Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/1863 E. 2022/203 K. 07.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2021/1863
KARAR NO: 2022/203
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 22/06/2021
NUMARASI: 2018/345 Esas – 2021/491 Karar
DAVA: Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/02/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; vekil edenine ait araçla, davalı … şirketinde Maksi-Kasko Sigorta Poliçesi ile sigortalı aracın karıştığı trafik kazasında vekil edenine ait araçta tam hasar (…) oluştuğunu, aracın kaza tarihindeki araç bedeli 107.122,94 TL olup, kaza sonrasında davalı şirket tarafından 25.739,11 TL ödeme yapıldığını, bakiye tüm uyarılara rağmen ödenmemesi üzerine İstanbul 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/390 esas sayılı dosyasından açılan dava sonucunda mahkemece davanın kabul edildiğini ve 81.383,83 TL’nin 11.07.2012 tarihinden itibaren davalıdan tahsiline karar verildiğini, davalıdan tahsil edilen ana para ve faiz tutarının toplamının 118.956,13 TL ’sına tekabül ettiğini, bu tutarın fiili ödeme tarihindeki aynı nitelikte sıfır km. aracın anahtar teslim satış fiyatı 174.200,00 TL olup bu tutardan peşin olarak ödenen 25.739,11 TL mahsup edildikten sonra bakiye zarar tutarının 132.357,16 TL olduğunu, buna göre, vekil edeni şirketin faizle karşılanamayan 13.401,03 TL munzam zarar tutarının dava tarihinden itibaren hesaplanacak olan avans faiz oranına göre faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; TTK’nın 1420. maddesi uyarınca sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl içinde zamanaşımına uğradığını, vekil edeni sigorta şirketinin iyiniyetli ve kusursuz olduğunu, ispat yükünün davacı tarafta olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacının davasının reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; munzam zararın, mal varlığında irade dışı meydana gelen ve temerrüt faizini aşan zarar olduğunu, zararın temerrüt faizi üzerinde kalan kısmı olarak adlandırılan munzam zarar açısından; TBK madde 122 uyarınca açıkça kusur sorumluluğu öngörüldüğünü, madde metni ve gerekçesi incelendiğinde karine olarak borçlunun kusurlu kabul edileceği, müddeinin kusuru olmadığına ilişkin iddiayı ispat ile mükellef olduğunun görüldüğünü, huzurdaki dosya kapsamı nazara alındığında müvekkil şirketin üzerine düşen tüm bildirim yükümlülüklerini layıkıyla yerine getirdiğini ancak kaza tarihi olan 21.05.2012 tarihinden beri zararının giderilememiş olması sebebiyle mağdur durumda olduğunu ve bu zararın giderilmesi gerektiğini, somut deliller ve sayısal veriler ile ikame edilen davanın başından beri munzam zararın olduğu tüm açıklığı ile mahkeme huzuruna sunulmuş iken itirazda bulundukları rapora atıf yapılması suretiyle hüküm kurulmasının kabul edilemez olduğunu, dava konusu araca ilişkin fiyat hususundaki belirsizliğin giderilmesi gerekiyorsa … markasının kendi paylaşmış olduğu fiyat listelerinin esas alınması gerektiğini, bunun mümkün olmaması halinde gerekli yerlere müzekkere yazılarak somut değerlerin tespitinin yapılması gerektiğini, kaynağı belli olmayan herhangi bir internet sitesinden elde edilen varsayımsal bilgilerle tanzim edilen bilirkişi raporunun esas alındığı hükmün hatalı olduğunu, dosyada mübrez… numaralı Maksi-Kasko Sigorta Poliçesinde tam hasarın meydana gelmesi halinde açıkça fiili ödeme tarihindeki araç değerine göre ödeme yapılacağının yer aldığını ilk derece mahkemesinin kurmuş olduğu işbu hükmün eksik ve hatalı olduğunu belirterek istinaf talep etmiştir. Dava, maddi hasarlı trafik kazası sonucu per total olan aracın kasko bedelinin geç ödenmesi nedeniyle munzam zarar bedelinin istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dosya kapsamından … plaka nolu aracın, davalı … tarafından yapılan … nolu