsil etmiş olduğundan istirdat istemi konusuz kalmış ise de davalı alacaklının her zaman alacağının tahsili için dava açma hakkı bulunduğundan davacının bu hukuki baskıdan kurtulmak amacıyla menfi tespit davası açmasında hukuki yararı bulunmaktadır.” Yukarıya aktarılan Yargıtay kararı ışığında değerlendirme yapıldığında; somut uyuşmazlıkta davacı borçlunun süresinde ödeme emrine itiraz etmesi üzerine takibin durduğu ve davalı alacaklı tarafından 25/06/2019 tarihinde itirazın iptali davası açıldıktan sonra eldeki menfi tespit davasının (26/06/2019 tarihinde) açıldığı, dava dilekçesinin tebliğ edilmemiş olmasının da sonuca etkili olmayacağı gözetildiğinde davacı borçlunun, İİK’nın 72. maddesine göre menfi davası aşmakta hukuki yararı bulunmadığından İlk Derece Mahkemesince yazılı gerekçe ise davanın usulden reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.22/03/2022