Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/188 E. 2023/444 K. 15.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/188
KARAR NO: 2023/444
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 23/11/2020
NUMARASI: 2015/540 Esas – 2020/807 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 15/03/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Plakası belli olmayan bir aracın 15.01.2015 tarihinde kendisine çarptığını, olayın gece 22.00’de meydana geldiğini, Balıklıgöl Devlet Hastanesinde tedavi altına alındığını, olaydan üç ay sonra 16.03.2015 tarihinde karakola giderek ifade verdiğini, kendisine çarpan aracın olay yerinden kaçtığını ve plakasının tespit edilemediğini, kaza sonucunda yaralandığını, yaralanması nedeniyle geçici ve sürekli iş güncü kaybına uğradığını, uğradığı zarardan …nın hukuken sorumlu olduğunu, geçici ve sürekli iş gücü tazminatının hesaplanarak dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte taraflarına ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;davacının yaptığını belirttiği kazanın gerçekten meydana gelip gelmediğinin belirsiz olduğunu, davacının kazanın meydana geldiğini ispatlaması gerektiğini, kazaya karışan davacının kusurunun dikkate alınması gerektiğini, müterafik kusurun dikkate alınmasını, sorumluluklarının teminat limiti ile sınırlı olduğunu belirerek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulüne, 18.484,12 TL sürekli iş göremezlik tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 759,26 TL geçici iş göremezlik tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Kazanın meydana gelmesinde tarafların kusur durumlarını net bir şekilde gösterecek rapor alınmadan karar verilmesinin hukuka ve hakkaniyete uygun olmadığını, dosyanın İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Görevlilerinden oluşacak bir heyete yahut Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyetine gönderilmesi talebinde bulunulmuş olduğunu, bu yerlerden rapor talep edilmesinin temel sebebinin ATK raporları sonrasında Adli Tıp Genişletilmiş Uzmanlar Kurulu Raporlarının birebir aynı olması ve yeterli, detaylı incelemenin yapılmamış olmasının olduğunu, yapılan itirazlarının hiçbir şekilde değerlendirilmediğini, müvekkilinin hak kaybına uğradığını, kazanın özüne uygun, meydana gelen kazayı detaylıca açıklayacak, hukuka ve Yargıtay denetimine elverişli bir kusur raporu düzenlenerek dosyada karar verilmesi gerektiğini, hesaplama yapılırken TRH-2010 Yaşam Tablosu ile prograsif rant esas alınarak hesaplama yapılması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Kazanın beyan edilen şekilde gerçekleştiğinin ispatlanması gerektiğini, kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen, tespit edilemeyen aracın varlığının/türünün ve kazaya kusuru ile sebebiyet verdiğinin ispatının şüpheye yer bırakmayacak şekilde sağlanmadan davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, dosyada davacının ifadesi dışında tanık beyanı, kamera görüntüsü vs. hiçbir delil bulunmadığını, davacının kaza tarihi olduğunu iddia ettiği tarihten 3 ay sonra şikayette bulunduğunun tespit edildiğini, varlığı iddia edilen aracın verdiği zararların müvekkili kurumun sorumluluğu kapsamında olup olmadığının dahi tespitinin mümkün olmadığını, bu durumda davacının beyanı dışında hiçbir bilgi ve belgeye dayanmadan davanın kabulüne karar verilmesinin hukuka uygun olmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Kazanın varlığını ispat yükü davacıda olup, davacı taraf, Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığınca taksirle yaralamaya neden olma suçu iddiası ile yapılan soruşturmada, şüpheli veya şüphelilerin tespit edilmemesi nedeniyle daimi arama kararı verilmiştir. Savcılıkça meydana gelen yaralanmanın varlığıın kazaya plakası tespit edilemeyen bir aracın neden olduğu, yaralanmanın başka şekilde olduğu, kazanın şüpheli olduğu, yaralanmanın kaza sonucunda gerçekleşmediği, kazanın tek taraflı olduğu yönünde soruşturulmanın genişletilmesine dair bir tespite de dosya içinde rastlanmamıştır. Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığınca, meydana gelen yaralanma sebebi ile daimi arama kararı verildiğine göre, kazanın çift taraflı olduğu, diğer bir anlatımla davacının yaralanmasına neden olan kazada bir başka aracın/sürücünün de varlığı, soruşturma konusunda yetkili resmi makamın da kabulündedir. Davacı soruşturma dosyası ile kazanın varlığını ve kazaya plakası tespit edilemeyen başka bir aracın/sürücünün neden olduğunu ispatlamıştır. Bu durumda kazanın tek taraflı olduğu, kazaya karışan başka bir aracın bulunmadığını ispat yükü, bunu iddia eden davalı taraftadır. Somut olayda, kazaya plakası tespit edilemeyen bir aracın sebep olmadığı hususu davalı tarafça aynı nitelikte bir delil ile ispatlanamamıştır. Bu yöne değinen davalı vekilinin istinaf başvurusu yerinde değildir.(Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2020/786 Esas – 2021/2254 Karar sayılı ilamı). Dosya kapsamında aldırılan 24.01.2017 tarihli bilirkişi raporunda plakası tespit edilemeyen aracın sürücüsünün % 100 oranında kusurlu olduğu, mahallinde keşif doğrultusunda aldırılan 28.05.2018 tarihli talimat bilirkişi raporunda plakası tespit edilemeyen aracın sürücüsünün % 100 kusurlu olduğu, 04.12.2018 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda plakası tespit edilemeyen aracın sürücüsünün % 20, davacının ise % 80 oranında kusurlu olduğu, itiraz üzerine alınan Genişletilmiş Adli Tıp Kurulu’ndan alınan 13.12.2019 tarihli kusur raporunda da plakası tespit edilemeyen aracın sürücüsünün % 20, davacının ise % 80 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Bu durumda aynı olay nedeniyle İlk Derece Mahkemesince alınan kusur raporu arasında kusur oranlarında çelişki ortaya çıktığı halde İlk Derece Mahkemesince kusur oranları bakımından bilirkişi raporları arasında oluşan çelişkinin giderilmesi için İTÜ Makine Mühendisliği bölümünde görevli akademisyenlerden oluşturulacak bilirkişi kurulundan veya Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti gibi kurumlardan seçilecek uzman bilirkişi kurulundan çelişkiyi giderecek şekilde kazanın oluşumunda kusur dağılımını belirleyen gerekçeli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde sonuca gidilmesi doğru olmamıştır. Trafik kazası sonucu cismani zarar nedeniyle maddi tazminat ya da ölüme bağlı destekten yoksun kalma tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih, 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı iptal kararından sonra Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 24/05/2021 tarih, 2021/3033 Esas ve 2021/1560 Karar sayılı güncel kararında tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenmesi ve prograsif rant tekniği kullanılmak suretiyle tazminat miktarının hesaplanması gerektiği yönünde karar verilmiştir (Aynı yönde 14/01/2021 tarih, 2020/2598 E. ve 2021/34 K. sayılı kararı) Davacı vekilinin bu yöne değinen istinaf başvurusu yerindedir. Karardan sonra davacının vefat ettiğine ilişkin Uyap sisteminin uyarı vermesi nedeni ile taraf teşkilinin de sağlanması gerekmektedir. Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-A-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,B-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,4-a-Davacı yönünden; Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,b-Davalı yönünden; Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 1.314,52 TL harçtan peşin alınan (54,40+274,23)=328,63 TL harcın mahsubu ile bakiye 985,89 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,5-a-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,b-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,6-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 7-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/03/2023