Maksi-Kasko Sigorta Poliçesi ile sigortalı iken 21.05.2012 tarihinde gerçekleşen riziko sonucu tam hasarlı (…) olduğu, kaza tarihindeki araç bedeli 107.122,94 TL olup, kaza sonrasında davalı şirket tarafından hasar bedelinin %24,02’lik kısmına denk gelen 25.739,11 TL olarak ödeme yapıldığı, bakiye hasar bedelinin tüm uyarılara rağmen ödenmemesi üzerine, İstanbul 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/390 E.sayılı dosyasından açılan dava neticesinde, mahkemece dava kabul edilerek 81.383,83 TL’nin 11.07.2012 tarihinden itibaren davalıdan tahsiline karar verildiği, bu karar gereğince, davalıdan tahsil edilen ana para ve faiz tutarının toplamı 118.956,13 TL’ye tekabül ettiği, davalıdan tahsil edilen tutarın fiili ödeme tarihindeki aynı nitelikte sıfır km. aracın anahtar teslim satış fiyatı 174.200,00 TL olup bu tutardan, peşin olarak ödenen 25.739,11 TL (%24,02’si) tenzil edildikten sonra; bakiye zarar tutarı 132.357,16 TL ‘ye tekabül etmekte olduğu, bu da, kaza tarihindeki araç bedelinin %75,98’lik kısmı olduğu, davada mahkemece verilen kararın icra takibi neticesinde, davalıdan ana para+faiz tutarı olarak toplam 118.956,13 TL olduğu, buna göre, şirketin faizle karşılanamayan munzam zararının 13.401,03 TL olduğu belirtilerek toplam 13.401,03 TL munzam zarar tutarının dava tarihinden itibaren hesaplanacak olan avans faiz oranına göre faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir.Mahkemece üç farklı bilirkişiden rapor alınmıştır. Bankacılık ve Sigortacılık İktisat Fakültesi Hukuk Öğr. Üyesi Doç. Dr. … tarafından hazırlanan 28/01/2019 tarihli bilirkişi raporunda, “…davacının, mevcut dosya kapsamına göre aşkın zararının tazminini talep edebilmesi için davalı sigortacının kusurunun arandığı anlaşılmaktadır. Davalı … şirketinin, sigorta uygulamasına göre ödeme için gerekli işlem ve belgeleri talep ederek aydınlatma ve ihbar yükümlülüğünü yerine getirdiği, ödemede gecikmenin, davacının üstüne düşen işlemleri yapmaması sebebiyle oluştuğu ve davalı şirketin kusurunun bulunmadığı kanaati oluşmaktadır. Mahkemeniz takdirlerine göre davalının yaptığı işlemlerin yetersiz görülmesi ve kusurlu kabul edilmesi halinde ise davacının aşkın zararının talep etmesi mümkün olabilecektir. Ancak, davacının aşkın zararı aynı aracın yeni, kullanılmamış piyasa değerine göre değil, aynı marka ve modeldeki aracın sigorta tazminatının fiili ödeme tarihindeki değerine göre belirlenecek ve fiili ödeme ile araç değeri arasındaki fark aşkın zararı oluşturacaktır. Tazminat talebinin kabulü halinde, tazminat konusu aracın değeri, ilgili Yargıtay kararında da belirtildiği gibi, döviz kurlarına göre denkleştirme veya kıyas yoluyla değil, aracın özellikleri de belirtilerek satışını yapan şirket ve temsilcisinden ödeme yapıldığı tarihteki piyasa değerinin sorulması ve konusunda uzman Makine Mühendisi bilirkişiyi yoluyla fiili ödeme tarihindeki değerinin belirlenmesi şeklinde tespit edilebilecektir. Bu konu uzmanlık alanıma girmediğinden mühendis bilirkişinin heyete dahil edilmesini Mahkemeniz takdirlerindedir…” beyanında bulunulduğu görülmüştür. Bilirkişi Makine Mühendisi … tarafından hazırlanan 04/12/2019 tarihli bilirkişi raporunda, “…davacının tazminat talebinin kabulü halinde, dava konusu 2012 model aracın fiil ödeme (16/03/2016) tarihindeki “0 KM” emsal anahtar teslim değeri üretici firmadan ve Türkiye temsilcisinden araştırılmış ancak aradan geçen uzun zaman nedeniyle bu mümkün olmamıştır. Dava konusu 2012 model … otomobilin aynı özellikteki araçlar artık üretilmemektedir. Dava konusu aracın fiili ödeme tarihindeki değeri döviz bilgisi üzerinden denkleştirmek suretiyle 162.222,05 TL olarak belirlenmiştir. Döviz değeri olarak 02/12/019 tarihindeki merkez bankası efektif satış kuruna göre 1 Euro = 6,3384 TL ve fiili ödeme (16/03/2016) tarihinde 1 euro = 3,2426 TL esas alınarak hesaplama yapılmıştır. Davacının tazminat talebinin kabulü halinde alacak tazminatı 4.332,62 TL olarak hesaplanmıştır…” beyanında bulunulduğu görülmüştür. Yıldız Teknik Üniversitesi Otomotiv Anabilim Dalı Öğr. Üyesi Doç. Dr. … tarafından hazırlanan 10/02/2021 tarihli bilirkişi raporunda, “…16/03/2016 fiili ödeme tarihinde dava konusu araca emsal aynı teknik özelliklerdeki aracın “0 KM” satış bedelinin 143.058,30 TL olarak belirlendiği, davacı taraf munzam zarar olarak, satış bedelinin 75,98%’lik oranının geç ödenmesini gerekçe gösterdiğinden, fiili ödeme tarihinde bu orana karşılık gelen bedelin 108.439,04 TL olduğu, fiili ödeme tarihinde davacı tarafın 118.956,13 TL tahsil etmiş olduğu göz önünde bulundurulduğunda, geç ödeme nedeniyle davacı tarafın zarara uğramış olduğundan bahsedilemeyeceği…” sonuç ve mütalaa ettiği görülmüştür. Munzam zarar, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 122/1 maddesinde düzenlenmiştir. Anılan madde de “Alacaklı temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiç bir kusurunun bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür.” denilmektedir. Yani borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farktır. Munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağının varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faizi ile karşılanmayan zararını, zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmekle yükümlüdür. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2017/3637 Esas 2019/2805 Karar sayılı kararı). Davacı vekili dava dilekçesinde, borcun davalı … tarafından vaktinde ifa edilmemesi nedeniyle 13.401,03 TL munzam zararın doğduğunu iddia etmekte, davalı ise rizikonun gerçekleşmesi üzerine davacı tarafın müvekkili şirkete başvurduğunu yapılan ekspertiz raporunda aracın onarımının mümkün olduğunun tespit edildiğini, davacı sigortalının aracın … olarak değerlendirilmesini talep etmesi doğrultusunda ve iyiniyetli yapılan çalışmalar sonucu 93.000 TL üzerinden karşılıklı olarak anlaşmaya varıldığını ve aracın … olmadığı halde, pert total olarak değerlendirilmesine karar verildiğini ve sigortalıya 04.07.2012 tarihinde 25.739,11 TL kısmi ödeme yapıldığını, bakiye kısmın ise Karayolları Trafik Yönetmeliğinin ilgili hükümleri doğrultusunda çekme belgesi ve sair belgelerin asıllarının ibrazı halinde ödeneceğinin bildirildiğini, davacı şirket ile varılan mutabakat sonucu düzenlenen belgede (davacı şirketin kaşe ve imzasını havi belge) de söz konusu evrakların tamamlanması halinde mutabık kalınan 93.000 TL’nin ödeneceğinin belirtildiğini ancak evrakların gönderilmediğini, bu hususun davacının derhal bakiyenin ödenmesini istediği ihtarnameye cevaben bildirildiğini ileri sürmüştür. Davacının ödenmeyen kısmın tahsili için açtığı davanın İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/390 E. sayılı dosyası ile görülüp sonuçlandığı ve Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiği anlaşılmıştır. Davacı alacağının bakiye kısmının İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/390 E.sayılı kararına istinaden 16/03/2016 tarihinde ödendiği, bakiye ödemenin ödenmeme sebebinin gerekli işlem ve belgelerin davalıya noter ihtarına rağmen teslim edilmemesi olduğu, davacının ödeme için gerekli olan evrakların, zamanında davalıya teslim edildiğine ilişkin belge sunulmadığı, tazminat tutarının ödenmesinin gecikmesi sebebiyle davalı … şirketine bir kusur yüklenemeyeceği, pert aracın İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargılamasında dahi elinde bulunduğu bu mahkeme tarafından verilen kararda bakiye sigorta tazminatının, aracın sigorta şirketine teslimi şartıyla ödenmesi hususunun belirtildiğinin anlaşılmasına göre İlk Derece Mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.07/02/2022